Cuma, Eylül 24, 2010

Atlantis - II

Yagmur korktugumuz gibi olmadi. Bir gun 20 dakika bir gun 2 saat yagdi, onun disinda ya gece yagdi ya es gecti bizi kara bulutlar. Ilk gun mesela surekli kara kara bulutlar vardi. Guneste eridigimiz icin hic sikayet etmedik bu durumdan. Yagmadigi surece hep bulutlu da kalabilirdi bence. Yaginca havuzlari ve plaji kapatiyorlar yildirim riskine karsi. Surekli bulut var nasilsa diye rahatca oturduk plajda, 15 dakika kadar gunes cikti sadece onda da usenip birsey olmaz diyip krem falan surmedim. Halime inanamadim aksam, ha pancar ha ben. Ertesi sabah apar topar birer rashguard aldik ve hic cikarmadik bir daha. Kedenin kremini hic ihmal etmedik ama kendimize ayni ozeni gostermiyoruz iste.

Oglenleri genelde hamburgerle gecistirdik. Zaten havuz baslarinda hep bu tur fast food yiyecekler vardi. Birkac gun sonra durum satan yerler de bulduk. Son 3 yilda yedigimden daha fazla hamburger yedim sanirim 1 haftada. 2 marka ele gecirmis tum resortu ve hemen yanindaki marinayi. Starbucksdan baska kahve yok, Ben & Jerry'sden baska dondurma yok. Aksamlari marinadaki restaurantlari denedik, cogu eh iste kategorisindeydi. Resorttaki acik bufe restaurant cok guzeldi ama, kede hala 'ucaga binelim vestovana gidelim' diye oraya gitmek istiyor. Marshmallow yedi ilk kez orada da ondan sanirim.

Yunuslarin sevilebildigi bir program vardi, ona yazildik kede sever herhal diye. Bir ton da para bayildik kisi basi. Wetsuit giymek gerekiyormus Lara gorunce kiyameti kopardi giymem de giymem diye. O kadar cok agladi ki tamam o giymesin dediler sonunda. Ama huylandi ya bir kere suya girmeyi de reddetti. Ikna calismalari sirasinda bir degil iki dondurma onerdik (birisi hemen digeri aksam olmak uzere) 'donduvma yemiyceeeem yunus sevmiyceeeem' diye bir posta daha agladi. Wetsuit isini bilseydik bastan girismezdik bu ise, biliyoruz bizimkinin oyle seylere gelmeyecegini. Her sabah kolumuza takilan resort musterisi bantlarina bile kil oldu hatun. Gun icinde 'nevde senin koluna takti olan' diye sorup kontrol edip kendi otelimize dondugumuz anda cikarttiriyordu kolumuzdan. Kucuk diye ona takilmasi gerekmedi de bir kriz onlendi. Her turlu aksesuar no-no cunku.

Neyse, yunuslarda suya girmem diye tutturunca Adille kenarda oturdular ben girdim Filizlerle. Onlar daha once yine burada ama resort disinda bir yerdekine gitmisler cok guzelmis. Bu resmen para tuzagiydi. 1.5 saat dediler ki alakasi yoktu, suda en fazla yarim saat kalmisizdir. Onda da onar kisilik gruplar tek tek yunusun yanina getirip onu severken, tutarken, operken vs fotografini cekiyorlar. Ve oyle bir aciyla durduruyorlar ki seni kiyidan fotograf cekmeye calisanlar hicbirsey goremiyor. Bir daha da anca Lara girecegi zaman ona eslik ederim o kadar. Hos bu sefer icin de niyet oydu aslinda.


Donus yolculugumuz daha rahat gecti. Kede ne olacagini bildigi icin sanirim cok rahatti guvenlik islemleri sirasinda da ucakta da. Guvenlige gelince daha biz ayakkabilar cikiyor diyemeden ayakkabisini cikardigi gibi guvenlik kapisindan kostu gecti mesela. Bir de tabi Aylinden ayrilmak istemedigi icin daha biz pasaportlari gosteremeden hoop onlarin yanina geciveriyordu altlardan. Iste su kacan kede de bize ait diye gosteriyorduk arkasindan gorevlilere:)

NJ'e aksamustu indik. Kabilenin bayram yemegi organizasyonu vardi o aksam. Bavullari eve attigimiz gibi yemege gittik.

Lara ara ara soyluyor yine tatile gidelim diye. Bu sabah kahvaltiya gitmek icin evden cikarken 'once tatile gidelim sova (sonra) kahvaltiya gidelim' dedi mesela:)

Cuma, Eylül 17, 2010

Atlantis - I

Bir haftalik Bahama tatilimiz cabucak geciverdi. Laraanim ilk kez ucaga bindi. Ozellikle yakin bir yer sectik, 3 saat surecekti ucus. Bir canta dolusu yol aktivitesi/kitap vs hazirladim, bilimum snack aldim yanima. Sabah kargalardan once uyandirdigimiz icin yolda uyumasini da umit ediyordum ama tabi ki uyumadi. Havaalaninda hic beklemeden islemleri tamamladik, kahvalti ettik ve ucaga bindik.

Her 15 dakikada bi yapilan 'birazdan kalkiyoruz' 'valla kalkicaz' 'gitti gidiyoruz bak' ve benzeri anonslarla 1 saatten fazla ucakta bekletildikten sonra ucagin arizali oldugu anons edildi ve indirildik. Yeni ucagi bekledik, bindik, onun da hadi diyip hareket etmesi nerdeyse 45 dakika surunce benim yol cantasinin cogu elden gecmis oldu o arada. Ucak kalktiktan yaklasik yarim saat sonra inecegim diye tutturdu kede. Ucagi beklerken yorulur da uyur belki diye bayagi kosturmustum onu koridorlarda ama bu strateji yorgun, aslinda uyku saati gelmis ama uyumayi reddeden ve dolayisiyla huysuz bir kede olarak elimizde patladi. Iki aglama seansiyla yolculugu bitirdik, daha uzak bir yere ucmuyor oldugumuza sukrettik.

Havaalanindan ciktik ve firina girdik. Bu nasil bir sicaktir. Daha once gittigimiz adalar da bu kadar sicak miydi unutmusum bak. Nemle de birlesince feciydi ortalik. Kendimizi denize atana kadar zor dayandik.

Arkadaslarimiz Kursat ailesi ile birlikte ciktik bu tatile. Atlantis su parklariyla dolu bir resort. Resort demek haksizlik oluyor aslinda, koy diyelim kendisine. Kendi zip kodunu alsa yeridir, yuru yuru bitmiyor. Bir suru havuz var, cocuklar icin su kaydiraklarinin oldugu buyuk bir su parki var, buyukler icin kaydiraklar var, plaj var, kocaman simitlere yayilip suni akintiyla resortun cevresini dolastigin lazy river var...var da var. Biz Atlantisin icinde kalmadik, azicik tuzlu kendileri hazimsizlik yapiyor cuzdanda. Onun hemen yanindaki Comfort Suites oteli hem gayet uygun fiyatli hem de Atlantisin tum olanaklarindan yararlanma hakki var, orada kaldik. Kahvaltinin oda fiyatina dahil olmasi da cabasi. Zira Atlantiste bir aldigin nefes beles.


Sabah kahvaltidan sonra solugu Atlantiste aliyorduk, aksama kadar da bir plaj bir havuz bir lazy river bir kaydirak orada takiliyorduk. Babalar ve anneler olarak donusumlu olarak kendi aktivitelerimizi yaptik. Sadece bir kere Larayi Filiz ve Aylinle birakip bir saat Adille beraber kaydiraklara ve ridelara gittik. Alpago da sagolsun bizimle gelip kameramanlik yapti. Lara o sirada kendi su parkinda oldugu icin yoklugumuzu farketmemis bile:) Geceleri 11.30'dan once odaya girmiyorduk, kede cok iyi dayandi. Hoop ogle uykusunu yukari cekti, aksam rahatca oturabiliyordu o sayede. Arabasini goturmus olmamiz cok isimize yaradi, tum gunduz uykularini onda yapti.

Daha onceki Montreal gezimizden tecrubeli oldugumuz icin yanima koca bir kutu cheerios ve bolca granola bar vs almistim. Zate cok secici kede, oralarda ona gore birsey bulmak iyice zor oluyor. Cocuk menusunden sectigimiz peynirli makarnayi bile iki didikleyip birakiyordu (haksiz da sayilmazdi gerci cok dandik bir makarnaydi). Daha cok atistirma seklinde gecti ogunleri, tatildir diyip ustunde durmadik. Cogu gun hemen karsimizdaki marinaya gidip kahve aliyorduk atlantise gecmeden, kede de extra sut katilarak sogutulmus 'hot chocolate'ini es gecmedi hic. Aksamlari da son duragimiz illa ki dondurmaci oldu.

Cocuk parkinda farkli seviyelerde su kaydiraklari var. Kede basta temkinliydi biraz, Aylin (8.5 yasinda) sagolsun cok yardimci oldu ona, nasil kaymasi gerektigini falan gosterdi. Ilk baslarda beraber kaydilar sonra bizimki bagimsizligini ilan edip bir ters bir duz kendi basina kaymaya basladi. Birkac kere basasagi da kaydi ama direk kafa ustu suya inmekten pek hoslanmadi sanirim bir daha oyle kaymadi. Fotograf cekecegiz diye tum yalvarmalarimiza ve hatta rusvet teklifimize ragmen kaydirtamadik basasagi bir daha. Orayi cok sevdi kede. O parktayken bizi hic aramadigi gibi yakinlarinda gordugunde kiziyordu gelme diye.

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Burasi Neresi?


a. Guneyde bir yer
b. In in biraz daha in
c. Adalardan biri
d. Yarin tatile gidecegimiz yer
e. Hepsi

e :))

Haftasonu ve Kuafor


Pazardan beridir yine burnumuzu cikaramiyoruz disari sicaktan. Cumartesi sabahi havayi nemsiz, ilik ve hatta hafif ruzgarli gorunce firsati kacirmadik. Once kahvaltiya gittik, ardindan hayvanat bahcesinde aldik solugu. Once hayvanat bahcesinin yanindaki ormanda mini tur yapan trene binmek istedi kede, bindik. Tur bitince tekrar binmek istedi, hayvanlara bakalim oyle dedik. Karsisina cikan ilk hayvana yaklasik 3 saniye kadar bakip 'hayvanlava baktik tvene binelim' dedi :))

Ama digerleri bekliyor seni, gormezlerse uzulurler diyip devam ettik tura. Kimine biraz bakti kimine hic bakmadi, sonra iya'ya (inek - iya kaldi hayanin adi) gitmek istedi. Gittik ama iya yoktu, koyun sevdik onun yerine. Yolda gelirken ata binicem diyordu ama atlari gorunce vazgecti. Adil de pek istekli degildi binmesine, durmaz bu deli simdi atin ustunde diye, rahatladi kizi yan cizince. Atlikarincaya gittik sonra, yine binmek istemedi. Hala binmiyor ama birak aksama kadar seyretsin. Biraz da onu izledik, artik hava iyice isinmaya ve kede de yorulmaya baslamisti, trene gittik. 2 kere daha bindik trene. Artik almis basini gitmis olan tren sirasina bakip hehe diye gulerek arabaya yoneldik. Dinlenmiycem yovulmadim diyip duruyordu kede ama yolda coktu. Hatta bir ara elinde biskuviyi kaldirmis gozu acik yaklasik 3 dakika hic kipirdamadan kaldi, ici uyuyordu muhtemelen:)

O uyandiktan sonra arkadaslarla bulusup yemege, oradan da caya onlara gittik. Evlerinde kedi vardi, bizimki de istedi bir tane. Biraz buyu olur dedim, hic israr etmedi, tamam dedi gecti.

Ertesi gun bize yemege geldi arkadaslar. Kede kendinden buyuk cocuklarla olmayi daha cok seviyor, onun huyuna gidiyorlar elinden oyuncagini falan almiyorlar ya, bayiliyor. Yalniz onlari tek baslarina daha bir seviyor tabi, cunku buyuk cocuklar biraraya geldi mi kimse bakmiyor kedenin yuzune haliyle. Kendi oyunlarina daliyor onlar, bizimki de ne kadar kiyisindan kosesinden katilsa da disinda kaliyor tabi, sikiliyor bu sefer. Yine biraz oyle oldu. Biraz bizim yanimizda biraz onlarin yaninda tamamladi aksami. Gene gelsinlev diye gonderdi onlari, eglendigine isaret bu. Gelmesinlev deyiveriyor yoksa.


Ah bir de durduk durduk yaz biterken kedenin sacini kestik. Arkalar biraz uzamis dur sunlari alivereyim diye basladi hersey. Kedenin eline minik bir cikolatayi rusvet olarak tutusturup sac kesme izni alindiktan sonra arkalari kestim, o 'sac kalcak mi' diye sorarken onleri de biraz kisalttim. Hic fena olmadi. Ama hatun tokayi tamamen reddetti bu andan sonra, e onler de surekli gozunun onunde, bu sefer eli surekli gozunde tabi, yine mikrop kapmasin onleri daha da kisaltalim dedik ertesi gun. Bu sefer kek verdim rusvet olarak, ama maymun hic sabit durmadi ki adam gibi kesebileyim. Aaa bu taraf esit olmamis, bak simdi de obur taraf kisa kaldi diye bir ordan bir burdan giderken pek bi saci kalmadi cocugun onde:)) Larahan diye de sevebiliriz bundan boyle kendisini:) Butun aksam bakip bakip gulduk kedeye, neye guldugumuzu anlamadigi icin o da bizimle beraber guldu:)

Kuafore goturelim de su onleri bi duzeltsinler dedik. Kuaforde daha buyuk cikolata veriyorlar diyince bizimki hemen 'gidelim' dedi. Ertesi gun yuva cikisi kede ilk kez kuafore gitmis oldu boylece. 4 yaslarinda bir cocugun saci kesiliyordu biz gittigimizde. Dikkatle izledi onu. Sac kurutma makinasi ortaya ciktiginda rengi atti bizimkinin, hic sevmiyor. Seninki kurutmayacak onunla dedim rahatladi. Sirasi geldiginde koltuga oturdu ve evde kafasini bir saniye sabit tutmayan maymun hic kipirdamadi saci kesilirken. Bir elinde cikolatasi bir elinde benim elim buyuk bir ciddiyet ve gerginlikle oturdu. Sadece onler duzeltilecegi icin cok kisa surdu zaten. Lara da bizim gibi kuafore gitti diyince pek boburleniyor simdi.