Muzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Muzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Aralık 23, 2008

Daha dun annemizin...

Cocuklugumda, ogretmen olan teyzem bana cocuk sarkilari soyler ve ogretirdi. Daha dun annemizin diye baslayan sarkiya bayilir, teyzem'den tekrar tekrar soylemesini isterdim...

Simdi Lara'ya youtube'dan cocuk sarkilari bakiyoruz. Yakinlarda  yuksek-cozunurluk'de izleme imkani sagladilar kimi videolar icin ama genelde Youtube'da goruntu kalitesi rezalet; cocugum ne gorebiliyor bilmiyorum. Ama one arkaya sallanarak kimi melodileri sevdigini belli ediyor. 

Sarki bitince  (bit) 'tiii' diyor ve mahzun bir bakisla elini ekrana dogru uzatip (bir) 'da!' (daha)  diye sesleniyor, tekrar caliyoruz. Bazen 'mu!' (~more) diyor, o zaman baska bir taneye geciyoruz.

En begendigi sarkilardan biri, "Twinkle Twinkle Little Star". Ben ilk dinledigimde sasirdim; cunku benim cocuklugumun sarkisinin bir ceviri oldugunu bilmiyordum. Biraz da niyeyse hayal kirikligi oldu, hafif aldatilmis hissettim. 

Eski bir sarki oldugunu tahmin ediyordum. Cumhuriyet'in ilk yillarinda o kadar cok seyi o kadar hizli yaptilar ki pek cok sey gibi bunu da cevirdiler herhalde diye dusundum. Web'de biraz arastirdim. Ahmet Muhtar Ataman (1896-1962) yazmis Turkce sozlerini. EskiSozluk'de de Cumhuriyetin ilk yillarinda muzige katkisindan bahsetmis; yani tahminim dogruymus.

Ahmet Muhtar Ataman, Fransizca egitim veren "Alliance Israelite" okulunda okumus. Bu sarkinin asli da Fransizca imis ve taa 1760'lara uzaniyormus koku. Mozart 12 degisik versiyorunun bestelemis. Ingiliz kulturune "Little Star" siirinin sozlerini kullanarak eklemisler ve aslindan koparak cocuk sarkisi halini almis. Bizimki gibi kimi diger ulkeler, kendi dillerinde sozler yazmislar muzige.

Acaba simdi cocuklara ne dinletiyorlar Turkiye'de? Yeni cocuk sarkilari yazildi mi? 

Perşembe, Ağustos 09, 2007

Deep Purple ve Yagmur

Sali aksami Deep Purple konserindeydik. Nutmegi de ilk hard rock konserine goturmus olduk. Geliyorlar diye heyecanla aylar oncesinden almistik biletlerimizi. Bu sefer isi sansa birakmayip yemegimizi hizla yiyip konserin baslamasina 15 dakika kala Radio City onundeki kuyruga karistik. On grup ciktiginda biz kim ki bunlar diye bakarken salonun bir kismi oldukca coskulu tezahurat yapti. Vanilla Fudge diye bir grup. 40 yilliklarmis, New York grubularmis, Deep Purple New York konserlerindeki acilisi ozellikle onlarin yapmasini istemismis. Adlarini hic duymamistik biz. Kayip da degilmis, biz pek begenmedik kendilerini. Kendi parcalarinin yanisira Led Zeppelin caldilar birkac tane. Pek de guzel oldu, kendi parcalarini hic tutmadik zira.

Neyse, sonunda Deep Purple ciktiginda tum salon cildirdi zaten. Grup 70lerin grubu olunca seyirci yas ortalamasi da 35 falandi. Grup uyelerinde yas almis basini gitmis ama is kesinlikle bitmemis. Sahne performanslarindan hicbirsey kaybetmemisler. Ian Gillan hala muhtesem soyluyor. 1.5 saat sahnede kalmislar, ne zaman o kadar oldu anlamadim bile. Ciktigimizda hala 'ama cok az kaldilar yaa, daha soylenecek bir suru sarki vardi' diye soyleniyordum ben:)

Yerimiz tam koridor kenarindaydi. Koridor hic bos kalmadi desem yeridir. Surekli birileri gidip geliyordu. Amma kurtlu bu seyirci yaw diye de eglendik kendi kendimize. Bir yerlerinde duramadilar hakkaten, surekli bara, tuvalete tasindi durdu millet.

Birkac gundur bekledigimiz yagmur Sali gecesi nihayet yagdi. Nem tavana vurmustu artik. Ama ne yagmak! Gece 1-2 kere kovayla bosaltilircasina yagan yagmurun ve cakan simseklerin sesine uyandim ama sabah yagmur dinmis, ortalik durgun gorunuyordu. Neme zerre kadar katkisi olmamisti yagmurun, hala cooook sicak ve nemliydi. Otobus vaktinde geldi sabah, biraz uzun surdu yol ama zirt pirt otobusun biri bozuldugu ya da bir sebepten trafik tikandigi icin cok onemsemedim. Megersem New York felc olmus. Sokaklarda acaip bir kalabalik vardi. Toplamda yagan yagmur oyle cok asiri degil aslinda ama bunun cogu sabaha karsi 1 saat icinde yaginca dagitmis ortaligi.

Raylara erisen sular otomatik sinyal sistemini durdurdugu icin subwaylerin nerdeyse tamami durmus calismiyor, trenlerde ve otobuslerde gecikmeler var, LIRR trenleri iptal (raylara agac devrilmis), tunellerin bazilarini su basmis...Brooklyn'de iyice vahimmis durum, ufak bir kasirga olusmus bazi evlerin catisini ucurmus, agaclari devirmis. Ben 10'da ise geldigimde en erken gelenlerden biriydim, saat 12'de hala yolda olup da gelmeye calisanlar vardi, bir suru insan da cabalamaktan vazgecip eve donmus. Normalde de Allah dusurmesin dedigimiz Manhattan trafigi tam arapsaci olmus herkes otobuslere ve taksilere hucum edince.

Aksam saatlerinde hala bazi calismayan subwayler vardi, bugun oldukca yoluna girmis hersey. Aksayarak calisan birkac tren vardi sabah sadece, simdi onlar da normale donmustur herhalde. Sehrin altyapisinin ciddi bir elden gecmesi gerektigini gosteriyor bu da. Dun aksamustu de yagmur bekleniyordu mesela yagmadi. Ustune bir de o yagsaydi tam senlik olacakti.

Çarşamba, Haziran 13, 2007

Biz bunu sevdik...

Evin bizden onceki sahibi, radyo ve CD calar da iceren ev ici bir iletisim sistemi monte ettirmis. Kapi zili filan da sisteme dahil. Ana kontrol orta katta, mutfagin yaninda. Tum odalarda daha az kontrol iceren kucuk bir versiyonu takili. Boylece mesela orta kattan radyo aciksa, diger tum odalarda o kanali dinliyorsunuz ama isterseniz degistirmeniz mumkun...

Yine "once gaz ve toz bulutu vardi..." diye basladim, asil konuya gelelim. Efendim, Bezen hanim muzik dinlerken, ben bilgisayarlarin basinda oldugum icin bazen "kim bu? hangi sarki? ben bunu istiyorum..." gibi sorulara muhatap oluyorum. Hangi radyoyu dinliyorsak web sitesine gidip buluyoruz neymis diye. Gecende bir sarkiyi ikimizde cok begendik: Nelly Furtado'dan "Say It Right".



Malum, devir YouTube devri. Suraciga not edeyim, arada bir tiklayip dinlemek mumkun olsun dedim. Budur...

Perşembe, Kasım 30, 2006

Camdan Cama Ooooo

Boyle bi sarki vardi di mi kim soyluyodu? Detone Celik diyesim geliyor. Neyse, camlarimizi degistirdiler de bizim dun. Artik modern camlarimiz var. Cami bizimki gibi olan baska bina/ev hic gormemistim buraya geldim geleli. Cama uygun klima bulucaz diye canimiz cikmisti. O tur klima artik uretilmedigi icin zar zor buldugumuz bir tanesine normal klimalarin nerdeyse 3 kati para odemistik, acaip icime oturmustu. Simdi yeni bir klima almamiz gerekecek bu yaza. O zamana kadar cikacak ev bulamazsak tabi. Iyi dileklerinizi eksik etmeyiniz efenim bu ev arayisimiz sirasinda.

Gecenlerde bir yazi geldi yonetimden. Burada apartman yoneticiligini firmalar ustleniyor, bizdeki gibi apartman sakinleri arasinda donusumlu olarak yapilmiyor bu is. Bence cok iyi bir sistem, apartmandaki bilimum farkli kisilikle ugrasmak cok zor is gercekten. Hele burasi gibi izolasyonun had safhada oldugu bir yerde dusunemiyorum bunu:) Kira toplamak ve kirasini geciktirenleri mahkemeye vermekle tehdit etmek disinda hicbir isi zamaninda ve ayni tezcanlilikla yapmayan yonetim camlari degistirmeye karar vermis. Isinmaya para vermiyoruz, bunu yonetim karsiliyor ve tahmin ettigimiz gibi giderek artan isinma giderlerini kismak adina yapilan bir girisimmis bu. Yoksa yaw sunlara daha modern bir gorunum kazandiralim, digerleri gibi camlari yok diye baslari one egik gezmesinler dememisler. Biz, arka tarafa baktigimiz icin herhalde, isinmadan yana bir sikayetimiz yoktu. Bazi apartmanlar isinmiyormus bir turlu, cok sikayet oluyormus. Bir de birinin cami falan kirildiginda degistirme icin parca bulamiyorlarmis, o kadar antika camlar. Oncesi ve sonrasi fotolari yanda.

Bu is icin oncelikle her odada cam onundeki zimbirtilari, perdeleri, koltuklari vs cekip yer acmamiz gerekti. Zaten kucuk ev iyice kuculdu. Dun aksam da islem sonrasi temizlik ve herseyin yeniden yerine yerlestirilmesiyle gecti. Simdi camlarimiza bakip bakip hic fena olmadilar yaw diyoruz:))

Ha bir de camasirhanemiz soyulmus ayni gun. Quarterlarla calisan makinalar bizimkiler, 4 tane var asagida. Bir makina 4 quartera calisiyor. Birileri gelip makinalari acip icinde biriken parali calmis. Camcilarla beraber polis de binadaymis. Binanin arka kapisini acik birakan cok oluyor. Surekli uyari yapiliyor birakmayin diye ama pek kaale alan yok. En sonunda kapiyi acik tutmaya yarayan kancayi cikarmislar, artik istesen de kapi acik kalamiyor.

Pazar, Kasım 05, 2006

Cirque du Soleil: Delirium


Cumartesi Giants Stadyumunda Cirque du Soleil'in Delirium gosterisine gittik. Gecen yil 24 Haziran'da bir baska gosteri, Varekai, icin yine Giants stadyumuna gelmis ve o zaman bir cadir icerisinde yapmislardi gosterilerini. O gosteriyi cok begendigimiz ve bol bol ovdugumuz icin midir bilmem bu sefer daha kalabalik bir grup toplayabildik :)

Figen Bilir ve Emine Uygur cocuklarini eslerine birakip geldiler. Balkir Unur, Connecticut'tan geldi. Sibel ve Ilkay Kazakci Nutley'deki yeni evlerine tasindiklarindan, artik komsumuz zaten...

Gosteri saat 2'de basladi. Aslinda once Nitza adli bir sarkici hatun cikti ve mini bir konser verdi. Bizim ritimlerimizle benzerlikler vardi, darbukalar, davullar, baglama benzeri bir muzik aleti, keman, velhasil muzigi ilginc bir karisim. Cikista ben t-shirt alirken o da albumunu alanlarla muhabbet edip imza dagitiyordu. Biyografisinde yazdigina gore cok dil konusan, etnisitesi karisik bir hatunmus. Guzel bir web sitesi var...

Gosteriye gelince... Cirque du Soleil'in en yeni gosterisi Delirium. Oncelikle muzikten bahsedeyim... Varekai'daki muzikleri 1 yildir sikilmadan dinliyorum. Bu gosterideki muzikler hakkinda bir fikir edinmek isterseniz, Delirium sayfasindan dinleyebilirsiniz.

Diger gosterilerdeki gibi sirk ogeleri olaganustu idi. Ancak bir basket sahasi genisligindeki sahneyi muhtesem kullandilar. Isiklar ve projektorlerden tum sahneye yansitilan goruntuler ile sahnedekileri birlikte bir butun olarak tasarlamislar. Tepede gordugunuz resmi tarif etmeye calisayim...

7-8 metre genisliginde 50. uzunlugunda bir sahne dusunun. Seyirciler o sahnenin her iki tarafinda oturuyor, yanlar kapali. Resimde, bizim oturdugumuz taraftan, cekilen perdeye yansiyan goruntuyu goruyorsunuz. Sahnenin diger tarafinda da bir perde var ve o taraftakiler de bizim gordugumuz gibi bir goruntu goruyorlar. Oyuncular, iki perde arasinda sahnedeki yerlerini aliyorlar ve sizin dikkatiniz perdeye yansiyan goruntulerde iken gecisler yasaniyor. Gosteriye buyuleyici bir sureklilik, bir akicilik hakim. Sanirim 2 saat filan suruyor gosteri ama zaman nasil gecti anlayamadik.

Yan tarafta, sahneye yansitilan 'el goruntuleri' ile sahnenin icindekileri (balona bagli adam - Delirium onun hayalleri), cubuklar uzerinde yuruyen adam vs. birlikte hos bir kompozisyon olusturmus.

Gosteriden bazi goruntuleri, yine Delirium'un web sitesinin resimler bolumunde bulabilirsiniz.

Eger internet baglantiniz hizli ise, ana sayfadaki yuksek cozunurluklu macromedia flash gosterisini de izleminizi tavsiye edecegim.

****************
Gosteriden sonra 'aciktik, bir seyler yiyelim' dedik ve gecen hafta misafir oldugumuz sevgili Sibel Oz ve Ersin'in (Zeybek) ovguyle bahsettigi Paterson'daki Cafe - Teria'ya gittik. Hakikaten hos bir mekan olmus. Doner hic fena degildi ama lahmacun cok kitir kitir geldi, sevmedim.

Sonrasinda, Balkir'la, oldu olacak yine Sibel'in bahsettigi Lubnan restorani "Kamil" e gidelim dedik. Persembe gunleri cig kofte yapiyorlarmis ve cok guzel oluyormus. Kucuk hos bir mekan orasi da. Lubnan yemekleri bizim guneydogu sofrasina cok yakin. Ama biz yemek icin degil nargilesi icin gittik oraya. Ooole cesit cesit nargile sunmuyorlar, tek tip ama gayet guzel... Iste boooleee.

Cuma, Ekim 20, 2006

Iron Maiden


Iron Maiden konserindeydik. Biletleri almakta biraz gec kalmisiz cok yukarilardaydi yerimiz. Konser Continental Arena gibi buyuk bir spor salonunda olunca bu bayagi onemli oluyor. Su opera durbunlerinden edinelim birer adet diye dalga geciyorduk hatta. Konserin baslamasina yakin sansimizi daha asagilarda deneyelim dedik ama asagilardaki bolmelere sokmadilar, her bolmenin kapisinda biletlerdeki bolme numarasini kontrol eden bir gorevli vardi. Kendi bolumumuzde onlerde takildik biraz ama oturdugumuz her koltugun sahibi gelince kos kos tepemize tirmandik. Bir onceki konserlerini kacirmistik onun icin hic yoktan iyidir diyelim:) Salon baslarda cok bostu, hayal kirikligina ugratti bizi hatta. Sonra farkettik ki aslinda biz erken gitmisiz, 7.30da ordaydik:) Queensryche konserine nasil olsa on grup cikar diye biraz gec gitmistik ve konserin ilk 15 dakikasini kacirmistik, on grup yokmus meger. Bunda da ayni sey olur mu acep diye damladik erkenden. Olmadi tabi, adini ogrenmeye dahi calismadigim ingiliz bir grup cikti oncesinde. Daha cok firin ekmek yemeleri lazim, kotulerdi bence, neyse ki fazla kalmadilar sahnede.

Konser 9.15'de basladi, cok guzeldi, grup uyeleri hic degismemisler hala aynilar. Son albumleri A Matter of Life & Death'in tamamini calarak basladilar. O albumu dinlememistik henuz iyi oldu. Eski parcalarindan yeterince calmadilar diye soylendim ben tabi epeyce. Best of serilerini saymazsak 15'in ustunde albumu var adamlarin, herkese yaranmalari zor kabul ediyorum ama birkac tanecik daha calsalar noolurdu sankim. Bu yil gittigimiz konserleri hep oturarak izledik. Artik orta yas sinifinda oldugumuzun bir kaniti daha iste. Universitedeyken bu tur konserlere gittigimizde mutlaka ayakta ve en onlerde olmaya calisirdim. Oturanlar icin sunlara bak, madem oturacaktiniz gidip evinizde videodan izleseydiniz falan derdik. Cok acimasizmisiz:) Pek rahat oluyormus oysa ki, onume uzun boylu biri gecti derdi yok, itilip kakilma derdi yok, al birani yayil.

Ondan iki gun sonra da Halloween konserine gidecektik, o tam anilari tazeleme konseri olacakti ama bi baktik iptal edilmis:( Heyecanla bekliyordum o konseri halbuki. Snifff seklinde biletleri iade etmeye gitigimde niye iptal edildigini sordum. Gisedeki kiz metalcilerden biri intihar etmis dedi. Ne!!! Nasil yani! Eve gelince ilk is sayfalarini kontrol etmek oldu, yok oyle birsey tabi ki. Kim yutturmussa bunu gisedeki kiza artik:) Saf saf soyluyor o da her sorana. Organizasyonla ilgili problemler diye yazmislar web sayfalarinda Kuzey Amerika ve Kanada konserlerinin iptal bahanesi olarak. Yeterince bilet satilmadigi ya da onlara pahaliya patlayacagi icin iptal edildigini dusunuyoruz biz. Keeper of the Seven Seas soyleyecektim ama bennn, sniff:((

Sevdigimiz gruplarin cogu Avrupa kokenli olunca da boyle oluyor iste. Biz gencken Turkiyeye ugramazdi cogu. Burasi da cok buyuk. Geliyorlar tabi ama hem Avrupa'daki konserleri kadar sik olmuyor bu, hem de taa kac saat mesafedeki yerlere geliyorlar bazen. Pink Floyd disinda da kimse icin bilmem kac saatlik yol gidemem valla, 2-3 saat bile olsa. Bir ara Manhattan'a da duserler nasilsa diye beklemeye geciyoruz o durumda:) Ha bir de gelenler ve bizim gidemediklerimiz var, U-2 gibi. Nasil bilet alamadik o konsere (konserlere hatta, birkac gun burdalardi) hala inanamiyoruz. Hazir omuz bulmusken aglayayim:) Son gunun biletleri ciktiginda Balkir ve ben ticketmasterin sayfasindaydik, gozumuzun onunde satisa cikti biletler ve alamadik. 3 dakika belki gecmisti bilet bitti yazisini gordugumuzde. Madison Square Garden'in biletleri bir kisi 8 taneden fazla bilet alamazken 2-3 dakikada nasil biter yaw, nasil alamamis olabiliriz cozemedim gitti. Yandaki konser fotosu baska bir konserlerinden bu arada. Bizim kucucuk makinamizin o kadar uzaktan hic sansi yoktu:)

Pazar, Eylül 24, 2006

Haberler, haberler, haberleeeer...

Efendiiim, hizli ve dolu dolu bir hafta gecirdik... Yaz basinda artik Sistem Yoneticiligi yapmak istemedigime ve bir ust seviyeye cikip Muhendislik (Engineering) bolumlerinden birine gecmeye karar vermistim.

Hafta basinda bir sure once gorustugum Mobile Teknoloji bolumunden haber geldi ve hizlica 2 ust duzey yonetici gorustum. Her ikisi de benim icin olumlu gorus vermis, ben de bu bolumde calismak istiyorum diyince, hizlica mudurler birbiri ile gorustu ve 2 hafta sonra yeni bolume gecebilmem icin yesil isik yakildi. Yeni calisacagim bina, Jersey City'de. Araba ile ise gitmem mumkun olabilecek. Hos bir gelisme, bakalim nasil olacak...

Hafta ici, adet oldugu uzere Ingiltere'den gelen bir arkadasla disari cikildi. Bowary street uzerinde bir dolu bardan birine gittik, adini unuttum simdi...

Hos muhabbetler dondu. Ziyarete gelen yazilimci Ingiliz cocugun bilgisayar ile tanisma ve tesaduflerin bir birini kovalamasi ile programciliga gecis hikayesini dinledik. Bu muhabbetler sirasinda, isteyken vakit darligindan pek konusamadiginiz insanlari daha yakindan tanima firsati buluyorsunuz. Yine yazilimci cocuklardan birinin asil egitiminin Arap dili ve tarihi uzerine, arapca bildigi ama devletle calismaktanin icacici gelmemesi ile arayis icindeyken yakin zamanda kendini bilgisayar dunyasinda buldugunu ogrendik. Gayet zeki biri ve iyi programci oldugunu biliyordum, 6-7 sene oncesinde kadar bilgisayarla hic alakasi olmadigini ogrenmek supriz oldu. Her insan bir hikaye...

Hafta ici, 8-9 yil once tanistigimiz, S. Arabistan'daki Turkiye buyukelciliginde calisan diplomat arkadaslarimizdan Ufuk Gokcen ile bir araya geldik. Bu aralar tum dunya liderleri Birlesmis Milletler toplantilari icin New York'ta. Hafta ici programi cok yogundu ama bir aksam bulusup Keen's Chophouse'da nefis bir yemek yedik.

Taa Nisan ayinda yazdigimiz "MSG'nin hatirlattiklari" baslikli yazida bahsetmistik, Queensryche'in Manhattan'daki konserine bilet aldigimizi. Konser oncesi Balkir Unur ile bulusup 58.caddede Broadway ile 8. ave. arasindaki Hint restorani "Baluchi's" e gittik. Bur restorandan Manhattan'da bir kac tane var. Hepsi de harika :)

Konser saat 8'de basladi. Operation Mind Crime 1. albumu, hem soylediler hem de canlandirdilar. Arkadaki dev ekran'da sarkinin sozleri ile senkronize video goruntuleri vardi. Bazen sahnedeki gosteri dev ekrana yansitiliyordu ama gecisler o kadar guzel ki videonun devami saniyorsunuz.

Sahnenin hemen onunde ayakta izleyenlerin bulundugu, yaklasik 1000 kisi kapasiteli bir bolum, onun ardinda daha yuksekte yine o kadar kisiyi alacak bir bolum, arkasinda da 3-4000 kisilik, koltuklu bolum vardi. Gorevliler aralari, gecis yerlerini, merdivenleri surekli kontrol edip acik tuttular. Havadar, gayet guzel bir salondu. Harika bir konser oldu! Gayet memnun ciktik konserden. Tabii izleyecilerin cogunun 30 yas ustu olmasi sasirtici gelmedi :)

Cumartesi de bizde kahvalti edelim dedik. Yine S. Arabistan'dan tanistigimiz, Balkir Unur Connecticut'tan, Fatih Soylu, esi Selma ve 6 aylik bebekleri Omer'le Virginia Beach'den kalkip geldiler. Yillar sonra toplandik. Eski gunleri andik.

Ufuk halen Cidde'de gorevli. Esi, sevgili dostumuz Helena ve artik 6.5 yasina gelen ogullari Haluk Yeni Zelanda'da. Onlari aradik. Haluk ileri derecede Ingilizce, Fransizca, Arapca ve Turkce konusuyor, okuyup yazabiliyor. Ufuk, "biz karistirmasin istedigimizden Ispanyolca'yi yasakladik ama baktik gizli gizli Rosetta Stone'dan calisip ilerletmis onu da" dedi :) Ne hos!

Aksam, New Jersey'de Turklerin en yogun oldugu bolge olan Paterson'daki "Yeni Toros" restoranina gittik. Ardindan da West New York'a gidip turlayalim, hava acik, guzel Manhattan'i seyredelim dedik. Fatih daha once gormemis New York'u. Ozellikle onlar icin hos oldu. Sonrasinda Ufuk'u Manhattan'daki oteline biraktik. Pazar gunu yine yogun bir calisma temposu onu bekliyordu. Balkir'i Connecticut'a, Fatih'leri de Virginia'ya ugurladik. Bir daha kim bilir ne zaman bir araya gelebilecegiz...

Haftanin son gunu sabahi, Sibel ve Ilkay Kazakci ile bulustuk. Yeni evlerine tasiniyorlar yavas yavas. Bizim Ford Explorer SUV ile buyuk parca esyalari tasiyalim diyorduk. TV'yi ve bir kac parca esyayi goturduk. Onlar da Nutley'de diger pek arkadasimizin ev aldigi Cambridge Heights sitesinden ev aldilar. Gayet hos bir ev. Bir ara bir acilis yapicigiz :)

Aksam ise Emine & Murat Uygur'larda bulustuk. Hafta ici is guc yuzunden bir araya gelmek zor oldugu icin Eda Kilic ve Murat Uygur'un dogum gunlerini kutladik. Her zamanki gibi eglenceli, hos bir aksam oldu ve bir hafta sonu da boylece bittiii. Bugun artik yeni bir gun (saat 00:30). Sabah 6.30'da kalkip ise gidecegim, ben kactim.

Salı, Nisan 11, 2006

MSG'nin hatirlattiklari...

Dilayra gecenlerde yine gusel bir yazi yazmis, MSG'den bahsetmis... ODTU'de ozellikle'de Necdet Yucel'le evde kaldigimiz donemde hard rock / metal grup namina ne varsa dinledigimiz icin yabancisi degiliz tabii. Michael Schenker'in, scorpions grubundaki Rudolf Schenker'in kardesi oldugunu hatirladim mesela. Zaten galiba 2 tane cok guzel parcalari vardi: Time ve What happens to me? Gerisi hikaye :)

O zamanlar internet yok elimizin altinda hazir her turlu bilgiye ulasamiyoruz tabii. Neyse Dilayra bahsedince hatirlayip wikipedia'dan grup tarihcesini okudum. Anlasilan Michael amcam yetenekli bir gitarist olmasinin yanisira epeyce gecimsiz bir tipmis. 2000'lerde esinden ayrilmis ve muzikleri, gitari vs. para getiren bazi haklarini kaybedince guc duruma dusmus. Simdilerde toparliyormus. Aslinda geldiklerinde Turkiye'de olacagiz, ama gun uyusmuyor, gidemeyecegiz konsere :)

Hafta sonu usenet audio gruplarina bakinirken bir nostalji de ben yasadim. ODTU'deki 1. senemde sanirim oda arkadasim Erol Demirtas sayesinde kasetlerini edinip severek dinledigim bir grup vardi: Helloween. Onlar da bir Alman grubu. 1985'de Walls of Jericho, 1987'de Keeper of the Seven Keys, Part 1 ve bir yil sonra da Keeper of the Seven Keys Part II
albumlerini cikartmislar. Ucu de gayet sevdigim albumlerdi.

Bakindik internetten 16 Ekim 2006'da Manhattan 42. caddede ki B.B. King's Blues Club'a geliyorlarmis. Bezen hanim'a siparis verdik alicak bileytleri :)

22 Eylul'de de Queensryche Times Square'e yakin bir yerlere geliyor yine. Isme bakip o da Alman demeyin, bunlar has be has Amerikan efenim.

CD'leri TR'de biraktik getirmedik ama gecenlerde newsgrouplardan tum albumlerini toparladim, hala gym'e gittigimde ara ara "Operation Mindcrime" dinliyorum.

Bezen'de sever. Amma ve lakin alayi yaslandi bunlarin, olmeden bir gorelim onlari da...
(Resmi sayfa: http://www.queensryche.com/)

Baska neler gorduk? Triumph and Agony ve solistleri Doro ile aklimda kalan Warlock... Bezen'in pek nazik ricasi uzerine (-Aaa? Indir!!!), Motley Crue ve Megadeth ile ilgilendik...

Isin guzel tarafi, bu kimmis, su neymis diye bakinirken, Blackmore's Night - The Village Lanterne adinda bir albume rastladim. Baktim bayagi da iyi. Deep Purple ve Rainbow'dan da parcalar caliyorlar. Tabii, hatunun sesini Ronnie James Dio ya da Ian Gillan'in sesi ile kiyaslamak mumkun degil ama keltik ogeleriyle filan muzik iyi yani...

Neyse, herhalde Ritchie Blackmore'in anisina bu ismi vermisler bir bakayim dedim. Meger grup Ritchie Blackmore'unmus zaten, haliyle gitari calan da kendisi. Ustelik dinledigim album de daha 2 hafta once cikmis piyasaya! Blackmore's Night sitesine bir gidin, muzik hakkinda bir fikriniz olur. Bence gayet guzel...

Perşembe, Aralık 01, 2005

Hurra Hurra It Is a Holi Holiday

Gidiyoruuuzzz:))) Haftasonu Bonnie M dinledik uzun bir aradan sonra, it is holiday sarkisini da dilimize doladik soyleyip duruyoruz. Hala isteyim, hala yapacak cok is var ama son yarim saatim artik. Sonra Adil ve Tolga gelecek havaalanina gidip long-term parking'i bulup arabayi park edecegiz. Bu sefer kendi arabamizla gitmeye ve havaalaninda birakmaya karar verdik. 13 gunluk otopark ucreti New Jersey'den gidis gelis taksi parasindan daha ucuza geliyor. Donuste fotolarimiz ve gun be gun yaptiklarimizla karsinizda oliciiiz. Simdilik byee:)

Pazar, Kasım 27, 2005

Savatage - Streets: A Rock Opera

Universite'de Hard Rock/Metal dinlerdik. O donem, simdiki gibi internet, mp3 falan filanolmadigindan, dinledigimiz dinledigimiz gruplar hakkinda merak ettiginiz bir seyi ogrenmek imkansiz gibi bir seydi...

Ankara Kizilay'da Gima'nin arkasindaki pasajda kucucuk bir dukkanda, "Kasetci Hayri" vardi. Muzikle alakali "Hayri" yi bilmeyen yoktu. Amerika'dan Plak/CD getirtir, sonra muzigi bunlardan 'metal' kasetlere ceker, satardi. Bu kopyalarin fiyatlarida az buz degildi ama 10 tane alinca 11. bedava verirdi.

Internet yoktu ama BitNet vardi. Nerden bulduysam, A'dan Z'ye tum Metal gruplarinin listesini, album adlarini vs. bulup indirmistim. Birlikte eve ciktigim arkadaslarimdan Necdet Yucel ile Ugur Erdugrul devasa bir Metal kaset arsivi yapmaya karar verdiler ve bu listedeki tum grup ve albumlerini satin almaya giristiler. Necdet'in zaten o zamana kadar genis bir arsivi vardi. Bir ara 1000 kaset saydigimizi hatirliyorum. Ustelik, Necdet bu kasetleri sadece dinlemekle kalmaz, grubun, albumun ve dahi cogu sarkilarin hikayesini de bilirdi. Gayet zeki bir adamdi, hafizasi kuvvetliydi...

Neyse, o zamanlar Necdet'in bulup aldigi, bize dinlettigi bir grup vardi. "Rock Opera bu, albumdeki parcalarin tamami bir hikayeyi anlatiyor"demisti. Grubun adini coktaan unutmusum ama muzikler 14 senedir kalmis kulagimda...New York kelimesi de hep o grubun bir parcasindan "New York City Don't Mean Nothing" sozlerini cagrisimlandirir...

Dun newsgrouplara bakinirken, Queensryche'in tum albumlerinin bir gruba postalandigini gordum. Yine o muzikler kulagimda tinlamaya basladi. Hemen google'a gidip "New York City Don't Mean Nothing" yaziverdim, veee... Buyuk google, ulu google, yuce google, n'apardik sensiz? Savatage'mis soyleyen! Savataaaaj diye dalga gecerdik isimleriyle :) Grup hala dagilmamis, belki bir gun bir konserlerini buluruz, simdilik albumu dinliyorum. Hala dinlememis olaniniz varsa, en azindan Streets albumunun son parcasini ("Believe") bir bulup dinleyin. Iyidir, hostur!

Cuma, Kasım 11, 2005

Gypsy Festival

Buna gecen Cuma aksami gitmistik aslinda ama yazmaya ancak sira geldi. Gypsy Festival 29 Ekim – 6 Kasim arasi devam etti. Maia, ara sira gittigimiz guzel bir meyhane. Mezeleri cok guzel. Simdiye kadar hic mezeyi asip da ana yemek isteme kismina gelemedim, ama gordugum kadariyla ana yemekler de guzel. Hemen her aksam bir etkinlik var, mini konserler, canli muzik, gobek dansi, nargile…

Biz de festival kapsaminda Husnu Senlendirici’yi izlemeye gittik. Cok guzel bir aksamdi ve cok kalabalikti. Oncesinde yemegi de orda yedigimiz icin fazla kalabaliklasmadan kendimize kenarlarda oturacak yer bulacagimizi dusunuyorduk ama oyle olmadi. Yemekler bittikten sonra masalarin kaldirilacagini soyleyerek bizi disari cikardilar. Tekrar iceri alindigimizda kenarlardaki sinirli sayida oturma yerlerinin hepsi doluydu. Ayakta kaldik ama calanlari yakindan gorme imkani bulduk boylece. Disarida cok bekleyen yok gibi gorunuyordu ama birden doluverdi icerisi. Husnu Senlendirici’nin yani sira Ismail Lumanovski (Makedon) da oldukca uzun sureli bir muzik soleni verdi bize. Husnu Senlendirici tabi ki cok iyi, cok etkileyici caliyor. Biz Ismail’e de tam puan verdik, performansi harikaydi bizce, sahnede en uzun o kaldi zaten. Cok da guleryuzluydu, kendisi de cok egleniyordu calarken, cok sevdik. Ilk ara verildiginde gidenler olunca kendimize oturacak yer ve dansedecek alan da bulmus olduk. Gece sonunda yorgun, uykulu ama mutlu ve klarnete doymus olarak eve donduk:))

Çarşamba, Temmuz 06, 2005

Bedava Muzik MP3leri

BBC'nin http://www.bbc.co.uk/radio3 sitesinden baslayarak ulasabileceginiz mp3lerle ilgili bir yaziyi Ingilizce blog'a astim, ilgilenenler icin adres:
http://sc0ri0n.blogspot.com/2005/07/free-music-downloads-from-bbc-others.html

Ozellikle klasik ve caz sevenlerin hosuna gidecegini saniyorum...