Perşembe, Ekim 28, 2010

Sicak Cikolata

Ara ara hot chocolate istiyor benden kede, 'babanin aldigindan yap' diyerek. Sut, kakao, harnup tozu, biraz da bal esittir cakma sicak cikolata. Gecenlerde yine istedi. Sut icirme firsati ya kacirmadim, hemmen diyip mutfaga gectim. Ben basicam diye geldi. Blenderi calistirmak ona ait de. Sutu koyduk, kakaoyu koyduk, sonra soyle bir dialog gelisti:

- obuv kako nevde? (harnupu soruyor)
- dolapta kalmis annecim hemen cikariyorum
- bali unutmussun...senin hazivlanman lazim
(kafa hafif egik, herseyi de ben mi soyleyecegim canim edasiyla)

Salı, Ekim 26, 2010

Ciftlige Gidelim Bir Balkabagi Alalim

Cuma gunu ilk okul gezisine gitti kede. Otobuslere dolusup 30-40 dakika otede bir ciftlige gittiler. Balkabagi toplayacaklardi, hayride'a bineceklerdi, gezeceklerdi iste. 3 yasin altindakileri gezilere goturmuyor okulu, en yakin arkadasi Selin gelemedi o yuzden, ama az daha kedeyi de almiyorlardi. Ogretmenlerin biri olmaz dedi. 10 guncuk var yaw 3 olmasina, daha olgun olmayacak ki 10 gun sonra diyerek savastim biraz. Ben hayal kirikligi ve muz kabugu takilirken kendi ogretmeni olur tabi niye olmasin dedi. Heyooo. Hemen verdim gezi parasini fikir degistirmesinler diye:) Bir de okul t-shirti yaptirildi, hepsi ayni t-shirti giyiyorlarmis ustlerine.

Bu 3 yas konusu takildi tabi aklina. Selin neden gelmiyov dedi, 3 yasinda degil dedim. Ben 3 yasinda miyim dedi. Soruyor arada bir, daha olmadin diyoruz. Ben neden gidebiliyovum diye sordu sen 3 sayilirsin dedim. Neden 3 sayilivim diye baslamisti ki ani bir atakla konuyu degistirdim, sonra da unuttu ne soruyor oldugunu :)

Velilerden de isteyen gidebiliyordu ama ben ozellikle gitmek istemedim. Yapisik takiliyoruz zaten, biraz kendi basina da gitsin bir yerlere. O da aklina takilan baska bir konu oldu kedenin. Bazen okula sen de gel diyor, okula buyukleri almiyorlar sadece cocuklar gidebiliyor diyorum. Bazi anne babalar da gitmis ya geziye, onlav neden gelebiliyov, sen neden gelmedin seklinde baslayan bir dizi soruyla hesap sordu hatun.

Koca bir balkabagiyla cikageldi aksam. Hava da serin ama gunesliydi allahtan, cok eglenmisler. Balkabakli cookie yemis, elma suyu icmis, birseyler daha yemis (junk tabi, o kadar istahla baska ne yer ki). Getirdigi balkabagini once boyayacagiz sonra pisirecegiz. Haftasonu yapacaktik sozde ama havayi guzel bulunca gene iceri girmedigimiz icin hafta icine kaldi.
PS: Fotoyu balkabagiyla ilgili diye koydum, gezileriyle bir alakasi yok.

Perşembe, Ekim 14, 2010

Kisi Pas Gecebilir Miyiz Bu Yil

Gene ben bir kucuk cezveyim kose bucak gezmeyim modunda bir haftasonu oldu. Bu haftasonu da hava cok guzeldi. Kisa iki kala boyle gunler bulunca evde oturmak gunahmis gibi geliyor, normalde evde oturacagimiz varsa da bir aktivite yaratip disari atiyoruz kendimizi. Bahar yok gibi birsey ne de olsa memlekette, biz daha kisliklari cikaramadan bir bakarsin kar yagiyor (hakkaten ya kisliklari cikarsam artik di mi).

Cuma yine kizlar gecesi yaptik. Barnes & Noble'da kahve, cheesecake ve kitap bakmaca etkinligi. Kahve ve cheesecake kismi tamamdi da kitap kismi pek olamadi geyik yapmaktan. Cumartesi once parka attik kendimizi, beyler hosluk yapip kahve tasidilar hepimize tee nereden. Kede bayiliyor sicak cikolataya. Tabi ona gelene kadar adiyla alakasi kalmiyor icecegin. Icindekinin %90'inini bosaltip sade sut koyuyoruz, rengi hala kahverengimsi ve bir de kahveciden geliyor ya bayila bayila iciyor. Evde yarim bardak sut icirmemiz bir saat suruyor. Inat ediyorum sadece kakaolu sut icmesin diye, boyle oluyor.

Ogle uykusundan sonra erken aksam yemegi. Istikamet Turk lokantasi. Kede arkadaslariyla olmaktan memnun, bayagi oturuyoruz orada.

Pazar sabahi Sibel'in baby brunch'i var. Cocuklarla babalar parka hatunlar kahvaltiya. Gercekten surpriz oldu Sibele, hos bir kahvaltiydi. Ogleden sonra Hobken yolunu tutuyoruz uc aile. Biz plaj demistik aslinda, cocuklar kumla oynarlar diye ama erkekler gulmustu bize, biz de eh o da su kenari diyip Hoboken'a cevirdik rotayi. Once yemek ardindan su kenarinda uzuuuun bir yuruyus. Eve geldigimizde saat nerdeyse 11'di. Ertesi gun okul yok diye cok dert etmedik, ondan zaten o kadar takildik orada.

Pazartesi Columbus Day'di. Yaygin olarak tatil verilen bir gun degil aslinda, netekim hem benim hem Adilin isyeri acikti ama kedenin okulu kapaliydi. Adil izin aldi, baba kiz takildilar tum gun. Ilk kez butun gun yalniz kalmis oldular. Hava haftasonundan daha guzeldi ve tum okullar tatildi, ogle uykusu disinda neredeyse tum gunu ekip halinde disarida gecirmisler oyle olunca. Ben geldigimde bahcede Batu ve Ada ile oynuyordu Lara.

Cuma, Ekim 08, 2010

Oktoberfest

Gecen haftasonu evi otel niyetine kullandik desem yeridir. Cuma aksami kizlar gecemiz vardi. Plan: Berrak'in evinde yemek ve film. Eh 5 kiz bir araya gelirse ne olur, bidi bidi muhabbete dalindigindan filmin baslatilmasi neredeyse geceyarisini bulur. Eve varis ve yatis saat 2. Kalk borusu her zamanki saatte ama, minik komutan kati bu konuda:)

Cumartesi once kahvaltiya gittik, sonra bize yarim saat mesafede Oktoberfest duzenleniyormus, oraya gittik. Hava sansimiza cok guzeldi. Festivalse tam bir hayal kirikligi. Ormanlik alan hostu ama son iki gun kovayla bosalircasina yagan yagmurlar yuzunden cogu yer gol olmustu, girilemiyordu. Adille ne birasi icsek, yaa ben icmesem mi acep muhabbetleri yaparken bir baktik ki bira mira yok. Birasiz oktoberfest mi olur yaw. Onu gectim su disinda icecek hicbirsey yok. Yiyecek de oyle. Sadece pamuk seker vardi yiyecek olarak.

Kede ilk pamuk sekerini yedi orada ve daha ilk isiriktan sonra ikinci sekerin pazarligini yapmaya basladi. 8-10 tane de stand var, tum 'festival' bundan ibaret. Cok hayal kirikligina ugradim. Hava cok guzeldi de ormanda gezindik biraz. Arkadaslarimiz geldi, onlarla takildik bir sure de. Kede iyice yoruldugunu dozu gittikce artan bir mizmizlikla ifade etmeye baslayinca bir baktik ki saat neredeyse 3 olmus.

Donus yolunda kede uyudu, transfer edilince mutlaka uyandigi icin arabada biraktik, hatta uzun uyusun diye dolastim arabayla. Uyanir uyanmaz can arkadasi Selin'e gittik. Bayagi oynadilar orada. Kostular bolca. 8'e geliyordu eve geldigimizde. Cani cikmis, hemen odasina cikmak istedi.

Pazar sabahi da hizli bir telefon trafigi ile kahvalti adresi belirlendi. Simitciye gittik bu sefer, Turk kahvaltisi ettik. Sonrasinda digerlerinden ayrilip cocuk muzesine gittik. Laranin dogumgununu bu yil orada yapmaya karar verdik. Hem depoziti yatiralim hem de kede biraz oynasin dedik, 3 saat cikaramadim hatunu oradan. Cok sevdi.

Giderken yolu bilmedigim icin gps'i acmistim. Donusu kacirdim (evet gps'e ragmen:)). Aleti daha dikkatli dinleyeyim diye muzigi kapattim, 'yolu kaybettik annecim gpsi dinlememiz lazim' dedim. O da pur dikkat dinleyip 'dvayv (drive) dedi' 'ton vayt (turn right) dedi' diye her duydugunu tekrar etti bana. Arada 'dondun mu?' diye de sorup emin oldu denileni yaptigimdan. Donerken de cok yorgun olmasina ragmen anayola cikip da ben 'tamam yolu bulduk' diyene kadar ayni sekilde direktif verdi bana arkadan. Ancak ben gps'i kapatinca kaybolmayacagimiza ikna olup uyudu. Uyaninca eve girdik ve nerdeyse aynen geri ciktik Vietnam lokantasinda aksam yemegi icin ekiple bulusmak uzere.

Cocugun gozunde super bir sofor imaji cizmis olmaliyim ki direksiyona ben gecince 'yolu bilmiyovsan baba kullanabiliv' dedi bana:)) Donuste de Alarayla bayagi oynadilar bizde, yine serildi aksam yataga.

Havalar bir acaip. Cumartesi gunu kisa kollularla gezdik, cok guzeldi hava. Pazar gunu bu kadar uzun mu uyuduk, ne zaman kis geldi dedirtecek kadar soguktu.

Cuma, Ekim 01, 2010

Renaissance Fair

Bu yil birkac defa Ronesans Panayirina (bkz ilgili diger yazim) gitme girisiminde bulunmustuk ama bir turlu olmamisti. Hatta birinde tepedeki kara bulutlara ragmen 'belki yagmaz' diyerek kapisina kadar gitmis, park yerinden girise yururken yagmuru tepemize yemis, cevabimizi alip geri donmustuk. Tatilden donunce baktik ki o haftasonu bitiyor, solugu orada aldik ana kiz. Ana kiz, cunku Adil Tolgayi almak uzere havaalanina gidecekti.

Lara'ya ormana gidecegiz diyip durdugum icin sabah kalkar kalkmaz ilk lafi 'ovmana gidelim' oldu. Hatta kahvaltiya gidiyoruz diyince 'noo ovmana gidicem ben' diye itiraz etti :) Anne ayinin ac ac oynamayacagini kendisine acikladiktan sonra once kahvaltiya gittik sonra herkes kendi yoluna gitti.

Bu, orman icinde kurulan bir koy. Cesitli yerlerde sahneler kurulmus, hepsinde ayri bir gosteri var. Farkli noktalarda canli muzik var, cocuklar icin buyuk salincaklardan ok atmaya kadar pek cok aktivite var, golde su bisikletleriyle gezme var, aksesuar satan standlar var, vahsi kuslar sovu vs var ve tabi ki bilimum yiyecek var.

Sallana sallana geldigimiz icin yer gok arabaydi park yerine vardigimizda. Yol kenarlari bile dolmustu. Zar zor biraz uzakta bir yer bulduk ve iceri girdik. Kostumler cok ilgisini cekti tabi kedenin ama kostumlulerle yanyana fotograf cektirecek kadar degil. Onu gectim tek kare fotografini zor cektim hatunun. Onda da bir-fotograf-daha-cek-bak-burayi-nasil-basina-yikiyorum bakisi atti bana. Sozlu olarak da yeterince tiz bir sesle ayni mesaji verince makina aynen cantaya geri girdi, foto moto yok.

Yemek icin siraya girdigimizde, mesela, tam arkamizda bir sovalye vardi. Bastan asagi zirhli, kafasinda da basligi. Sira da acaip agir ilerlediginden kede bayagi bir inceledi onu. Adam basligini cikarmadan 3-5 sebeklik yapti bizimkine ama ufacik bir gulumseme bile alamadi geriye. Onun yerine bana bin tane soru sordu ne giymis neden giymis diye baslayan. Bu ara en cok kullandigi kelime 'neden?'. Her cevap bir baska soruyu getiriyor, zor oluyor valla cevap yetistirmek.

Yemekten sonra kuslara gittik ama gosteri bitmis, sadece kafeslerinde gorebildik onlari. Hemen yandaki cadirda tavsanlar ve papaganlar vardi acikta dolanan. Oraya goturdum kedeyi. O ara dondurma bulmaya odaklandigindan ayaginin dibine kadar gelen tavsana bakmadi bile, hemen cikmak istedi. Dondurmaciyi bulduk, herkes rahatladi, gezmeye devam.

Bir delikten kafasini cikaran kralin soytarisina domates atilan bir alan vardi. Bayagi da kalabalikti onu. Onu seyretti biraz, neden domates atildigina ve milletin buna pek eglendigine cok anlam veremedi. Bu cok zevklidir mesaji verip sonra evde bilimum yiyecegi kafama yemek istemedigim icin cok dikkatli cevap vermeye calistim, ne derece basarili oldugumu onumuzdeki gunlerde gorecegiz:)

Arabasini da almistik yanimiza, yoruldukca oturuyordu. Bir ara kendi itmek istedi. Yerler tas toprak tabi, cok kolay degil itmesi. Zorlanarak ittirmeye calisirken (ama yardim da kabul etmezken) 5-6 metre ileride bir kahkaha koptu, nooldu dedi. Oraya gidelim de bakalim dedim, bana 'avaba kullanivken ovaya gitmek zov oluyov' dedi:)

Su balyozla guc seviyesinin olculdugu oyun var ya, ona bayildi. Daimi seyirci olduk onlarin onunde, pur dikkat izledi gelen herkesi. Uzun sure onlarin onunden ayrilmadik.

Sovalyelerin atlar uzerinde mizrakla birbirine saldirdiklari ve sonra hepsinin yerde savastigi gosteri de cok ilgisini cekti. Sectigi at kazaninca (kazanan ati gorunce secti uyanik) pek hosuna gitti, yerdeki savasi ve sonrasinda kralin gelisini falan da ilgiyle izledi. Gosteri bitince atlar gene gelsin diye gitmek istemedi, zor ikna ettim gelmeyeceklerine.

Cok hosuna gitti orasi, gene gidelim diyip durdu donerken. Gosteriler vesileyle tiyatroyu anlatmaya calistim ama sanirim kafasini karistirdim cocugun. Bir sonraki gun benzincide isimizin bitmesini bekler ve arada benzinciyle laflarken 'bezinci tiyatvo giymemis cunku ovmanda diil' dedi:))

Kedeyi biraz tiyatroya gotureyim de daha iyi anlasin dedim ama bulduklarimin hemen hepsi hafta ici. Butuk kucuk cocuklarin anneleri evde mi oturuyor yani, ya da hepsinin mi bakicisi var, sinir olmus durumdayim. Bir tane buldum haftasonu, o da tee Nisanda ve sadece bir haftasonu. Bu mudur yani NJ, cok hayal kirikligina ugrattin beni...

Cuma, Eylül 24, 2010

Atlantis - II

Yagmur korktugumuz gibi olmadi. Bir gun 20 dakika bir gun 2 saat yagdi, onun disinda ya gece yagdi ya es gecti bizi kara bulutlar. Ilk gun mesela surekli kara kara bulutlar vardi. Guneste eridigimiz icin hic sikayet etmedik bu durumdan. Yagmadigi surece hep bulutlu da kalabilirdi bence. Yaginca havuzlari ve plaji kapatiyorlar yildirim riskine karsi. Surekli bulut var nasilsa diye rahatca oturduk plajda, 15 dakika kadar gunes cikti sadece onda da usenip birsey olmaz diyip krem falan surmedim. Halime inanamadim aksam, ha pancar ha ben. Ertesi sabah apar topar birer rashguard aldik ve hic cikarmadik bir daha. Kedenin kremini hic ihmal etmedik ama kendimize ayni ozeni gostermiyoruz iste.

Oglenleri genelde hamburgerle gecistirdik. Zaten havuz baslarinda hep bu tur fast food yiyecekler vardi. Birkac gun sonra durum satan yerler de bulduk. Son 3 yilda yedigimden daha fazla hamburger yedim sanirim 1 haftada. 2 marka ele gecirmis tum resortu ve hemen yanindaki marinayi. Starbucksdan baska kahve yok, Ben & Jerry'sden baska dondurma yok. Aksamlari marinadaki restaurantlari denedik, cogu eh iste kategorisindeydi. Resorttaki acik bufe restaurant cok guzeldi ama, kede hala 'ucaga binelim vestovana gidelim' diye oraya gitmek istiyor. Marshmallow yedi ilk kez orada da ondan sanirim.

Yunuslarin sevilebildigi bir program vardi, ona yazildik kede sever herhal diye. Bir ton da para bayildik kisi basi. Wetsuit giymek gerekiyormus Lara gorunce kiyameti kopardi giymem de giymem diye. O kadar cok agladi ki tamam o giymesin dediler sonunda. Ama huylandi ya bir kere suya girmeyi de reddetti. Ikna calismalari sirasinda bir degil iki dondurma onerdik (birisi hemen digeri aksam olmak uzere) 'donduvma yemiyceeeem yunus sevmiyceeeem' diye bir posta daha agladi. Wetsuit isini bilseydik bastan girismezdik bu ise, biliyoruz bizimkinin oyle seylere gelmeyecegini. Her sabah kolumuza takilan resort musterisi bantlarina bile kil oldu hatun. Gun icinde 'nevde senin koluna takti olan' diye sorup kontrol edip kendi otelimize dondugumuz anda cikarttiriyordu kolumuzdan. Kucuk diye ona takilmasi gerekmedi de bir kriz onlendi. Her turlu aksesuar no-no cunku.

Neyse, yunuslarda suya girmem diye tutturunca Adille kenarda oturdular ben girdim Filizlerle. Onlar daha once yine burada ama resort disinda bir yerdekine gitmisler cok guzelmis. Bu resmen para tuzagiydi. 1.5 saat dediler ki alakasi yoktu, suda en fazla yarim saat kalmisizdir. Onda da onar kisilik gruplar tek tek yunusun yanina getirip onu severken, tutarken, operken vs fotografini cekiyorlar. Ve oyle bir aciyla durduruyorlar ki seni kiyidan fotograf cekmeye calisanlar hicbirsey goremiyor. Bir daha da anca Lara girecegi zaman ona eslik ederim o kadar. Hos bu sefer icin de niyet oydu aslinda.


Donus yolculugumuz daha rahat gecti. Kede ne olacagini bildigi icin sanirim cok rahatti guvenlik islemleri sirasinda da ucakta da. Guvenlige gelince daha biz ayakkabilar cikiyor diyemeden ayakkabisini cikardigi gibi guvenlik kapisindan kostu gecti mesela. Bir de tabi Aylinden ayrilmak istemedigi icin daha biz pasaportlari gosteremeden hoop onlarin yanina geciveriyordu altlardan. Iste su kacan kede de bize ait diye gosteriyorduk arkasindan gorevlilere:)

NJ'e aksamustu indik. Kabilenin bayram yemegi organizasyonu vardi o aksam. Bavullari eve attigimiz gibi yemege gittik.

Lara ara ara soyluyor yine tatile gidelim diye. Bu sabah kahvaltiya gitmek icin evden cikarken 'once tatile gidelim sova (sonra) kahvaltiya gidelim' dedi mesela:)

Cuma, Eylül 17, 2010

Atlantis - I

Bir haftalik Bahama tatilimiz cabucak geciverdi. Laraanim ilk kez ucaga bindi. Ozellikle yakin bir yer sectik, 3 saat surecekti ucus. Bir canta dolusu yol aktivitesi/kitap vs hazirladim, bilimum snack aldim yanima. Sabah kargalardan once uyandirdigimiz icin yolda uyumasini da umit ediyordum ama tabi ki uyumadi. Havaalaninda hic beklemeden islemleri tamamladik, kahvalti ettik ve ucaga bindik.

Her 15 dakikada bi yapilan 'birazdan kalkiyoruz' 'valla kalkicaz' 'gitti gidiyoruz bak' ve benzeri anonslarla 1 saatten fazla ucakta bekletildikten sonra ucagin arizali oldugu anons edildi ve indirildik. Yeni ucagi bekledik, bindik, onun da hadi diyip hareket etmesi nerdeyse 45 dakika surunce benim yol cantasinin cogu elden gecmis oldu o arada. Ucak kalktiktan yaklasik yarim saat sonra inecegim diye tutturdu kede. Ucagi beklerken yorulur da uyur belki diye bayagi kosturmustum onu koridorlarda ama bu strateji yorgun, aslinda uyku saati gelmis ama uyumayi reddeden ve dolayisiyla huysuz bir kede olarak elimizde patladi. Iki aglama seansiyla yolculugu bitirdik, daha uzak bir yere ucmuyor oldugumuza sukrettik.

Havaalanindan ciktik ve firina girdik. Bu nasil bir sicaktir. Daha once gittigimiz adalar da bu kadar sicak miydi unutmusum bak. Nemle de birlesince feciydi ortalik. Kendimizi denize atana kadar zor dayandik.

Arkadaslarimiz Kursat ailesi ile birlikte ciktik bu tatile. Atlantis su parklariyla dolu bir resort. Resort demek haksizlik oluyor aslinda, koy diyelim kendisine. Kendi zip kodunu alsa yeridir, yuru yuru bitmiyor. Bir suru havuz var, cocuklar icin su kaydiraklarinin oldugu buyuk bir su parki var, buyukler icin kaydiraklar var, plaj var, kocaman simitlere yayilip suni akintiyla resortun cevresini dolastigin lazy river var...var da var. Biz Atlantisin icinde kalmadik, azicik tuzlu kendileri hazimsizlik yapiyor cuzdanda. Onun hemen yanindaki Comfort Suites oteli hem gayet uygun fiyatli hem de Atlantisin tum olanaklarindan yararlanma hakki var, orada kaldik. Kahvaltinin oda fiyatina dahil olmasi da cabasi. Zira Atlantiste bir aldigin nefes beles.


Sabah kahvaltidan sonra solugu Atlantiste aliyorduk, aksama kadar da bir plaj bir havuz bir lazy river bir kaydirak orada takiliyorduk. Babalar ve anneler olarak donusumlu olarak kendi aktivitelerimizi yaptik. Sadece bir kere Larayi Filiz ve Aylinle birakip bir saat Adille beraber kaydiraklara ve ridelara gittik. Alpago da sagolsun bizimle gelip kameramanlik yapti. Lara o sirada kendi su parkinda oldugu icin yoklugumuzu farketmemis bile:) Geceleri 11.30'dan once odaya girmiyorduk, kede cok iyi dayandi. Hoop ogle uykusunu yukari cekti, aksam rahatca oturabiliyordu o sayede. Arabasini goturmus olmamiz cok isimize yaradi, tum gunduz uykularini onda yapti.

Daha onceki Montreal gezimizden tecrubeli oldugumuz icin yanima koca bir kutu cheerios ve bolca granola bar vs almistim. Zate cok secici kede, oralarda ona gore birsey bulmak iyice zor oluyor. Cocuk menusunden sectigimiz peynirli makarnayi bile iki didikleyip birakiyordu (haksiz da sayilmazdi gerci cok dandik bir makarnaydi). Daha cok atistirma seklinde gecti ogunleri, tatildir diyip ustunde durmadik. Cogu gun hemen karsimizdaki marinaya gidip kahve aliyorduk atlantise gecmeden, kede de extra sut katilarak sogutulmus 'hot chocolate'ini es gecmedi hic. Aksamlari da son duragimiz illa ki dondurmaci oldu.

Cocuk parkinda farkli seviyelerde su kaydiraklari var. Kede basta temkinliydi biraz, Aylin (8.5 yasinda) sagolsun cok yardimci oldu ona, nasil kaymasi gerektigini falan gosterdi. Ilk baslarda beraber kaydilar sonra bizimki bagimsizligini ilan edip bir ters bir duz kendi basina kaymaya basladi. Birkac kere basasagi da kaydi ama direk kafa ustu suya inmekten pek hoslanmadi sanirim bir daha oyle kaymadi. Fotograf cekecegiz diye tum yalvarmalarimiza ve hatta rusvet teklifimize ragmen kaydirtamadik basasagi bir daha. Orayi cok sevdi kede. O parktayken bizi hic aramadigi gibi yakinlarinda gordugunde kiziyordu gelme diye.

Çarşamba, Eylül 01, 2010

Burasi Neresi?


a. Guneyde bir yer
b. In in biraz daha in
c. Adalardan biri
d. Yarin tatile gidecegimiz yer
e. Hepsi

e :))

Haftasonu ve Kuafor


Pazardan beridir yine burnumuzu cikaramiyoruz disari sicaktan. Cumartesi sabahi havayi nemsiz, ilik ve hatta hafif ruzgarli gorunce firsati kacirmadik. Once kahvaltiya gittik, ardindan hayvanat bahcesinde aldik solugu. Once hayvanat bahcesinin yanindaki ormanda mini tur yapan trene binmek istedi kede, bindik. Tur bitince tekrar binmek istedi, hayvanlara bakalim oyle dedik. Karsisina cikan ilk hayvana yaklasik 3 saniye kadar bakip 'hayvanlava baktik tvene binelim' dedi :))

Ama digerleri bekliyor seni, gormezlerse uzulurler diyip devam ettik tura. Kimine biraz bakti kimine hic bakmadi, sonra iya'ya (inek - iya kaldi hayanin adi) gitmek istedi. Gittik ama iya yoktu, koyun sevdik onun yerine. Yolda gelirken ata binicem diyordu ama atlari gorunce vazgecti. Adil de pek istekli degildi binmesine, durmaz bu deli simdi atin ustunde diye, rahatladi kizi yan cizince. Atlikarincaya gittik sonra, yine binmek istemedi. Hala binmiyor ama birak aksama kadar seyretsin. Biraz da onu izledik, artik hava iyice isinmaya ve kede de yorulmaya baslamisti, trene gittik. 2 kere daha bindik trene. Artik almis basini gitmis olan tren sirasina bakip hehe diye gulerek arabaya yoneldik. Dinlenmiycem yovulmadim diyip duruyordu kede ama yolda coktu. Hatta bir ara elinde biskuviyi kaldirmis gozu acik yaklasik 3 dakika hic kipirdamadan kaldi, ici uyuyordu muhtemelen:)

O uyandiktan sonra arkadaslarla bulusup yemege, oradan da caya onlara gittik. Evlerinde kedi vardi, bizimki de istedi bir tane. Biraz buyu olur dedim, hic israr etmedi, tamam dedi gecti.

Ertesi gun bize yemege geldi arkadaslar. Kede kendinden buyuk cocuklarla olmayi daha cok seviyor, onun huyuna gidiyorlar elinden oyuncagini falan almiyorlar ya, bayiliyor. Yalniz onlari tek baslarina daha bir seviyor tabi, cunku buyuk cocuklar biraraya geldi mi kimse bakmiyor kedenin yuzune haliyle. Kendi oyunlarina daliyor onlar, bizimki de ne kadar kiyisindan kosesinden katilsa da disinda kaliyor tabi, sikiliyor bu sefer. Yine biraz oyle oldu. Biraz bizim yanimizda biraz onlarin yaninda tamamladi aksami. Gene gelsinlev diye gonderdi onlari, eglendigine isaret bu. Gelmesinlev deyiveriyor yoksa.


Ah bir de durduk durduk yaz biterken kedenin sacini kestik. Arkalar biraz uzamis dur sunlari alivereyim diye basladi hersey. Kedenin eline minik bir cikolatayi rusvet olarak tutusturup sac kesme izni alindiktan sonra arkalari kestim, o 'sac kalcak mi' diye sorarken onleri de biraz kisalttim. Hic fena olmadi. Ama hatun tokayi tamamen reddetti bu andan sonra, e onler de surekli gozunun onunde, bu sefer eli surekli gozunde tabi, yine mikrop kapmasin onleri daha da kisaltalim dedik ertesi gun. Bu sefer kek verdim rusvet olarak, ama maymun hic sabit durmadi ki adam gibi kesebileyim. Aaa bu taraf esit olmamis, bak simdi de obur taraf kisa kaldi diye bir ordan bir burdan giderken pek bi saci kalmadi cocugun onde:)) Larahan diye de sevebiliriz bundan boyle kendisini:) Butun aksam bakip bakip gulduk kedeye, neye guldugumuzu anlamadigi icin o da bizimle beraber guldu:)

Kuafore goturelim de su onleri bi duzeltsinler dedik. Kuaforde daha buyuk cikolata veriyorlar diyince bizimki hemen 'gidelim' dedi. Ertesi gun yuva cikisi kede ilk kez kuafore gitmis oldu boylece. 4 yaslarinda bir cocugun saci kesiliyordu biz gittigimizde. Dikkatle izledi onu. Sac kurutma makinasi ortaya ciktiginda rengi atti bizimkinin, hic sevmiyor. Seninki kurutmayacak onunla dedim rahatladi. Sirasi geldiginde koltuga oturdu ve evde kafasini bir saniye sabit tutmayan maymun hic kipirdamadi saci kesilirken. Bir elinde cikolatasi bir elinde benim elim buyuk bir ciddiyet ve gerginlikle oturdu. Sadece onler duzeltilecegi icin cok kisa surdu zaten. Lara da bizim gibi kuafore gitti diyince pek boburleniyor simdi.

Pazartesi, Ağustos 30, 2010

Bir Omlet Hikayesi

Yumurtalar kirilir

Ele bulasan yumurta yikanir

Guzelce cirpilir

Biraz peynir konur
Biraz da yenir

Azicik sut gelsin

Tekrar cirpilir

Fistiksiz olmaz

Basaka peymiv (baska peynir) eklenir
Ve diger 'basaka peymiv'
O peynirden de tirtiklanilir

Yumurta tavaya dokulur

Tava ocaga konur
Dil artik iceri cekilebilir
Ahci yaptigi omletten 1-2 tirtiklar birakir, yemez. Anne ve baba aninda mideye indirir.

Perşembe, Ağustos 26, 2010

Kededen Inciler


Babasindan yemek istediklerini almis, masaya oturmus, ona da koltugu isaret ediyor:
- ovaya otuv, sen isine bak baba

Sabah gelmis babasini uyandiriyor:
-kalk baby

Yemek sonrasi dondurma var diye gik cikarmadan yogurdunu yemis, makarnayi yemek istemiyor:
- doydun mu laracim?
- (makarnayi isaret ederek) ona doydum donduvmaya doymadim

Dondurmasi bitmis, kibarliktan kirilarak ikinciyi istiyor:
- biv tane daa donduvma alabiliii miyim?
- alabilirsin tabi
- o mazan (o zaman) aliim

Foto: son gittigimiz dogumgununde profesyonel mum ufleme ikilisi dogumgunu bebegine isin inceliklerini gosterirken...

Pazartesi, Ağustos 23, 2010

Oyle Iste

Dunden beri neredeyse araliksiz yagmur yagiyor. Persembeye kadar boyle olacakmis. Pifff. Cok sikici. Surada kac haftamiz kaldi zaten gunlerin iyice kisalip kisin gelmesine. Hazir nem de azalmisken hic iceri giresim yok. Cok bozuluyorum yagmur, kotu hava falan olunca.

Gecen hafta okuldan aradilar kedenin yemesi ile ilgili. Sebze/corba karisimlari paso boykot edilmekteymis. Biraz zorlayinca agliyor, yediremiyoruz gonderme dediler. Lara da onu koyma bunu koyma diyip duruyor zaten ama onu dinlersem hatun sabah aksam pilav/makarna yiyecek. Et, kofte zaten sevmiyor, sebzeyi agzina sokmuyor, tek tesellim okulda yedirebiliyor oluslariydi. Onlar da pes etmisler. Bosuna mi guvendim ben size, nerde kaldi otoriteniz halla halla. Buldugum bos anlarda haril haril yemek sitesi gezip ilginc gelebilecek tarifler ariyorum. O da ise yaramazsa 'valla sadece bu var, pasa gonlun bilir' yontemi kalacak geriye. Simdi anneanne ve babaanne ustume atlayacak ac birakma cocugu diye. Duydugum her yontemi deniyorum valla, hicbiri ise yaramazsa olacak olan budur. Begenmeyen gelsin yedirsin:))

Ingilizcesi iyice ilerledi. Hatta Turkce bazi kelimeleri aksanli soyleyip olduruyor bizi. Gecenlerde biz Adille oturmus, o da odasindan bilimum seyi bize tasiyarak oynarken 'you guys stay there' dedi bize yer cucesi.

Masayi o hazirliyor. Tabaklarimiz pek dayanikli cikti, surekli kuut diye masaya kibarca(!) birakilmaya henuz hicbiri kirilmadi, takdir ediyoruz kendilerini. Ama ben tezz zamanda saglikli plastik tabaklar bulup onlara gecmek istiyorum, zira catalin tabaktaki gicirtisina dayanamiyorum. Kendisine farkli tabagi da kabul etmiyor kede, ayni olacak.

Yardim etmeye pek merakli. Ama cook kisa sureli tabi. Mesela blenderda birsey yapilacagi zaman dugmesine o basiyor, pek hosuna gidiyor. Haftasonlari omletten sorumlu bakan da o, yumurtalari o kiriyor, biraz cirpiyor, icine konulacaklari koyuyor falan.

Taze fasulye ayiklayacagim bir gun hadi sen de gel dedim, fasulyelerin kirilmasi gorevini ona verdim. 1 dakika gecti gecmedi bitti dedi. Birkac tanesini kirmis, geri kalani aynen bosaltmis bir kaptan oburune:)

Kucuk ponponlarin bir kaptan digerine masayla aktarilmasi aktivitesini yapmaya calismistik bir sure once. Masayi en tepesinden tutmakta israr ettigi icin acip kapayamamis, hemen ilgisini kaybetmisti. Ponponlari da avuc avuc obur kaba gecirip aktivitesi bitirmisti. Zevkli degil demisti bi de. Yine denedik, yine ayni oldu. Hala masayi tepesinden tutuyor, gostermeme de izin vermiyor. 1-2 deneyip masayi firlatti, ponpon kabini alip digerinin icine boca etti ve bittiii dedi. Kasikla aktaralim dedim, hasta misin yaw dercesine bakti yuzume gene bir kabi alip digerinin icine boca etti ve bitti dedi. Sonra da soruyor simdi ne yapicaz diye. Buldugum hicbirseyin omru 5 dakikadan fazla olmuyor ama. 30 saniyede bir proje uretebilen arts & crafts blogu anneleriyle karistiriyor beni korkarim:)

Çarşamba, Ağustos 18, 2010

Sagir duymaz ...

Larayla yukarida oynuyoruz. Adil de asagida televizyon seyrediyor. Bir ara Adilin gulme sesi geliyor. Kede heyecanla bana bakiyor:

- Kopek geldi!
- O kopek degil tatlim, baba guldu.
- Baba kopegi mi yakaliyov?

:)))

Cuma, Ağustos 13, 2010

Kisa Kisa


Selenim geldiiii. Ayni gun 9 saat yol yapti sirf birkac saat beraber olabilelim diye canim benim. 5 saatimiz vardi beraber, ne yaptik dersiniz? Tabi ki homini girtlak:) Cok sicak ve nemliydi zaten, once ilk bira buldugumuz ve disarida masasi olan yere attik kendimizi. Adamlar yemek yemeyecegimizi ogrenince cok bozuldular. Ikincileri alir misiniz diye sormadan daha biramiz bitmemisken kafamiza atarcasina hesabi masaya biraktilar. Biz de inadina coook yavas ictik biralarimizi, sonunda cay kivamina gelmislerdi, biz de acikmaya baslamistik kalktik. Azicik dolanip sicaaak diyip kendimizi Korean Town'a attik.

Hadi sunlari deneyelim diyip istedik birseyler. Seleniminki fena degildi gene ama benim yosunlu corba, koca bir kasede yesil yesil gelince, direk bir kenarindan girip yosun banyosu yapmayi cagristirdi bana. Bir yandan da paso kaynattik tabi, en son 5 yil once yuzyuze gorusebilmistik boru mu (vay be ben Turkiye'ye son gideli o kadar olmus mu). Saate bir goz attigimizda otobusun kalkmasina bir saatten az kaldigini farkedip panik halde kalktik restauranttan. Hayir tabi ki otobuse yetisecegiz diye degil. Yemek ustune tatli yemeden olur mu. Hemen karsidaki kore pastanesine konuslanip tatli ve kahve isini de hallettik. Tatli yemeden kaliriz sonra mazallah, olacak sey degil:)

Sonra gitti canim arkadasim benim:( Buraya yerlesmesi konusunda beynini yikamaya calistim bolca. Belli mi olur, gelir belki:) Hazir konu acilmisken, Dilaraaaaa, hopbidi hopbidi gezen arkadasim benim, buraya ne zaman gelicen bakiim. Gelmeyecekseniz bu evi bosuna mi aldik biz arkadaslarimiz gelir rahat rahat sigariz diye. Halla hallaaaa.

********************

Gecen haftasonu klimamiz bozuldu. Murphy kurallarina uygun olarak Cumartesi aksamustu bozuldu ki Pazar gunu kimse calismazken oyle ortada kalalim. Allahtan nemsiz bir haftasonuydu ve klima da azicik olsu ufluyordu da acili olmadi. Pazartesi geldiler baktilar, borular buz tutmus. Ne buzu bu sicakta be diye gulsek de valla tutmus. Buz cozulmeden birsey soyleyemeyiz diyip hepten kapattilar aleti. Haftasonuna gore 10 derece daha sicak ve super nemli bir gundu, gecesi de pek hos olmadi haliyle. Neyse ki sadece gazi azalmis, Sali gunu gaz bastilar da sicaktan kurtulduk. Yoksa Sali gecesi cikinimizi alip arkadaslardan birinin yolunu tutacaktik.

********************

Buradaki dondurmalara burun kivirip icinde gercek meyve parcaciklari olan dondurma istiyoruuuum diye mizmizlanip durdugum icin sonunda gidip bir dondurma makinasi aldim. Kede de dondurma diye cildiriyor zaten, sevmedigi sutu oyle veririz hem fena mi. Hababam deneme yapiyoruz. Yalniz, icinde gercek meyve parcaciklari olan dondurma fikri bizim kedeye ters geldi. Icinde puturlu birsey varsa (bakiniz karadut cekirdegi) agzina koymuyor dondurmayi. Eh dondurma sevgisi de biryere kadar:) Kede ne renk dondurma istedigini soyluyor, ben yapiyorum, babasiyla beraber tadip not veriyorlar, isbolumu bu sekilde. Bugunlerde siyah dondurma istiyor benden nasil vericem ki siyah rengi (gida boyasi no no). Henuz iste budur dedigim dondurma tarifini bulamadim, onu deniyorum bunu deniyorum olmadi kafadan atiyorum. Gelecek yaza hazir olurum:)

Pazartesi, Temmuz 26, 2010

Plaj Zamani

Sicagi sicagina yazayim da bu da daha onceki pek cok aktivite gibi gume gitmesin. Haftasonu 250+ mil (400+ km) yol yapmisiz toplamda. Laraanim ilk ciddi plaj cikarmasini yapti cumartesi gunu. Gecen yil gittigimzde sezon bitmisti, hava serindi, anca kumda oynayabilmisti biraz. Asagi da gitsek yukari da gitsek plajlar bize ortalama ayni uzaklikta. Ortalama 1.5 saat. Ama yola cikilacak saatleri dikkatli secmek gerekiyor, tam donusun yogun oldugu saatte sonmeye kalkarsan 3 saat surebiliyor yol, surmuslugu de vardir.

Kabilece Connecticut'daki Compo Plajina gittik. Aksamustu gitmeye karar verince cok da trafik yoktu sansimiza, 1.5 saatte gidiverdik. Buradaki plajlarda oyle semsiye falan yok cunku, ya sabah erken saatte ya ogleden sonra gec saatte gitmek gerekiyor. Bazi plajlarda kiralayabiliyorsun ama hepsinde degil. Ciddi plajcilar kendi semsiyeleriyle geliyorlar zaten. CT'de plajlarin cogu ozelmis ve disaridan fazla gelen olmasini da istemedikleri icin bazilari sehir disindan gelenleri otoparka park ettirmiyormus mesela. Park edecek baska yer de pek olmayinca civarda o sehirde oturmuyorsan o plaja gidemiyorsun haliyle. Burasi oyle degildi, bunlar izin veriyor ama park ucretini yuksek tutmuslar, araba basi $40.

Cocuk parkinin tam onundeki alana yayildik, cocuklar pek bayildi bu ise. Plaj fena degildi ama tam denizin onu tamamen midye vs ve ufak taslarla doludu, denize ilk giris de oyle. O pek hos olmadi tabi, insanin ayagi aciyor. Kedenin su ayakkabilari da zirt pirt acilip cocugun ayagindan cikip hem onu hem beni deli ettiler. Yedek su ayakkabisini yanima almadigima pek hayiflandim. Su ilk giriste biraz derinlesiyor gibi oluyor ama hemen sonrasinda ayak bileginin biraz ustunde ve kumlu uzun bir alan var. Kedeyi kucakta oraya goturduk, o kisimda cok eglendi. Yaninda en yakin arkadasi Selin de olunca bi suda bi kumda bi parkta bayagi oynadilar. Dondurma luplettiler. Deliriyor dondurma icin. Sebze meyve pek yemiyor ya, hemen tabi olasi tarifleri kafamdan gecirmeye basliyorum. Avokadolu dondurma nasil olur acep falan gibi:)

Evden cikmadan cantalari kontrol etmistim eksik birsey kalmasin diye ama birsey unuttugum hissini de atamamistim ustumden. Plaja ayak basinca neyi unuttugumu hatirladim: fotograf makinasi:) Plaj fotosu yok kedenin arkadaslarin telefonla cektigi 1-2 foto haricinde. Telefon fotosu da birseye benzemiyor be mirim.

Havanin ufaktan kararmaya baslayinca dusunu almis, giyinmis gruplar gozukmeye basladilar. Ufaktan kucuk masalar acildi, ickiler yemekler cikti ortaya. Bu plajda icilebiliyormus. Bizimkilerden onceden buraya gelenler de biliyormus bunu, hoop saraplar cikti cantadan. Soforler bir kenara ayrildi grubun kalani artik iyice belirginlesen dolunaya karsi hupletti saraplari. Pek guzel oluyormus efem. Biz tabi mayolu ve kumluyduk giyinmis gelmis diger gruplarin yaninda:)

Donus yoluna ciktigimizda Laranin uyku saati haydi haydi gecmisti ama pek direndi gitmemek icin. Arabaya binip de totosu yer gorunce farketti sanirim ne kadar yoruldugunu, agzini acacak mecali kalmamisti. Sizdi gitti biraz sonra zaten.

Ertesi sabah yeni ev alan arkadaslarimiza kahvaltiya gidecektik. Memleket genis olunca mesafeler de bir hayli oluyor. Nerdeyse 1.5 saat surdu yol. Pek bi acikmistik vardigimizda. Ev nerdeyse ormanin icinde, pek sakin ve evlerin cok da dip dibe olmadiklari bir kasabada. Bayagi buyuk bir bahceleri var. Yazin tabi orman yolu ve agaclarin arasinda olmak pek hos da bunun kisi nasil olur bilemiyorum. Geyigi dondu tabi bolca.

Cooook sicakti yine. Veranda da kanopi vardi ama yine de bayildik otururken. Sonra birden hava kapandi ve yagmur basladi da ortalik azicik kendine geldi. Bahcede bir de yuzme havuzu vardi. Ama henuz temizlik islemi tamamlanmadigi icin yuzulemiyordu. Lara gitti geldi havuza bakti, girmek istedi. Temizligin henuz bitmedigini soyleyince bahcedeki minibarin ustune oturdu ve temizligin bitmesini orada bekleyecegini beyan etti. Birkac gun surecegini ogrenmek kararini etkilemedi. Simdi ben bu cocugu sitedeki havuza gitmeye ikna edebilmek icin 50 takla atiyorum desem kim inanir.

Yine ogle uykusu saatini oldukca asmis olarak donus yoluna dustuk. Kede hic gitmek istemedi, havuzu beklemedigimiz icin oldukca bozularak arabaya aglayarak bindi. 'Yavin neveye gidicez?' diye sormayi da ihmal etmedi:) Yarin maalesef is ve okul gunu oldugunu soyledik. Maalesef demiyoruz tabi ona:)
PS: Fotonun konumuzla hicbir alakasi yoktur, orasi bos kalmasin diye konmustur.

Cuma, Temmuz 23, 2010

Ceee

Icimiz disimiz nem oldu. Bugun biraz fena degildi gerci (yagmur yagiyor su anda) ama genel olarak pek nemli. Disarida terlemeden oturulabilecek gun sayisi pek fazla olmadi ne yazik ki Haziran ve Temmuzda. Agustostan daha az nemli bir performans rica ediyorum.

Ben yine koptum yazi yazma olayindan. Kede aldi basini gidiyor, daha sik not tutmak gerekiyor gundemden kopmamak icin ama artik boyle boluk porcuk okur kendini napiim.

Bu postu gecen hafta yazsaydim adini gamli baykus koyacaktim. Kede hasta oldu 2-3 hafta once. Yaz gribi. O ara iyice dustu bana. Tuvalette bile kucagimda oturuyordu diyeyim siz anlayin olayin boyutunu. Hastalik kismi bir haftada gecti ama etkisi birkac hafta surdu valla. Daimi gamli baykus modundaydi hatun. Herseye bozulunabilir mi, evet oluyormus. Sabahlari da oyle uyandigini soyluyordu Adil, dudaklar buzuk, kaslar catik bir halde. Hatta bir sabah ben henuz kalkmamisken uyandi, hani cok duskun ya bana, gorunce sevinir diye tum sirinligimle gunaydin dedim kendisine. Artik kendimi ne zannettiysem. Soyle bir bakip suratini asip totosunu donmesi bir oldu. Yuzume bakmadi. Uzuun bir surenin sonunda pas verdiginde surati her soyledigimden alinmak icin programlanmis olarak asikti gene.

Donemsel herhal (yani umuyor ben), biraz daha alingan. Super pazarlik ediyor yalniz. Parktan eve donulecek mesela, dakika pazarligi, yemek yenecek, kasik pazarligi, uyunacak, saat pazarligi...Ne soyledigimizi de kulagimizin cok iyi duymasi gerekiyor, kaydedilip aleyhimize kullaniliyor sonra. Ve fakat bir kibarlasiyor ki bir sey isteyecegi zaman, ses inceliyor falan, gel de hayir de.

Bir de inat ki oyle boyle degil. Acaip de gururlu. Bize kizdiginda mesela, agliyor aglamiyor neyse artik, oyle duruyor bir kosede goz goze gelmeden. Biraz zaman gecince kucagimiza almamizi istiyor. Ama hadi gel diyince asla gelmiyor. 'Sen al' diyor. Kendisi gelmemis oluyor yani. Ben yenilmedim muttefiklerim yenildigi icin yenik sayildim hali diyoruz biz buna:) Burnu dusse almayacak hatun.

Yemek konusunda 'allah okuldan razi olsun' diyebiliyorum sadece. Sebzeyi bir tek orada, o da pure halinde, yiyor. Yemek yemeyen cocuklar icin onerileri okuyorum bazen, gulesim geliyor. Sebzeyi, eti yemiyorsa corbasina koyun, makarnasina serpin, borek yapin falan gibi onerilere Lara sozkonusu olunca gulebiliyorum ancak. Makarna ve pilava birsey koymak dusunulemez bile. Iki farkli pirinci karistirip pilav yaptim birinde, begenmedigi pirinc turunu ayiklatmaya kalkti bana, yemedi o pilavi. Makarna ve pilavin pisecegi su cok onemli oldu o yuzden.

Tuvalet egitimine giris falan yok henuz. Bezine laf soyletmiyor. Hatta biz bez takmadigimiz icin uzuluyor bize. Oyle rahatsiz da olmuyor cis, kaka yapinca. Hadi degiselilm diyince ya 'daha bitmedi' ya da 'bivaz sova (biraz sonra)' diyor, o biraz sonra hic gelmiyor:) Hiiic umrumda degil, acelem yok.

Ettigi laflar cok sasirtiyor bizi bazen. Haftasonu yemekte kalabalik olacaktik. Masayi hazirlarken Laranin yanina kim otursun diye konusuyorduk Larayla. Maksat muhabbet olsun hani. O mu otursun bu mu otursun derken 'Istevsen soyle yapalim...layanin yanina baba otuvsun' dedi. Istersen soyle yapalim dedi ya bana pek eglendim. Kendine aya diyordu artik laya diyebiliyor. Yolda giderken de stop isaretlerine geldigimizde bazen 'stop signde duvmak lazim anne gecmek olmaz' diyor kafasini iki yana sallayip:)

Sunlari sunlari yazayim dedigim seyler vardi, hicbirini hatirlamiyorum su anda. Simdilik bu kadar olsun o hal.

Perşembe, Haziran 03, 2010

Temizlikci sorunsali

Buradaki temizlikci sorunu beni oldurecek. Yaklasik 1 aydir temizlikci ariyorum. Aslinda 1 ay demek yanlis olur, yumurta kapiya gelmeden bir ise kalkismadigim icin temizlikci arayisina da biraz gec basladim tabi.  Ev kirlenmeye yuz tutmusken diyelim suna. Daha oncecen gelen bir tane vardi, gayet de iyiydi ama hatun ha dogurdu ha doguracak, yaninda birilerini getirip isi onlara yaptiriyor, onlar da cok kotuler. Onu alan arkadaslarim birer birer birakmaya basladilar bu yuzden.

Bir tane buldum, 2 hafta pesinden kostum, bir suru mesaj biraktim, lutfen aradi en sonunda ve gecen Cuma icin gelecegini soyledi. Cocuklar gibi sen istedigi malzemeleri toplayip biraktim kapinin girisine. Oglen aramaya basladi gecikecegim diye. Her seferinde bir sey soyledi. Arada bir ev daha temizlemesi lazimmis, trafikte takilmismis, suymus buymus. Ama gelecegim diyordu her seferinde, tamam dedim ben de. Gel de yeter ki yatiya gel istersen. Saat 6.30 gibi (biz o sirada kedeyle parktayiz, ben hatunu coktan geldi saniyorum) bir telefon, ee ben gelmeyecegim bugun. Ne zaman gelecegini de bilemezmis. Atti tum sigortalarim parkin ortasinda bayagi bir hasladim bunu telefonda. Nerdeyse 3 haftadir oyaliyorsun beni gelmeyeceksin madem bastan soylesene. Ben de ona guvenip baska kimse arastirmamisim. Bozuldu hanimefendi. Isim cok acilse baska birini bulayimmis, oyle dedi. Evin 3 haftadir bekliyor olmasi ‘cok acil’ oluyor demek. Sonra bir arkadasimdan ogrendim ki trafikteyim falan da yalanmis, o gun bizim sitedeymis zaten. Direk ekilmisim yani.

Yeni birini arastirip bulana kadar temizlik sirketi tutayim en iyisi dedim. Review’lari da iyi bir tane buldum civarda. Dun aradim bu sabah icin geliriz dediler. Yine sevindirik oldum ben. Eve biran once el atilmasi lazim, kede bile temizlikci abla gelsin mi diye sorunca ‘gelsin, hev yev kaka olmus’ diyor (terbiyesiz). Sabah bir telefon, temizlikciler. Gelmisler, salonda yerde pastel boyalar varmis, oyle olmazmis, onlari toplamalari gerekirmis, ek ucret istemisler Adilden, $15. Cok is tabi 3-5 boyayi alip kaldirmak, belleri falan tutulur belki hakli adamlar. Allah muhafaza koltuklari cekin altini da silin deseydim noolcakti acaba. Peki dedik, whatever. Ha bir de ayakkabilarini cikaramazlarmis, sigorta meselesiymis, ya ayaklarina birsey batarsaymis. Ayakkabilarla ev mi sileceksiniz, manyak misiniz kardesim. E ne varmis hep oyle temizliyorlarmis evleri bu cok dogalmis. Galos da olmazmis. Olmaz dedik, gittiler. Gulsem mi aglasam mi bilemiyorum hala. Sonucta gene temizlenemedi bizim ev.

Akilli uslu bi denesine denk gelebilecek miyim acep…
-Bezen

Salı, Haziran 01, 2010

Yol Muhabbetleri

Kedeyle beraber arabadayiz. Gittigimiz yerde isimiz cabuk bitmis, araya bir durak daha sikistiralim diyoruz.

- anne eve gitmelim
- eve gitmiyoruz tatlim
- eve gitmelim
- eve gitmiyoruz tatlim
- anne eve mi gidiyoruz?
- hayir eve gitmiyoruz
- nooo simdi gidelim
- eve mi gidelim?
- eve gitmelim (aglamakli)
- tamam eve gitmiyoruz
- eve gitmeliiiiiim
- ... (ben agliyorum bu noktada)

Sesler havada degisime ugrayip arka koltuga farkli gidiyor herhal :)

Pazartesi, Mayıs 24, 2010

Konumuz...

Mevsimler

Barney'de mevsimler konusu islenmektedir. Onlar mevsimleri sayar da biz eksik kalir miyiz

- Hadi biz de sayalim, summer
- sumiv
- fall
- fol
- winter
- vintiv
- spring
- spit
- spring
- spit
- spring kizim spring
- sen git baba

Fen Bilgisi

Bir sekilde ailemize katilmaya karar vermis, ne oldurmeyi ne kapi disari etmeyi basaramadigim, artistik hareketlerle yakalayacagim diye ugrasirken Adil'in diline dustugum, sulak yerde buyumus, esek kadar karasinegi sonunda tel ve cam arasina hapsettim. Pet bir sinegimiz oldu boylece, ara ara gidip bakiyoruz kedeyle ne yapiyor diye. Kocaman oldugu icin rahatlikla goruluyor her birseyi. Bacaklarini saydik, kanatlarina falan baktik. Kanatlarin ne ise yaradigindan bahsettik. Sonra sorduk tabi:

- ucmak icin ne lazim?
- kanat
- pekiiii yurumek icin ne lazim?
- ayakkabiiii...bi de mooont

Pazar, Mayıs 16, 2010

Yorumlar hakkinda...

Bezen'in 4 yil onc post ettigi bir yaziya bir yorum gelmis:

"Tsk"
http://www.bilmemneelektrik.com/

Reklam yapiyor uyanik vatandas akli sira. Gicik oldum haliyle ve 30 gunden eski yazilara yorumlari moderated hale cevirdim. Eski bir yaziya yorum birakiyorsaniz, yorumunuz aninda cikmayacak, bilginize.

Çarşamba, Nisan 14, 2010

Telgrafin Tellerine Minik Serce Konar

Sezen Aksu konserine gittik. Gittik derken kabileden bir grup toplanip gittik, Adil pek ilgilenmedigi icin konserle, gelmedi. Konser oncesi yemek de yiyelim diyince ben kedeye hic gozukmemeye karar verdim. Aksamlari bir yere gitmeme son derece karsi kendisi zira. Hos ona kalsa asla onu birakip disari gitmemeliyim ama gunduz biraz daha kolay oluyor ikna etmek. Sibel evden calisiyordu da sagolsun babaanneyle beraber kedeyi okuldan aldilar, ben gorunmeden sivistim.

Biz Newark’taki konsere gittik. Newark pek tekin bir bolgemiz degil onun icin yemegi konser salonundan cok uzaklasmadan yiyelim dedik. Internetten ne var ne yok diye bakinirken tam salonun yaninda bir yer bulduk, hemi de 4.5 yildiz almis reviewlarda, daha iyisi samda kayisi diyip daldik. Doyduk doymasina ama bilahare tek tek girip yildiz kismisini 3’e dusurmeyi dusunuyoruz, ic guveysinden hallice idi yemekler. Bir de profiterol diye hevesle istedigimiz sey ‘bu da ne’ kategorisinde cikinca benim gibi sirf ustune tatli yiyebilmek icin yemek yiyenlerin siniri bozuluyor canim.

Konsere gelelim. Yan balkonda loca tabir edilen yerlerden birinde almistik biletlerimizi, pek iyi etmisiz. Sahne cok guzel gorunuyordu. Orkestra katini pek sevmem ben zaten, gelir onune uzun boylu biri oturur, sahnenin yarisi kaynar. Boyle bir endisem oldugundan herhal, herr seferinde de basima gelmistir. Balkonda bu risk yok. Ufak bolmemizde bizden baska biri daha vardi, o da tam yanimda oturuyordu. Bir ter kokuyordu ki oyle boyle degil. Benim burun zaten bobi hassasiyetinde su ara, cok rahatsiz oldum. One uzaniyorum olmuyor, geriye gidiyorum olmuyor olecegim. Biraz sonra baktim ki olacak gibi degil, arkada bos duran bir sandalyeyi alip locanin diger ucuna tasindim, rahat ettim. O da olmasa loca degistirecektim valla.

Ben Sezen Aksuyu en son buraya gelmeden once dinlemistim, nerden baksan 9 yil olmus. Haliyle son yillardaki sarkilarinin hicbirini bilmiyorum. Eslik edemeyince de hos olmuyor ki canim. 2000’den beri ilk Amerika turnesiymis Sezen Aksu’nun. Esprileriyle kirdi gecirdi herkesi. Konserlerde onlara ayrilan surenin 1.5 saat oldugunu ama 3 saati bulduklarini soyleyince heveslendik. Sonra 2 saatte bitirdi bizimkini, hevesimiz kursagimizda kaldi. Bu 2 saatin de yarisi konusmayla gecti zaten, cok az sarki soylemis gibi geldi bana. Bir gece once NY konseri 3 saat surmus ama. NY cikiyor tabi hep gazetelere, biz cikmiyoruz diye 2. sinif muamele goruyoruz snifff.

Son sarki olarak Kavaklar’i secmis Sezen. Hadi siz baslayin dedi, ekibi sadece hmm hmm diye eslik ediyor. Goruldu ki bizim salon o sarkinin sozlerini bilmiyor, bilen varsa da fazlaca azinlikta kaldiklari icin sesleri duyulmuyor. Naaptik biz de salonca hmmm hmm diye soylemeye basladik. ‘Yaziklar olsun’u yedik tabi:)

Salonda cok sinir bozucu tipler vardi. Annecim su yasa gelmissiniz konusmadan bi muzik dinleyemiyor musunuz yaw. Kadin ne zaman ara verse ve orkestrasi calmayi devralsa salonda bir ugultu bir gurultu. Sanki ara verilmis gibi bir hal. Sooyle keskin nisanci ayarinda sapan kullanabilmek istedim valla, tam agizlarinin ortasina birer tane tas yollayarak. Sezen bile dayanamadi bir ara, sarkiyi yarida kesip onde oturan bi grubu uyardi. Belki de onlar ve onlar gibi saygisizlar yuzunden erken bitirmistir konseri. Ben de olsam ceker giderim, sizle mi ugrasicam len, beklersiniz bi 10 yil daha.

Cuma, Nisan 02, 2010

Az Acinca Sip Sip Cok Acinca Sir Sir

Bu eve yeni tasinmisiz. Parti veriyoruz. 30 kusur kisi gelecek aksama. Hazirliklar haril haril devam etmekte. Pat. Evdeki 2 tuvaletin ikisi birden tikandi. Haydaaa. Tam da gununde. O kadar insana bir cay bardagindan fazla iceni fururuz diyecek halimiz yok ya acmamiz lazim tuvaletleri derhal. Biraktik hazirlik yapmayi, kostuk markete. Lavabo/tuvalet acici toz, jel, sivi ne bulduysak aldik geldik, kovalarla doktuk, bana misin demedi. Home Depot’a gittik, ince uzun bir alet gosterdiler, aldik geldik. Gene olmadi. Ustune bi de tuvaleti cizdik. Zaman daraliyor, el mecbur muslukcu cagirdik. Haftasonu calisan ve hemen gelenini bulmak kolay degil, pek secenegin olmuyor haliyle. Neyse, amcam elinde bizim aldigimiza benzeyen ama onun uc kati buyuklugunde endustri boyu bir aletle cikageldi. Eve girmesi ve cikmasi arasindaki sure: 15 dakika. Bize cikan fatura: $400. Acisini suracigimda hissediyorum hala. Ustune bi de firca yedik, o lavabo acici zimbirtilar tuvalete dokulmezmis borulara zarar verirmis.

Simdi de dus damliyor bir suredir. Baktik yapamadik. Basimiza gelecegi bildigimiz icin gormezden geldik kendisini bayagi bir zaman ama artmaya basladi namissiz. Akillandik ya, fiyat almaya calisiyoruz bir haftadir muhtelif muslukculari arayip. Oyle bir dus icin gelip bakip fiyat vermeye de yanasmiyor cogu, kucuk is ya. Bir tanesi geldi bizi sasirtarak, $475 fiyat verdi. Yarim sayfa da yazmis sunu yapacagim bunu yapacagim diye. Ben de mutfaga gidip bir bardak su almayi laf kalabaligiyla yarim sayfada anlatabilirim, yersen.

Telefonda fiyat verenlerden de saatine $120’den az soyleyen yok. Kim aliyor yavrucum saatine $120? Yanlis meslek secmisim. Bunalima girdim. Ruyamda bile goremem ben o kadar saat ucretini. 37 yasinda cirak isteyen biri var midir acaba, hmmm.

O degil de, kedeye ogretmek lazim bu isleri. Elinden gelsin az bucuk tamir vs de bizim gibi yolunacak kaz olmasin. Ciddiyim valla, bunu bir arastirmali. Kursu mu vardir, birinin yanina gidip baksa ucundan yaz tatillerinde cocuk isci calistirmaya mi girer nedir ne degildir. Bu ulkede sart bu islerden anlamak valla. Ozel sektorde ruhunu da teslim etmen gerekiyor iyi bir maas icin, ustune bi de sirket ici dalaverelerle ugras, her an atilma korkusu yasa…Boyle islerden de anlasin da kafasi kizdi mi elinde kullanacagi birsey olur.

Puffff. Ben gidip birkac muslukcu daha arayayim...

Perşembe, Mart 25, 2010

Obuv Sayfada Kaldi


(asagi inecegiz, merdivenlerin basinda)
- anne kucak al
- sen kendin inebiliyorsun artik tatlim
- ellevim dolu inemem ki (iki eline de birer emzik almis onlari gosteriyor)

Okul cikisi eve gidiyoruz, dedesi de arabada, yolun asagisinda tren raylari gorunuyor
- vaylav (raylar) ovada
- eveet orda, dedene de gosterdin mi
( o arada yan sokaga donuyoruz raylar artik gorunmuyor)
- vaylav obuv sayfada kaldi

Gecen hafta oksuruk baslamisti kedede. Bize cok oksuruyor gibi gelmemisti ama babaannesi gun icinde daha cok oksurdugunu, iki kere de ateslendigini soyleyince Cumartesi doktora gosterelim dedik. Persembeden basladik Laraya anlatmaya. Barney doktorda, Winnie the pooh doktorda gibi kitaplari var cok ise yariyorlar bu konularda, basina ne gelecegini bilerek gidiyor doktora. Son iki seferdir de doktor cikisi hemsirenin verdigi sekeri aliyoruz pek mutlu oluyor bizimki. Sekeri oraya ozgu birsey yaptik.

Neyse, Cumartesi sabahi geldi, ilk randevu bizim, artik hazirlanmak lazim, kede bir aglamaya basladi ki susturabilene askolsun. Gitmiycem diyor baska bir sey demiyor. Aklimiza gelen her turlu rusveti onerdik hayir susmuyor. Parka gidecegiz oradan cikinca diyoruz parka gitmiycem diyor. Neye agliyor bu kadar derken baklayi cikardi agzindan. Parmagini gosterip ‘doktov asi yapiyov pavmak aciyov’ dedi.

E pesss. Gecen yil bir ara parmagindan kan almislardi dogru ama ne zamandi ben bile hatirlamiyorum. Enn az 6-7 ay once olan birseyi sen nasil hatirliyorsun hala cocuk. Agzimiz acik kaldi. Valla asi yok dediysek de etkili olamadik, aglamaya devam etti kede. Bu arada evden cikma saatimiz geldi, daha ne bezini ne pijamasini degistirebilmis degiliz. Doktora gec kalmak da istemiyorum cok beklemek zorunda kaliyoruz saatimizi kacirirsak. Bilimum hasta cocukla ayni bekleme odasini paylasmak hiiic cazip gelmiyor.

Baktik ki sakinlestiremeyecegiz hatunu, pijamalariyla koyduk arabaya itirazlari arasinda. Oraya vardigimizda aglamiyordu artik. Doktor da asi yok diyince rahatladi, muayeneye izin verdi. Oksuruk ilerleyebilir diye antibiyotik verildi. Islem bitince hemsireden sekerini aldi, 2 tane vermis ablasi agiz kulaklardaydi tabi bizimkinde. Artik ustunu degistirmemize itiraz etmedi de parka da pijamayla gitmesi gerekmedi.

Seker aklinda kalmis, istiyor arada bir. Seker hemsire ablada diyorum. Dun geldi bi ara yine seker istiyorum diye ben de ayni cevabi verdim.
- doktora gitmemiz lazim seker icin
- gidelim
- hasta olunca gidiyoruz ya doktora askim
- hasta oldum, simdi gidelim (elimi cekistiriyor bu arada, niyet ciddi)
- :))

Ates dusurucu ilacin tadini cok seviyor, ona da yapiyor bunu aklina estikce.
- bundan icmek istiyom
- o ilac hayatim atesin cikinca icilir
- (elini alnina koyuyor) atesim cikti
- :) atesin yok tatlim
- vav. bivazcik icelim

Icmesi gerekecek her ilaci bu kadar sever umarim. Biz kucukken bir oksuruk surubu vardi da, iiyyy, ne igrenc seydi o oyle, hatirladikca yuzum burusuyor, hala unutamamisim bak.

Çarşamba, Mart 17, 2010

Firtina

Pek firtinali bir haftasonu (4 gun aslinda) gecirdik. Yagmur, ruzgar, devrilen agaclar, tasan nehirler, devrilen elektrik direkleri…Ne derece ciddi oldugunun farkinda degildik dun ve bugun gazetelerden okuyana kadar. Arada oluyor boyle cunku. Asagilarda bir yerde kasirga oluyor, onun yagmuru ruzgari bize geliyor sonra. Son 30 yildir bu kadar siddetli olmamisti deniyor haberlerde. Saatte 70 mile cikmis ruzgarin hizi. Burasi bile boyle olduysa kasirganin gobeginde kalanlara Allah kolaylik versin valla. Cumartesiden beri elektrigi kesik olan bir suru ev var (NY/NJ’de kesikten etkilenen toplam ev sayisinin 500,000 oldugu soyleniyor). Nehir kenarinda olup tamamiyla su basmis sokaklar var (bazi resimler camlarina kadar su icinde arabalar gosteriyor, kayikla eve gidip gelenler vs). Tepesine agac yemis evler, arabalar var. Bizim arka bahcede 2 agac devrildi, biri daha incecikti zaten, digeri de orta halli bir cam agaci.

Cumartesi en siddetli haliydi. Ruzgar yagmuru gurultuyle cama carpip durdu tum aksamustu ve gece. Kede arada biraz rahatsiz olsa bu seslerden genelde cok etkilenmedi. Sadece gece uyumaya calisirken surekli oyle ses gelmesi basta biraz gerdi hatunu ama sonra gayet rahat uyudu. Aksam bir ara elektrik kesilir gibi oldu, gitti geldi. Yine olursa diye kedeyi hazirlayayim dedim. Elektrik kesilirse sakin korkma tamam mi birtanem, korkacak hicbirsey yok diyip soyle oluyor boyle oluyor karanlik oluyor, sen oturup bekliyorsun karanlikta dolasmiyorsun, biz mum bulup geliyoruz falan diye anlattim. Sonra ona sordum, elektrik kesilirse ne yapiyoruz diye. Cevap: ‘Kovkuyoz’. Hadi buyrun. Hay ben bu dilimi…Kafasiz kadin. Hali hazirda korkmayan cocuga niye sakin korkma diyip de aklina dusuruyorsun ki. Tum konusmamizdan onu cekmis almis iste.

Cevirdim hemen, korkacak birsey yok ki sasiriyoruz sadece diye. Artik hep oyle anlatiyorum, simdi ‘elektivik kesilivse aa aaa diyovuz’ diyor. Oyle diyoruz hakkaten, aliskin degiliz ki kesintiye falan:) Evde mum kategorisinden su tealight mumlardan var sadece, onlarin da yerini ben bulana kadar kesinti biter muhtemelen. Arada bir ‘kovkuyoz’ da diyor tabi. Sonra ben mudahale edince ‘kovkacak bisi yok ki diyovuz’ diyor.

Son iki gundur pek ilgisini cekiyor kedenin bu elektrik konusu. Bana elektrik diregi cizdirdi, is donusu de sokaktakilere bakip yerinde incelemeler yapacagiz. Yangin ve yangin alarmlarindan bahsederken itfaiye gelince biz cekiliyoruz demistik, onu tekrar edip duruyordu. Bunu elektrige de uyarladi, simdi kesinti ve sonrasinda yapilacaklari kendi anlatirken ‘elektivik gelince cekiliyovuz’ diyor:) Cekilelim tabi rahatca girsin iceri elektrikcik:)

Tepedeki resim bizim zavalli agaclarimiz. Digerleri de durumu ozetlesin:





Salı, Mart 09, 2010

Gokten Bir Elma Dusmus

Lara’nin adini dikkuyruk olarak degistirmek istiyoruz. Bu ne inatciliktir kardesim. Dun aksam olani anlatayim taze taze. Aksam eve geldik, kede gunluk kostebek dozunu almakta youtube’da. Su donemki gozdesi kostebek, birak aksama kadar izlesin. Babaannesi de elma dilimlemis koymus yanina. Biraz sonra elma yemek istemedigine kanaat getirip kabi uzatti. Yemek istemedigi seyleri yere atma huyu var ya hatunun. Istemiyorsan kenara koy demeye kalmadi elmalar yeri boyladi. Gozunu gozumden ayirmadan yapti bunu. Yere yemek atmiyoruz diyerek kalkip bilgisayari kapattim. Aaaac diye bir 10 dakika agladi. Yere yemek atmiyoruz, elmalarini toplarsan seyretmeye devam edebilirsin dedim, o aglamaya devam etmeyi tercih etti.

Koltukta oturuyordu, koltugun kol kismina cikip oturdu. Bana bakiyor yine. Aglamaya devam ediyor bir yandan da. Duser diye izin vermiyoruz koltugun kol kismina oturmasina. Gidip indirdim ordan koltuga biraz daha siddetli agladi. Sonra baktim yanima gelmek istiyor kolumu actim, geldi sarildi, biraz da kucagimda agladi. Sakinlesir gibi olunca yineledim yemeklerimizi yere atmiyoruz tatlim diye. Bu cucelerle inatmaslaya girince kazanma sansi olmadigi icin secenek sundum kendisine. Istersen toplayabilirsin onlari, o zaman kostebegi izleyebilirsin, beraber kitap okuyup oynayabiliriz. Istemiyorsan toplama ama o zaman anne seninle oynayamaz dedim. Sen topla dedi. Ben toplayamam dedim. Babaanne toplasin dedi. Olmaz dedim. Yine agladi. Sonra kitap okuyalim dedi. Ben okuyamam seninle henuz, elmalari toplamadin cunku, kendin oku dedim. Birsey demedi, okumadi da. Derken gidip koltugun ustunde ayaga kalkti, onun icin de uyardim, oturdu, yine kalkti dusuyordu bu sefer, duserken yakalayip koltuga oturttum bi de ona agladi.

Boyle boyle tam 1 saat gecti. Arada geliyor kucagima, sariliyoruz, kucagimda agliyor teselli ediyorum falan, sonra gidiyor, durup durup elmalara bakip agliyor ama gidip de toplamiyor kesinlikle. Hic bu kadar uzayacagini dusunmemistim ben, kostebek askina o dakika iner toplar saniyordum. Tam o sirada Adil isten geldi. Kede pek mutlu kostu babasina. Sarildilar falan. Adil elmalari yerde, kizini gozleri yasli, beni de dergi okurken gorunce anladi ne oldugunu. Onlar baba kiz biraz koklasti sonra Adil aa yere elma dusmus dedi. Son 1 saattir direniste olan o degilmis gibi kede atladi yere, laylaylom gulerek elmalari topladi. Adil gelmese daha ne kadar surerdi bu is bilmiyorum. Daha 28 aylik bu velet. Soyleyebilecegim tek birsey var: imdaaaaaaat.

Gece yatarken yemeklerimizi yere atiyor muyuz diye sordum, hayir anlaminda kafasini salladi. (Umarim bunu bugun de hatirlar). Birak iste orada, ne sansini zorluyorsun ki.
Bir soru daha sordum:
- koltukta ayaga kalkiyor muyuz?
- cici kizlav kalkav
- kalkmaaaaz
- kalkav!
- (ugrasamayacagim seninle simdi) iyi geceler tatlim

Çarşamba, Mart 03, 2010

28. Ay

Bir daha telefon alacagim zaman tus kilitli olmasi ilk bakacagim ozellik olacak. Kedeyle kose kapmaca oynuyoruz. Telefonu gordugu yerde eline gecirip kaciyor. Engini ariycam, ananeyi ariycam diye basliyor oraya buraya basmaya. Arada ariyor da biryerleri. Almaya calisiyoruz elinden, yine kaciyor, kendisinin rahatlikla girebildigi bizim sigmakta zorlandigimiz noktalari bulup oraya kaciyor, yakalarsak bagiriyor, savasmadan vermiyor telefonu.

Evin cesitli yerlerine monte edilmis bebek kapilarinin bazilarini acmaya basladi. Ust kat merdivenlerini ayiran salondaki kapi gordugu zulme daha fazla dayanamadi mesela. Yalama oldu resmen alet, o kadar kolay aciyor ki. Biz nooluyor diyene kadar kapiyi acmis, merdivenlerin de yarisini cikmis oluyor, duurr diye pesinden kosunca da pek egleniyor. Velcro falan mi taksam kapiya diye dusunuyorum. Ust katta bizim odanin girisindeki kapi da nasibini aldi ayni sekilde. Normalde kapiyi biraz yukari kaldirip oyle acmak gerekiyor ama bu ittire ittire zorla aciyor kapiyi. Kosup dururken carpacak diye kapiyi gunduzleri hep acik kalacak sekilde bagladik arkaya haftasonu. Gordugu anda geldi, kapiyi cektigi gibi ipi kopartti. Sonra dondu bana gayet ciddi aynen soyle dedi (bir el de havada): “Bak nooldu anne. Sakin buvaya takma bi daa” :) Oyle ya o ipi oraya takmasam kopartmak zorunda kalmayacakti o yuzden suclu benim. Yenilgiyi kabul edip kapiyi soktuk, herkes rahat artik.

Herseye bir lafi var artik kedenin. Gecenlerde Selin geldi, oynuyorlar. Bir suru seyi yigdilar odanin muhtelif koselerine, sonra Lara yerde oturmus puzzle yaparken Selin kostu biraz onlarin arasinda. Dondu Seline: “Ovda kosma dusevsin” dedi. Ben bir kahkaha attim tabi. Dondu bana siritti, yine Seline dondu “Dikkat et, kafani vuvuvsan aglavsin” Cok dikkat ediyor ya kendisi (!!!) arkadaslarini uyariyor bir de. Demek ki duvara mi diyoruz acep derken bizi duyuyormus aslinda ama kaale almiyormus. Eh herseyi ayni anda beklememek lazim di mi ama :)

Yine yeni yeniden kar yagdi. Daha bir oncekinden kalanlarin cogu yeni erimisti. Bu seferki digerinden de kotuydu, otobusler bile calismadi. Tam da Tolganin geldigi haftaya denk geldi bu kotu hava. Zaten 4 gunlugune gelmisti, once karla karisik yagmur sonra kar. Bir ilk geldigi gun yerler kuruydu. Lara hala pek hoslanmiyor kardan. Cikip biraz yuruduk kar ustunde, ayak izini birakirken eglendi ama karin cok oldugu yerlerde batip cikamamak, dusup zor kalkmak pek hosuna gitmedi. Bu kis cok uzun surmus gibi geliyor bana, bayildim artik. Cimler yesillensin, cicekler acsin artik. Kede yerde karlarin arasindan gorunen sararmis cim kalintilarini ‘aa saman gelmis’ diye yoluyor:)

Iya (inek) sut yapiyor bilmeyenler ogrensin:) Bu ara her gordugu inek resminde ‘bu iya sut yapiyov’ diye bilgilendiriyor bizi. Birinde inegin memelerini gosterip bak burdan sut sagiliyor demistim. Simdi her resimde inegin memesini ariyor, bulunca pek mutlu gosteriyor. Sonra emzigini sikip (emzige de meme dedigi icin herhalde) ‘buna benziyov’ diyor.

Emzigi bir donem sadece geceleri ve gunduz uykusu sirasinda arar olmustu. Sonra iliskilerini yeniden gozden gecirmeye karar verip ask tazelediler, ayirabilene askolsun simdi. Yatmaya 3 emzikle gidiyor ve gece de ara ara onlari ariyor el yordami yatakta, bulamazsa uyanip ariyor, yine bulamazsa beni uyandirip emzik bulduruyor. Agzinda emzik varken konusuyor, sarki soyluyor hatta hapsuruyor, cikarma geregi hissetmiyor hic. Emzik de yerinden memnun herhal, dustugunu gormedim. Asklarina engel olmuyoruz henuz. Ozellikle disarida eline gecen kendince degisik seyleri agzina sokmaya pek merakli oldugu icin o durumlarda emzik en buyuk yardimcim oluyor. Agzinda emzik varken ivir zivir sokamiyor haliyle:)

Kededen secmeler:

- saklanci (saklambac) oynayalim

- kazan delii (kazandibi) istiyom

Perşembe, Şubat 18, 2010

Postcrossing



Postcrossing. Bunu yeni ogrendim. Dunyanin her yerinden adiniza kartpostal gelmesini saglayan ucretsiz bir sistem. Once uye olup sizin gondermeniz gerekiyor. Ayni anda 5 kisiye gonderebiliyorsunuz. Kartlariniz yerine ulasmaya basladikca siz de sistemdeki yerinizi aliyorsunuz, size de kartlar gelmeye basliyor. Ne kadar cok kartpostal gonderirseniz o kadar cok kartpostal geliyor. Laranin adina uye oldum hemen. Gonderenlerden yasadiklari yere ait ilginc seyleri, gelenek goreneklerini vs paylasmalarini istedim profilinde. Biraz buyudugunde farkli ulkelerden adina gelmis, ona yazilmis bir suru kartpostal olacak. Fikir cok hosuma gitti.

Bunu duydugumda ilk aklima gelen ‘artik kartpostal kaldi mi ki’ oldu. New York’da farkli kartpostallar bulmak zormus mesela, ogrendim. 5-6 tane klasik NY goruntusu var, o kadar. O yine iyi, NJ karti bulamadim henuz. Insanlar profillerinde ne tur kartlar tercih ettiklerini yaziyorlar, bazilari hayvan, araba, cicek, tren karti istiyor mesela. Yok ki. Herkese NY karti gidiyor mecburen. Akvaryum, plaj, hayvanat bahcesi vs gittigimiz yerlerden kart toplayacagim artik. Haftaya Tolga geliyor, Fethiye kartlari istedim ondan da. Burada kart cok yaygin aslinda ama kartpostal degil. Varsa yoksa temali (dogumgunu, evlilik, dogum, emeklilik vs) ve yazili, kapakli kartlar.

Ankara’da kart pazarlari kuruldugunu hatirliyorum. Ozellikle bayram, yilbasi gibi ozel zamanlardan once. Kar kis demeden gider, musamba tentelerde birbirinden ayrilmis tezgahlardaki yuzlerce kartin icinde kendimizden gecerdik. Benim gibi e-mail bile yazamayan adam kart yazabiliyormus demek o zamanlar. Hey gidi.

Ilk kartimiz da gecen hafta geldi. Cocuklar gibi sen oldum gorunce. Yukaridaki onun resmi.

Salı, Şubat 09, 2010

27. Ay

Kede 27 aylik olmus. Dogumgununden beridir saymiyordum, ne zaman gecmis 3 ay. Bu ay albumde cok az resim var cunku resim cekemiyoruz artik. Makineyi ne zaman elime alsam cekmeee, bivak onuuu diye bagiriyor. O anda guluyorsa bile makinayi elimde gordugu anda aglamakli oluyor, birakmazsam bagiriyor gozler doluyor falan. Cok feci paparazzi muamelesi gormekteyim anlamadim ki nedir. O yuzden resim mesim yok efenim.

Hadi sen bizi cek diyoruz o da yok. Bazen makinayi almak istiyor ama biz de bir ucundan tutuyoruz diye kiziyor. Tepesi atti mi elinde ne varsa firlatma huyu var. O anda sakinse bile 3 saniye sonra birseye bozulmayacaginin garantisi yok ki guvenip makinayi eline verelim. Resimsiz yasayacagiz bir donem galiba.

Bu firlatma olayi en cok masada hasil oluyor. Onune koydugun birseyi istemiyorsa ve al diyorsa hemen alacaksin, ikinci kez soylemiyor cunku, almazsan ne oldugu hic farketmiyor aynen yeri boyluyor. Doymussa yine alip saga sola atmaya basliyor kalan yemegi. Bir de bize kizmissa o an, biliyor ki bizi kizdiracak bu hareketi, gozumuzun icine bakarak yere atip misilleme yapiyor.

Masadan yere indiriyoruz kendisini hemen, anlatiyoruz her seferinde yaptiginin yanlis oldugunu, biraz da kiziyoruz tabi. Surat bir karis dinliyor, ‘tamam mi lara?’ ‘tamam diil’. Bizim reflekslerimiz gelisti bu arada, ne yapacagini sezdigimiz anda atlayip aliyoruz onunden de her zaman yetisemiyoruz. Yavaas yavaas daha iyiye gidiyor, bi 100 kere daha soylersek bu is tamam herhal (!!??) :) Allahtan salonda yerler tahta.

Yemek secme olayi tavan yapmis durumda. Sac bas yolma halindeyim ben de. Cok istahli bir cocuk degildi zaten simdi iyice abartti yememe isini. Yemek istedigi seyler: makarna, findik fistik, biskuvi, simit, kek, borek. Bu kadar. Babaannesi sabahlari yumurtasinin yarisini biskuvi rusvetiyle yedirebiliyor, peynir yemeyi birakti, sutu de ancak kasikla biraz icirebiliyormus. Bizim olmadigimiz zamanlarda yarim tabak sebzeyi zor bela yine biskuvi yardimiyla yedirebiliyor kadincagiz. Benimleyken onu da yemiyor.

Makarna seviyor ya ona birseyler katalim dedik, hayir sade olacak. Peynirlisini bile yemiyor. Borek de mumkunse bos ve kuru olacak. Kiymali borek verdik evirip cevirdi baska bovek istiyom diyip geri verdi. Yilbasi aksami mezelerden yemisti, gorenler de bak ne guzel yiyor demisti. Ertesi gun agzina koymadi hicbirini. Hatta Balca sevdi diye o aksam cok yedigi mezeden yine yapip getirdi, yanina bile yaklastirmadi kede. Birine gittigimiz zaman bizi tamamen yalanci cikararak atliyor yiyecek birsey varsa, evde bin turlu rusvet, maymunluk, tehdit ise yaramiyor. Okulda yiyor allahtan, ogretmenleri yediriyor orada, onlara giki cikmiyor.

Yemedigi gibi icmiyor da. Su gunde bir cay bardagi icerse sansli sayiyoruz kendimizi, sut toplasan 1 bardak oluyordur. Meyve suyu sikiyorum ona da bakmiyor, sonunda ben iciyorum. Adilin cikolatali sutu olunca konu, durum degisiyor tabi, onu bayila bayila iciyor. Ama birseyli sut icmeye baslarsa bir daha sade sutu icmek istemeyecegini bildigim icin (bkz. kardesim) her zaman cikarmiyorum cikolatali sutu karsisina. Birkac ay once biraz daha iyiydi, en azindan tarhana corbasi severdi, nohut yerdi, arada bir baliga hayir demezdi falan. Dogumgununden beridir onlara da yuz vermiyor. Cok sinirleniyordum yemeyince, baktim bagirip cagirmaya basliyorum geri cektim kendimi. Ustunde durmayaya calisiyorum ama zor oluyor.

Takildigi sarkilar var. Old MacDonald'di bir ara. Sonra Twinkle Twinkle oldu. Skip to My Lou, London Bridge diye devam etti. Bir sarkiya takildi mi you tube'da buldugumuz her versiyonunu izliyoruz o sarkinin. Simdiki favorisi ilk gozagrisi ABC sarkilari. Listemizde en az 12 farkli versiyonu mevcut, hepsini izliyor yine yeni yeniden. Bir de Krtek the mole seviyor bu ara. 4-5 dakikalik bolumlerden olusan bir cizgi film. Cok sevimli, konusma yok. Katiliyor gulmekten kostebegin maceralarini izlerken.

Su ara en sik soyledigi sey: bivaz sova (biraz sonra). Lara altini degiselim – bivaz sova anne. Uyku saati geldi – bivaz sova. Sacini tarayalim – bivaz sova… O biraz sonra yapilacak isin sikicilik oranina gore hic gelmeyebiliyor.

Inciler:

- lara hazir misin
- hazivim diil

Eline televizyon kumandasini almis
- ben bunu bozcam anne

- kizim bardagini ben tutayim sen oynarken
- siki tut baba sakin dusutme
- duserse noolur?
- ovdek kiziv (kizar), fil kiziv, kelebek kiziv, baba kiziv, anne kiziv, kopek kiziv…(tum oyuncak hayvanlarini ve bizi saydi)

- cici kizlar yemegini yere dokmez
- dokuv (doker)

- sen kahvalti etmeye mi geldin prenses
- abla sana prenses dedi sen prenses misin?
- pivenses diil indistan

Uzaktan tren sesi duyuluyor
- tveni anneyle mi govcez babayla yoksa mi

- onlav gelmistilevdi

Salı, Ocak 05, 2010

Yilbasi

Yilbasi partisi bizim evdeydi bu yil. Kabilenin cogunu toplamayi basardik. Herkes birsey yapip getirince menu hemen cikiveriyor ortaya ve pek zengin oluyor. Lara genelde 8.30 gibi yatmaya cikiyor. Uyur uyumaz ona kalmis ama yukari cikiyoruz o saatlerde. Yilbasi aksami o kalabalik ve gurultude nasil uyuyacak acaba, basucunda white noise mu acsak acep diye dusunuyorduk.

Hani onu uyutmaya cikaracagim ya, ne zaman dalar da asagi tekrar inerim belli degil ya, cikmadan birseyler yiyeyim dedim ve iyi bir evsahibesi olarak herkesten once ben yedim:) Ve fakat kedenin baska planlari varmis, asagida parti varken yukari cikip uyumak da neymis. Peki dedik nasilsa bayilir bir ara. Sasirtti bizi, gece 1’e kadar oturdu nerdeyse. Ne yedigine de karismadigim icin abur cuburlarla pek bi hasir nesir oldu, keyfi cok yerindeydi. En son saat 11.30’da onune misir cipsi kasesini cekmis bir yiyor bir yere ufaliyordu:) Tatlilardan da kendisi yeter diyene kadar yedi eh o mutlu olmasin da kim olsun. Onu durup durup tikinirken gorenler ‘yemiyor diyorsun hani bak cok guzel yiyor’ diyorlar. Abur cubur veya tatliyi yiyor tabi, benim derdim yemek (= sebze, tavuk, sut, yogurt vs) yememesi. Koy onune cips, biskuvi, kek, cikolata sabaha kadar yesin.

Noel babamiz da mevcuttu. Cocuklar bayiliyorlar, heyecanla bekliyorlar gelmesini. Diziliveriyorlar dizinin dibine, tum sorularina cevap veriyorlar, tek tek sarki soyleyip hunerlerini sergiliyorlar sonra da hediyelerini alip olaydan kopuveriyorlar oyuncaklarinin basinda:) Lara o sirada Adilin kucaginda oturuyordu hic iplemedi noel babayi, kilini bile kipirdatmadi gorunce. Onceden soylemistik gelecegini gelmesin demisti. Ama hediye getirecek dedik getirmesin dedi. Biz noel baba boel baba derken ‘bi de Adil baba var’ diyip bayagi eglendirdi bizi:)

Saat 12 civarlarinda televizyonu actik, geri sayimi hep beraber yaptik. O siralarda biraz huysuzlasmaya basladi, ornegin iyi yillar lara diyince ‘iyi yillar diil’ diye cevap veriyordu kizarak:) Yarima dogru da iyice bos bos bakiyordu artik ama herkes gidene kadar inatla yukari cikmadi. Herkes gittiginde bile ayakta zor dururken hala ‘baney istiyom’ (barney seyredecekmis) diyordu:) Cok iyi dayandi valla o saate kadar. Parti kizi kede.