Gecen hafta kar yagdi. Bayagi da yagdi. Odamizdaki takvimin aralik ayi sayfasinda kardan adam var. Ona bakarak kardan adam sarkisi soyluyoruz ay basindan beri Larayla. Kadam adam diyor. Kar yagacak soyle yapacagiz kar yagacak boyle yapacagiz derken yagdi iste. Kar tulumu almistim kedeye, hani oynayacagiz ya cilginlar gibi karlarin icinde. Tuluma karsi bir antipatisi var yalniz hatunun. Bu aralar giyer diye aldigim kot tulumu da reddetti. Annemler giydirmeye calistiklarinda avaz avaz aglamis istemiyom diye. Kar tulumunu da yanina bile yaklastirmadi. Kendime not: tulumun fisini bul, iade et.
- lara hadi disari cikalim
- cikmalim
- e kardan adam yapacagiz ya
- yapmalim
- kartopu oynariz
- no
- gel bak cok guzel karlar
- cikmicaaaaammm
- bohu
Hayir, cikartamadim. Buyuk cocugun hevesi icinde kaldi. Inatci kede cikmadi disari. Bu yaslarda pek hoslanmayabiliyorlarmis daha buyuk cocugu olan bir arkadasin dedigine gore. Ama ama karlari boyayacaktik, kardan adam yapacaktik, kar yaginca ben isi asacaktim kedeyle sokaga atacaktik kendimizi...Bir baska kisa kaldi galiba.
Bugun okul cikisi okul bahcesindeki karlarin icine girdi birazcik. Yururken dustu, elleri kar oldu. Soyle bi bakti ellerine, gelip ustume sildi ellerini sonra yine gitti karin yanina:) Azicik daha yurudu ustunde, tamam. Anne kucak alsana:)
Çarşamba, Aralık 30, 2009
Cuma, Aralık 25, 2009
Nuvel Baba
Eh, buralarda Aralik ayinda Noel Baba patlamasi yasaniyor malum. Hemen her alisveris merkezinde, sokaklarda, magazalarda birer adet noel baba mevcut. Laralarin okulda kucuk bir partileri olacakti ve cocuklar birbirine oyuncak alacakti, ama hediyenin kimden geldigi belli olmayacakti. Bize yine 2 yasinda bir erkek cocugu cikti kurada. Noel baba da gelecekti partiye, hediyeler onun cuvalindan cikacakti muhtemelen. Gorunce korkmasin diye onceden anlatmaya basladik noel baba gelecek laraya hediye getirecek diye. Resimlerini gorunce hemen taniyor pek de seviyordu. Kapi her caldiginda nuvel baba geldi diye kosturarak kapiya gidiyordu, o derece.
Partilerinin oldugu gun okuldan almaya gittigimde ogretmenine sordum nasil gecti diye. Korkmus boncuk noel babayi kocaman karsisinda gorunce. Aglamis biraz. Birkac metre yakinina bile gitmemis, fotograf cekemedik dediler:) Uzaktan izlemis. Heyecan falan kalmamisti yanima geldiginde. Noel baba geldi mi diye sordum 'geldi' dedi. Yine gelsin mi dedim 'gelmesin' dedi:) Aksam yatarken de ertesi gun okula gitmeyecegini soyledi 'Aya okula gitmiycek' (bir gun once 'aya okula gitcek nuvel baba gelcek' diyordu heyecanla:)) Noel baba gelmeyecek sen gidebilirsin dedim. Supheyle karsiladi once, birkac kere daha soyleyince ikna oldu gelmeyecegine, okula gitmeyi kabul etti :)))
Partilerinin oldugu gun okuldan almaya gittigimde ogretmenine sordum nasil gecti diye. Korkmus boncuk noel babayi kocaman karsisinda gorunce. Aglamis biraz. Birkac metre yakinina bile gitmemis, fotograf cekemedik dediler:) Uzaktan izlemis. Heyecan falan kalmamisti yanima geldiginde. Noel baba geldi mi diye sordum 'geldi' dedi. Yine gelsin mi dedim 'gelmesin' dedi:) Aksam yatarken de ertesi gun okula gitmeyecegini soyledi 'Aya okula gitmiycek' (bir gun once 'aya okula gitcek nuvel baba gelcek' diyordu heyecanla:)) Noel baba gelmeyecek sen gidebilirsin dedim. Supheyle karsiladi once, birkac kere daha soyleyince ikna oldu gelmeyecegine, okula gitmeyi kabul etti :)))
Perşembe, Aralık 24, 2009
Aya
Kedenin konusmasi demisiz en son, ordan devam edelim. Lara oldukca erken basladi konusmaya, simdi de masallah her konuda laf yetistiriyor bize. Henuz dilinin tam donmedigi kelimeleri buraya not etmek istiyoruz ki ileride de hatirlayabilelim. Simdikilerden ornekler:
kavengi = kahverengi
aya = lara
mela = meral
umat = murat
adikilim = hadi bakalim
tekav = tekrar
avisek = havai fisek
tinkil = twinkle
situmu = see you tomorrow
ova soda = ondan sonra
bakaba= balkabagi
suvan = sogan
komacan = kocaman
badun = brother
ometen = ogretmen
pikmik = piknik
basaka = baska
akikoptev = helikopter
tefon = telefon
ecep = recep
skitiv = sticker
kadam adam = kardan adam
peymiv = peynir
Yumurtaya umuta diyordu bir ara simdi yumuta diyor. Balona banon diyordu simdi duzgun soyluyor. Kendine aya diyor. Yakin arkadasi Selin ona vava diye sesleniyor, o yuzden arada da vava diyor kendine. Cektigimiz videolari seyrediyor sik sik, Selinle olan videolari favorileri arasinda. Seyrederken anlatiyor bir yandan da soyle olacak boyle olacak diye. Ozellikle o videolari izlerken kendine vava diyor. Videolarda yaptiklarina da cok guluyor. Mesela suyu dokmus, ayagi takilmis, topu yanlis yere atmis, yaptigi kule yikilmis...katiliyor gulmekten.
Okulla sorunu kalmadi artk, alisti iyice. Sosyallesmesine yardimi oluyor tabi ama hala cok cekingen. Laralarin sinifi odanin dip tarafinda oldugu icin kapiya gelebilmesi icin bir yas buyuklerin sinifinin icinden gecmesi gerekiyor. Ilk baslarda arada baska bir cocuk varsa gelemiyordu, ogretmeni getirsin diye bekliyordu. Simdi cocuk varmis yokmus hic umursamadigi gibi yolunun ustunde cocuklarin oynadigi birsey varsa ona da basip geliyor:) Oraya alistigi icin rahat hareket ediyor tabi.
Dogumgunu pek o kadar rahat olmadi ama. Oyle cok kalabalik ortamlardan hazzetmiyor hatun. Dogumgununu evde yaptik yine, misafirlerimiz gelmeye basladigi sirada uyuyordu henuz Lara. Kabilemiz kalabalik, yalniz birakmadilar bizi sagolsunlar. O gun cok gec yatti ogle uykusuna, bizim de isimize geldi. Basucuna white noise actim asagidaki gurultu gelmesin diye. Uyaninca asagi gelmek istemedi once, yarim saat falan yukarida takildi(k). Sonra biskuvi rusvetiyle asagi indirmeyi basardik, bu sefer de merdivenin otesine gecemedik bir sure. Kucagimda izledi herkesi bir sure, ilerlemeyi reddetti. Sonunda mama sandalyesiyle bulundugumuz yer arasinda olanlar baska yere cekildi, biz hemen kosup mama sandalyesine oturduk. Ciddi bir yuzle oradan incelemelerine devam etti. Uzun sure de o sandalyeden inmedi. Pek kimseyi de yanastirmadi yanina. En sonunda kalabalik arasina karismaya karar verip de yere diger cocuklarin yanina oturdugunda millet birer ikiser gitmeye baslamisti. Mum falan da uflemedi tabi:) Balkira takti kafayi o gun. Bir yere gidecek, bakiyordu Balkir oradaysa gitmiyordu. O salonda oturuyor diye bir sure mutfaktan cikmadi mesela. Kafayi cikarip cikarip kontrol ediyordu arada hala orada mi diye:)
Salı, Aralık 22, 2009
Geliyomiyo
Draft'de kalmis bu yazi, niye kalmis, saskoloz ben onu orda unuttugum icin:) 22 Eylulde kaleme alinmis kendisi, aynen gonderiyorum:
Kedenin konusmasi hizla degisiyor. Artik kullanmadigi veya dogru soylemeye basladigi kelimeleri biz de unutuyoruz zaman gectikce. Birkac tanesini not edeyim simdi de onlari bari unutmayalim:)
kangi = kahverengi
epitis = otobus
vavi = mavi
sa = sari
tunucu = turuncu
ipotun = hipopotam
kupmane = kutuphane
ambas = ambulans
kangi = kahverengi
epitis = otobus
vavi = mavi
sa = sari
tunucu = turuncu
ipotun = hipopotam
kupmane = kutuphane
ambas = ambulans
gabilya = bagel
Gelmiyor, yapmiyor gibi olumsuz kelimeleri ilk baslarda olumlu halinin arkasina 'miyo' ekleyerek soyluyordu: geliyomiyo, yapiyomiyo:)
Hatunun bagimsizlik savasi tam gaz suruyor. Herseyi kendi yapacak. Yapsin tabi bir itirazimiz yok da boyundan buyuk islere de kalkisiyor ve akrep inadi tuttu mu tutuyor. Hep gittigimiz parkta iki kisim var, biri 2-5 yas digeri 5-12 yas icin. Bizimki bu ara 5-12 yas arasi icin olan kisimda fink atiyor. Merdivenle cikilan iki kisim arasina basamaklarla kopru yapmislar. Basamaklar havada duruyor gibi ve yuksekler, aralari da bos. Lara hanim tutturdu ki kendi gececekmis o basamaklari, kesinlikle tutmayacakmisim. Tutmaaa yadim (yardim) etmee diye bas bas bagiriyor. Atladigi ufak bi nokta var yalniz, iki basamak arasini kendi gecmeye henuz bacak boyu yetismiyor arkadasin. Denesin anlasin diyecegim ama dusecek ve duserken obur basamaga carpacak mutlaka ve arkasinda durma sansim olmadigi icin kotu dusecek diye korkuyorum birakamiyorum. Parkin ortasinda bir tantrum olayi hasil oluyor tabi. Son 3 seferdir oluyor bu mesela, ayni noktada bir bagirisma patlak veriyor. Baska birseyle ilgisini de cekemiyorum cunku takildi mi takiliyor hakkaten.
Hani yarim daire seklinde, ustune tirmandigimiz ve yurudugumuz aralikli demirler vardir ya, her parkin demirbasi, neydi onlarin adi, hah bi de ona tirmanacakmis kendi basina. Birisi henuz 2 yasinda bile olmadigini anlatabilir mi kedeye, ben anlatamiyorum zira. Git tirman diyorum, deniyor olmuyor cok sinirleniyor.
Kendi istedigi zaman yardima cagiriyor tabi, o zaman da gitmezsem kiziyor. Kaydiraklara kaydirak kismindan tirmanarak cikmak istiyor mesela ama kayip duruyor, iki denemeden sonra hemen beni cagiriyor anne yadim et diye. Ben gidene kadar cagirmaya devam ediyor.
Haftasonu plaja gittik. Pek sevdi. Kumlara ciplak ayak basmak istemedi once, kucagimda kalacagini bildirdi. 5 dakika sonra asagi inmis, kumsali gecip suya girmis, ayagina carpan dalgalara kikirdayip arada da tutmaa diye bana bagiriyordu. Suya iyice girmek istedi, mayon yok mayonu giy git diyince mayo nok dedi, cikti disari. Suya girilecek kadar sicak degildi hava zaten, mayosu da yoktu yanimizda. Peki dese de bu sefer olmazdi yani. Cok hosuna gitti dalgalarin ayagina gelmesi, uzun sure oynadi suyun kenarinda. Ayaklarini kuma gomduk, o da benim elimi gomdu. Daha sonra Lara mayosunu giyecek plaja gidecegiz suya kendi girecek annesi hic tutmayacak diye anlatinca tamam dedi, sasirdim. Hos neye yarayacak ki, plaj sezonu kapandi zaten. Gelecek yaz suya tepkisi ne olacak merak ediyorum.
Gelmiyor, yapmiyor gibi olumsuz kelimeleri ilk baslarda olumlu halinin arkasina 'miyo' ekleyerek soyluyordu: geliyomiyo, yapiyomiyo:)
Hatunun bagimsizlik savasi tam gaz suruyor. Herseyi kendi yapacak. Yapsin tabi bir itirazimiz yok da boyundan buyuk islere de kalkisiyor ve akrep inadi tuttu mu tutuyor. Hep gittigimiz parkta iki kisim var, biri 2-5 yas digeri 5-12 yas icin. Bizimki bu ara 5-12 yas arasi icin olan kisimda fink atiyor. Merdivenle cikilan iki kisim arasina basamaklarla kopru yapmislar. Basamaklar havada duruyor gibi ve yuksekler, aralari da bos. Lara hanim tutturdu ki kendi gececekmis o basamaklari, kesinlikle tutmayacakmisim. Tutmaaa yadim (yardim) etmee diye bas bas bagiriyor. Atladigi ufak bi nokta var yalniz, iki basamak arasini kendi gecmeye henuz bacak boyu yetismiyor arkadasin. Denesin anlasin diyecegim ama dusecek ve duserken obur basamaga carpacak mutlaka ve arkasinda durma sansim olmadigi icin kotu dusecek diye korkuyorum birakamiyorum. Parkin ortasinda bir tantrum olayi hasil oluyor tabi. Son 3 seferdir oluyor bu mesela, ayni noktada bir bagirisma patlak veriyor. Baska birseyle ilgisini de cekemiyorum cunku takildi mi takiliyor hakkaten.
Hani yarim daire seklinde, ustune tirmandigimiz ve yurudugumuz aralikli demirler vardir ya, her parkin demirbasi, neydi onlarin adi, hah bi de ona tirmanacakmis kendi basina. Birisi henuz 2 yasinda bile olmadigini anlatabilir mi kedeye, ben anlatamiyorum zira. Git tirman diyorum, deniyor olmuyor cok sinirleniyor.
Kendi istedigi zaman yardima cagiriyor tabi, o zaman da gitmezsem kiziyor. Kaydiraklara kaydirak kismindan tirmanarak cikmak istiyor mesela ama kayip duruyor, iki denemeden sonra hemen beni cagiriyor anne yadim et diye. Ben gidene kadar cagirmaya devam ediyor.
Haftasonu plaja gittik. Pek sevdi. Kumlara ciplak ayak basmak istemedi once, kucagimda kalacagini bildirdi. 5 dakika sonra asagi inmis, kumsali gecip suya girmis, ayagina carpan dalgalara kikirdayip arada da tutmaa diye bana bagiriyordu. Suya iyice girmek istedi, mayon yok mayonu giy git diyince mayo nok dedi, cikti disari. Suya girilecek kadar sicak degildi hava zaten, mayosu da yoktu yanimizda. Peki dese de bu sefer olmazdi yani. Cok hosuna gitti dalgalarin ayagina gelmesi, uzun sure oynadi suyun kenarinda. Ayaklarini kuma gomduk, o da benim elimi gomdu. Daha sonra Lara mayosunu giyecek plaja gidecegiz suya kendi girecek annesi hic tutmayacak diye anlatinca tamam dedi, sasirdim. Hos neye yarayacak ki, plaj sezonu kapandi zaten. Gelecek yaz suya tepkisi ne olacak merak ediyorum.
Pazartesi, Kasım 16, 2009
Burunsal Muhabbetler
Sahne: dun gece yatakta, uyumadan hemen once
- Laracim burnun tikali mi?
- Tikali
- Acalim mi?
- Acmalim
- Ama nefes alamiyorsun bak
- Sen uyu!
- :)))
Sahne: 2 ay kadar once
- Laracim burnun tikanmis bak hadi acalim
- Nok
- Noku moku yok hadi bakalim
- Nooooooooo
- (biraz kizarak) Nefes alamiyorsun bitanem acmamiz lazim
- (agzini acip agzindan derin derin nefes alarak) Bak aliyom
- :)))
Pazartesi, Kasım 02, 2009
Uc Uc Bocegim
Kede 2 oldu bugun. Dogumgunu partisi onumuzdeki Cumartesi. Ayrintilar da o zaman. Bu haftasonu cadilar bayramiydi, cakismasin dedik. Malum cocuklar pek bir yogun oluyorlar o gun, kostum giy, yuruyuse katil, kapi kapi dolas seker topla…Lara kostum giymeyi kesinlikle reddedip ne zaman konusu acilsa ‘kostum nok’ dedigi icin hic umitli degildik birsey giyeceginden. Ama ben yine de olur a diye bir ugurbocegi kostumu almistim. Gecen yil da ugurbocegi olmustu aslinda ama bulabildigim en az atraksiyonlu ve kostum degilmis gibi sunabilecegimiz bi onu buldum. Oglen sitede yuruyus olacakti, aa monta bak ne guzel diye diye onun 'nooo mavi mont istiyom' itirazlarini duymazdan gelip bir sekilde hatunu kapi onunde giydirdigimiz gibi kendimizi yuruyus alanina attik. Diger cocuklarin giydiklerine bakarken ustundekini unuttu neyse.
Ilk giden bizdik ama sonra bayagi kalabalik oldu. Bizim pek cekingen, yabancilarin cok yakininda olmaktan hic hoslanmayan kede parade boyunca kucagimdan inmedi. Ben de yaprak olsaymisim keske, yapraga konmus ugurbocegi olurdu diye eglendik kendi aramizda. Bi ara prenses olan Selinle fotograflarini cekebildik o kadar, sonra hemen kucagima geldi yine, ciddiyetini hic bozmadi. Parade sonrasi sabahtan beri bagel diyip durdugumuz icin bagel sayiklayan Lara’ya gidip bagel aldik, yuzunun gulleri o zaman acti:)
Aksamustu Eminelere gittik, tayfanin cogu da ordaydi. Lara ilk basta yine bana yapisik otursa da sadece cocuklarin oldugu ust kata cikinca daha merdivenlerde atti kendini yere ve Alp'in oyuncaklari icinde kendinden gecti. Yemek olarak da borek ve tatli pay yiyince ooh keyfine diyecek yoktu. Gidip Mine'nin kucagina bile oturdu ki sik gormedigi birinin birak kucagini o kadar yakinina yaklasmasi pek ender gorulen birsey. Aksam 9’a dogru artik gitmemiz lazim, uyku zamani derken ‘gene gelelim simdi gelelim’ diyip duruyordu.
Bunu anlatmam lazim. Kede benimle yemek yediginde sebze yemeyi kesinlikle reddediyor. Annemle olunca yiyor. Ama ben ortalardaysam baska birinin ona yemek yedirmesine de izin vermiyor. Oyle olunca ben de haftasonlari o ogle uykusundan uyanmadan ortadan kayboluyorum ki kalkinca annem sebzesini yedirebilsin. Benim icin ise gitti, sut almaya gitti falan diyorlar, ben de o arada asagida takilip onun isi bitince disaridan geliyormus gibi gorunmeye ozen gostererek giriyorum sahneye. Dun yine ayni sey tekrarlanirken anne nerde diye sormus bizimkiler Lara yemek yerken. Ise gitti’yi duymayi beklerken anne asagida, yemegim bitince gelecek demis bizimki hic istifini bozmadan:)))) Maymuna bak sen. Biliyormus meger de caktirmiyormus. Heh. Biz de kandirdigimizi saniyorduk. Sucustu yakalanmis gibi hissettim valla. Suya goturup susuz getirecek bizi bu:)
Ilk giden bizdik ama sonra bayagi kalabalik oldu. Bizim pek cekingen, yabancilarin cok yakininda olmaktan hic hoslanmayan kede parade boyunca kucagimdan inmedi. Ben de yaprak olsaymisim keske, yapraga konmus ugurbocegi olurdu diye eglendik kendi aramizda. Bi ara prenses olan Selinle fotograflarini cekebildik o kadar, sonra hemen kucagima geldi yine, ciddiyetini hic bozmadi. Parade sonrasi sabahtan beri bagel diyip durdugumuz icin bagel sayiklayan Lara’ya gidip bagel aldik, yuzunun gulleri o zaman acti:)
Aksamustu Eminelere gittik, tayfanin cogu da ordaydi. Lara ilk basta yine bana yapisik otursa da sadece cocuklarin oldugu ust kata cikinca daha merdivenlerde atti kendini yere ve Alp'in oyuncaklari icinde kendinden gecti. Yemek olarak da borek ve tatli pay yiyince ooh keyfine diyecek yoktu. Gidip Mine'nin kucagina bile oturdu ki sik gormedigi birinin birak kucagini o kadar yakinina yaklasmasi pek ender gorulen birsey. Aksam 9’a dogru artik gitmemiz lazim, uyku zamani derken ‘gene gelelim simdi gelelim’ diyip duruyordu.
Bunu anlatmam lazim. Kede benimle yemek yediginde sebze yemeyi kesinlikle reddediyor. Annemle olunca yiyor. Ama ben ortalardaysam baska birinin ona yemek yedirmesine de izin vermiyor. Oyle olunca ben de haftasonlari o ogle uykusundan uyanmadan ortadan kayboluyorum ki kalkinca annem sebzesini yedirebilsin. Benim icin ise gitti, sut almaya gitti falan diyorlar, ben de o arada asagida takilip onun isi bitince disaridan geliyormus gibi gorunmeye ozen gostererek giriyorum sahneye. Dun yine ayni sey tekrarlanirken anne nerde diye sormus bizimkiler Lara yemek yerken. Ise gitti’yi duymayi beklerken anne asagida, yemegim bitince gelecek demis bizimki hic istifini bozmadan:)))) Maymuna bak sen. Biliyormus meger de caktirmiyormus. Heh. Biz de kandirdigimizi saniyorduk. Sucustu yakalanmis gibi hissettim valla. Suya goturup susuz getirecek bizi bu:)
Cuma, Ekim 16, 2009
Bisey Odu
Gece olmus, yatma zamani. Kede uyusun diye ben de yaninda yatiyorum (cogu zaman ondan once ben uyuyorum ama neyse simdi girmeyelim oraya:)). Hatunun uyumaya niyeti yok, bingo sarkisi soyluyor yatigi yerden keyifli keyifli. Derken oldukca sesli gaz cikariyor kede. Sarkiyi kesip oturuyor hemen. Gozler kocaman acilmis saskin saskin bakiyor etrafa. "Bisey odu" diyor. Gulmekten cevap veremiyorum bir sure. Sonra gaz cikardin diyorum. Karnini gosteriyorum, yedigi mamalarin bazen orada gaz yaptigini soyluyorum, ikna oluyor. "Gas cikmis" diyip yatiyor yeniden, ekliyor sonra "Sesi var kendi yok".
Hala guluyorum:))
Hala guluyorum:))
Cuma, Ekim 02, 2009
Varan Bir
Eveeet Lara yuvaya baslayali yaklasik 3 hafta oldu ve elimizde su anda yuksek ates, burun akintisi, hayir duzeltiyorum tikanikligi (aksa daha iyi tabi, sivi hali kati halinden daha cekilebilir oluyor bu meretin, bas agrisi yapmiyor en azindan), hafif oksuruk ve bolca mizmizlik sahibi bir kede var. Bu tam bir haftadir boyle. Ilk gunler nerdeyse 6 saatte bir ates dusurucu veriyorduk, 3 gun sonra gunde bir kez yetmeye basladi diye seviniyorduk ki dun resmen basa geri donduk, surekli yukseldi atesi. Soguk alginligi diyor doktor, yapacak birsey yok, atesini kontrol altinda tutup gecmesini bekleyecegiz.
Istah sifir tabi hatunda, normalde bir ogunde yedigi miktari tum gunde zor yediriyoruz bir haftadir. O da yesin de ne yerse yesine dondu. Gecen gun yarim bardak su karsiligi biskuvi bile teklif ettim. Suyu istemedigi icin agladi. Yuzu kuculdu resmen. Dogru duzgun sivi almadigi icin bezler de kuru. Dehydrate olacak veya burun tikanikligi kulak enfeksiyonuna cevirecek diye endiseleniyorum bazen, olmaz umarim. Burnu gece iyice tikaniyor, uyuyamiyor dogru duzgun. Bir horluyor ki o burun yuzunden oyle boyle degil. Aglayarak uyaniyor uyuyamiyor sonra da. Burnunu actirmaya da yanasmadigi icin zor oluyor acma calismalari, cok da basarili olamiyor o avaz avaz aglarken. Dun gece bir ara aglamakli burnunu gosterip ‘gelmesin’ dedi (burnum tikanmasin oluyor Laraca).
Oksurunce bogazi agridigi icin eliyle agzini kapatip oksurmemeye calisiyor. Allahtan oksurugu cok degil. Ihlamur, bitki cayi vs denedim tabi ki icmedi. Balli sutten hic hoslanmadi, onu da icmiyor.
Yarin gene gidecegiz doktora. Lara gitmek istemiyor elbette. Ates ve hastalikla ilgili birsey soyledigimizde hemen doktora gitme diyor. Gecen haftasonu grip asisi yaptiracaktik guya kedeye, bu hastalik cikinca kaldi, bu hafta diyordum ama atesi hala var. Gelecek hafta insallah. Daha once hep korunakli ev ortaminda buyudugu icin hic boyle uzun sureli hasta olmamisti tabi.
Ates dusurucuyu bu kadar sik kullaniyor olmaktan hic memnun degilim, umarim atesi cikmaz artik. Davranislarindan anlasiliyor atesin cikip indigi, mizmizligi da ayni oranda artip azaliyor. Okula gitmedigi icin memnun ama bayildi bir anda evin icine kapanmis olmaktan. Disari cikmak istiyor, hava da sogudu birden aksi gibi, daha kotu olmasin diye cikamiyoruz. Daha oyle elisi projeleri, aktiviteler falan gibi seylere ilgisi olmadigindan oyalamak zor oluyor mizmizken. Resim yapmasi bile en fazla 1 dakika. Yarin sabah atesi olmazsa doktor oncesi kahvalti edelim bir yerde istiyorum, hosuna gider kedenin. Bakalim.
Iyice anneci oldu. Evde iki dakika gozunun onunden ayrilirsam agliyor. Dun ben isten gelmeden once yaklasik 50 dakika camin onunde aglamis ki hic yapmamisti boyle birsey.
Sagdan soldan duydugum ve okudugum kadariyla bu kis biraz boyle gececek. Okula basladiklari ilk yil cok hasta oluyormus bu modeller. Bari bagisiklik kazansa da bir ise yarasa cektigi bu sikintilar boncugun.
Istah sifir tabi hatunda, normalde bir ogunde yedigi miktari tum gunde zor yediriyoruz bir haftadir. O da yesin de ne yerse yesine dondu. Gecen gun yarim bardak su karsiligi biskuvi bile teklif ettim. Suyu istemedigi icin agladi. Yuzu kuculdu resmen. Dogru duzgun sivi almadigi icin bezler de kuru. Dehydrate olacak veya burun tikanikligi kulak enfeksiyonuna cevirecek diye endiseleniyorum bazen, olmaz umarim. Burnu gece iyice tikaniyor, uyuyamiyor dogru duzgun. Bir horluyor ki o burun yuzunden oyle boyle degil. Aglayarak uyaniyor uyuyamiyor sonra da. Burnunu actirmaya da yanasmadigi icin zor oluyor acma calismalari, cok da basarili olamiyor o avaz avaz aglarken. Dun gece bir ara aglamakli burnunu gosterip ‘gelmesin’ dedi (burnum tikanmasin oluyor Laraca).
Oksurunce bogazi agridigi icin eliyle agzini kapatip oksurmemeye calisiyor. Allahtan oksurugu cok degil. Ihlamur, bitki cayi vs denedim tabi ki icmedi. Balli sutten hic hoslanmadi, onu da icmiyor.
Yarin gene gidecegiz doktora. Lara gitmek istemiyor elbette. Ates ve hastalikla ilgili birsey soyledigimizde hemen doktora gitme diyor. Gecen haftasonu grip asisi yaptiracaktik guya kedeye, bu hastalik cikinca kaldi, bu hafta diyordum ama atesi hala var. Gelecek hafta insallah. Daha once hep korunakli ev ortaminda buyudugu icin hic boyle uzun sureli hasta olmamisti tabi.
Ates dusurucuyu bu kadar sik kullaniyor olmaktan hic memnun degilim, umarim atesi cikmaz artik. Davranislarindan anlasiliyor atesin cikip indigi, mizmizligi da ayni oranda artip azaliyor. Okula gitmedigi icin memnun ama bayildi bir anda evin icine kapanmis olmaktan. Disari cikmak istiyor, hava da sogudu birden aksi gibi, daha kotu olmasin diye cikamiyoruz. Daha oyle elisi projeleri, aktiviteler falan gibi seylere ilgisi olmadigindan oyalamak zor oluyor mizmizken. Resim yapmasi bile en fazla 1 dakika. Yarin sabah atesi olmazsa doktor oncesi kahvalti edelim bir yerde istiyorum, hosuna gider kedenin. Bakalim.
Iyice anneci oldu. Evde iki dakika gozunun onunden ayrilirsam agliyor. Dun ben isten gelmeden once yaklasik 50 dakika camin onunde aglamis ki hic yapmamisti boyle birsey.
Sagdan soldan duydugum ve okudugum kadariyla bu kis biraz boyle gececek. Okula basladiklari ilk yil cok hasta oluyormus bu modeller. Bari bagisiklik kazansa da bir ise yarasa cektigi bu sikintilar boncugun.
Perşembe, Ekim 01, 2009
Green Kart Loto Basvurulari
Bezen hanim'dan gelen bilgiye gore, ABD icin Green Kart loto (DV - 2011) basvurulari bugun basliyor ve 30 Kasim'a kadar surecekmis. Bekleyenlere duyurulur.
http://www.dvlottery.state.gov sitesinden yarin itibariyle basvurularin baslayacagini soyluyor. Basvuru icin gereken her turlu bilgi su linkte var. Cok basit bir is, kendiniz hakkinda 15 tane soruya cevap veriyorsunuz ve belirtilen sekilde cekilmis bir fotografinizi upload ediyorsunuz. Kimseye gidip para kaptirmayin, gidip basvurunuzu yapin siteden. Bol sans.
http://www.dvlottery.state.gov sitesinden yarin itibariyle basvurularin baslayacagini soyluyor. Basvuru icin gereken her turlu bilgi su linkte var. Cok basit bir is, kendiniz hakkinda 15 tane soruya cevap veriyorsunuz ve belirtilen sekilde cekilmis bir fotografinizi upload ediyorsunuz. Kimseye gidip para kaptirmayin, gidip basvurunuzu yapin siteden. Bol sans.
Pazar, Eylül 20, 2009
Okul Yolu Zor Olur
Ne zormus bu yuvaya basla(t)ma isi yaw. Kede gozume bakip okula gitme okula gitme diye agladikca pek bi suclu hissediyorum kendimi. Sabahlari direniyormus bayagi, bolca mizmizlik/aglama cabasi. Ustumu degisme, bezimi degisme falan diye. Kahvaltisini da dogru duzgun etmiyormus okula gitme diyip durmaktan. Aksamustu ayni sekilde mutsuz.
Ilk Cumartesi sabahi uzunca bir sure pijamasini cikarttirmadi okul nok diyerek. Ustunu degisince okula gidecegini dusunuyor cocukcagiz haliyle. Attaya gidecegiz, bak parka gidiyoruz demek de para etmedi. Okula gitme diye aglamaktan baska birseyi duymuyordu. Iki lafinin biri okula gitme idi gun boyu.
Birakirken ve alirken aglayacagini biliyorduk, hazirlikliydik ama ben evdeki kisma hic hazir degildim. Herseye mizmizlaniyor, uykusu bile etkilendi. Gecede 2-3 kere aglayarak uyaniyor, bazen yataktan da iniyor, cagirinca daha beter oldugu icin bekliyoruz geri gelsin diye. Evde oldugumda yanimdan hic ayrilmiyor artik. Yerde buldugu seyleri agzina almaktan uzun zaman once vazgecmisti, yeniden basladi. Ne bulursa agzina sokuyor. Elinden almam, bak eve gideriz falan demem de fayda etmiyor, hic istifini bozmadan baska bir seyi alip agzina sokuyor. Hadi eve gidiyoruz o zaman diyince de eve gidelim diyor, agzindakini vermeyi reddediyor.
Gecen haftasonu hayvanat bahcesine gittik, yerde buldugu bir kabugu agzina atip cignemeye basladi. Zorla aldim agzindan, biraz sertce 'hani agzimiza almiyorduk artik, nerden cikti bu simdi' dedim. Cevap: (aldigi yeri gostererek) 'budan cikti' :))
...Ben postu gonderemeden bir hafta gecti gene. Biraktigim yerde gonderecegim bundan sonra, varsin yarim olsun. Su bir haftada pek bir ilerleme kaydettigimiz soylenemez. Hala istemiyor okula gitmeyi. Sabahlari aglama krizi kalmamis ama yine mizmizlanma, arada hafifce aglama, bolca okula gitme deme devam ediyor. Adil birakirken agliyor hala. Olur da aglamazsa onda da boyun bukuk, omuzlar cokuk, kurbanlik koyun ifadesiyle bir gidisi varmis ki aglasa daha iyi diyor Adil, ici parcalaniyor adamcagizin. Aksamlari ben aliyoum, beni gordugu anda aglamaya basliyor. Bu hafta gun icinde de ara ara agladigini soylediler okulda.
Gunduz uykusu azaldi, evde uyudugunun yarisi kadar anca uyuyor orada. Yemesi eh iste. O alismadan ben hic alisamayacagim sanirim. Yaptiklari aktivite kagitlarini pek ovuyoruz, gururlaniyor o zaman ama hemen sonra kendine gelip okula gitme demeye basliyor.
Ilk Cumartesi sabahi uzunca bir sure pijamasini cikarttirmadi okul nok diyerek. Ustunu degisince okula gidecegini dusunuyor cocukcagiz haliyle. Attaya gidecegiz, bak parka gidiyoruz demek de para etmedi. Okula gitme diye aglamaktan baska birseyi duymuyordu. Iki lafinin biri okula gitme idi gun boyu.
Birakirken ve alirken aglayacagini biliyorduk, hazirlikliydik ama ben evdeki kisma hic hazir degildim. Herseye mizmizlaniyor, uykusu bile etkilendi. Gecede 2-3 kere aglayarak uyaniyor, bazen yataktan da iniyor, cagirinca daha beter oldugu icin bekliyoruz geri gelsin diye. Evde oldugumda yanimdan hic ayrilmiyor artik. Yerde buldugu seyleri agzina almaktan uzun zaman once vazgecmisti, yeniden basladi. Ne bulursa agzina sokuyor. Elinden almam, bak eve gideriz falan demem de fayda etmiyor, hic istifini bozmadan baska bir seyi alip agzina sokuyor. Hadi eve gidiyoruz o zaman diyince de eve gidelim diyor, agzindakini vermeyi reddediyor.
Gecen haftasonu hayvanat bahcesine gittik, yerde buldugu bir kabugu agzina atip cignemeye basladi. Zorla aldim agzindan, biraz sertce 'hani agzimiza almiyorduk artik, nerden cikti bu simdi' dedim. Cevap: (aldigi yeri gostererek) 'budan cikti' :))
...Ben postu gonderemeden bir hafta gecti gene. Biraktigim yerde gonderecegim bundan sonra, varsin yarim olsun. Su bir haftada pek bir ilerleme kaydettigimiz soylenemez. Hala istemiyor okula gitmeyi. Sabahlari aglama krizi kalmamis ama yine mizmizlanma, arada hafifce aglama, bolca okula gitme deme devam ediyor. Adil birakirken agliyor hala. Olur da aglamazsa onda da boyun bukuk, omuzlar cokuk, kurbanlik koyun ifadesiyle bir gidisi varmis ki aglasa daha iyi diyor Adil, ici parcalaniyor adamcagizin. Aksamlari ben aliyoum, beni gordugu anda aglamaya basliyor. Bu hafta gun icinde de ara ara agladigini soylediler okulda.
Gunduz uykusu azaldi, evde uyudugunun yarisi kadar anca uyuyor orada. Yemesi eh iste. O alismadan ben hic alisamayacagim sanirim. Yaptiklari aktivite kagitlarini pek ovuyoruz, gururlaniyor o zaman ama hemen sonra kendine gelip okula gitme demeye basliyor.
Cuma, Eylül 04, 2009
Simdi okullu olduk
Tembellik gani, bekledim Bezen hanim yazsin diye ama onun isi basindan askin; bense izin kullanaim dedim 1 haftadir yan gelip yatiyorum evde. Efenim, bu haftanin tarihteki yeri ve onemi sudur bizim icin: Lara hanim yuvaya basladi. Sali gunu 22.ayinin dolmasina bir gun kala yuvasi acildi. Bezen de iki gun izin aldi. Tuttuk goturduk yuvaya. Bir suru oyuncak; onlara bakmaya basladi; derken "hadi byee" diyince fisek gibi kostu annesinin bacagina sarildi.
Velhasil durum boyle. Tabii sabahlari kahvaltisi; hazirlanmasi biraz uzun suruyor; bildiginden midir; iyice yavastan aliyor herseyi. Bakalim haftaya ben de ise baslayinca nasil olacak...
Sonra ogretmeni kucagina aldi, bizimki saskin saskin kim bu diye ogretmene bakip aglamaya basladi tabii. Derken biz ciktik; uzatmayin demislerdi. Gun gecmek bilmedi tabii. 3 olunca gittik, kapida bekliyoruz. Ogretmenin kolundan tutmus; tipis tipis geldi bizimki; sonra Bezen'i gorunce aglayarak kostu kucagina atladi tabii. Cocuk anlamiyor tabii, bir daha ailesi gelmeyecek saniyormus.
Sonra parka goturduk; guzel guzel bildigi yerden anlattik: 'anne baba ise gidecek; Lara okula gidecek; aksam anne baba isten gelecek, Lara da okuldan gelecek' filan diye. Bizim ki tabii 'Nok, anne ise gitmeyecek, baba ise gitmeyecek, Lara okula gitmeyecek' diye guzelce agzimizin payini verdi.
Velhasil, 2. gun ayni senaryo. Bu sefer ben aldm kapidan, aglayarak bana kostu. 3. gun annesi ise gitti; cikista gozleri onu aradi. Ama 'ise gitmeyi ve isten gelmeyi' anliyor. Aksam, hadi 'anneyi karsilamaya gidelim' dedim. Her otobus gordugunde 'anne' diyor; annesinin otobusle geldigini bildigi icin.
Bugun Cuma, sabah yuzunu asti yuvanin merdivenininde ama ogretmeninin elini tuttu; kendisi cikti merdivenleri ve gitti iceriye. Giderken ne kadar 'bye bye' diye seslensemde normalde yaptigi gibi geri donup, el sallamiyor. Ben birakirken, bolca 'aksam baba Lara'yi alicak; parka gidicez...' filan diyorum; tekrar ediyor, herhalde inanmaya calisiyor o da kendince.
Velhasil durum boyle. Tabii sabahlari kahvaltisi; hazirlanmasi biraz uzun suruyor; bildiginden midir; iyice yavastan aliyor herseyi. Bakalim haftaya ben de ise baslayinca nasil olacak...
Cumartesi, Ağustos 29, 2009
Ted Kennedy'nin Ardindan...
Cuma, Ağustos 28, 2009
Onda Bunda Sundadir
Disarida yine yagmur yagiyor tabi ki. Nerdeyse tum yaz oldugu uzere. Lara gibi soyleyeyim: gene gene. Tum haftasonu yagacakmis, yine kapali mekan aktivitesi bulacagiz yani. Gecen hafta Connecticut'daki akvaryuma gittik, gayet guzel zaman gecirdik. Balkir ve Minalar da geldiler CT tayfasi olarak, iyi oldu. Cok sevdi kede, gene buvaya dedi cikarken. Cok eglenmisse yine gelelim mi'nin cevabi gene buvaya. O anda egleniyor gozukse de fazla hoslanmamissa cevap nok. Kitapci, Ikea, bagelci ve supermarket gene buvaya kategorisine girmeyi basaran yerler. Hayvanat bahcesine nok demisti mesela son gittigimizde. Yagmursuz ve/veya aninda ustumuze yapisan nem olmayan bir haftasonuna denk gelirsek insallah, bir daha gidecegiz bakalim bu sefer ne diyecek.
Haftasonlari artik benimle beraber geliyor bagel almaya. Cok seviyor orayi. Iceri girer girmez bir masaya oturmak istiyor, kahvalti ediyoruz ya oraya gidince:) Alip eve donelim diyince de itiraz etmiyor ama. Yumurtanin beyazini hic sevmiyor kede. Bagelcidaki omleti severek yiyor ama.
Bunu firsat bilip omlet yapayim dedim ben de. Hatta Larayi da dahil ettim olaya, hani kendi hazirlayinca belki daha severek yer diye. Henuz islemiyor o taktik, erken galiba. Hadi omlet yapicaz diyince pek bir heyecanlaniyor, kosarak geliyor. Yumurtayi cirpma gorevi onun. Sozde tabi. Yumurta kutusunu yeterince hizli kaldiramissam icinden bir yumurta aliniyor, tabi ki kiriliyor, icinden akanlara ve kabuk parcalarina saskinlikla bakilip bir tane daha isteniyor, yok ya cevabini alinca ilgisini cirpiciya yoneltiyor. Cirpici yumurtaya giriyor, sonra oraya bulasan yumurta ele alinip inceleniyor, agiza goturulup tadina bakiliyor, derken yumurtanin icine el giriyor, biraz oyaniyor, elle tavaya ve tezgahin bilimum kosesine aktariliyor yumurta. O arada ben kurtarabildigimi cirpir tavaya aktariyorum. Ama tutturamadim bir turlu bagelci omletini. Benimkini yemiyor kede. Her hafta farkli bir sekilde deniyorum, henuz basariya ulasamadim. Azimliyim, bulacagim sevdigi omleti.
Havuzu 1-2 kere daha denedik, havuzdan korkuyor anladim ki. Ikinci denemede ustunu degistirmeye tesebbus bile etmedim evde, orada cevredekilere bakarken daha kolay giyer belki diye. Olmadi. Bagirdi cagirdi giymedi. Kenara oturup ayagini suya sokmaya ikna ettik en sonunda, hosuna gitti hatta girmeye de yeltendi birkac kez ama girmek icin bezini degismemiz lazim diyince nok diyip cekildi her seferinde. Ucuncu de bagirtilarina aldirmadan evde giydirdik, bir sekilde suya da soktuk. Once bana yapisik vaziyetteyken sonra rahatladi, kucagimda yuzdu falan, eve gitmek istemedi hatta ama tekrar gitmeyi kesinlikle reddediyor. O kadar ki, son sefer giderken yeni arabayla gitmistik (yuvaya basliyor kede haftaya. birimiz birakip digerimiz alacagimiz icin 2. araba sart oldu), o arabaya binmek istemedi sonraki bir hafta boyunca. Sonunda o binmemek icin aglarken bindirip bagelciya kahvaltiya goturduk onu, hani favori mekanlarindan birine gidelim de arabayi sevsin diye.
Simdi pek itiraz etmiyor binmeye ama her seferinde 'havuz nok' diyor binerken. Nasil asacagiz bu havuz korkusunu? Kendi haline birakirsam daha da artmaz mi, daha da bilincleniyor olacak sonucta. Gecen yaz bayila bayila gidiyordu, araya kis girdi havuzdan korkar oldu.
Haftasonlari artik benimle beraber geliyor bagel almaya. Cok seviyor orayi. Iceri girer girmez bir masaya oturmak istiyor, kahvalti ediyoruz ya oraya gidince:) Alip eve donelim diyince de itiraz etmiyor ama. Yumurtanin beyazini hic sevmiyor kede. Bagelcidaki omleti severek yiyor ama.
Bunu firsat bilip omlet yapayim dedim ben de. Hatta Larayi da dahil ettim olaya, hani kendi hazirlayinca belki daha severek yer diye. Henuz islemiyor o taktik, erken galiba. Hadi omlet yapicaz diyince pek bir heyecanlaniyor, kosarak geliyor. Yumurtayi cirpma gorevi onun. Sozde tabi. Yumurta kutusunu yeterince hizli kaldiramissam icinden bir yumurta aliniyor, tabi ki kiriliyor, icinden akanlara ve kabuk parcalarina saskinlikla bakilip bir tane daha isteniyor, yok ya cevabini alinca ilgisini cirpiciya yoneltiyor. Cirpici yumurtaya giriyor, sonra oraya bulasan yumurta ele alinip inceleniyor, agiza goturulup tadina bakiliyor, derken yumurtanin icine el giriyor, biraz oyaniyor, elle tavaya ve tezgahin bilimum kosesine aktariliyor yumurta. O arada ben kurtarabildigimi cirpir tavaya aktariyorum. Ama tutturamadim bir turlu bagelci omletini. Benimkini yemiyor kede. Her hafta farkli bir sekilde deniyorum, henuz basariya ulasamadim. Azimliyim, bulacagim sevdigi omleti.
Havuzu 1-2 kere daha denedik, havuzdan korkuyor anladim ki. Ikinci denemede ustunu degistirmeye tesebbus bile etmedim evde, orada cevredekilere bakarken daha kolay giyer belki diye. Olmadi. Bagirdi cagirdi giymedi. Kenara oturup ayagini suya sokmaya ikna ettik en sonunda, hosuna gitti hatta girmeye de yeltendi birkac kez ama girmek icin bezini degismemiz lazim diyince nok diyip cekildi her seferinde. Ucuncu de bagirtilarina aldirmadan evde giydirdik, bir sekilde suya da soktuk. Once bana yapisik vaziyetteyken sonra rahatladi, kucagimda yuzdu falan, eve gitmek istemedi hatta ama tekrar gitmeyi kesinlikle reddediyor. O kadar ki, son sefer giderken yeni arabayla gitmistik (yuvaya basliyor kede haftaya. birimiz birakip digerimiz alacagimiz icin 2. araba sart oldu), o arabaya binmek istemedi sonraki bir hafta boyunca. Sonunda o binmemek icin aglarken bindirip bagelciya kahvaltiya goturduk onu, hani favori mekanlarindan birine gidelim de arabayi sevsin diye.
Simdi pek itiraz etmiyor binmeye ama her seferinde 'havuz nok' diyor binerken. Nasil asacagiz bu havuz korkusunu? Kendi haline birakirsam daha da artmaz mi, daha da bilincleniyor olacak sonucta. Gecen yaz bayila bayila gidiyordu, araya kis girdi havuzdan korkar oldu.
Pek dillendi, bicir bicir konusuyor, kelime haznesi de oldukca genis. Gecenlerde kitapcida onumuzden yuruyen 7-8 yaslarindaki cocuk icin once 'cocuk' dedi, biraz durdu 'padon cocuk diil kades (kardes)' dedi. Bakakaldim sen pardon mu dedin diye. Pek hosuna gitti oyle sasirmam, aksama kadar pardon diyip durdu sonrasinda.
Giyeceklerini kendi seciyor artik. Uyarilmistim bunun gelecegi konusunda ama 3 yas falan demislerdi bana, bu kadar erken beklemiyordum. Istemedigi bir seyi giydiremiyoruz. Lila rengi, askili bir elbise almistim giymiyor. Resim cekip cikaricam valla diyorum nok. Annem benim bebekligimden kalan 2-3 sey getirmisti, onlari giymeyi de reddetti. Birini gorunce aglayarak noook diye kacti hatta:) Siyahli beyazli askisiz boyundan baglamali mini bir elbiseydi halbuki, tamam begenmemis olabilir ama aglama tepkisi hakedecek kadar cirkin degildi canim. Elimde iki seyle gidiyorum artik yanina, birini begenmezse secenek sunayim diye. Ikisini de begenmiyor bazen, o zaman ya baska birsey buluyorum ya da digerleri kirli birini secmen lazim diye ittiriyorum, sonunda seciyor.
Aglayarak tepki verme demisken iki ornek vereyim de ben unutmayayim sonradan.
Buluttan nem kaptigi bir gun, dolabimi acmis benim askidaki kiyafetlerime bakiyor, yesil bir hirkayi cekistirerek:
- avi (mavi)
- o mavi degil hayatim yesil
- uvaaaaaa aviiiii uvaaaaaaa yesil noookkk
Banyoda basini yikacayagimiz ve bu yuzden durup durup agliyorken aglamayi biraktigi bir anda ilgisini cekmek icin yeni bir oyuncak uzatip:
- aa tatlim ordege bak kayiga binmis
- uvaaaaaa kaaaazzz uvaaaaaaaa (ordek degilmis o kazmis)
En zoru guldugunu gostermemeye calismak bu anlarda:)
Salı, Ağustos 18, 2009
Cumartesi, Ağustos 15, 2009
Pasaport
Kedenin pasaport macerasini atlamisim. Bu aralar yaw soyle 3-5 gunlugune adalardan birine kacsak mi acep diye geciriyoruz aklimizdan. Havuza girmeyi reddeden Larayla deniz kenarina gitme hayalleri kurmak ne derece mantikli o da ayri tabi ama olsun. Ve fakat kedeye bir pasaport lazim. Tembelleigimizden erteleyip durdugumuz pasaport isini halledelim dedik gecenlerde Adil de ben de izinli ve evdeyken. Malum ikimizin de basvuru sirasinda orada olmasi gerekiyor. Gidecegimiz yer bagelcinin cok yakinininda ve Lara da bagelcida kahvalti etmeyi cok seviyor olunca sabah once kahvalti sonra pasaport diye yaptik plani.
Sabah biraz gec kaldik evden cikmakta, hatun mizmizlanmaya baslamisti artik aciktigi icin. Once onun ayakkabisini giydirdim, benimkileri giyerken elimden firlayip acik kapidan disari cikti. ‘Sakin inme merdivenlerden, dusersin’ cumlemi tamamlayamadan aglama sesi geldi. Bizimki yerde iki seksen yatiyor. Tabi ki dinlemeyip inmeye kalkmis yeri boylamis, 3 basamak allahtan. Sonuc: sag ust tarafi ve kasin hemen ustu berelenmis bir alin, kanli bir burun ustu. Banyoda biraz temizleyeyim dedim ama izin vermedi, hem sinirli hem ac. Doyunca temizleriz diyip kahvalti yolunu tuttuk. Caninin acisi gecmisti sanirim ki bagelcida keyfi yerindeydi, pek keyifle yapti kahvaltisini. Sonrasinda biraz izin verdi burnunun ustune mudahale etmeme, en azindan dezenfekte edebildik.
Sonra da pasaport basvurusu icin postaneye gittik. Pek facali bir fotosu oldu. Cocuklar icin bir sandalye koymuslar, onun ustunde durmasi lazim foto cekilebilmesi icin. Tabi ki reddetti bizimki, inmeye kalkti hemen. Bu birkac kere tekrarlaninca masanin diger tarafindaki gorevliler seferber oldu Laranin ilgisini cekmek icin. Neyse zar zor durdurduk sandalyenin ustunde, ben de egildim bacaklarindan tutuyorum kendini atmasin asagi diye, hatun kipir kipir tabi. Birkac basarisiz denemden sonra fotograf cekilebildi, herkes derin bir nefes aldi. Hemen cikip parka gittik.
Hani dustu cani acidi ya, biraz dikkat eder bundan sonra belki diye dusunuyor insan ama bu modeler icin gecerli degil bu teori. Ne oldugunu hatirliyor, nasil uf olmustu kafamiz merdivenden dusunce diyince oldugu yere oturup kafasini yere degdiriyor, bu odu diyor ama merdivenden inmeye gelince yine tutunmadan inmeye calisiyor. Tutunman lazim diyince de indikten sonra donup tutuyor merdiveni.
Sabah biraz gec kaldik evden cikmakta, hatun mizmizlanmaya baslamisti artik aciktigi icin. Once onun ayakkabisini giydirdim, benimkileri giyerken elimden firlayip acik kapidan disari cikti. ‘Sakin inme merdivenlerden, dusersin’ cumlemi tamamlayamadan aglama sesi geldi. Bizimki yerde iki seksen yatiyor. Tabi ki dinlemeyip inmeye kalkmis yeri boylamis, 3 basamak allahtan. Sonuc: sag ust tarafi ve kasin hemen ustu berelenmis bir alin, kanli bir burun ustu. Banyoda biraz temizleyeyim dedim ama izin vermedi, hem sinirli hem ac. Doyunca temizleriz diyip kahvalti yolunu tuttuk. Caninin acisi gecmisti sanirim ki bagelcida keyfi yerindeydi, pek keyifle yapti kahvaltisini. Sonrasinda biraz izin verdi burnunun ustune mudahale etmeme, en azindan dezenfekte edebildik.
Sonra da pasaport basvurusu icin postaneye gittik. Pek facali bir fotosu oldu. Cocuklar icin bir sandalye koymuslar, onun ustunde durmasi lazim foto cekilebilmesi icin. Tabi ki reddetti bizimki, inmeye kalkti hemen. Bu birkac kere tekrarlaninca masanin diger tarafindaki gorevliler seferber oldu Laranin ilgisini cekmek icin. Neyse zar zor durdurduk sandalyenin ustunde, ben de egildim bacaklarindan tutuyorum kendini atmasin asagi diye, hatun kipir kipir tabi. Birkac basarisiz denemden sonra fotograf cekilebildi, herkes derin bir nefes aldi. Hemen cikip parka gittik.
Hani dustu cani acidi ya, biraz dikkat eder bundan sonra belki diye dusunuyor insan ama bu modeler icin gecerli degil bu teori. Ne oldugunu hatirliyor, nasil uf olmustu kafamiz merdivenden dusunce diyince oldugu yere oturup kafasini yere degdiriyor, bu odu diyor ama merdivenden inmeye gelince yine tutunmadan inmeye calisiyor. Tutunman lazim diyince de indikten sonra donup tutuyor merdiveni.
Çarşamba, Ağustos 12, 2009
Çarşamba, Ağustos 05, 2009
Salı, Temmuz 28, 2009
Orda Neler Oluyor
Daha sik yaziyim diyorum, olmuyor boyle diyorum, sonra unutuyorum diyorum, e anlami kalmiyor artik olayin diyorum…ama olmuyor iste, araya binnn tane sey sokuyorum sira buna gelmiyor. Useniyorum yazmaya ben, olay budur.
En son panayir kurulacak yagmur yagmasa demisim. Yagmur sabahtan hem kabilenin bir kismiyla kahvaltiya gitmemize hem de oradan panayira ugramamiza izin verdi ama panayirda bi nane yoktu. Elmo balonu disinda heyecan verici hicbirsey bulamadik. Artik yorulmus olan kede de mizmizlik seviyesini artirmaya baslayinca eve zor attik kendimizi. Kahvalti iyiydi ama. Kede de bayagi iyi vakit gecirdi. Kahve kremasi minik kaplarda geliyordu, tum masanin bosalan kaplarini toplayinca bayagi oyuncak cikmis oldu ona.
Elmo ikinci favorimiz. Ilki Barney. Elmo’nun hemen ardinda Mickey Mouse var. Son birkac gundur bezini ama bak miki gelecek diye degistirebiliyoruz – bezlerin ustunde onun resmi var – huggies’i bu basarili seciminden dolayi kucaklamak istiyorum.
Madde madde yazayim bu sefer, bi ordan bi burden olacagi icin baska turlu yazilabilecek gibi degil zaten.
- Suya karsi ilgisizlik ve isteksizlik had safhada. Havuza gidelim’e cevabi hep nok. Henuz 1 kere goturebildik. Onda da swim diaperini giydirme mucadelemizi tum sokak duydu sanirim. Hatun tekmeler savurup ciglik cigliga aglarken en sonunda kapiya cikip o anda evin onunde oynamakta olan Batuya bakar da bagirmayi birakir diye dusunup disari yoneldik ama hic etkisi olmadi. Tutturdu giymeyecegim diye. E onsuz da havuza almiyorlar, buyuk olmanin verdigi avantaji kullanip iki kisi giydirdik cigiliklar arasinda. Bikiniyi giydirmeyi havuz kenarina biraktik ki orda hic itiraz etmedi. Saskinlikla havuza bakarken unuttu sanirim. Havuza giris de biraz olayli oldu, su soguk geldiginden sanirim agladi biraz istemedi once. Sonra hosuna gitti ama. Ciktiktan sonra daha diyip ikinci kez de girdi suya. Guneslenmekte olan 3 kizin yanina gidip onlerinde kipirdamadan durdu bir sure. Yabanci birilerinin yanina geldiginde oyle yapiyor. Basini yere egip hic kipirdamadan duruyor. Ona yaklasirlarsa agliyor. Yoksa oyle duruyor bir sure sonra kafasi hala one egikken bizi cagiriyor gelin beni alin diye. Kizlardan biri sarki soyledi bizimkine. Kafayi yerden kaldirmadan dinledi. Bitince bana donup gene dedi. Dedim bir daha istiyor. Kiza 3 sarki soylettik boyle boyle. Eve donunce anlata anlata bitiremedi kizlari ve kendisinin nasil yuzdugunu ama yine gidelim mi diyince cevap hep nok. Gecen yaz bayiliyordu halbuki, mayosunu gorunce heyecanla ayaklarini cirpiyordu.
Sadece o degil suyla oynamak da istemiyor. Bahceye su ve bilimum kap koyuyorum, azicik oynuyor birakip gidiyor sonra. Suyla oynayalim mi diyince de cevap nok. Minik bir sisme havuz aldim, bahcede doldururuz buyugune gitmek istemezse ona girer diye. Onun da yuzune bakmadi. Sisirip salonun ortasina koydum bakalim ne yapacak diye. Soyle bir bakti, bos havuzu kaldirip koseye goturdu, oraya birakti bir daha da yuzune bakmadi. Dolduralim mi Lara? Nok!
- Bagel seviyor, bayiliyor hatta. Her haftasonu gidip aliyoruz, bazen orda kahvalti ediyoruz, pek seviyor. Hep ayni yerden aliyoruz bagellari, cidden cok guzel yapiyorlar. Gecenlerde gozu dondu resmen bagel diye. Gabilya (oyle diyor) diye yikti ortaligi. O anda markette alisveris yapmakta olan Enginden istedik bir tane vazgeciremeyince. Zor bekledi o gelene kadar. Fakat bir lokma yedikten sonra ekmek dedi ve birakti bir kenara. Market bageli sonucta, bizim aldigimiz bagella alakasi yoktu tadinin, ekmek gibiydi cidden. Bacak kadar cocuk bile anliyor aradaki farki.
- Banyo isi zorlasmaya basladi. Yuzune su degdigi anda bitti diyip ayaga kalkiyor. Mumkun degil oturtamiyorsun ondan sonra. O yuzden tek basima banyo yaptirirken sacini yikayamiyorum. Ayaga kalkinca zaptetmesi cok zor, ayagi kayip dusecek diye korkuyorum, kipir kipir. Anca Adil varken yapabiliyorum onu. Adil de varsa, banyo diyince aglamaya basliyor. Biliyor ki o geliyorsa sac yikanacak, ciglik cigliga bir banyo oluyor sonuc. Biz bizeyken hadi dus alalim diyorum, dus esittir sac yok oluyor, nok diyor demesine ama geliyor yine de.
- 4 Temmuz kutlamalarinda havai fisekleri seyredelim dedik, istemedi kede. Iki gun oncesinden basladi havai fisekler. Hatta bir gecekini saniyoruz arka bahceden attilar, oyle bir gurultuluydu. Tam yatma hazirligindaydik o sirada biz. Lara cami actirtmadi bana, bakalim diyince kesinlikle karsi cikti. Ustelemedim ben de. Derken Adil geldi hadi bakalim diyip cami acti, ona itiraz etmedi, kucagimda geldi cama ve bakti. Ertesi gun daha uzaktan yine attilar, o kadar ses gelmiyordu bu sefer. Cami yine actirtmadi bana, Adil de yoktu bakamadik. Bana yapisip yatti yanimda bitene kadar, kalkmama izin vermedi. Asil havai fiseklerin oldugu aksam cami acik biraktim ozellikle ve basladigi sirada camdan bakiyorduk. Coook uzaktan tek tuk gorunuyordu ama sonuna kadar bakti. Bir ara arka bahceden maytap attilar, onlar birden gurultuyle yukselip patlayinca kendini yer atti, cok komikti ordaJ Sonra hemen kalkip cama yanima geldi yine. Hem korkuyor hem camdan ayrilamiyor. Sonrasinda gunlerce anlatti kendince. Simdi de ne zaman havai fisek desem buyk (buyuk) adam diyor.
Daha vardi ama unuttum iste. Bunu okuyunca Adil hatirlar belki onlari da yazarim.
En son panayir kurulacak yagmur yagmasa demisim. Yagmur sabahtan hem kabilenin bir kismiyla kahvaltiya gitmemize hem de oradan panayira ugramamiza izin verdi ama panayirda bi nane yoktu. Elmo balonu disinda heyecan verici hicbirsey bulamadik. Artik yorulmus olan kede de mizmizlik seviyesini artirmaya baslayinca eve zor attik kendimizi. Kahvalti iyiydi ama. Kede de bayagi iyi vakit gecirdi. Kahve kremasi minik kaplarda geliyordu, tum masanin bosalan kaplarini toplayinca bayagi oyuncak cikmis oldu ona.
Elmo ikinci favorimiz. Ilki Barney. Elmo’nun hemen ardinda Mickey Mouse var. Son birkac gundur bezini ama bak miki gelecek diye degistirebiliyoruz – bezlerin ustunde onun resmi var – huggies’i bu basarili seciminden dolayi kucaklamak istiyorum.
Madde madde yazayim bu sefer, bi ordan bi burden olacagi icin baska turlu yazilabilecek gibi degil zaten.
- Suya karsi ilgisizlik ve isteksizlik had safhada. Havuza gidelim’e cevabi hep nok. Henuz 1 kere goturebildik. Onda da swim diaperini giydirme mucadelemizi tum sokak duydu sanirim. Hatun tekmeler savurup ciglik cigliga aglarken en sonunda kapiya cikip o anda evin onunde oynamakta olan Batuya bakar da bagirmayi birakir diye dusunup disari yoneldik ama hic etkisi olmadi. Tutturdu giymeyecegim diye. E onsuz da havuza almiyorlar, buyuk olmanin verdigi avantaji kullanip iki kisi giydirdik cigiliklar arasinda. Bikiniyi giydirmeyi havuz kenarina biraktik ki orda hic itiraz etmedi. Saskinlikla havuza bakarken unuttu sanirim. Havuza giris de biraz olayli oldu, su soguk geldiginden sanirim agladi biraz istemedi once. Sonra hosuna gitti ama. Ciktiktan sonra daha diyip ikinci kez de girdi suya. Guneslenmekte olan 3 kizin yanina gidip onlerinde kipirdamadan durdu bir sure. Yabanci birilerinin yanina geldiginde oyle yapiyor. Basini yere egip hic kipirdamadan duruyor. Ona yaklasirlarsa agliyor. Yoksa oyle duruyor bir sure sonra kafasi hala one egikken bizi cagiriyor gelin beni alin diye. Kizlardan biri sarki soyledi bizimkine. Kafayi yerden kaldirmadan dinledi. Bitince bana donup gene dedi. Dedim bir daha istiyor. Kiza 3 sarki soylettik boyle boyle. Eve donunce anlata anlata bitiremedi kizlari ve kendisinin nasil yuzdugunu ama yine gidelim mi diyince cevap hep nok. Gecen yaz bayiliyordu halbuki, mayosunu gorunce heyecanla ayaklarini cirpiyordu.
Sadece o degil suyla oynamak da istemiyor. Bahceye su ve bilimum kap koyuyorum, azicik oynuyor birakip gidiyor sonra. Suyla oynayalim mi diyince de cevap nok. Minik bir sisme havuz aldim, bahcede doldururuz buyugune gitmek istemezse ona girer diye. Onun da yuzune bakmadi. Sisirip salonun ortasina koydum bakalim ne yapacak diye. Soyle bir bakti, bos havuzu kaldirip koseye goturdu, oraya birakti bir daha da yuzune bakmadi. Dolduralim mi Lara? Nok!
- Bagel seviyor, bayiliyor hatta. Her haftasonu gidip aliyoruz, bazen orda kahvalti ediyoruz, pek seviyor. Hep ayni yerden aliyoruz bagellari, cidden cok guzel yapiyorlar. Gecenlerde gozu dondu resmen bagel diye. Gabilya (oyle diyor) diye yikti ortaligi. O anda markette alisveris yapmakta olan Enginden istedik bir tane vazgeciremeyince. Zor bekledi o gelene kadar. Fakat bir lokma yedikten sonra ekmek dedi ve birakti bir kenara. Market bageli sonucta, bizim aldigimiz bagella alakasi yoktu tadinin, ekmek gibiydi cidden. Bacak kadar cocuk bile anliyor aradaki farki.
- Banyo isi zorlasmaya basladi. Yuzune su degdigi anda bitti diyip ayaga kalkiyor. Mumkun degil oturtamiyorsun ondan sonra. O yuzden tek basima banyo yaptirirken sacini yikayamiyorum. Ayaga kalkinca zaptetmesi cok zor, ayagi kayip dusecek diye korkuyorum, kipir kipir. Anca Adil varken yapabiliyorum onu. Adil de varsa, banyo diyince aglamaya basliyor. Biliyor ki o geliyorsa sac yikanacak, ciglik cigliga bir banyo oluyor sonuc. Biz bizeyken hadi dus alalim diyorum, dus esittir sac yok oluyor, nok diyor demesine ama geliyor yine de.
- 4 Temmuz kutlamalarinda havai fisekleri seyredelim dedik, istemedi kede. Iki gun oncesinden basladi havai fisekler. Hatta bir gecekini saniyoruz arka bahceden attilar, oyle bir gurultuluydu. Tam yatma hazirligindaydik o sirada biz. Lara cami actirtmadi bana, bakalim diyince kesinlikle karsi cikti. Ustelemedim ben de. Derken Adil geldi hadi bakalim diyip cami acti, ona itiraz etmedi, kucagimda geldi cama ve bakti. Ertesi gun daha uzaktan yine attilar, o kadar ses gelmiyordu bu sefer. Cami yine actirtmadi bana, Adil de yoktu bakamadik. Bana yapisip yatti yanimda bitene kadar, kalkmama izin vermedi. Asil havai fiseklerin oldugu aksam cami acik biraktim ozellikle ve basladigi sirada camdan bakiyorduk. Coook uzaktan tek tuk gorunuyordu ama sonuna kadar bakti. Bir ara arka bahceden maytap attilar, onlar birden gurultuyle yukselip patlayinca kendini yer atti, cok komikti ordaJ Sonra hemen kalkip cama yanima geldi yine. Hem korkuyor hem camdan ayrilamiyor. Sonrasinda gunlerce anlatti kendince. Simdi de ne zaman havai fisek desem buyk (buyuk) adam diyor.
Daha vardi ama unuttum iste. Bunu okuyunca Adil hatirlar belki onlari da yazarim.
Pazartesi, Temmuz 27, 2009
Salı, Temmuz 21, 2009
Icimiz Disimiz Yagmur Bu Yaz
Cuma, Temmuz 10, 2009
Ankara Ankara Guzel Ankara...
Boyle baslayan bir Ankara marsimiz mi vardi di mi? Konumuz o degil :)
Gecen Persembe'den beri tatildeyim = Evdeyim. Ilk iki gun zaten donusumde bitirmis olmam gereken bir programi kodlamakla gecti. Gerisinde de Lara ile oynarken zaman yavas ve guzel geciyor; sonrasinda birden hizla akip gidiyor. Netekim, Cuma oglen olmus. Ama konumuz bu da degil :)
Ben gunluk teknoloji haberlerimi Digg.com'dan alirdim. Artik pek oyle taze firindan cikmis haber bulmak zor. En hizli haber alma yontemi Twitter; ama onda da trendleri takip et; dogru adamlari bul takip et* vs derken, soyle sabah bir cay icip haberlere bakayim dediginizde gormek isteyeceginiz teknoloji haberlerini gormek mumkun olmayabiliyor. O yuzden oncelikle Techmeme, Mashable, Google Technoloji Haberleri , Hacker News vs gibi yerlere bakiyorum. Bildiniz, konumuz bu da degil ama yaklastik...
Microsoft Live Search'u degistirdi "Bing" cikti ortaya. Simdi Google Search'in uzerine gul koklamak gibi olmasin ama arada bir Google'da aradigim seyi bulamayinca; bir de Bing'de deneyeyim dedigim oluyor; eminim Bing'i denedikten sonra ayni sekilde dusunen bir suru insan vardir ki bu da Microsoft'un basarisidir. Arama motoru konusundaki en buyuk atilimlarini yaptilar. Ama iste sanssizlik; gecen hafta sonu Seattle'da bir yangin cikti ve Bing'in "Gezi" bolumu ile ilgili bilgileri tutan sunuculari devre disi kaldi.
Techmeme.com'da cikan habere gore Google'in arama motorlari'da bunu bulmus ve indexlemis; Bing diye aratinca cikan ikinci link'de "Su an ulasilamiyor" yaziyor. Gel gor ki sorun hemen ertesi gun cozuldu; ustunden 5 gun gecti. Google'un sanina yakisir bir durum degil ortadaki. Cunku normalde Google saatte bir guncelliyor Bing'den daha da az erisilen siteleri...
Twitter'da hem bir Bing hesabi hem de Google Search hesabi varmis meger. Microsoft'cular Google'culara laf atmislar ordan; "kardisim su indeksinizi arada bir guncelleyin" deyu...
Onlarin kavgasi beni ilgilendirmiyor. Asil ilgilendiren, ha evet konumus buydu, Twitter'da az once cikan bir nota gore Google cok guzel bir ozellik katmis arama motoruna. Bir sehir adi yaziyorsunuz, o sehri gosteren Google Maps'den bir haritanin yanisira; sheirle ilgili resimler cikiveriyor.
Google Maps'e "Ankara" yazip baktim; yuzlerce fotograf var. PicasaWeb'i kullaniyorsaniz; biliyorsunuz cektiginiz resimleri nerde cektiginizi yazabiliyorsunuz oraya. Acaba ordan mi aliyorlar resimleri diye baktim; degilmis. http://www.panoramio.com/ projesinden geliyormus resimler.... Nerden nereye demeyin! Geldigin yer degil; yolculuktur onemli olan ;-)
Pazartesi, Temmuz 06, 2009
Kazandibi Tarifi
Bezen hanim uzun bir zamandir guzel bir kazandibi tarifi ariyor, bilen eden varsa yazsin lutfen, cok makbule gececek :)
Cumartesi, Haziran 20, 2009
Iya Iya Gok
Pek sulu bir yaz geciriyoruz bu ara. Iki gun gunes varsa bes gun yagmur yagiyor. Laraya yagmur pantalonu aldim ama bir de yagmur botu gerekiyor gorunen o ki. Bunlar bittiginde soyle en nemlisinden bir sicak bastiracak gene imdaaat diyecegiz biz:) Hep bahar olan bir yere tasinmak istiyorum ben.
Bu sabah hayvanat bahcesine gidelim dedik. Ben 3 gundur soyluyordum, en cok ben istiyordum denebilir:) Yagacagim diye bagiran havaya ragmen gittik, hepi topu kalacagimiz 1,5-2 saat belki yagmaz diyerek. Biz gezmeye basladiktan az sonra yarmur basladi. Hafif hafif atistiriyordu basta, yokmus gibi davranip gezmeye devam ettik. Lara hayvanlara birkac saniye bakip 'ayyyy' diye sevgisini gosterip yerden tas toplamaya, calilardan yaprak koparmaya ya da yolda kosmaya gitti. Bazilarinin yuzune bile bakmadi.
Ayilarin oldugu yerde baraka gibi bir oda vardi, iceride bir duvar tamamen cam, ayilar da tam camin onunde, bakmak icin harika bir yerdi. Lara ayilara soyle bir bakip kenarda boydan boya sirali mutfak dolaplarini acmaya gitti. Tavanda donen fanla bile daha cok ilgilendi. Dolaplar da acilmayinca donup disari cikti. Ayilar pek bir oyuncuydu ama bizim kedenin ilgisini cekemediler. Yagmura ragmen bir saat kadar dolastik. Iyice hizlaninca da mecbur geri donduk. Gelince hava durumuna baktim bir hafta daha diyor. Yarin da panayir kuruluyor bizim kasabda. Umarim sabahtan yagmaz.
Kede ‘no’ donemine girdi bir suredir. Hersey no. Bir ara sabahlari no no diyerek aciyordu gozunu, cok komikti. Merdivenlerde ayak sesi duyuyordu mesela, sesleniyordu hemen: no no. En son no ile yok’u birlestirip ‘nok’u cikartti ortaya ki en favori kelimesi o bu siralar. Parka gidelim mi’nin cevabi bile nok:) Birinde gercekten hayir diyor olabilecegine inanmadigim icin o kadar cok sordum ki parka gidelim mi diye (ve her seferinde nok cevabimi aldim), Adil kizim anneni parka goturmemiz lazim diye dalga gecmeye basladi, ama hatun geri adim atmadi ve disari cikmadi valla. Zorlayarak kapiya goturme girisimlerim de bagrislarla geri puskurtulduydu pasa pasa evde oturduyduk
Kede ‘no’ donemine girdi bir suredir. Hersey no. Bir ara sabahlari no no diyerek aciyordu gozunu, cok komikti. Merdivenlerde ayak sesi duyuyordu mesela, sesleniyordu hemen: no no. En son no ile yok’u birlestirip ‘nok’u cikartti ortaya ki en favori kelimesi o bu siralar. Parka gidelim mi’nin cevabi bile nok:) Birinde gercekten hayir diyor olabilecegine inanmadigim icin o kadar cok sordum ki parka gidelim mi diye (ve her seferinde nok cevabimi aldim), Adil kizim anneni parka goturmemiz lazim diye dalga gecmeye basladi, ama hatun geri adim atmadi ve disari cikmadi valla. Zorlayarak kapiya goturme girisimlerim de bagrislarla geri puskurtulduydu pasa pasa evde oturduyduk
No cevabi almak istemiyorsaniz soru sormayacaksiniz, secenek sunacaksiniz dediler. Iyi peki. Altini anne mi degissin baba mi? Arabaya anneanne mi bindirsin dede mi? Pembe sortunu mu giymek istersin maviyi mi? Secenek sunup duruyoruz. Eee hani birini seciyordu bunlar mutlaka. Bu ona da nok diyip donup gidiyor:)) Simdi ne olacak?
Muzik dinlemeyi seviyor, favori 1-2 cd'si var. Onlar caldigi zaman anneanne ve dedeyi dans da ettiriyor mutlaka. Ben oralardaysam beni de surukluyor. Herkesin durmasi gereken bir yer var, Lara belirlemis. Tek tek gosteriyor kimin nerde duracagini. Sonra o durdugun yerde el cirpip salinman lazim. O da ortada durup eslik ediyor, sonra o arada gidip baska seylerle ilgileniyor, geri gelip iki el cirpip bir daha gidiyor ama arada kolluyor seni. Yerinden ayrilirsan ve uzun sure el cirpmazsan gelip mudahale ediyor:) 5-6 sarki boyunca bu devam ediyor:))
Ses cikaran araclardan hoslaniyor. Itfaiye, cop kamyonu, motorsiklet, ambulans...pek seviyor. Gecenlerde parktayken arka arkaya iki ambulans gecti bagirarak. Daa dedi kede, daha gelsinler dedik ama gelmediler, pek bozuldu agladi mesela. Cop kamyonu gececegi zaman ya kapiya cikiliyor hemen ya cama yapisiyor. Aksi gibi onlarin da saati degisti, kargalarla beraber geliyorlar sabah goremiyoruz.
Simdi gitmem lazim. Bunu post edeyim de gunlerce beklemesin yine. Baslikta old mcdonald had a farm e i e i oh'nun kede yorumu.
Cuma, Mayıs 15, 2009
Nehir
Cok olmadi kendisinden haberdar olali. Daha 2 yasinda ve kanserle bogusuyor yasindan beklenmeyecek bir olgunlukla. Su anda Amerika’da tedavi oluyor ve ama burada sigortasi olmayanlara vurun kahpeye seklinde davranildigi icin gelen masraf taleplerini tahmin edebilirsiniz. Annesinin gun be gun onunla ilgili haberleri ilettigi blogunun takipcisi oldum ogrendigimden beri. Iyi haberlerini okumak gunumu aydinlatiyor sabahlari. Simdilik alt etti gibi, insallah tedavinin devami da iyi gelir ve bu hastalik ileride torunlarina anlatacagi sevimsiz bir ani olarak kalir.
Perşembe, Mayıs 07, 2009
Rain Rain Go Away
Icimiz disimiz yagmur oldu. Cumartesi gunu biraz gunes yuzu gorduk o kadar. Ic karartici, karanlik bir hava var gunlerdir. Laracik cama yapisip "paka paka (=parka)" diye sayiklamaktan helak oldu. Anlamiyor tabi cocuk ne guzel cikiyorduk disari nooldu simdi diye. Yagmur yagmasi engel degil ki onun icin. Yaz yagmuru olsa benim icin de olmayacak ama serin bir yandan da. Evde oldugum saatlerde yagmiyorsa atiyoruz kendimizi disari. Yasadikca ogreniyor acemi annesi tabi, daha dun yagmur pantolonu ismarladim kedeye, su gecirmeyecek birsey olsun diyerek. Islak cimlerde bezine kadar islanmasi cok kisa suruyor yoksa.
Salı, Nisan 28, 2009
Ve bitti...
15 Aralik 2005 aksami World of Warcraft'i indirip kurmustum bilgisayarima. Bu gece nihayet "artik yeter" deyip; hesabimi kapattim. Soyle bir karakterlerime baktim da; oyunda harcadigim zaman nerdeyse 1 yil. Artik gece gunduz ne kadar vakit harcadigimi siz hesap edin.
Bu da bagimlilik yapan her sey gibi pek cok sey goturdu hayatimdan; sildim ve kurtuldum. Yasasin hayat :)
Pazartesi, Nisan 27, 2009
Sabah ofisde cayimi yudumlarken, arkamda birinin cep telefonu konusmasini duydum. Ofis arkadaslarimdan birini ziyarete gelen biriydi konusan ve esi ariyordu. Bize donup, "Binanin etrafinda bir ucak ve arkasinda iki tane F1 gorulmus; esim hemen orayi terket diyor; siz bir sey gordunuz mu?" diye sordu.
Hii, ne? diyip ilk reaksiyon olarak cama yoneldik ki disarida bir suru insan kosusuyor. Derken arkamizi donduk; bir kac kisi ofislerden cikmis (belli ki onlar da telefonla aranmis) bize dogru geliyorlar.
Derken biri koseyi dondu ve Jetler bizim binanin etrafindan sola kirdi; camlar sarsildi dedi. Bir digeri , ucak Air Force One (baskanin ucagi) imis dedi. Normalde hemen bir uyari gelmesi lazimdi ama o esnada hoporlerlerden ses cikmiyordu.
Derken bir kac kisi geldi ve ne olur ne olmaz kati bosaltin dedi. Biz hala disari bakiyorduk ki katin en yetkili iki mudur geldi. Tam o esnada hoporlerlerden, merak edilecek bir sey yok; NYPD ile gorustuk; fotograf cekiliyor anonsu geldi. Ama hemen ardindan alarmlar calmaya basladi ve mudurler; odalari kontrol edip kati bosaltin talimati verdiler.
Yeniden bir anons geldi ve merak edilecek bir sey yok; lutfen alarma basmayin dediler. Hemen gazete / TV sitelerine baktik; bir sey yok. Sirketin internet hattindan Twitter'a baglanti yok; ama Internete direkt bagli linux makinemden twitter'a girip "Air Force One" yazdigimda bir suru twit gordum.
3-5 kisi asagi inmemeye karar verdik ve twitter'dan hem ogrendiklerimizi paylastik hem de diger twittleri okuduk. Velhasil 2-3 farkli izah geldi ama bu olayla farkettim ki en hizli haber alma yontemi twitter imis! /Saygilar...
Pazar, Nisan 26, 2009
17. Ay
Update zamani:)
Isyerinde oldukca yogun bir Mart gecirdim ben. Mart ayi bizim en yogun ayimiz olmustur hep, izinler falan askiya alinir grubumuzda, hele son haftasi orda yatar kalkariz nerdeyse. H-1B basvurularinin 1 Nisan'dan itibaren kabul ediliyor olmasidir bu telasin nedeni. Bu yil oyle cok basvuru yoktu aslinda. Ama ekonomik kriz yuzunden firmalar avukat masraflarina da mirin kirin etmeye baslayinca maliyeti azaltmak adina avukatlardan ziyade saat ucreti onlara kiyasla cok daha az olan bizlere dustu isin cogunlugu. Normalde acildigi ilk gun dolar H-1B kotasi, bu yil ay sonu oldu hala %70 anca doldu.
Sirkette yeni yeni hissedilmeye baslandi bu kriz. Gecen yilin ilk yarisinda cok iyi is yapmisiz o bizi yilsonuna kadar goturmus. Ama bu yil zorlu olacaga benziyor. Onlem paketinin bir parcasi olarak maaslarimiza kesinti geldi. 3 yil onceki maasima dondum diyebilirim. Henuz kimseyi cikartmiyor olmalari iyi haber tabi. Kesinti icinse peki diyip donduk isimizin basina. Normalde istifa sebebi olur bu bazilari icin ama su kosullarda kimsenin giki cikmiyor. Gidecek yer yok ki. Maas kesintisiyle kalir umarim.
Lara 17. ayini doldurmak uzere. Bagimsizligini coktan ilan etti. Burnundan kil aldirmiyor. Hayir diyebilecegi hersey icin cevabi 'hayir'. 5-10 kelimesi var soyledigi, hayir en populer olani icinde. Hayir da demiyor aslinda. Cogu seyi 'hi' 'iih' 'iiiiiiiiih' ile anlatiyor. 'Hi' evet demek oluyor, o kolay. ''iiiiiiiiiiih' da hayir, o da tamam. 'iih'da biraz cuvalliyoruz iste. Birsey istedigi zaman parmagini uzatip 'iih' diyor. Cok genel yapiyor ama bunu cogu zaman. Mesela mutfaga dogru parmagini uzatip 'iih' diyor. Sessiz sinema oynar gibi o mu bu mu diye bulmaya calisiyoruz. Ilk seferde dogru tahmin edemezsek kiziyor, ikinci seferde de bilememissek cok kiziyor, ucuncu de bagirmaya basliyor artik.
Isyerinde oldukca yogun bir Mart gecirdim ben. Mart ayi bizim en yogun ayimiz olmustur hep, izinler falan askiya alinir grubumuzda, hele son haftasi orda yatar kalkariz nerdeyse. H-1B basvurularinin 1 Nisan'dan itibaren kabul ediliyor olmasidir bu telasin nedeni. Bu yil oyle cok basvuru yoktu aslinda. Ama ekonomik kriz yuzunden firmalar avukat masraflarina da mirin kirin etmeye baslayinca maliyeti azaltmak adina avukatlardan ziyade saat ucreti onlara kiyasla cok daha az olan bizlere dustu isin cogunlugu. Normalde acildigi ilk gun dolar H-1B kotasi, bu yil ay sonu oldu hala %70 anca doldu.
Sirkette yeni yeni hissedilmeye baslandi bu kriz. Gecen yilin ilk yarisinda cok iyi is yapmisiz o bizi yilsonuna kadar goturmus. Ama bu yil zorlu olacaga benziyor. Onlem paketinin bir parcasi olarak maaslarimiza kesinti geldi. 3 yil onceki maasima dondum diyebilirim. Henuz kimseyi cikartmiyor olmalari iyi haber tabi. Kesinti icinse peki diyip donduk isimizin basina. Normalde istifa sebebi olur bu bazilari icin ama su kosullarda kimsenin giki cikmiyor. Gidecek yer yok ki. Maas kesintisiyle kalir umarim.
Lara 17. ayini doldurmak uzere. Bagimsizligini coktan ilan etti. Burnundan kil aldirmiyor. Hayir diyebilecegi hersey icin cevabi 'hayir'. 5-10 kelimesi var soyledigi, hayir en populer olani icinde. Hayir da demiyor aslinda. Cogu seyi 'hi' 'iih' 'iiiiiiiiih' ile anlatiyor. 'Hi' evet demek oluyor, o kolay. ''iiiiiiiiiiih' da hayir, o da tamam. 'iih'da biraz cuvalliyoruz iste. Birsey istedigi zaman parmagini uzatip 'iih' diyor. Cok genel yapiyor ama bunu cogu zaman. Mesela mutfaga dogru parmagini uzatip 'iih' diyor. Sessiz sinema oynar gibi o mu bu mu diye bulmaya calisiyoruz. Ilk seferde dogru tahmin edemezsek kiziyor, ikinci seferde de bilememissek cok kiziyor, ucuncu de bagirmaya basliyor artik.
Sevdigi birsey oldugunda 'daa (daha)' diye belirtiyor istegini. Annesi gibi hamurisine duskun o da. Pilava bayiliyor bir de. Pilavi gayet guzel yiyor mesela ama diger yemekleri, meyvesi blenderdan geciyor hala. Agzina biraz puruzlu birsey geldi mi hemen itiyor yemegi, agzina koymuyor ardindan. Kusuyor bazen de. Anlamadim ki ben bu isi.
Adil veya ben, ozellikle ben, ortalardaysak cok yapiyor bunu. Biz varken yemek yemiyor mesela. Yemek zamani ortadan kayboluyoruz mecburen. Babaannesi de bin dereden su getirip yediriyor. Hep beraber masaya oturup yemek yiyebilenlere cok ozeniyorum valla, biz onu henuz basaramadik. Bana da yedirmiyor. Illa kaldiracak beni masadan. O yuzden birileri onu baska bir oadada oyalarken ben de alelacele yiyorum. Onunlayken telefonla konusmam da yasak, cok kiziyor. Hatta evdekilerden biriye oyle sohbet falan etmem de hi hos karsilanmiyor. Sadece onunla olacagim. Youtube veya park dendi mi beni satmasi 2 saniye bile surmuyor o ayri:) Ama onlar disinda siyam ikizleri olarak takiliyoruz.
Soylenenleri gayet iyi anliyor ama isine gelmeyenleri duymazdan geliyor. Gecenlerde altini degistirtmemekte israr etti. Sevdigi bir kitabi aldim elime, hadi altini degis sana bunu okuyayim dedim. Hemen yanima kosup oturdu okuyayim diye. Once altini degis oyle dedim. Soyle bir bakti yuzume, cekti aldi kitabi elimden, kendisi cevirdi sayfalarini. Bitince de inip gitti:))
Aksam rutinimiz hatunun istegine gore degisiyor. Bir ara sarkilar soyleyip ardindan masal anlatiyorduk. Once masallari kaldirdi, simdi sarki da istemiyor. Yattiktan sonra yataktan inmek yasak. Yere bir indi mi tekrar cikarmak cok uzun suruyor ve uykusu iyice dagiliyor cunku. Uyumayabilir istemiyorsa ama yatakta takilinacak. Tabi kede bu yasagi delmek icin elinden geleni yapiyor. Gecen ayki numarasi emzigi firlatip ‘tiii (=gitti)’ diyerek ardindan yere atlamakti. Ahh emzigim dusmus modunda. 15 aylikken kafasi buna calisiyordu ya 15 yasinda neler yapmaz bize bu. Emzik cok onemli bir parcamiz oldugundan onsuz yatmak dusunulemez bile. Madem attin yok sana emzik demek de tam uyku oncesi gereksiz bir inatlasmaya girmek demek, ondan once atlayip emzigi buluyordum.
Kede ve saz arkadaslari yan tarafta efem. Bu resmi cektigimde yataga mutlaka onlarla gidiyorduk. Hala onlarla gidiyoruz ama artik klanin kalanini da (4-5 oyuncak hayvan daha) aliyoruz. Kimse yerde yatmayacak. Bazen ek misafirlerimiz de olmuyor degil: camasir sepetinin kapagi, birkac lego, kitap, babasinin su siseleri...vs. Bir ara hepsini indirip kendimize yer aciyoruz:) Gece uyandiginda onlar yerde diye laf etmiyor simdilik, umarim boyle devam eder.
Tunellerden cok korkuyor. Gecen yaz hayvanat bahcesinde trene bindigimizde kisa bir tunelden gecmisti, orda da cok gerilmisti ama simdi daha kotu. Gecenlerde beraber New York'a gidiyorduk, mecburen tunele girdik. Uzun da bir tunel. Agladi, bagirdi, araba koltugundan kalkmaya calisti, zor zaptettim. Uglydolls gibi cirkin, kasi gozu bir yerde, keskin disleri olan oyuncaklardan da hic hoslanmiyor. Bir de oyuncak palyaco. Kesinlikle istemiyor oyle seyleri. Gerceginden de korkar herhalde su asamada.
Araba koltugunu one cevirdigimizden beri biraz daha rahat ettik. Yola bakiyor en azindan. Donemeclerde falan koltugun iki kenarina siki siki tutunuyor, en ciddi ifadesini takinip oyle bakiyor yola:) Koltugu ilk cevirdigimizde 7-8 dakika uzakta bir yere girmistik. Yol boyu koltugun kenarlarina tutunup gozunu yoldan ayirmadan kaslari catik bir halde gitmisti:))) Eh ben de arada birkac yerde saga cekip durmak zorunda kalmistim o haline gulecegim diye:)
Emzik su ara en iyi arkadaslarimdan biri benim, henuz biraktirmaya hic niyetim yok. Hala bir suru seyi agzina goturuyor. Ozellikle disarida buldugu hersey direk agizda. Elini agzina sokma demek kedenin kulagina sakin elini agzindan cikarma olarak gittigi icin hemen emzigi devreye sokuyorum boyle durumlarda. Eh agzi mesgulken elini sokamiyor:) Gerci cok ilgisini ceken birsey oldugunda emzik aninda yeri boyluyor o da ayri.
Adil veya ben, ozellikle ben, ortalardaysak cok yapiyor bunu. Biz varken yemek yemiyor mesela. Yemek zamani ortadan kayboluyoruz mecburen. Babaannesi de bin dereden su getirip yediriyor. Hep beraber masaya oturup yemek yiyebilenlere cok ozeniyorum valla, biz onu henuz basaramadik. Bana da yedirmiyor. Illa kaldiracak beni masadan. O yuzden birileri onu baska bir oadada oyalarken ben de alelacele yiyorum. Onunlayken telefonla konusmam da yasak, cok kiziyor. Hatta evdekilerden biriye oyle sohbet falan etmem de hi hos karsilanmiyor. Sadece onunla olacagim. Youtube veya park dendi mi beni satmasi 2 saniye bile surmuyor o ayri:) Ama onlar disinda siyam ikizleri olarak takiliyoruz.
Soylenenleri gayet iyi anliyor ama isine gelmeyenleri duymazdan geliyor. Gecenlerde altini degistirtmemekte israr etti. Sevdigi bir kitabi aldim elime, hadi altini degis sana bunu okuyayim dedim. Hemen yanima kosup oturdu okuyayim diye. Once altini degis oyle dedim. Soyle bir bakti yuzume, cekti aldi kitabi elimden, kendisi cevirdi sayfalarini. Bitince de inip gitti:))
Aksam rutinimiz hatunun istegine gore degisiyor. Bir ara sarkilar soyleyip ardindan masal anlatiyorduk. Once masallari kaldirdi, simdi sarki da istemiyor. Yattiktan sonra yataktan inmek yasak. Yere bir indi mi tekrar cikarmak cok uzun suruyor ve uykusu iyice dagiliyor cunku. Uyumayabilir istemiyorsa ama yatakta takilinacak. Tabi kede bu yasagi delmek icin elinden geleni yapiyor. Gecen ayki numarasi emzigi firlatip ‘tiii (=gitti)’ diyerek ardindan yere atlamakti. Ahh emzigim dusmus modunda. 15 aylikken kafasi buna calisiyordu ya 15 yasinda neler yapmaz bize bu. Emzik cok onemli bir parcamiz oldugundan onsuz yatmak dusunulemez bile. Madem attin yok sana emzik demek de tam uyku oncesi gereksiz bir inatlasmaya girmek demek, ondan once atlayip emzigi buluyordum.
Kede ve saz arkadaslari yan tarafta efem. Bu resmi cektigimde yataga mutlaka onlarla gidiyorduk. Hala onlarla gidiyoruz ama artik klanin kalanini da (4-5 oyuncak hayvan daha) aliyoruz. Kimse yerde yatmayacak. Bazen ek misafirlerimiz de olmuyor degil: camasir sepetinin kapagi, birkac lego, kitap, babasinin su siseleri...vs. Bir ara hepsini indirip kendimize yer aciyoruz:) Gece uyandiginda onlar yerde diye laf etmiyor simdilik, umarim boyle devam eder.
Tunellerden cok korkuyor. Gecen yaz hayvanat bahcesinde trene bindigimizde kisa bir tunelden gecmisti, orda da cok gerilmisti ama simdi daha kotu. Gecenlerde beraber New York'a gidiyorduk, mecburen tunele girdik. Uzun da bir tunel. Agladi, bagirdi, araba koltugundan kalkmaya calisti, zor zaptettim. Uglydolls gibi cirkin, kasi gozu bir yerde, keskin disleri olan oyuncaklardan da hic hoslanmiyor. Bir de oyuncak palyaco. Kesinlikle istemiyor oyle seyleri. Gerceginden de korkar herhalde su asamada.
Araba koltugunu one cevirdigimizden beri biraz daha rahat ettik. Yola bakiyor en azindan. Donemeclerde falan koltugun iki kenarina siki siki tutunuyor, en ciddi ifadesini takinip oyle bakiyor yola:) Koltugu ilk cevirdigimizde 7-8 dakika uzakta bir yere girmistik. Yol boyu koltugun kenarlarina tutunup gozunu yoldan ayirmadan kaslari catik bir halde gitmisti:))) Eh ben de arada birkac yerde saga cekip durmak zorunda kalmistim o haline gulecegim diye:)
Emzik su ara en iyi arkadaslarimdan biri benim, henuz biraktirmaya hic niyetim yok. Hala bir suru seyi agzina goturuyor. Ozellikle disarida buldugu hersey direk agizda. Elini agzina sokma demek kedenin kulagina sakin elini agzindan cikarma olarak gittigi icin hemen emzigi devreye sokuyorum boyle durumlarda. Eh agzi mesgulken elini sokamiyor:) Gerci cok ilgisini ceken birsey oldugunda emzik aninda yeri boyluyor o da ayri.
Unutuyordum, gunduz uykusu teke dustu. Bu da kayitlara girsin lutfen.
Pazar, Mart 01, 2009
Resim Zamani
Ilk parmak boyasi calismasi...
...ve gururlu ressam.
Ikinci resim calismamizda kagittan ziyade kollarini, ustunu, benim kollarimi ve pantalonumu boyamayi tercih etti. Fotografimiz cekilemedi ama bir sonrakine once makinayi hazir edip sonra resme baslayacagiz. Boyayi yemek de daha cok ilgisini cekti bu defa. Boya dedigim de, yiyecegini bildigim icin, yenilebilir malzemelerden olusuyor. Ikidir yogurt+kakao kullaniyoruz mesela. Adet yerini bulsun diye arada bir boya o, yenmez falan dedim ama zerre kadar iplenmedim. Bu sefer baktim boyayi yiyor, yediremedigim seyleri boya yapmaya karar verdim:) Bir sonraki rengimiz yesil olacak mesela. Agzina sokmadigi avokadoyu bir de boya olarak sunayim kendisine bakalim ne diyecek:)
Cuma, Şubat 27, 2009
Bir Varmis Bes Yokmus
Yazma istegimi kaybettim, anlasiliyordur herhalde. Bir turlu icimden gelmiyor. Hos ben pek yazabilen biri degilim zaten, cabuk sikiliyorum yazarken. Hic gunluk tutamamisimdir bu yuzden. Neyse dagilmayalim. Once yaklasik 1.5 ay once yazmaya basladigim ama tamamlayamadigim icin draftta bekleyen yazinin ustundeki tozlari ufleyip bir bakalim ne demisiz, sonra devam edelim:
Ben geldiiim. En son yazdigim postu okuyorum bir yandan, aradan bu kadar zaman gecince nerde kalmistik unuttum haliyle. Laraanim 14 aylik oldular efenim, hatta bitirmek uzereler. Dis sayisi nerdeyse 8 oldu ama canimiza okuyor bu disler. Cok zor ve cok uzun surede cikariyor, o sure boyunca huzursuz, buluttan nem kapan, bolca aglayan biri oluyor. Normalde ilac vermeyi/almayi hic sevmem ama dis ayri bir konu, hiiic kasmadan veriyorum ilac.
Farkli seyler denemey calisiyorum hatta. Homeopatik bir ilacimiz var, ise yariyor aslinda ama cene gibi buyuk dislerde cok etkili degil gordugum kadariyla. Disetine surmek icin bir ilac aldim fakat dilini asip da suremedim ilaci, kiyameti kopardi. Henuz dis fircalamaya baslayamadigimizi da anlayiniz lutfen burdan. Agzina sokturtmuyor. Kendisi oyun olarak arada agzina aliyor dis fircasini ama iki kemirip attigi icin asli gorevini yerine getiremiyor fircacik.
Dis kolyesi bile aldim, ne kadar umitsizim anlayin artik. Baltik amber dis kolyeleri varmis. Baltik amber dogal bir anestezanmis (boyle mi yaziliyor bu), vucuda temas edince salgilaniyormus. Bircok blogda cok iyi reviewlar okudum hemen siparis ettim bir tane. Her sabah ilk is onu boynuna takiyorum, gece yatana kadar kaliyor. Ise yariyor mu? Bilmiyorum. Su cene disleri gelmeye baslayana kadar ise yaradigini dusunuyordum hakkaten. Daha az ilac veriyordum. Simdiyse bilmiyorum, emin degilim. Arkadaslarim dalga geciyor ama umut fakirin ekmegi iste ne yapacaksin. Devekusu tirnagi iyi gelir deseler gidip onu da bulacagim o haldeyim...
...demisim. Ordan devam edeyim. Lara 3 gun sonra 16 aylik olacak. Dis sayimiz 10'a cikti (daha da arttiysa bilemiyorum gostermiyor zira). Hemen herrr resimde boynunda gordugunuz kolye de annesinin pek buyuk umutlarla hic atlamadan her gun taktigi dis kolyesi efem. Arada cekistirip agzina almaya calisiyor ama genelde dokunmuyor Lara.
Artik cok iyi yurudugune kanaat getirmis olacak ki kosmaya calisiyor, kaldirabildigi herseyi boylarina bakmadan tasimaya kalkiyor (icine girip oturabildigi buyuk plastik oyuncak kutusu, icinde birkac kola kutusu kalmis 12'lik kola kolisi, kucuk sandalye vs). Kazalar da oluyor tabi, en son birkac gun once freni patlamis araba misali kostururken ortada oynamak icin actigi mutfak dolabinin kosesine tum hiziyla alnini carpmis, anisini bir cizik olarak tasiyor alninda su anda. Morarir diye bekliyordum ama morarmadi. Evde gozume carpan her turlu sivri koseyi padding ile kapladim ama tamamen engel olunamiyor iste. Lara'yi musluktan akan suyla oynama bahanesiyle kandirip susturduk ama babaaneyi teselli etmek o kadar kolay olmadi.
Gectigimiz hafta biraz usuttu, nezle oldu, 1-2 gun atesi cikti, sefil oldu. Burnunu actirmaya da yanasmadigi icin bayagi zor anlar yasadik ama sonradan burnu acilinca rahatladigini farketti herhalde ki daha az tepki verir oldu burnunun acilmasina. Simdi iyi. O iyilesti Adil hasta oldu bu sefer, umarim tekrar paslamamistir kizina. Cosleep yaptigimiz icin tum gece dipdibeler haliyle. Zaten Lara'yi babadan uzak tutmaya calismak ise yaramiyor, biz aman uzak dursun dedikce o baba da baba diye pesinden ayrilmiyor. Neyse, bagisiklik sistemi gelisir diyoruz biz de.
Telefon ve uzaktan kumandayla oynamayi (televizyon acik olacak ama) seviyor. 13 aylik falandi, kucagima oturmus Adilin cep telefonuyla oynuyordu. Bir ara gozum ekrana takildi 'payment processing' yazisini gordum. Hemen cekip aldim elinden ama gec kalmisiz, hatun $10'luk ringtone satin almis o arada:))) Adil ringtonelardan ringtone begeniyor artik:)
Benim telefonumun oyle ozellikleri yok allahtan. Benimkinde de ayarlari degistirip duruyor. Ben hic kurcalamam cep telefonumu, cok basit ozellikleri olan bir telefon zaten. Bir kere kurcalamaya kalktigimda telefonu kitleyip teknik servise rezil olmustum, dokunmuyorum ondan beridir:) Simdi bir bakiyorum wallpaper degismis, bir bakiyorum fontlar buyumus. Ben bunlari yapabildigini bile bilmiyorum telefonumun. Daha dun 47 dakikami Sprint teknik servisi ile telefonda gecirdim, telefon edemiyorum nooldu hattima diye. Ona bakiyorlar degil buna bakiyorlar degil, en son birinin aklina geldi settinglerde mi sorun var diye. Netekim kedinin biri ayarlarimi degistirmis. Telefonumu taniyorum bu sayede diyorum:) Televizyon kumandasi elindeyken de izliyoruz artik, on-demand film alir, film kanallarina uye yapar falan belli mi olur.
Aksamlari yatis saatimizi bir saat ileri aldik (daha dogrusu Lara aldi), artik 8'de yukari cikiyoruz 9'da uyuyor. Ben de onunla birlikte uyuyorum. Onceden onu uyutup asagi iniyordum arada ama simdi mumkun degil. Ondan once benim uykum geliyor zaten, esneyip duruyorum, hatta arada ondan once uyudugumu da dusunuyorum. Arada bir degisen bir rutinimiz var cunku saniyorum kedicik de benim gibi maymun istahli, degistiriyor. Su anda cikip tum dolaplari, banyonun kapisini ve perdeleri kapatiyoruz, minik gece lambamizi takiyoruz, benim geceleri baktigim kucuk saati basucumuza koyuyoruz, sonra onun bebegini, ayisini ve boyundan buyuk hipopotamini alip besimiz birden yataga yerlesiyoruz.
O hipopotami cok seviyor, tasiyor ordan oraya. Lovey olarak onu sececek diye korkuyorum valla. Hayvan kendinden buyuk oldugu icin tasirken onunu gormuyor ama bu onemsenecek bir ayrinti degil Lara icin. Ustune orttugumuz ortuyu ordan oraya tasirken de ortu cok ayagina dolanip onu dusurmeye baslayinca basinin hizasina kaldirip tasiyor, o arada onunu gormuyor olmasi da hic onemli degil. O esnada bir yere carpip cani acirsa cok kiziyor yalniz, orasi ayri. Engel olmaya calistigimizda bize de cok kiziyor.
Evet hepimiz yerimizi aldiktan sonra birkac sarki soyluyoruz, Lara daha sarki diye israr ederken hadi artik masal diyip masala geciyoruz. 2 masal sinirimiz var, ben ucuncude uyuyor oluyorum cunku:) Masal anlatirken caktirmadan oyuncaklari yere atiyorum ki bize yer kalsin. Simdilik rutinimiz bu, bakalim bunu ne zaman degistirecek.
Bizim isyerinde cok ciddi bir skandal oldu yil sonu. 8 aylik tum datamiz silindi. Hala nasil oldu tam bilmiyoruz ama rezalet ki ne rezalet. Server'da bir sorun olmus, backup alinamamis, alinanlar da gitmis, tam aciklamadilar da. Hicbirini geri getiremediler, bazi seyleri ikinci kez yapmak zorunda oldugumuz yetmezmis gibi model olarak kullandigimiz yazilari fiziksel dosyalardan arayip bulmamiz gerekti ki her tarafi dosya kaynayan bir ofiste bu cok sevimsiz ve zaman alici bir is.
Benim de sikintili bir donemim oldu isyerinde. Lara'dan sonra ben is saatlerimi degistirdim. Haftalik saat sayimda bir degisiklik yok ama artik daha erken geliyorum, ogle tatili kullanmiyorum ve daha erken cikiyorum. Eh, benim iskolik, karisinin dogum yaptigi gun bile ise gelen, geceleri saat 1.30'da falan bize email gonderen, haftasonu calismazsa kendini eksik hisseden patronum buna bir yere kadar dayanabildi. Onceleri ben kendimi hep ona gore ayarliyordum, kal dediginde mutlaka kaliyordum, gec cikiyordum gul gibi gecinip gidiyorduk. Simdi otobusu yakalamam gerektigi icin cikmam gereken saatte kalemi koyup cikiyorum. Gercekten acil bir durum olursa elbette kalirim yine ama bizimkini mutlu etmiyordu bu. Bunu da cok acik bir sekilde gostermeye basladi. Eskiden pek cok sey anlatirdi bana yasamiyla, ailesiyle ilgili, gunaydin bile dememeye basladi. Surat surekli asik, ses tonu surekli sert. Hic bir yaptigimi begenmez oldu, birkac gunde bir tum sorunlarimin kaynagi sensin seklinde sarlar oldu, ise gelme istegimi tamamen ortadan kaldirir oldu. En son yilbasinda once bu boyle olmayacak yeni yilda eski saatlerine donmeni istiyorum dedi. Tam da izne ayrildigim gundu, sikintili bir izin donemi gecirdim. Evin odemesi dag gibi ama onun istedigi saatlere donmem aksamlari Lara'yi hic gormemem ya da ancak yarim saat gormem (aksam trafigine bagli olarak) demek oluyor. Bu da kabul edebilecegim birsey degil, sadece haftasonu vakit gecireceksem niye dogurdum ki ben bu cocugu deil mi ama. Izin donusu saatlerimi degistiremeyecegimi, bu sekilde calismak istemezse ve gitmemi isterse bunu anlayacagimi, ama o zaman bana lutfen birkac ay onceden haber vermesini soyledim. O da biraz daha deneyelim o zaman dedi. Simdilik ustume gelmiyor bakalim.
Ben geldiiim. En son yazdigim postu okuyorum bir yandan, aradan bu kadar zaman gecince nerde kalmistik unuttum haliyle. Laraanim 14 aylik oldular efenim, hatta bitirmek uzereler. Dis sayisi nerdeyse 8 oldu ama canimiza okuyor bu disler. Cok zor ve cok uzun surede cikariyor, o sure boyunca huzursuz, buluttan nem kapan, bolca aglayan biri oluyor. Normalde ilac vermeyi/almayi hic sevmem ama dis ayri bir konu, hiiic kasmadan veriyorum ilac.
Farkli seyler denemey calisiyorum hatta. Homeopatik bir ilacimiz var, ise yariyor aslinda ama cene gibi buyuk dislerde cok etkili degil gordugum kadariyla. Disetine surmek icin bir ilac aldim fakat dilini asip da suremedim ilaci, kiyameti kopardi. Henuz dis fircalamaya baslayamadigimizi da anlayiniz lutfen burdan. Agzina sokturtmuyor. Kendisi oyun olarak arada agzina aliyor dis fircasini ama iki kemirip attigi icin asli gorevini yerine getiremiyor fircacik.
Dis kolyesi bile aldim, ne kadar umitsizim anlayin artik. Baltik amber dis kolyeleri varmis. Baltik amber dogal bir anestezanmis (boyle mi yaziliyor bu), vucuda temas edince salgilaniyormus. Bircok blogda cok iyi reviewlar okudum hemen siparis ettim bir tane. Her sabah ilk is onu boynuna takiyorum, gece yatana kadar kaliyor. Ise yariyor mu? Bilmiyorum. Su cene disleri gelmeye baslayana kadar ise yaradigini dusunuyordum hakkaten. Daha az ilac veriyordum. Simdiyse bilmiyorum, emin degilim. Arkadaslarim dalga geciyor ama umut fakirin ekmegi iste ne yapacaksin. Devekusu tirnagi iyi gelir deseler gidip onu da bulacagim o haldeyim...
...demisim. Ordan devam edeyim. Lara 3 gun sonra 16 aylik olacak. Dis sayimiz 10'a cikti (daha da arttiysa bilemiyorum gostermiyor zira). Hemen herrr resimde boynunda gordugunuz kolye de annesinin pek buyuk umutlarla hic atlamadan her gun taktigi dis kolyesi efem. Arada cekistirip agzina almaya calisiyor ama genelde dokunmuyor Lara.
Artik cok iyi yurudugune kanaat getirmis olacak ki kosmaya calisiyor, kaldirabildigi herseyi boylarina bakmadan tasimaya kalkiyor (icine girip oturabildigi buyuk plastik oyuncak kutusu, icinde birkac kola kutusu kalmis 12'lik kola kolisi, kucuk sandalye vs). Kazalar da oluyor tabi, en son birkac gun once freni patlamis araba misali kostururken ortada oynamak icin actigi mutfak dolabinin kosesine tum hiziyla alnini carpmis, anisini bir cizik olarak tasiyor alninda su anda. Morarir diye bekliyordum ama morarmadi. Evde gozume carpan her turlu sivri koseyi padding ile kapladim ama tamamen engel olunamiyor iste. Lara'yi musluktan akan suyla oynama bahanesiyle kandirip susturduk ama babaaneyi teselli etmek o kadar kolay olmadi.
Gectigimiz hafta biraz usuttu, nezle oldu, 1-2 gun atesi cikti, sefil oldu. Burnunu actirmaya da yanasmadigi icin bayagi zor anlar yasadik ama sonradan burnu acilinca rahatladigini farketti herhalde ki daha az tepki verir oldu burnunun acilmasina. Simdi iyi. O iyilesti Adil hasta oldu bu sefer, umarim tekrar paslamamistir kizina. Cosleep yaptigimiz icin tum gece dipdibeler haliyle. Zaten Lara'yi babadan uzak tutmaya calismak ise yaramiyor, biz aman uzak dursun dedikce o baba da baba diye pesinden ayrilmiyor. Neyse, bagisiklik sistemi gelisir diyoruz biz de.
Telefon ve uzaktan kumandayla oynamayi (televizyon acik olacak ama) seviyor. 13 aylik falandi, kucagima oturmus Adilin cep telefonuyla oynuyordu. Bir ara gozum ekrana takildi 'payment processing' yazisini gordum. Hemen cekip aldim elinden ama gec kalmisiz, hatun $10'luk ringtone satin almis o arada:))) Adil ringtonelardan ringtone begeniyor artik:)
Benim telefonumun oyle ozellikleri yok allahtan. Benimkinde de ayarlari degistirip duruyor. Ben hic kurcalamam cep telefonumu, cok basit ozellikleri olan bir telefon zaten. Bir kere kurcalamaya kalktigimda telefonu kitleyip teknik servise rezil olmustum, dokunmuyorum ondan beridir:) Simdi bir bakiyorum wallpaper degismis, bir bakiyorum fontlar buyumus. Ben bunlari yapabildigini bile bilmiyorum telefonumun. Daha dun 47 dakikami Sprint teknik servisi ile telefonda gecirdim, telefon edemiyorum nooldu hattima diye. Ona bakiyorlar degil buna bakiyorlar degil, en son birinin aklina geldi settinglerde mi sorun var diye. Netekim kedinin biri ayarlarimi degistirmis. Telefonumu taniyorum bu sayede diyorum:) Televizyon kumandasi elindeyken de izliyoruz artik, on-demand film alir, film kanallarina uye yapar falan belli mi olur.
Aksamlari yatis saatimizi bir saat ileri aldik (daha dogrusu Lara aldi), artik 8'de yukari cikiyoruz 9'da uyuyor. Ben de onunla birlikte uyuyorum. Onceden onu uyutup asagi iniyordum arada ama simdi mumkun degil. Ondan once benim uykum geliyor zaten, esneyip duruyorum, hatta arada ondan once uyudugumu da dusunuyorum. Arada bir degisen bir rutinimiz var cunku saniyorum kedicik de benim gibi maymun istahli, degistiriyor. Su anda cikip tum dolaplari, banyonun kapisini ve perdeleri kapatiyoruz, minik gece lambamizi takiyoruz, benim geceleri baktigim kucuk saati basucumuza koyuyoruz, sonra onun bebegini, ayisini ve boyundan buyuk hipopotamini alip besimiz birden yataga yerlesiyoruz.
O hipopotami cok seviyor, tasiyor ordan oraya. Lovey olarak onu sececek diye korkuyorum valla. Hayvan kendinden buyuk oldugu icin tasirken onunu gormuyor ama bu onemsenecek bir ayrinti degil Lara icin. Ustune orttugumuz ortuyu ordan oraya tasirken de ortu cok ayagina dolanip onu dusurmeye baslayinca basinin hizasina kaldirip tasiyor, o arada onunu gormuyor olmasi da hic onemli degil. O esnada bir yere carpip cani acirsa cok kiziyor yalniz, orasi ayri. Engel olmaya calistigimizda bize de cok kiziyor.
Evet hepimiz yerimizi aldiktan sonra birkac sarki soyluyoruz, Lara daha sarki diye israr ederken hadi artik masal diyip masala geciyoruz. 2 masal sinirimiz var, ben ucuncude uyuyor oluyorum cunku:) Masal anlatirken caktirmadan oyuncaklari yere atiyorum ki bize yer kalsin. Simdilik rutinimiz bu, bakalim bunu ne zaman degistirecek.
Bizim isyerinde cok ciddi bir skandal oldu yil sonu. 8 aylik tum datamiz silindi. Hala nasil oldu tam bilmiyoruz ama rezalet ki ne rezalet. Server'da bir sorun olmus, backup alinamamis, alinanlar da gitmis, tam aciklamadilar da. Hicbirini geri getiremediler, bazi seyleri ikinci kez yapmak zorunda oldugumuz yetmezmis gibi model olarak kullandigimiz yazilari fiziksel dosyalardan arayip bulmamiz gerekti ki her tarafi dosya kaynayan bir ofiste bu cok sevimsiz ve zaman alici bir is.
Benim de sikintili bir donemim oldu isyerinde. Lara'dan sonra ben is saatlerimi degistirdim. Haftalik saat sayimda bir degisiklik yok ama artik daha erken geliyorum, ogle tatili kullanmiyorum ve daha erken cikiyorum. Eh, benim iskolik, karisinin dogum yaptigi gun bile ise gelen, geceleri saat 1.30'da falan bize email gonderen, haftasonu calismazsa kendini eksik hisseden patronum buna bir yere kadar dayanabildi. Onceleri ben kendimi hep ona gore ayarliyordum, kal dediginde mutlaka kaliyordum, gec cikiyordum gul gibi gecinip gidiyorduk. Simdi otobusu yakalamam gerektigi icin cikmam gereken saatte kalemi koyup cikiyorum. Gercekten acil bir durum olursa elbette kalirim yine ama bizimkini mutlu etmiyordu bu. Bunu da cok acik bir sekilde gostermeye basladi. Eskiden pek cok sey anlatirdi bana yasamiyla, ailesiyle ilgili, gunaydin bile dememeye basladi. Surat surekli asik, ses tonu surekli sert. Hic bir yaptigimi begenmez oldu, birkac gunde bir tum sorunlarimin kaynagi sensin seklinde sarlar oldu, ise gelme istegimi tamamen ortadan kaldirir oldu. En son yilbasinda once bu boyle olmayacak yeni yilda eski saatlerine donmeni istiyorum dedi. Tam da izne ayrildigim gundu, sikintili bir izin donemi gecirdim. Evin odemesi dag gibi ama onun istedigi saatlere donmem aksamlari Lara'yi hic gormemem ya da ancak yarim saat gormem (aksam trafigine bagli olarak) demek oluyor. Bu da kabul edebilecegim birsey degil, sadece haftasonu vakit gecireceksem niye dogurdum ki ben bu cocugu deil mi ama. Izin donusu saatlerimi degistiremeyecegimi, bu sekilde calismak istemezse ve gitmemi isterse bunu anlayacagimi, ama o zaman bana lutfen birkac ay onceden haber vermesini soyledim. O da biraz daha deneyelim o zaman dedi. Simdilik ustume gelmiyor bakalim.
Pazar, Şubat 08, 2009
Is guc durumlari
ABD'deki ekonomik krizi sagir sultan duydu. Bu durum bizi nasil mi etkiliyor? Durum kisaca soyle: Is oldugu surece yasam eskisi gibi devam ediyor. Bu memlekette insanin basina gelebilecek en kotu sey elbette sagliginin bozulmasi. Cunku ABD'de hersey para ama saglik hepsinden ote...
Sigortalar cok pahali. Haliyle sigortasiz milyonlarca insan var. Calistiginiz sirkete gore buyuk olcude sigorta sorun olmaktan cikiyor ama issiz kalirsaniz durum kotu. Tek cocuklu bir ailenin aylik sigorta gideri rahat 1000$'in ustunde. Ikimizde calistigimiz icin su anda odedigimiz para yillik bir kac bin dolar. Sonucta yine yukarida bahsettigim gibi eger iyi bir isiniz varsa, sigorta da diger giderler gibi cok caninizi yakmayan bir gider...
Problem su ki her gun 25000 kusur kisi issiz kaliyor bugunlerde. New York finans dunyasinin merkezi; haliyle ekonomik krizden en buyuk darbeyi alan eyalet oldu. Cok degil bir yil oncesine kadar; eger sirkette durum kotuye giderse; bir suru diger finans firmasindan bir tanesine giderim diye dusunuyordum. Ancak 2008 koklu finans firmalarini teker teker sildi haritadan ve hepi topu iki tane bagimsiz yatirim bankasi kaldi. Biri benim calistigim Goldman Sachs; digeri bundan once calistigim Morgan Stanley.
Goldman su ana kadar krizi en hafif zararla geciren firma. Ancak once Kasim ayinda, sonra Aralik'da iki buyuk kiyim oldu. Sirket calisanlarinin %15+ i isten cikartildi. Her gun binlerce insan issiz kaliyor ve bunlar gayet kalifiye insanlar. Gun gecmiyor ki dev firmalardan bir kacindan kotu haberler gelmesin.
Peki kalanlarin durumu iyi mi? Yo, herkes baski altinda; yarinin ne getirecegini kimse bilmiyor. Karanlik tunelin ucunda bir cikis da gorunmuyor. Haliyle is yeri keyifsiz bir yer halini aldi. Calisma saatleri artti; is yuku artti; yani yasam kalitesi dustu.
Obama'nin basa gecmesi iyi oldu elbette; ustelik demokrat hem kongre hem de senato cogunlugunu ellerinde tutuyorlar; ancak su anda uzerinde calisilan ekonomiyi canlandirma paketi gibi devasa paketleri kanunlastirmak icin yine Cumhuriyetcilere muhtac durumdalar. Cumhuroyetciler ise ayni tas ayni hamam; sanki Bush donemi ve oncesindeki Cumhuriyetci fikirler degilmis gibi coken; hala ayni seyleri tekrarlayip Obama - Demokratlarin cikartmak istedikleri paketleri tas koymaya calisiyorlar. New York Times yazari, Nobel Ekonomi odullu Paul Kraugman'in dun yazdigi gibi ; ulke ucurumun kenarina geldi onlar hala kor kor asagi itmeye calisiyorlar.
Bir kac gundur Lara'nin oglen uykularindan firsat buldukca Charlie Wilson's War adli filmi izliyoruz; henuz bitiremedik. Film bir Amerikan senatorunun Ruslara karsi Afgan'lari silahlandirmasinin basariyla sonuclanmasinin ardindan duruma bakip Afganistan'in yarisindan cogu 14 yasinin altinda; bu insanlari egitmek lazim diyerek okul yaptirma gayretlerinin nasil kor politikacilarla engellendigini ve bugunun gozuyle geriye bakildiginda nerelerde yanlislar yapildigini gozler onune seriyor.
Tunelin ucu karanlik ama bir gun elbette bu tunelden cikilacak. Soru su: ne kadar sonra ve ne bedelle?
Pazar, Ocak 25, 2009
Niye yuruyeyim ki kosmak varken?
Tarihe not duselim; kizimiz artik yuruyor diyebiliriz :)
Adim atmaya alismasi icin, itebilecegi bir tren almistik. Onu gayet guzel itiyordu odanin icinde bir bastan obur basa. Son bir kac gundur de bazen bir yere dokunmadan bir hatta iki adim attigi oluyordu. Bugun sabah artik guveni yerine geldi; ellerinden tutup yuruturken; ellerini cekip tek basina 5-6 adim atiyor. Atiyor atmasina da kizim babasi gibi sabirsiz; yavas yavas dengesini bularak yurumek yerine kosar gibi hizla yuruyor hedefine...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)