Bu cucelerin dunyasinda birine soylenebilecek enn kotu sey 'I'm not your friend'. Yikiliyorlar. Suratlar asiliyor, gozyaslari sel oluyor, aksama kadar akillarina geldikce I'm not your friend dediii diye bozuk atiyorlar. Ama tabi ne senle ne sensiz modunda olduklarindan bir araya geldiklerinde bolca havada ucusuyor bu cumle. Bir sabah arabada gidiyoruz ucumuz, Adille artik ne konuda anlasamadiysak hatirlamiyorum 'I'm not your friend' 'No! You're not my friend' 'Asil I'm not your friend' diye gulerek atisiyorduk. Kede buyuk bir ciddiyetle isaret parmagini bize dogru sallayip olaya mudahele etti: 'You guys don't fight' :))
Bocekten korkarim ben. Mini mini olanlarindan degil ama ozellikle hamam bocegi gibi hizli olanlardan odum kopar. Kedeye bunu yansitmayayim, benim gibi tirsik olmasin diye yigitlige bok surdurmemeye calisiyorum yaninda. O yuzden evde bocek gordugumuzde hizli hareket edenlerdense kendi kacma durtumu bastirip hemen oldurmeye calisiyorum, agiiir agiiir gidenlerdense bi kosu buyuteci kapip inceliyoruz once. Evi gecen yaz karincalar istila ettiginde de aynisini yapmistik. Baktik kurtulamiyoruz, elimizde buyutec yerlerde surunuyorduk peslerinden. Disarida daha bi cesurum tabi. Bir gun kapinin onunde bir bocek buldu kede, eline aldi. Dur dedim, sakin kacirma onu gidip buyuteci getireyim. Geldim ki bocek yok. 'Bocek nerede Laracim?' 'Kivildi' (Olmek kelimesini bilmiyor henuz, artik ne yapmaya calistiysa kipirdamaz olmus bocekcik, "kirilmis" yani).
Gecen ay bir aksamustu Emine ve Alp bizim kankalari okuldan alip hamburger yemeye goturdu. Pek eglenmisler. Cocuk menusunun kutusu tac oluyormus. O gunden beri o tac kafasindan cikmadi bizimkinin. Her yere bizimle geliyor: alisveris, park, tiyatro, yemek... Kraliceymis o, tacsiz olmazmis (prenses dersen kiziyor:)). Backyardigans'daki Tasha favori karakteri oldugu icin adi da Tashaymis. Havanin guzel oldugu bir haftasonu Central Park'a gitmistik. Cocuklari faytona bindirdim. Fayton surucusu Turkmus. Kedeye adini sordu, bizimkinin verdigi cevap: 'Tasha the queen' :))
PS: Foto cekilirken nereye koymusuz bilemedim ama tabi ki o gun de kafasindaydi o tac.
Perşembe, Aralık 29, 2011
Cuma, Aralık 23, 2011
Disari Ne Zaman Cikilir?
Bu yaz pek disari cikartamadik kedeyi. Aldigimiz cevap hep ayniydi: istemiyovum. Seni bebekle evde birakip gitmek istemiyordur dediler ama durum oyle degildi ki, ben ikimiz cikalim diyordum. Degisik birseyse - mesela ormana gidelim, surada festival varmis, lunapark gelmis vs - onlara hic itirazsiz geliyordu ama bahceye cikip oynamak istemedi (hala da oyle). Parka bile goturemedik. Parka gitmek istemeyen cocuk olur mu?
Ornegin, benim dogum izninde oldugum gunlerden birinde bayagi yagmur yagmisti, e yaz yagmuru tabi, durur durmaz gunes acmisti. Kede okuldan geldiginde yerler kurumustu neredeyse ama su cukurlari doluydu hala. Bir heves bekledim onu kapida, gelir gelmez botlarini burnuna dayadim hadi gidip suda ziplayalim diye. O ara en sevdigi cizgi film Peppa, onlar da surekli camurlarda ziplayip duruyorlar ya, cok sevinecek benden once kosacak diye bekliyorum. Bir botlara bir bana bakti ve 'istemiyovum'. Pardon? 'Istemiyovum'. Artik yuzum nasil bir sekil aldiysa evdekiler gulmekten yerlere yatti. Cok heveslenmistim ama ben.
Bazen o kadar israr ediyorum ki cikip oynayalim diye Adil 'anneni biraz disari cikar cocuum' diye dalga geciyor:) Onermedigim sey kalmiyor. Gel toprakla oynayalim, camurdan kofte yapalim, suyla oynayalim, sularda ziplayalim, cimlerde yuvarlanalim'a kadar gidiyor onerilerim ve fakat cevap ayni: istemiyovum. Birinde yine boyle sayiyorum hadi bahceye cikalim onu yapalim bunu yapalim diye bana dondu ve 'hergun disari cikilmaz' dedi. Gene bir kahkaha koptu tabi ben alik alik bakarken. Benim gibi bir gezentenin kizi boyle bir laf etsin! Kesin karisti bu hastenede, kesin.
Ornegin, benim dogum izninde oldugum gunlerden birinde bayagi yagmur yagmisti, e yaz yagmuru tabi, durur durmaz gunes acmisti. Kede okuldan geldiginde yerler kurumustu neredeyse ama su cukurlari doluydu hala. Bir heves bekledim onu kapida, gelir gelmez botlarini burnuna dayadim hadi gidip suda ziplayalim diye. O ara en sevdigi cizgi film Peppa, onlar da surekli camurlarda ziplayip duruyorlar ya, cok sevinecek benden once kosacak diye bekliyorum. Bir botlara bir bana bakti ve 'istemiyovum'. Pardon? 'Istemiyovum'. Artik yuzum nasil bir sekil aldiysa evdekiler gulmekten yerlere yatti. Cok heveslenmistim ama ben.
Bazen o kadar israr ediyorum ki cikip oynayalim diye Adil 'anneni biraz disari cikar cocuum' diye dalga geciyor:) Onermedigim sey kalmiyor. Gel toprakla oynayalim, camurdan kofte yapalim, suyla oynayalim, sularda ziplayalim, cimlerde yuvarlanalim'a kadar gidiyor onerilerim ve fakat cevap ayni: istemiyovum. Birinde yine boyle sayiyorum hadi bahceye cikalim onu yapalim bunu yapalim diye bana dondu ve 'hergun disari cikilmaz' dedi. Gene bir kahkaha koptu tabi ben alik alik bakarken. Benim gibi bir gezentenin kizi boyle bir laf etsin! Kesin karisti bu hastenede, kesin.
Pazartesi, Aralık 19, 2011
5. Ay
Aylincik 5 aylik oldu. Bagirmayi hala seviyor. Gecenlerde misafir geldiginde onun da soyleyecekleri varmis. Bir basladi bagirmaya susturamadik. Bir yeri agridigi icin falan degil, gayet egleniyordu bagirirken. Artik ne dedigimizi duymayacak noktaya gelince babaannesi asagiya goturdu Aylini. Asagida cizgi film seyretmeye calisan ablasi 'duyamiyorum' diye aynen geri postaladi hatunu bize. Hala bagiriyordu iceri giderlerken:)
Konagi gecirdik sonunda ama zeytinyagiyla degil. Hicbir ise yaramadi zeytinyagi. Tavsan zaten hoslanmiyor surulmesinden, bir de eli kolu durmuyor ki rezil oluyorduk hep beraber. Doktora ise yaramiyor dedik hergun surun dedi. E ama egzemasi var bu cocugun ben hergun suya sokmak istemiyorum ki. Derken kahramanimiz, beyaz atli kurtaricimiz babaanne geldi ve bizi kotu kalpli konagi elinden kurtardi. Neyle biliyor musunuz? Arko kremle. Tavsanin kafasina 2 gun boyunca arko kremi bolca surdu, masaj yapip taradi veee konagin zerresi kalmadi. Arkocum var ya dunya ahiret bacimsin bundan boyle.
Egzemayi kontrol altinda tutamiyoruz bir turlu. Sozde tecrubeliyiz kededen. Ona kullandiklarimizin aynilarini hatta daha fazlasini kullaniyoruz ama pek ise yaramiyor. Kollar bacaklar zimpara kagidi gibi. Yuzundekiler ancak kortizonlu krem surunce soluyor. Pek kullanmak istemiyoruz o mereti ama mecbur kaliyoruz.
En hoslanmadigi sey onluk. Her seferinde itiraz ediyor. Yok bir yeri acidigi icin falan degil, dara gelemiyor hatun:)
Ha bir de oturmayacak, surekli kucakta gezdirilecek. Mumkunse one bakacak, oturur pozisyonda olacak. Oyle hali misali yuklenirsen kiziyor. Azicik oturuvereyim dersen bir yandan kendini ittirmeye bir yandan da itirazlara basliyor. Duymazdan gelirsen ses hizla yukselip bagirmaya donuyor. Ayakta da sap gibi dikilmeyeceksin, surekli yurunecek. 'Bu kesin senin kizin, 2 dakika totosunun ustunde oturamiyor' diyor Adil:) Emeklese de ulasim islerini kendi halletse diye gozunun icine bakmaktayiz evcek.
Uykusu rezalet. Onu bilmem ama benim uyku sorunum var arkadas. Gecede sen de 6-7 ben diyeyim 200 kere uyanilmaz ki. Hani cok dikkatliydim ben bu sefer? Hani dalma asamasinda yatagina koyuyordum, ik-miklara pas vermiyordum? Hani oyle her uyandiginda meme/mama vermiyordum, boylece bunlara baglanmayacakti? Hani o zaman ayilinca kendi kendine tekrar uykuya dalabilecekti? Hani gokten 3 elma dusecekti? Hani?
Su anda aramizda yatiyor, emzikle uyuyor, iyice dalmadan emzik duserse uyaniyor hemen geri verilmezse ayiliyor, uyaninca biberonla mama icmeden kesinlikle tekrar dalmiyor. Hangi ara, nasil geldik bu noktaya hicbir fikrim yok. Kendime guvenim tavana vurmus bir halde yapmistim yukarida saydiklarimi halbuki. Nerede koptu film bilmiyorum.
Otomatige baglanmis gibi donuyor. Ilk baslarda elini kurtaramiyordu, simdi kurtariyor ama geri donemiyor. Biraz debelenip bagirmaya basliyor. Sirt ustu yatiyorsa surekli donmek istiyor. Belki de istemiyor cunku birkac kereden sonra daha donerken bagirmaya basliyor. Ama engel de olamiyor, itirazlarla donuyor:))
Konagi gecirdik sonunda ama zeytinyagiyla degil. Hicbir ise yaramadi zeytinyagi. Tavsan zaten hoslanmiyor surulmesinden, bir de eli kolu durmuyor ki rezil oluyorduk hep beraber. Doktora ise yaramiyor dedik hergun surun dedi. E ama egzemasi var bu cocugun ben hergun suya sokmak istemiyorum ki. Derken kahramanimiz, beyaz atli kurtaricimiz babaanne geldi ve bizi kotu kalpli konagi elinden kurtardi. Neyle biliyor musunuz? Arko kremle. Tavsanin kafasina 2 gun boyunca arko kremi bolca surdu, masaj yapip taradi veee konagin zerresi kalmadi. Arkocum var ya dunya ahiret bacimsin bundan boyle.
Egzemayi kontrol altinda tutamiyoruz bir turlu. Sozde tecrubeliyiz kededen. Ona kullandiklarimizin aynilarini hatta daha fazlasini kullaniyoruz ama pek ise yaramiyor. Kollar bacaklar zimpara kagidi gibi. Yuzundekiler ancak kortizonlu krem surunce soluyor. Pek kullanmak istemiyoruz o mereti ama mecbur kaliyoruz.
En hoslanmadigi sey onluk. Her seferinde itiraz ediyor. Yok bir yeri acidigi icin falan degil, dara gelemiyor hatun:)
Ha bir de oturmayacak, surekli kucakta gezdirilecek. Mumkunse one bakacak, oturur pozisyonda olacak. Oyle hali misali yuklenirsen kiziyor. Azicik oturuvereyim dersen bir yandan kendini ittirmeye bir yandan da itirazlara basliyor. Duymazdan gelirsen ses hizla yukselip bagirmaya donuyor. Ayakta da sap gibi dikilmeyeceksin, surekli yurunecek. 'Bu kesin senin kizin, 2 dakika totosunun ustunde oturamiyor' diyor Adil:) Emeklese de ulasim islerini kendi halletse diye gozunun icine bakmaktayiz evcek.
Uykusu rezalet. Onu bilmem ama benim uyku sorunum var arkadas. Gecede sen de 6-7 ben diyeyim 200 kere uyanilmaz ki. Hani cok dikkatliydim ben bu sefer? Hani dalma asamasinda yatagina koyuyordum, ik-miklara pas vermiyordum? Hani oyle her uyandiginda meme/mama vermiyordum, boylece bunlara baglanmayacakti? Hani o zaman ayilinca kendi kendine tekrar uykuya dalabilecekti? Hani gokten 3 elma dusecekti? Hani?
Su anda aramizda yatiyor, emzikle uyuyor, iyice dalmadan emzik duserse uyaniyor hemen geri verilmezse ayiliyor, uyaninca biberonla mama icmeden kesinlikle tekrar dalmiyor. Hangi ara, nasil geldik bu noktaya hicbir fikrim yok. Kendime guvenim tavana vurmus bir halde yapmistim yukarida saydiklarimi halbuki. Nerede koptu film bilmiyorum.
Otomatige baglanmis gibi donuyor. Ilk baslarda elini kurtaramiyordu, simdi kurtariyor ama geri donemiyor. Biraz debelenip bagirmaya basliyor. Sirt ustu yatiyorsa surekli donmek istiyor. Belki de istemiyor cunku birkac kereden sonra daha donerken bagirmaya basliyor. Ama engel de olamiyor, itirazlarla donuyor:))
Pazartesi, Aralık 05, 2011
Firsatci Torun
Anneanne ve dede ikilisi dondu, babaanne ve dede ikilisi geldi. Ortalik nasil kizistirilir? Aynen soyle: kede babaannesine 'anneannem bana biskuvi veriyordu sen vermiyorsun, anneannem gelsin' demis:) Evde biskuvi pek yok. Babaanne dolabin bir kosesinde buldugu kremali biskuviden vermis. Bizimkinden cevap: 'Anneannem 3 cesit veriyordu ama' :))) Babaannenin talimatiyla market listesinin en tepesine hanfendinin biskuvileri yerlesti ve bu sabah da alindi tabi :))
Foto not: Bu fotograf cekildikden birkac dakika sonra yeterince musiki icra ettigine kanaat getiren kede elindeki flutu saksafonun icine sokmaya calisip hepimizi 'duur o oyuncak degil' diyerek miskin miskin yayildigimiz koselerimizden firlatti.
Foto not: Bu fotograf cekildikden birkac dakika sonra yeterince musiki icra ettigine kanaat getiren kede elindeki flutu saksafonun icine sokmaya calisip hepimizi 'duur o oyuncak degil' diyerek miskin miskin yayildigimiz koselerimizden firlatti.
Salı, Kasım 29, 2011
Hani bir fil vardi ya fil...
Lara PS3 kullanmayi iyice ogrendi. PS3'de Netflix uygulamasi var. Onun uzerinden cizgi filmlerini izliyor. Once Dora, sonra Diego ve en son da The Backyardigans'in tum sezonlarini izledi. Her biri yaklasik 24dk. dolayisiyla aksam genelde bir en cok iki tane izlemesine izin var.
Arada bir yeni cizgi filmleri de deniyor ama hala bu ucu ama en cok da The backyardigans'i seviyor. Bugun eve geldik bana dondu ve hizli hizli....
"Baba, baba, hani ben bir Dora ve Diego izlemistim. Bir elephant (fil) vardi. Bir de "mean magician" (kotu buyucu), Afrika, Afrika..."
Ben tabii alik alik bakiyorum Lara'nin yuzune cunku neresinden baksan 150 bolum filan var Dora ve Diego'da ve ben onunla hepsini izlemedim. Bizim ki cok heyecanli, Turkce, Ingilizce karisik devam ediyor:
"Baba, mean magician turned elephants into rock! Ama hatirlamiyorum o Dora'miydi, yoksa Diego'muydu. Ben 3.5 yasindaydim..."
Hangisi oldugunu da hatirlamiyor. Dora'nin kimi bolumlerinde Diego, Diego'nun kimi bolumlerinde de Dora var.
"Kizim, baska bir bolum izlesen, bilmiyorum ki hangi bolum" demem para etmiyor tabii, dudaklar buzuluyor hemen, agladi aglayacak titrek bir sesle "ama ben onu istiyovum" diyor. Gel cik isin icinden...
Velhasil baba'ya dusen ogrendigi keywordlerle Google'dan taramak. Biraz sonra Amazon'da Diego'nun Lara'nin tanimina uyan bir bolumune denk geliyorum "Diego's African Safari", ancak orda 6. sezon 1. bolum diyor.
Ancak Netflix'de sadece 4 sezon var. Wikipedia'dan Diego'nun bolumlerini tariyorum, 5 sezon var. Isin ilginci "Diego's African Safari" orda da var ama 2. sezon'da. Netflix'e tekrar bakiyorum ve teker teker 2. sezonun bolum basliklarina bakiyorum derken 19.ve son bolumun basligi tutuyor.
Bizim ki bir mutlu bir mutlu! Bolumu yeniden izlerken bir heyecan bir heyecan, hop oturup hop kalkti. Surda telefonla cektigim 20-30 sn.lik bir kesit var endisesini yuzune yansitan :)
Arada bir yeni cizgi filmleri de deniyor ama hala bu ucu ama en cok da The backyardigans'i seviyor. Bugun eve geldik bana dondu ve hizli hizli....
"Baba, baba, hani ben bir Dora ve Diego izlemistim. Bir elephant (fil) vardi. Bir de "mean magician" (kotu buyucu), Afrika, Afrika..."
Ben tabii alik alik bakiyorum Lara'nin yuzune cunku neresinden baksan 150 bolum filan var Dora ve Diego'da ve ben onunla hepsini izlemedim. Bizim ki cok heyecanli, Turkce, Ingilizce karisik devam ediyor:
"Baba, mean magician turned elephants into rock! Ama hatirlamiyorum o Dora'miydi, yoksa Diego'muydu. Ben 3.5 yasindaydim..."
Hangisi oldugunu da hatirlamiyor. Dora'nin kimi bolumlerinde Diego, Diego'nun kimi bolumlerinde de Dora var.
"Kizim, baska bir bolum izlesen, bilmiyorum ki hangi bolum" demem para etmiyor tabii, dudaklar buzuluyor hemen, agladi aglayacak titrek bir sesle "ama ben onu istiyovum" diyor. Gel cik isin icinden...
Velhasil baba'ya dusen ogrendigi keywordlerle Google'dan taramak. Biraz sonra Amazon'da Diego'nun Lara'nin tanimina uyan bir bolumune denk geliyorum "Diego's African Safari", ancak orda 6. sezon 1. bolum diyor.
Ancak Netflix'de sadece 4 sezon var. Wikipedia'dan Diego'nun bolumlerini tariyorum, 5 sezon var. Isin ilginci "Diego's African Safari" orda da var ama 2. sezon'da. Netflix'e tekrar bakiyorum ve teker teker 2. sezonun bolum basliklarina bakiyorum derken 19.ve son bolumun basligi tutuyor.
Bizim ki bir mutlu bir mutlu! Bolumu yeniden izlerken bir heyecan bir heyecan, hop oturup hop kalkti. Surda telefonla cektigim 20-30 sn.lik bir kesit var endisesini yuzune yansitan :)
Cuma, Kasım 11, 2011
Bu Elmalar Niye Cift Gorunuyor?
Her sonbahar elma toplamaya gidiyoruz. Cilek, blueberry, seftali vs de toplamak istiyor gonul ama nedense bir tek elma toplamaya gitmeyi basarabildik su ana dek. Bu yilki istikamet Warwick Valley Winery & Distillery. Ilk duydugumuzda winery mi hani elma toplayacaktik diye biraz sasirdik ama cok isabetli bir secimmis.
Bir gun once bayagi yagmur yagmisti, yerlerin camur olma ihtimali kabilemizin bir kisminda ertelesek mi diye bir dusunceye yol acsa da elbirligiyle o fikri savusturup yola koyulduk. Yol iyiydi de winery'e girmek biraz uzun surdu. Cok kalabalikti ve sadece otoparktan cikan araba oldugunda o sayida araba aliyorlardi iceriye. Hatta ilk durdugumuzda oyle alakasiz bir yerdeydik ki yolda kaza vs oldu da trafik kitlendi sandim. Meger iceri giris sirasiymis:)
Gittigimiz en eglenceli elma toplama oldu. Saraplar gayet hizli tuketildi, bittikce yenileri alindi gelindi (ben elma suyuna talim ettim bohuu), haliyle geyigin de dibine vuruldu. Sarhos olanlar bile oldu, onlari corbaciya goturduk donuste:) Elmalarla hic alakamiz yoktu. Onu birak cocuklar bile saldim cayira mevlam kayira seklindeydi:) Cocuk gorecek halimiz mi vardi gulmekten. Bir gordugumuzde elma torbasini ellerine tutusturduk cucelerin, yere dusenlerden toplayip getirdiler. Onlar da bolca kostular, iyice yoruldular.
Onceki gun yagmur yagdigi icin bazi yerler tam kurumamisti, camurluydu. Kede dustu kosarken ve camura bulandi. Surati asik bir halde geldi. Biz Adille fotograf makinasini ayarlamaya calisirken hep beraber kedenin o haline gulunce cok bozuldu agladi bir sure. Cimlere sur elini gecer dedik ama islak mendilde israr etti. Eskiden islak mendil mi varmis, dogadasin evladim onunla halledicen isini. Bir ara baktigimda islak mendil kutusunu ele gecirmis pantalonunu da silmekle mesguldu. Birak daginik kalsin dediysem de dinletemedim.
Kucugunden buyugune cocuklar ingilizce konusuyorlar aralarinda maalesef. Mecbur kalmadikca Turkceye donmuyor hicbiri. Bir ara kedeyle adasi konus konusa onumde yuruyuyorlardi. Kedeye neden ingilizce konusuyorsunuz, ikiniz de Turkce biliyorsunuz diye sordum. Cevap: 'because we know each othev' :)) Haa tamam o zaman.
Her yil buraya gelelim dedik, sarapli elma toplama pek eglenceli oluyormus.
Bir gun once bayagi yagmur yagmisti, yerlerin camur olma ihtimali kabilemizin bir kisminda ertelesek mi diye bir dusunceye yol acsa da elbirligiyle o fikri savusturup yola koyulduk. Yol iyiydi de winery'e girmek biraz uzun surdu. Cok kalabalikti ve sadece otoparktan cikan araba oldugunda o sayida araba aliyorlardi iceriye. Hatta ilk durdugumuzda oyle alakasiz bir yerdeydik ki yolda kaza vs oldu da trafik kitlendi sandim. Meger iceri giris sirasiymis:)
Gittigimiz en eglenceli elma toplama oldu. Saraplar gayet hizli tuketildi, bittikce yenileri alindi gelindi (ben elma suyuna talim ettim bohuu), haliyle geyigin de dibine vuruldu. Sarhos olanlar bile oldu, onlari corbaciya goturduk donuste:) Elmalarla hic alakamiz yoktu. Onu birak cocuklar bile saldim cayira mevlam kayira seklindeydi:) Cocuk gorecek halimiz mi vardi gulmekten. Bir gordugumuzde elma torbasini ellerine tutusturduk cucelerin, yere dusenlerden toplayip getirdiler. Onlar da bolca kostular, iyice yoruldular.
Onceki gun yagmur yagdigi icin bazi yerler tam kurumamisti, camurluydu. Kede dustu kosarken ve camura bulandi. Surati asik bir halde geldi. Biz Adille fotograf makinasini ayarlamaya calisirken hep beraber kedenin o haline gulunce cok bozuldu agladi bir sure. Cimlere sur elini gecer dedik ama islak mendilde israr etti. Eskiden islak mendil mi varmis, dogadasin evladim onunla halledicen isini. Bir ara baktigimda islak mendil kutusunu ele gecirmis pantalonunu da silmekle mesguldu. Birak daginik kalsin dediysem de dinletemedim.
Kucugunden buyugune cocuklar ingilizce konusuyorlar aralarinda maalesef. Mecbur kalmadikca Turkceye donmuyor hicbiri. Bir ara kedeyle adasi konus konusa onumde yuruyuyorlardi. Kedeye neden ingilizce konusuyorsunuz, ikiniz de Turkce biliyorsunuz diye sordum. Cevap: 'because we know each othev' :)) Haa tamam o zaman.
Her yil buraya gelelim dedik, sarapli elma toplama pek eglenceli oluyormus.
Salı, Kasım 08, 2011
Bir Okul Gezisinden...
Kede ve 2. silahsorun gundelik hallerinden bir parca. Okul otobusuyle 'pumpkin picking'e giderlerken...
Pazartesi, Kasım 07, 2011
4. Ay
Aylin dort aylik oldu. Bu aralar sesini mi kesfediyor nedir ciglik atip duruyor. Ablasina nazaran sessiz ve sakin oldugunu dusunuyorduk ama onlar reklamdi sanirim. Kizdigi zaman da bagirmaya basliyor hemen. Istedigi sey yapilsa/verilse bile kizginligi gecene kadar bagirmaya devam ediyor. Hadi o tamam ama onun disinda da aklina estikce bagiriyor. Eve birileri gelmisse bagirmiyor ama, gulucukler sacip bakiyor sakince. Simdiden tribunlere oynamayi biliyor olamaz di mi?
Formulaya basladik maalesef. Sozde tecrubeliyim ya bu sefer, ilk gunden itibaren biberon ve memeyi beraber goturmustuk ikisine alismisti. Lara'da formulaya geciste sorun yasamamistik. Ilk denedigimizi sevmemisti ama ikinciyi sorunsuz kabul etmisti, onunla devam etmistik. Ilkinden oyle bir deneyimim olmayinca sut bitmeden arada formula verip alistirmak hic aklima gelmedi. Buzluk stogum iki haftada eriyince apar topar formulaya gectik veeee nefret etti hatun. Ortaligi ayaga kaldirmis avaz avaz aglayip. Dort farkli marka formula denedik, en sonunda birini lutfen almaya basladi da bir oh cektik. Icmek isteyecegi formulayi bulmak birkac gun surdu ne yazik ki. Bolca bagirdi o arada.
Evde oldugum zaman da sutum o her istediginde olmuyor. Bazen sut istedigi gibi gelmezse hic ugrasmayip aglamaya basliyor, bi kosu mama hazirliyoruz. Bazen de deniyor, memnun kalmazsa durup uzuun uzuuun yuzume bakiyor 'saka yapiyor olmalisin. bi bak bakalim ben guluyor muyum' ciddiyetiyle. Yaptigim sevimliliklere hic karsilik gelmiyor o anlarda, ters ters bakmaya devam ediyor. Sonra da kizip bagiriyor zaten.
Her firsatini buldugunda donuyor. Otomatige takilmis gibi:) Donuyor, altta kalan kolunu genelde kurtaramiyor, biraz debelendikten sonra bagirmaya basliyor. Kolunu kurtarsa da biraz cevreye bakinip geri donemedigi icin yine bagiriyor.
Kafasinda konak var. Zeytinyagi surup duruyoruz ama henuz bir ise yaramadi. Umarim birseye alerjisinin oldugunun gostergesi degildir bu. Nefret ediyor kafasina yag surulmesinden, hic hoslanmiyor.
Gece uykulari kotuye gidiyor. hic olmazsa 2.5-3 saatte bir uyaniyordu yakin zamana kadar. Simdilerde 1.5-2 saatte bir uyaniyor. Meme istiyor. Bazen emzige de tav oluyor ama emzik agzindan duser dusmez uyaniyor. Saatte bir uandigi da oluyor. Uyandiginda hemen gitmiyorum yanina, biraz debelenmesine izin veriyorum, aglamak uzere oldugunda gidiyorum. Onceden arada ise yaradigi oluyordu bunun, biraz ugrasip sonra uyuyordu (hala kundakliyoruz). Simdi kalmadi oyle birsey, her seferinde aglama noktasina geliyor. Daha iyiye gidiyor olmasi gerekmiyor muydu bu isin. Nerede hata yaptim da kotuye gidiyoruz? Dusunuyorum ama bulamiyorum. Emzik-uyku baglantisini kesmem gerekecek. Tabi gecenin bir korunde kendi gozumu zor acik tutarken burada tikidi tikidi yazdigim gibi olmuyor o is:) Biz cozum bulmam lazim ama, uykusuzluga fazla dayanikli bir model degilim ben.
Formulaya basladik maalesef. Sozde tecrubeliyim ya bu sefer, ilk gunden itibaren biberon ve memeyi beraber goturmustuk ikisine alismisti. Lara'da formulaya geciste sorun yasamamistik. Ilk denedigimizi sevmemisti ama ikinciyi sorunsuz kabul etmisti, onunla devam etmistik. Ilkinden oyle bir deneyimim olmayinca sut bitmeden arada formula verip alistirmak hic aklima gelmedi. Buzluk stogum iki haftada eriyince apar topar formulaya gectik veeee nefret etti hatun. Ortaligi ayaga kaldirmis avaz avaz aglayip. Dort farkli marka formula denedik, en sonunda birini lutfen almaya basladi da bir oh cektik. Icmek isteyecegi formulayi bulmak birkac gun surdu ne yazik ki. Bolca bagirdi o arada.
Evde oldugum zaman da sutum o her istediginde olmuyor. Bazen sut istedigi gibi gelmezse hic ugrasmayip aglamaya basliyor, bi kosu mama hazirliyoruz. Bazen de deniyor, memnun kalmazsa durup uzuun uzuuun yuzume bakiyor 'saka yapiyor olmalisin. bi bak bakalim ben guluyor muyum' ciddiyetiyle. Yaptigim sevimliliklere hic karsilik gelmiyor o anlarda, ters ters bakmaya devam ediyor. Sonra da kizip bagiriyor zaten.
Her firsatini buldugunda donuyor. Otomatige takilmis gibi:) Donuyor, altta kalan kolunu genelde kurtaramiyor, biraz debelendikten sonra bagirmaya basliyor. Kolunu kurtarsa da biraz cevreye bakinip geri donemedigi icin yine bagiriyor.
Kafasinda konak var. Zeytinyagi surup duruyoruz ama henuz bir ise yaramadi. Umarim birseye alerjisinin oldugunun gostergesi degildir bu. Nefret ediyor kafasina yag surulmesinden, hic hoslanmiyor.
Gece uykulari kotuye gidiyor. hic olmazsa 2.5-3 saatte bir uyaniyordu yakin zamana kadar. Simdilerde 1.5-2 saatte bir uyaniyor. Meme istiyor. Bazen emzige de tav oluyor ama emzik agzindan duser dusmez uyaniyor. Saatte bir uandigi da oluyor. Uyandiginda hemen gitmiyorum yanina, biraz debelenmesine izin veriyorum, aglamak uzere oldugunda gidiyorum. Onceden arada ise yaradigi oluyordu bunun, biraz ugrasip sonra uyuyordu (hala kundakliyoruz). Simdi kalmadi oyle birsey, her seferinde aglama noktasina geliyor. Daha iyiye gidiyor olmasi gerekmiyor muydu bu isin. Nerede hata yaptim da kotuye gidiyoruz? Dusunuyorum ama bulamiyorum. Emzik-uyku baglantisini kesmem gerekecek. Tabi gecenin bir korunde kendi gozumu zor acik tutarken burada tikidi tikidi yazdigim gibi olmuyor o is:) Biz cozum bulmam lazim ama, uykusuzluga fazla dayanikli bir model degilim ben.
Cuma, Kasım 04, 2011
Dogumgunleri
Baba kizin dogumgunleri 2 gun arayla olunca ikisini de ayni gun kutladik bu yil. Lara'ya buyuk bir kutlama yapmadik bu sefer. Uc silahsorlerin kalan ikisinin geldigi, playdate havasinda bir dogumgunu oldu. Bolca kudurdular evin icinde, cizgi film seyrettiler, kostular, gidip gelip birseyler yediler, arada beraber ve solo aglayip biriken basinclarini dusurduler...eglendiler.
Arkadaslarindan bir tanesi uzaktan kumandali araba getirmis hediye olarak, ben gordugumde zavalli arabanin oynanma sekli soyleydi: arabanin arkasindaki antenimsi seyden tutulur, araba sallanir sallanir firlatilir. Pile filan ihtiyaci yoktur, o arabanin gitme sekli oyledir. [Hala da oyle oynuyor o arabayla, kafamiza yiyip de poh yoluna gitmeden yok ettim dun aksam].
Saat 2'de halloween parade olacakti sozde, bizden cikip oraya gidecektik. Hatta Zeliha kostumleri evde unuttugu icin Adille bi kosu gidip alip geldiler ama tam kizlari giydirme asamasinda ogrendik ki parade iptal edilmis kar nedeniyle. Site icindekini iptal etmeye bence hic gerek yoktu. Tamam ara ara devrilen dallar vs vardi kaldirimlarda ama zaten yoldan yuruyor cocuklar, zaten kucuk bir alanda turluyorlar, zaten yanlarinda buyukler oluyor. Hava yumusakti yapilabilirdi gayeten. Cocuklar hic ustunde durmadilar, asagi inip kaldiklari yerden kosmaya devam ettiler. Biz taze sarj edilmis makinalarimizla daha bi 'ama ama' vaziyetindeydik.
Gecen yil dogumgununde happy birthday sarkisinin soylenmesini hic istememisti Lara. Kimse dinlememisti ve soylenmisti, bizimki de sarki boyunca arkaya donup oturmustu. Kalabalik bir ortamda tum ilginin odagi olmak hic hosuna gitmiyor. Bana oncesinde soylemesinler dedigi icin sonrasinda da fircayi bana atmisti, neden soylediler diye:) Bu sefer soylemedik. Soylememekle kalmayip mum uflerken foto da cekmemisiz, aksam fotograflara bakarken farkettik :( [Bizde boyle: ya hep ya hic diyip uste cikasim var].
Parti bitti, ortaligi topladik, cok gecmeden Adilin kutlamasi icin Brazilian restaurantina dogru yollara dustuk. Gunduz soyleyemedigimiz happy birthdayi kabilece aksam soyledik:) Proteinin gozune vurduk. Lara bile her gelen etin tadina bakarak beni cok sasirtti. Masaya mutemadiyen gelip giden sangrialara ic cekerek baktim alkolsuz birami yudumlarken. En mutlusu Laraydi tabi, sabah pasta aksam pasta. Bi de salata masasinda duran krakerlerin nerdeyse tamamini ic etti masaya tasiyip durarak.
Iyi ki dogdunuz asklarim:))
Arkadaslarindan bir tanesi uzaktan kumandali araba getirmis hediye olarak, ben gordugumde zavalli arabanin oynanma sekli soyleydi: arabanin arkasindaki antenimsi seyden tutulur, araba sallanir sallanir firlatilir. Pile filan ihtiyaci yoktur, o arabanin gitme sekli oyledir. [Hala da oyle oynuyor o arabayla, kafamiza yiyip de poh yoluna gitmeden yok ettim dun aksam].
Saat 2'de halloween parade olacakti sozde, bizden cikip oraya gidecektik. Hatta Zeliha kostumleri evde unuttugu icin Adille bi kosu gidip alip geldiler ama tam kizlari giydirme asamasinda ogrendik ki parade iptal edilmis kar nedeniyle. Site icindekini iptal etmeye bence hic gerek yoktu. Tamam ara ara devrilen dallar vs vardi kaldirimlarda ama zaten yoldan yuruyor cocuklar, zaten kucuk bir alanda turluyorlar, zaten yanlarinda buyukler oluyor. Hava yumusakti yapilabilirdi gayeten. Cocuklar hic ustunde durmadilar, asagi inip kaldiklari yerden kosmaya devam ettiler. Biz taze sarj edilmis makinalarimizla daha bi 'ama ama' vaziyetindeydik.
Gecen yil dogumgununde happy birthday sarkisinin soylenmesini hic istememisti Lara. Kimse dinlememisti ve soylenmisti, bizimki de sarki boyunca arkaya donup oturmustu. Kalabalik bir ortamda tum ilginin odagi olmak hic hosuna gitmiyor. Bana oncesinde soylemesinler dedigi icin sonrasinda da fircayi bana atmisti, neden soylediler diye:) Bu sefer soylemedik. Soylememekle kalmayip mum uflerken foto da cekmemisiz, aksam fotograflara bakarken farkettik :( [Bizde boyle: ya hep ya hic diyip uste cikasim var].
Parti bitti, ortaligi topladik, cok gecmeden Adilin kutlamasi icin Brazilian restaurantina dogru yollara dustuk. Gunduz soyleyemedigimiz happy birthdayi kabilece aksam soyledik:) Proteinin gozune vurduk. Lara bile her gelen etin tadina bakarak beni cok sasirtti. Masaya mutemadiyen gelip giden sangrialara ic cekerek baktim alkolsuz birami yudumlarken. En mutlusu Laraydi tabi, sabah pasta aksam pasta. Bi de salata masasinda duran krakerlerin nerdeyse tamamini ic etti masaya tasiyip durarak.
Iyi ki dogdunuz asklarim:))
Perşembe, Kasım 03, 2011
Pazartesi, Ekim 31, 2011
Kar Mi? Hadi Canim
Cumartesi kar yagdi buraya. Ciddi ciddi yagdi valla. Birkac gun oncesinden hava durumunda kar yagabilecegini okuyunca gulmustum tabi tabi diye. Bir gun onceden Adil bayagi yagacakmis dediginde de hic kaale almadim kendisini. Daha Ekimdeyiz yaw. Ince bir monttan oteye gecmemisiz...Kisa kollular giyilebiliyor kimi gunler...3 hafta once plaja gitmisiz cumbur cemaat sicaklik 90'lara yaklastigi icin ve cocuklar yuzmus hatta...Agaclarin cogu birak yaprak dokmeyi renk bile degistirmemis henuz... Yagmur yagacak arada da azicik kar - belki - serpistirecek diye dusunuyorum.
Cumartesi oglene dogru bir basladi, aaa ciddi ciddi yagiyo bu yahu. Gece gec saatlere kadar yagdi. Bir baktik 8-10 cm oluvermis bile. Saskinliktan acilan agzimi uzun sure kapatamadim. Aksamustu disari cikacaktik, Laranin kabani bile yok daha. Gecen yilkini bulup giydirdik, bere nerde botu nereye koydum hicbir fikrim yok. Burasi icin cok degil 8-10 cm kar ama zamansiz olunca dagitti ortaligi.
Agaclarin kisin yaprak dokmesi cok onemliymis meger. O sulu agir kar yapraklarin ustunde kalip fazla agirlik yapinca ortalik darma duman oldu. Her yer devrilen agac, kirilan dal dolu. Elektrik telleri de fazlasiyla nasibini almis devrilip duran agaclardan, cok yerde elektrikler kesikti. Su sitede oturdugum surece tum kislarin toplaminda bu kadar zayiat vermemistik agaclardan. Pek cok bolgede okullar kapali bugun elektrik tellerinin ve agaclarin bir kismi hala yerlerde oldugu icin.
Tam da halloween oncesine gelince cocuklarin kostumlu parade'i falan yalan oldu tabi, hepsi iptal edildi. Kede de bu yil ilk kez kostum giymek istemisti. Kendi secti, hevesle giyip yatana kadar onunla gezdi evde aldigimiz gun. Bugun okul icinde kostumlu parti yapacaklar, hevesini alsin bari.
Bugun gunluk guneslik yine, haftasonu kar yagdi desen gulerler adama. Isinmaya devam edecekmis hafta sonuna kadar.
Cumartesi oglene dogru bir basladi, aaa ciddi ciddi yagiyo bu yahu. Gece gec saatlere kadar yagdi. Bir baktik 8-10 cm oluvermis bile. Saskinliktan acilan agzimi uzun sure kapatamadim. Aksamustu disari cikacaktik, Laranin kabani bile yok daha. Gecen yilkini bulup giydirdik, bere nerde botu nereye koydum hicbir fikrim yok. Burasi icin cok degil 8-10 cm kar ama zamansiz olunca dagitti ortaligi.
Agaclarin kisin yaprak dokmesi cok onemliymis meger. O sulu agir kar yapraklarin ustunde kalip fazla agirlik yapinca ortalik darma duman oldu. Her yer devrilen agac, kirilan dal dolu. Elektrik telleri de fazlasiyla nasibini almis devrilip duran agaclardan, cok yerde elektrikler kesikti. Su sitede oturdugum surece tum kislarin toplaminda bu kadar zayiat vermemistik agaclardan. Pek cok bolgede okullar kapali bugun elektrik tellerinin ve agaclarin bir kismi hala yerlerde oldugu icin.
Tam da halloween oncesine gelince cocuklarin kostumlu parade'i falan yalan oldu tabi, hepsi iptal edildi. Kede de bu yil ilk kez kostum giymek istemisti. Kendi secti, hevesle giyip yatana kadar onunla gezdi evde aldigimiz gun. Bugun okul icinde kostumlu parti yapacaklar, hevesini alsin bari.
Bugun gunluk guneslik yine, haftasonu kar yagdi desen gulerler adama. Isinmaya devam edecekmis hafta sonuna kadar.
Çarşamba, Ekim 26, 2011
Geldim
Eveeet sahalara dondum:) Biraz uzun oldu farkindayim ama evde oldugum surede zaman nasil gecti hic anlamadigim gibi blog yazmak da bir cesit is olmustu gozumde, itinayla kacindim:) Ise basladiktan sonra da anca sira geldi. Gelelim bu aranin ozetine.
Ikinci cocukta insan cok daha rahat oluyormus gercekten. Pek cok seyi daha oluruna birakmis durumdayim. Hos birakmasam ne olacak, kededeki gibi vakit yok ki. Ama insanin kafasi cidden daha rahat oluyor. Ilkinde sute takmistim kafayi mesela. Kendimi montofon sanirken sarikiz kivaminda bile sut cikmadigini gorunce bunalima girmistim. Bastan kabullendim bu sefer, gittigi yere kadar diye baslayinca sucluluk falan duymuyor insan pek guzel oluyor. Aylin de Laraya kiyasla daha cok sut cekince problem olmadi basta. Lara'da aman sut gitmesin diye biberondan kose bucak kacmis ise baslayana kadar vermemistim. Ne oldu? Ise basladigim gun biberonla tanisan kede hanim o gun beni satip bir daha memeyi agzina koymadi, bas bas bagirdi vermeye calisinca. Bu sefer ilk gunden itibaren biberon ve memeyi beraber goturduk, hem o ikisini de almaya alisti hem de ben sabah onu annemlere teslim edip oglene kadar uyuyup uykumu alir oldum.Aylin memeye sirt cevirmedi ama ise baslamamla beraber cook azaldi sut. Iki kere sagiyorum gun icinde ama cok komik miktarlar cikiyor. Aylin de bu ne be diyip bagirdi gecen aksam emzirmeye calisirken. Cok uzun surecegini sanmiyorum bu sut isinin. Maalesef.
Aylin eve geldikten sonra onceligi herseyin farkinda olan, pek umursamiyormus gibi gorunse de asabiyeti tavan yapan ablaya verdik tabi ki. Dogumdan once kedeyle yapisik ikiz modundaydik biz. Oncelikle benim dikisler tas koydu buna. Gece uykusuz oldugum icin gunduz uyuyor olmam, Aylinle beraber evde olmam, zirt pirt emmek isteyen Aylinin habire memede olmasi gibi seyler cok etkiledi iliskimizi.
Dogumdan bir hafta once odasini ayirmistik. Ilk basta kendi istemisti ve biz de firsati kacirmadan gecirmistik onu odasina. Sonra geri gelmek istedi gel diyemedim. Hazirliklarimiz, kitap okumalarimiz falan bitip de yatma saati geldiginde anneanne ile odada kaliyordu, annem onu tutmaya calisirken ben kapiyi ortup gidiyordum, avaz avaz agliyordu tabi arkamdan. Kizimi terkettim diye ben basliyordum bu sefer iceride:) Ikimiz icin de cok zor oldu. Uyku konusunda su anda oldugumuz noktayi baska bir posta sakliyorum ki iyice dagilmayayim simdi.
Ilk baslarda Lara cok asabiydi. Aylin'e en ufak bir kotu davranisi olmadi. Arada gelip seviyordu, kucaginda tutmak istiyordu, inceliyordu. Eh Aylin de paket modunda yatip etliye sutluye karismadigi icin ona karsi herhangi bir tavir almadi. Acisini bizden fazlasiyla cikardi ama. Asabiyeti tavan yapti. Herseye ama herrrseye aglar oldu. Mesela bir gun portakal suyu icer misin diye sordum okuldan geldiginde. Oldugu yere cokup avaz avaz aglamaya basladi. Neymis, o anda icmeyecekmis sonra cizgi film seyrederken icecekmis. En az 5 dakika yerlerde agladi bunun icin. Boyle bir suru datamiz var elimizde:)
Olabildigince katildim aktivitelerine, Aylin bir haftalikti Adille beraber Lara'yi ilk kez sinemaya goturdugumuzde. Ama okuldan alma, havuza goturme, parka goturme gibi seyleri hep babasiyla yapmasi gerekti benim dikisler yuzunden. Buna cezami da arada beni istemeyip itip, gozumun icine baka baka Adile sarilip sen annesin diyerek verdi yer cucesi. Simdi guluyorum ama hormonlarimin tavan yaptigi o gunlerde cok koymustu.
3. aya dogru duzelmeye basladi davranislari. Allahtan annemler burada da ablaya daha cok vakit ayirabiliyoruz. Okuldan geldikten sonra, Lara yatana kadar Aylin'i neredeyse sadece emzirmek ve belki bir de altini degistirmek icin aliyorum. Annemi annesi beni de sutcu saniyor zannimca. Adil de onceligi Laraya veriyor. Ablanin yaninda kimse bebege fazlaca aman da aman yapmiyor. Haftasonlari neredeyse eskisi gibi beraber zaman geciriyoruz. Bunlari gorunce rahatlamaya basladi, davranislari da duzeldi. Aylin aglarsa acikmis, emzirmen lazim diyor mesela. Biz de Aylinden cikan her sese paso senaryo yaziyoruz: bak ablam nerede diyor, sen geldin ya aglamiyor artik, bugun hep kapiya bakti ablam ne zaman gelecek diye...Asil kiyamet ufaklik ayaklanip etliye sutluye karismaya baslayinca, benimle ilgilen diye israr etmeye baslayinca kopacak diyorlar. Beklemedeyiz:)
Pazartesi, Ağustos 08, 2011
E-mailim calindi hukumsuzdur
Panige gerek yok efendim, calinan bir sey yok! Bu yazida 'e-mailiniz calinmasin aman dikkat' babinda bir iki uyarida bulunmak istiyorum, bu basligi uygun gordum.
Asagidaki imzada goreceginiz uzere yaziyi yazan Bezen degil. Blog artik Bezen'in blogu diye anilmaya basladigindan hemen bunlari bastan yazayim sonra darilmaca kusmece olmasin :)
Normalde teknoloji ile ilgili yazilari adilhindistan.blogspot.com adresinde yaziyorum. ama bu yazi daha cok Turkiye'deki arkadaslara hitap ettigi icin coluk cocuk haberlerinin arasina sikistirivereyim dedim.
Efendim, ODTU mezunlari olarak bizim 14-15 yildir yazistigimiz ODTU-MD adinda bir listemiz var (Bilgi). Kurucusu bir agabeyimle ben bu listenin idari islerini hallediyoruz. Liste ODTU'nun sunuclari uzerinde calisiyor. Dun bize uyelerden birinden icinde sadece 'dnm' yazan bir mesaj geldi.
Hemen her gun ozellikle de yahoo ve hotmail kullanan arkadaslardan birinin e-mail adresi calindigindan (yari Turkce tabirle "hack edildiginden"), benim antenler dikildi hemen. Yazan 1976 mezunu bir buyugumuz ama simdilerde genclerin chat-dilinde kullandigi turden bir mesaj.
Kuskulanip bir iki deneme mesaji filan attim, onlem olarak hemen listeden cikarttim filan. Netice de bugun telefonla gorusup sorun olmadigini anladik. Bu arada ben 'acaba' diye arastirirken farkettim ki 2 dk. icinde bu arkadasimizin tum e-maillerini ele gecirmem mumkun. Kendisini uyardim, olayin gelisimini, nasilini anlatip burdan okuyan arkadaslari da uyarayim istedim.
E-maili calmak isteyen kisi ben olsaydim ne yapardim?
Ilgili e-mail servisine "sifremi unuttum" derdim.
Bu arkadasin e-maili Gmail'den idi. Asagidaki adresten Gmail sifresinizi sifirlamak mumkun:
Dolayisiyla bu linke gidip onun e-mail adresini girdim.
Gmail'in bana sundugu seceneklere bakinca en ustteki sifreyi kurtarmak icin hotmail.com adresini kullanabilecegimi goruyorum.
@hotmail.com'dan onceki kisim gmail adresi ile ayni, dolayisiyla burda gosterilmemesine ragmen hotmail adresinin tamamini tahmin edebiliyorum.
Dogruca hotmail'in sifre kurtarma sayfasina yollaniyorum ve arkadasin hotmaildeki e-mail adresini giriyorum bu sayfaya:
Gelen seceneklere bakiyorum. Ilkine tikladigimda anliyorum ki 'sifreyi unutursam gmail adresime gonder' denmis. Bu benim isime yaramiyor.
En alttaki secenegi tikladigimda benimle baglantiya gecmek icin bir e-mail adresi istiyorlar. Bu secenek ise yarayabilir. Bir e-mail adresi giriyorum ve gelen sorulara bakiyorum.
- Son yazdiginiz e-mailin konusu neydi ?
- En cok e-mail yazdiginiz adresler hangileri?
- Guvenlik sorunuzun cevabi ne?
gibi adresin sahibinin bilecegi sorular soruyor. Bir kismini tahmin etsem bile bunlarin hepsini bilemem.
Dolayisiyla "Security Question", yani "Guvenlik sorusu" yazan ikinci senege tiklayorum.
Soru: Annenizin dogum yeri.
E-mailini ele gecirmeye calistigim kisiyi tanimiyorum, taniyor olsam bu cok kolayca cevaplanabilecek bir soru. Ne yapabilirim?
Google'a cift tirnak icinde[1] "Ad Soyad" seklinde e-mailini ele gecirmek istedigim kisinin adini ve soyadini yaziyorum. Gelen sayfalardan bir kacinda "profil" bilgileri var ve Ilkokulu Izmir'in bir ilcesinde okudugunu anliyorum.
Dahasi, bir haritada "yasadigi yerler" gosterilirken yine bu ilce isaretlenmis. Annesi de bu ilcede dogmus olabilir mi?
Deniyorum... Hotmail, "yeni sifre ne olsun?" diye soruyor, dogru cevabi bulmusum. Bu noktada artik hotmail ve gmail hesaplarini ele gecirdim demektir.
Burda boyle uzun uzadiya yazdigima bakmayin. Hepi topu 45 saniyemi aldi bu noktaya varmam. O zaman alinacak dersler neler?
1) Oncelikle, guvenlik sorunuz gercekten guvenli olmali. Nasil mi?
- Her siteye ayni guvenlik soru/cevabini vermeyin. Birinin ele gecirilebilecigini dusunun.
- Mumkunse guvenlik sorusunu kendiniz yaratin.
- Birilerinin sorunuzu bildigini ve cevabini internette arayacagini varsayarak, birakin internetten arama ile bulunmasini, sizi cok iyi taniyan insanlarin bile bilemeyecegi bir soru/cevap uretin.
- Eger soruyu kendiniz yaratamiyorsaniz, yalan soyleyin! Pek cok site "anne kizlik soyadi" ister mesela. Sizi taniyan birileri bunu bilebilir. Dogrusu "bilgili" ise mesela, "bilgili degil bilemedin" gibi bir cevap yazin veya ne bileyim sevdiginiz bir arkadasiniz annesinin kizlik soyadini yazin oraya. Cevabiniz yanlis olsun ki dogru cevabi bilebilecek kisiler bile asil cevabinizi bilemesin.
2) E-mail sifresi sifirlama sayfalarinizi ziyaret edip, seceneklerinizi gozden gecirin. Mumkunse yeni sifrenizin gonderilecegi adresi bu 3 servisin disinda , tahmin edilmesi zor bir e-mail adresine yonlendirin.
- Gmail: https://www.google.com/accounts/recovery?service=mail
- Yahoo: https://edit.yahoo.com/forgotroot/
- Hotmail: https://account.live.com/password/reset
3) Google servislerinde 2-adimli dogrulama secenegini aktiflestirebilirsiniz[2]. Her seferinde normal sifrenizden baska bir de kod girmeniz gerekiyor bu durumda. Bu islemin size verdigi zahmet biraz daha fazla elbette ama guvenliginiz cok cok artiyor bu durumda.
4)Yillik 10$'a kendi alan adinizi satin alabilir ve hatta google'da tutabilirsiniz[3]. E-mail sifrenizin gonderilecegi adres olarak boyle bir adres kullanabilirsiniz mesela.
Bu arada sebeplerini uzun uzadiya yazmayacagim ama hala yahoo veya hotmail kullaniyorsaniz, benden duymus olun, biraz teknolojinin gerisinde kalmissiniz :) Kendinize bir gmail adresi edinin ve guvenlik ayarlarini iyice bir gozden gecirin, olur mu?
Buyrun benden size bir de hediye. Google+ davetiyesi: http://goo.gl/uyoAC (ilk 150 kisi).
"Aaa Facebook gibi" filan demeyin, degil cunku. Yardim dosyasi su adreste var: http://www.google.com/support/+/ (En altta sagda English yerine Turkce secebilirsiniz).
Benden bu kadar. Kolay gelsin
Notlar:
[1] Google'da arama yaparken cift tirnak icine yazdiginiz anahtar kelimeler oldugu gibi alinip aranir.
Adil Hindistan -> Google icinde Adil veya Hindistan gecen tum sayfalari getirir
"Adil Hindistan" -> Google icinde Adil Hindistan gecen sayfalari getirir.
[2] http://goo.gl/2ZbeY - Turkce - Iki adimli dogrulama nasil calisir?
Cuma, Temmuz 08, 2011
Hastaneden
Hastanede son gecemiz kismetse. Pazartesi aksamindan beri buradayim. Oda komsum 3 kere degisti bu arada. Odalar iki kisilik. Pencere kenarindaki yatagi sezeryanlere yani dort gun kalacak olanlara veriyorlar. Ev sahibi gibi hissediyorum kendimi:)
Agrilarimin cabuk gecmesi icin bolca yurumem gerekiyor. Bir elimde ayakli bir askilik firsat buldukca yuruyorum ben de. Onceleri serum ve epidural de takiliydi ona. 2. aksamin sonunda epidurali ve bol su icme sozu karsiliginda serumu cikardilar. Sonda benimle geliyor her yere tabi. Su anda askilikta sadece o var. Malvarligimi sergileye sergileye geziyorum. Benden baska sezeryan mi yok yoksa kimsenin yurumeye ihtiyaci mi yok anlamadim ama benden baska yuruyen yok. Koyun delisi modunda dolanip duruyorum katta.
Arada senlikli seylere denk geliyorum tabi yuruyuslerim sirasinda. Dun aksam mesela kalabalik (10 kisi vardi sanirim) bir ziyaretci grubu gelmis. Hintli. Ama ziyarete geldikleri oda kapiya kocaman yazi asmis ziyaretci istemiyoruz diye. Grup inat ediyor gorecegiz diye. Iclerinden bir kadin 'beni nasil gormek istemez, soyleyin bilmemkim burada' gibi seyler soyluyor hemsirelere, son derece bozulmus bir tonda. Onlar da anlatmaya calisiyorlar istisna yok, kimseyi gormek istemiyorlar diye.
Ziyaretciler kararli, gitmediler. Yaklasik yarim saat hemsire masasindakileri delirttikten sonra disaridaki bekleme odasina gonderildiler. En sonunda koca cikti odadan, beleme odasina girmeyip dis koridorda bekleyen kalabaligin yanina gitti. Anlamadim konusulanlari ama sesler yukseldi. Sonunda adam gidip bebegi seyyar minik karyolanin icinde getirdi grubun huzuruna. Karyolanin icine dolarlar atildi, birkac dakika fotolar cekildi sonra ziyaretciler gitti. Yuruyuslerimi eglenceli kiliyor bunlar:)
Sondayi evde de takmaya devam etmem gerekecekmis bir hafta kadar. Boyyk. Idrar kesesine baski binmeyecekmis. Gununun yarisi onunla ugrasmakla gececek dedi hemsirelerden biri. Bohu. Neyse sabah doktor gelsin de pazarlik yapayim biraz:)
Agrilarimin cabuk gecmesi icin bolca yurumem gerekiyor. Bir elimde ayakli bir askilik firsat buldukca yuruyorum ben de. Onceleri serum ve epidural de takiliydi ona. 2. aksamin sonunda epidurali ve bol su icme sozu karsiliginda serumu cikardilar. Sonda benimle geliyor her yere tabi. Su anda askilikta sadece o var. Malvarligimi sergileye sergileye geziyorum. Benden baska sezeryan mi yok yoksa kimsenin yurumeye ihtiyaci mi yok anlamadim ama benden baska yuruyen yok. Koyun delisi modunda dolanip duruyorum katta.
Arada senlikli seylere denk geliyorum tabi yuruyuslerim sirasinda. Dun aksam mesela kalabalik (10 kisi vardi sanirim) bir ziyaretci grubu gelmis. Hintli. Ama ziyarete geldikleri oda kapiya kocaman yazi asmis ziyaretci istemiyoruz diye. Grup inat ediyor gorecegiz diye. Iclerinden bir kadin 'beni nasil gormek istemez, soyleyin bilmemkim burada' gibi seyler soyluyor hemsirelere, son derece bozulmus bir tonda. Onlar da anlatmaya calisiyorlar istisna yok, kimseyi gormek istemiyorlar diye.
Ziyaretciler kararli, gitmediler. Yaklasik yarim saat hemsire masasindakileri delirttikten sonra disaridaki bekleme odasina gonderildiler. En sonunda koca cikti odadan, beleme odasina girmeyip dis koridorda bekleyen kalabaligin yanina gitti. Anlamadim konusulanlari ama sesler yukseldi. Sonunda adam gidip bebegi seyyar minik karyolanin icinde getirdi grubun huzuruna. Karyolanin icine dolarlar atildi, birkac dakika fotolar cekildi sonra ziyaretciler gitti. Yuruyuslerimi eglenceli kiliyor bunlar:)
Sondayi evde de takmaya devam etmem gerekecekmis bir hafta kadar. Boyyk. Idrar kesesine baski binmeyecekmis. Gununun yarisi onunla ugrasmakla gececek dedi hemsirelerden biri. Bohu. Neyse sabah doktor gelsin de pazarlik yapayim biraz:)
Perşembe, Temmuz 07, 2011
Bir Yol Hikayesi
Aylin aramiza katildi. Yol hikayesini yazmadan olmaz degil mi. Gezenti anasi uc gunluk hafta sonunu firsat bilip gezip durdu yine. Pazartesi sabahi once Manhattan'a gidip brunch yaptik TR'den gelen arkadaslarimizla. Eve donup ogle uykusundan uyanan kedeyle havuza gittik. Saat 6 gibi cikip eve donerken yine sitede oturan arkadaslarimiz cagirinca direk oraya gectik. Hep beraber yemek yiyip kedenin uyku saatinde eve donduk.
Kedeyle yatma hazirliklarimizi tamamlamis kitap secmek uzereydik ki akinti gibi bir sivi geldi. Cok degil ama. 1-2 dakika sonra yine geldi, sonra yine. Doktoru aradim, gel bir bakalim diyince kedeyi anneanne ve dedeye devredip yola ciktik.
4 Temmuz kutlamalari vardi tabi o aksam, her yerde havai fisek gosterileri vardi. Hastane Manhattan'da, gosteriler coktan baslamis oldugu icin artik trafik kalmamistir diye dusunuyorduk. Ama tunele yaklastikca trafik sikismaya basladi, bir noktada da tamamen durdu. Uc seritli yol kipirdamiyor neredeyse. New York'un havai fiseklerini seyrediyorduk beklerken, acelemiz de yok ya rahattik. Derken polis sirenleri ve ilerleyin anonslari duyuldu. Megerse trafik falan yokmus. Millet durmus havai fisekleri seyrediyormus. Uc seritlik anayol kapanmis bu yuzden, kimse de korna falan calmiyor. Herkesin isine gelmis demek ki. Pes dedim.
Polis dagitinca gorduk ki yol bombosmus. Hemen vardik hastaneye. O sirada sancilar da hafif hafif gemeye baslamisti. Yatirdilar. Once sancilarin belli bir dereceye gelmesi bekendi. Agridan surunmeden epidural vermiyorlar. Epiduralime kavusabildigimde pek mutluydum. Yeterince acilmamis onu bekledik sonra 4-5 saat kadar ama epiduralim oldugu surece hic onemi yoktu surenin, uyudum ben de o arada.
Yeterince acilinca o varken hakkini vererek ikinamam diye biricik epiduralimi kesti adiler. Bebegin basi gozuktugu icin kolay olacagini umuyorduk ama yaklasik 2.5 saat ugrasmaya kipirdamadi bile hatun. Vakum denediler o da olmadi. Bebegin kalp atislari fazlaca degiskenlik gosterdigi icin cok uzatmak istemediler. Eh benim de ilk dogum sezaryen, fazla zorlamaya gelmemesi lazim. Ayni bolgede birden gelen agrilar olusmaya ve gittice rtmaya baslayinca, 12 saat ve bu arada bir yerde delinen idrar kesesi sonrasi sezaryene alindim.
Lokal anestezinin etki etmesini bile beklemediler, genel anestezi yapildi. Abla kardes kestirdiler beni:)
PS: hastaneden yazdigim icin foto yok (Bezen).
* Ben ekleyeyim bir tane (Adil)
Çarşamba, Haziran 29, 2011
Futbol
Hayir, gelen giden yok henuz. Biz de tam gaz aktivitelere devam ediyoruz. Kasabamizda 3-5 yas grubu cocuklar icin futbol etkinligi duzenleniyor. Genelde bu tur aktiviteler hep hafta ici gun ortasinda oluyor biz de melul melul programa bakmakla yetiniyorduk. Bu seferkinin 6.30'da baslayacagini ogrenince hemen atlayip yazdirdik iki kankayi. Haftada 1 saat, 4 hafta surecek.
Ilk seans bu Pazartesiydi. Su ici korumali futbol coraplarindan isteniyordu, buldugumuz en kucuk boyu aldik. Bizim huylu kede hayatta giymez bunlari diye son ana kadar soylemedim ona. Bilmedigi seyleri denemeye pek hevesli olmadigi icin vazgecme firsati vermek istemedim eline. Park yerinde katakulliye getirip giydiriverdik. Heyecanli taraftarlar olarak kenarda yerimizi aldik. Hatta Adil isten erken cikmis, tam techizatli kameraman modunda cekime hazir bekliyordu.
Duyan gelmis, bir suru cocuk vardi. Boylara gore kiz-erkek gruplara ayirdilar bunlari, her grup onceden belirlenen alanlara gecti koclariyla birlikte. Herbirine birer futbol topu verdiler, kosturmaya basladi cocuklar. Bizim kankalar elele tutusmus bir halde tarafimizdan -defalarca - ittirilerek gruplarina gonderildiler. Sonunda zoraki de olsa gittiler. Cok uzun sureli olmadi ama bu gelisme. Ikisi de pek niyetli degildi olaya dahil olmaya. Iki topa vurup yanimiza kosuyorlardi. Biz iceri ittiriyorduk onlar disari kaciyordu. Birbirlerini gaza getirirler diye dusunmustuk, tam tersi oldu. Kedenin futbol yasami saniyorum 15 dakika surdu.
Bizi kenarda gorunce iceri gitmek istemiyordur belki diye olay yerinden uzaklastik Adille ama bunu goren kede avaz avaz aglamaya basladi, geri donduk. Sonunda baktik ki olmayacak, biz binbir hileyle iceri gonderiyoruz bunlar bumerang modunda aninda geri geliyor, vazgectik. Futbol sahasinin arkasindaki cocuk parkina gecip biz zaten parkta oynamaya gelmistik havasina girdik. Onumuzdeki hafta long weekend, ders yok. Iki hafta sonraki derste bakalim birsey degisecek mi. Ben parami 'degismeyecek'e yatiriyorum :))
Ilk seans bu Pazartesiydi. Su ici korumali futbol coraplarindan isteniyordu, buldugumuz en kucuk boyu aldik. Bizim huylu kede hayatta giymez bunlari diye son ana kadar soylemedim ona. Bilmedigi seyleri denemeye pek hevesli olmadigi icin vazgecme firsati vermek istemedim eline. Park yerinde katakulliye getirip giydiriverdik. Heyecanli taraftarlar olarak kenarda yerimizi aldik. Hatta Adil isten erken cikmis, tam techizatli kameraman modunda cekime hazir bekliyordu.
Duyan gelmis, bir suru cocuk vardi. Boylara gore kiz-erkek gruplara ayirdilar bunlari, her grup onceden belirlenen alanlara gecti koclariyla birlikte. Herbirine birer futbol topu verdiler, kosturmaya basladi cocuklar. Bizim kankalar elele tutusmus bir halde tarafimizdan -defalarca - ittirilerek gruplarina gonderildiler. Sonunda zoraki de olsa gittiler. Cok uzun sureli olmadi ama bu gelisme. Ikisi de pek niyetli degildi olaya dahil olmaya. Iki topa vurup yanimiza kosuyorlardi. Biz iceri ittiriyorduk onlar disari kaciyordu. Birbirlerini gaza getirirler diye dusunmustuk, tam tersi oldu. Kedenin futbol yasami saniyorum 15 dakika surdu.
Bizi kenarda gorunce iceri gitmek istemiyordur belki diye olay yerinden uzaklastik Adille ama bunu goren kede avaz avaz aglamaya basladi, geri donduk. Sonunda baktik ki olmayacak, biz binbir hileyle iceri gonderiyoruz bunlar bumerang modunda aninda geri geliyor, vazgectik. Futbol sahasinin arkasindaki cocuk parkina gecip biz zaten parkta oynamaya gelmistik havasina girdik. Onumuzdeki hafta long weekend, ders yok. Iki hafta sonraki derste bakalim birsey degisecek mi. Ben parami 'degismeyecek'e yatiriyorum :))
Pazartesi, Haziran 27, 2011
Mezuniyet ve Lunapark
Gecen hafta kedenin mezuniyet toreni vardi. Aslinda anaokulunu bitirenler icin bu toren, onlar ciddi ciddi kep takiyor, ama iste en kucuk sinif haric okulun diger siniflari da serpistiriyorlar araya. Bizimki kucuk okuldan buyuk okula gecti. Preschool olacak bu sene, binasi degisiyor. Tum haftayi okulun son haftasi, son iki gunu, son gunu seklinde gecirdikleri icin bu sabah okula gitmek istemedi haliyle. Okul bitti diyor bana. Calisan aile cocuklarinin okulu bitmez cucuuum konulu bir konusma yaptim, pek hoslanmadi:)
Nasil olduysa elbise giymeyi kabul etti toren icin. Istemeseydi de hic umurumda degildi valla ne giydigi. Alacaklari 'diploma'nin yenecek bir tatli degil de bir kagit parcasi oldugunu ogrendiginde zaten gitmeyelim diyip duruyordu:) Gittik, kedeyi sinifina teslim edip salonda yerimizi aldik. Agirlik hakikaten mezun olan kindergarten sinifindaydi tabi. Diger siniflar da birer sarki soylediler, onun disinda oturdular yerlerinde. Siralari gelince gidip diplomalarini aldilar. Onlar icin sikici oldugunu dusundugum bir torendi, gayet guzel oturdular 1 saat boyunca takdir ettim hepsini. Toren bitince hepsine koca birer cikolata verdiler, pek hosuna gitti tabi :)
Yakinlarimizdaki stadyuma lunapark kuruldu Cuma gunu. Sadece 2 hafta kalacak. Gecen yil goturmustuk kedeyi ama uyuz bir trene beraber binmeye ancak ikna olmustu. Biraz hayvan beslemis yavru keci elini isirinca ondan da vazgecmis, diger aletleri seyretmisti sadece. Bu sefer de cok farkli olmaz herhalde diye dusunerek goturdum ilk aksam. Yanilmisim. Keramet 3.5 yastaymis.
Meger bunu beklermis hatun. Okuldan alip direk goturmustum. 6 gibi oradaydik, 11'i geciyordu ciktigimizda:) Teleferige ve donmedolaba beraber bindik. Donmedolaba 3 kere bindik hatta. Cocuk kisminda boy cizelgesine gore boyunun yettigi (boyu yetmeyenleri almiyorlar) oyuncaklarin tumune bindi. Boyu yetmedigi icin binemediklerine ama ben buyudum diye itiraz etti. Eve donunce saydim da bazilarina ikiser kez olmak uzere nerdeyse 20 seye binmis. Birkac ay oncesine kadar atlikarincaya gidemeyen hatun ucan sandalyelere bindi ya agzim acik kaldi. Daha da gozu yetiskinler icin olan aletlerdeydi. Ona ne zaman binebilirim buna ne zaman binebilirim diye sordu durdu.
Bu arada, cocuk oyuncaklarindan birine alinmadim hamile oldugum gerekcesiyle. Ben kucukken genclik parkinda ucaklar vardi. Icine oturursun bir yukari cikar bir asagi iner ya donerken, iste onlardan. Onun ucak degil de fil versiyonunu ve yukari cikamayanini dusunun. Tam girdik kedeyle fil begeniyoruz kendimize, kosarak geldi gorevli sen binemezsin diye. Niye? Hamilesin. Eeee? Her oyuncagin girisinde uyari levhasi var yuksek tansiyonu olanlar, kalp hastalari, hamileler vs dikkat etsin diye. Buyuklere yonelik aletlerden biri olsa anlayacagim ama cocuk oyuncagi yaw bu. Adet yerini bulsun diye asilan bir uyariyi ciddi ciddi uyguladi adam bana. Kici kirik, yerden bile kalkamayan bir file bindirilmedim ya inanamiyorum. Kede tek basina bindi.
Cok yoruldu ama hic kabul etmedi. Esnedigi bir ara 'bak uykun gelmis esniyorsun gidelim artik' dedim 'esnemiyovum aaa diyovum' diye cevap verdi:)) En sonunda balon alip cikmaya ikna ettigimde hala 'biv keve daha. son!' diyip duruyordu:) Hafta ici tekrar getirecegime soz verdim, ciktik. Saskin anne kisisi arabayi nereye park ettigine iyi bakmamis oldugu icin bir sure otoparkta araba aradik. Artik 'cok bekledik' diye soyleniyordu ki kede, arabayi buldum:) Alarm sagolsun:))
Nasil olduysa elbise giymeyi kabul etti toren icin. Istemeseydi de hic umurumda degildi valla ne giydigi. Alacaklari 'diploma'nin yenecek bir tatli degil de bir kagit parcasi oldugunu ogrendiginde zaten gitmeyelim diyip duruyordu:) Gittik, kedeyi sinifina teslim edip salonda yerimizi aldik. Agirlik hakikaten mezun olan kindergarten sinifindaydi tabi. Diger siniflar da birer sarki soylediler, onun disinda oturdular yerlerinde. Siralari gelince gidip diplomalarini aldilar. Onlar icin sikici oldugunu dusundugum bir torendi, gayet guzel oturdular 1 saat boyunca takdir ettim hepsini. Toren bitince hepsine koca birer cikolata verdiler, pek hosuna gitti tabi :)
Yakinlarimizdaki stadyuma lunapark kuruldu Cuma gunu. Sadece 2 hafta kalacak. Gecen yil goturmustuk kedeyi ama uyuz bir trene beraber binmeye ancak ikna olmustu. Biraz hayvan beslemis yavru keci elini isirinca ondan da vazgecmis, diger aletleri seyretmisti sadece. Bu sefer de cok farkli olmaz herhalde diye dusunerek goturdum ilk aksam. Yanilmisim. Keramet 3.5 yastaymis.
Meger bunu beklermis hatun. Okuldan alip direk goturmustum. 6 gibi oradaydik, 11'i geciyordu ciktigimizda:) Teleferige ve donmedolaba beraber bindik. Donmedolaba 3 kere bindik hatta. Cocuk kisminda boy cizelgesine gore boyunun yettigi (boyu yetmeyenleri almiyorlar) oyuncaklarin tumune bindi. Boyu yetmedigi icin binemediklerine ama ben buyudum diye itiraz etti. Eve donunce saydim da bazilarina ikiser kez olmak uzere nerdeyse 20 seye binmis. Birkac ay oncesine kadar atlikarincaya gidemeyen hatun ucan sandalyelere bindi ya agzim acik kaldi. Daha da gozu yetiskinler icin olan aletlerdeydi. Ona ne zaman binebilirim buna ne zaman binebilirim diye sordu durdu.
Bu arada, cocuk oyuncaklarindan birine alinmadim hamile oldugum gerekcesiyle. Ben kucukken genclik parkinda ucaklar vardi. Icine oturursun bir yukari cikar bir asagi iner ya donerken, iste onlardan. Onun ucak degil de fil versiyonunu ve yukari cikamayanini dusunun. Tam girdik kedeyle fil begeniyoruz kendimize, kosarak geldi gorevli sen binemezsin diye. Niye? Hamilesin. Eeee? Her oyuncagin girisinde uyari levhasi var yuksek tansiyonu olanlar, kalp hastalari, hamileler vs dikkat etsin diye. Buyuklere yonelik aletlerden biri olsa anlayacagim ama cocuk oyuncagi yaw bu. Adet yerini bulsun diye asilan bir uyariyi ciddi ciddi uyguladi adam bana. Kici kirik, yerden bile kalkamayan bir file bindirilmedim ya inanamiyorum. Kede tek basina bindi.
Cok yoruldu ama hic kabul etmedi. Esnedigi bir ara 'bak uykun gelmis esniyorsun gidelim artik' dedim 'esnemiyovum aaa diyovum' diye cevap verdi:)) En sonunda balon alip cikmaya ikna ettigimde hala 'biv keve daha. son!' diyip duruyordu:) Hafta ici tekrar getirecegime soz verdim, ciktik. Saskin anne kisisi arabayi nereye park ettigine iyi bakmamis oldugu icin bir sure otoparkta araba aradik. Artik 'cok bekledik' diye soyleniyordu ki kede, arabayi buldum:) Alarm sagolsun:))
Salı, Haziran 21, 2011
Havuz
Anneanne ve dede geldi Cuma aksami. Kede bu sefer hic yabancilamadi onlari. Gec geldikleri icin sabah uyandiginda gordu onlari ve direk yanlarina gitti, 1 saate yakin uyumama izin verip onlarla takildi, bavul actirip siparislerini cikarttirdi vs.
Haftasonlari tam gaz gezmeye devam ediyoruz. Gecen Cumartesi bir arkadasimizin evinde dogumgunu partisi vardi. Arka bahcelerinde kocaman bir havuz var, cocuklar cok egleniyor orada. Kede ve kankasi suyu soguk bulup giremediler bir turlu. En sonunda lutfen bi girip 10 dakika falan takildilar. Cok nazli bunlar. Sitedeki havuz bu yil isitiliyor olmasa ona da adim atmaz bizimki.
Hos isitiliyor olmasina ragmen ayak direyip beni deli ediyor. Havuza girmesini ben ondan daha cok istedigim icin hayir diyince cok bozuluyorum:)) Pazar sabah havuz dedim yok dedi parka gittik. Orada bi havuza gidelim lafi edince hic ikiletmeyip saniyesinde eve dondum kacirmayayim bu sihirli ani diye. Geldik, mayolari giydik, havlulari aldik tam cikacagiz rash guard giymek istemedi. Gunes kremi surmemiz lazim o zaman dedim istemedi, ben havuza gitmeyecegim diye kestirip atti. Dedim ya ben ondan daha cok gitmek istiyorum surat astim tabi.
Ustumu degistim yeniden, bu arada Adil gozumun onunden kacirdi kedeyi, disarida 1-2 isim vardi onlari halledeyim bari dedim. Tam cikacagim en sevimli halini takinmis olarak geldi havuza gidelim diye. Yelkenlerim suya indi, yine ustumu degistim gittik. Suya girince egleniyor maymun ama goturebilmek bir mesele. Kolluklarini (kolluk simit arasi bir zimbirti) takmak istemiyor, buyumusmus yuzmeyi biliyormus. Cikarirsan benim seni tutmam lazim diyorum bin itiraz isitiyorum. Bivak benii diye bagiriyor avaz avaz. Tut nefesini o zaman diyip birakiyorum aynen dibi boyluyor tabi.
Tutup cikariyorum batip duran o degilmis gibi basliyor yine bivak benii bivak benii diye:)) Ben yine neden birakamayacagimi aciklarken kizginlikla ekliyor: "konusma ben konusuvken" :))) Gulmemem lazim ama yapamiyorum. Hic boyle birsey soylemisligimiz de yok bu arada ona. Havuzun en derin yerine gitmek istiyor kolluksuz gidemeyecegini, onu orada tutamayacagimi soyluyorum 'bi daa hic havuza gelmeyelim o mazan' diye kestirip atiyor. Restini yerim senin. Isin kotusu unutmuyor bunlari. O gun goturebildim ama dun gitmek istemedi mesela. Bir daha hic gitmeyecekmis havuza, cok sikiliyormus. Oldurecek bu kiz beni:)
Haftasonlari tam gaz gezmeye devam ediyoruz. Gecen Cumartesi bir arkadasimizin evinde dogumgunu partisi vardi. Arka bahcelerinde kocaman bir havuz var, cocuklar cok egleniyor orada. Kede ve kankasi suyu soguk bulup giremediler bir turlu. En sonunda lutfen bi girip 10 dakika falan takildilar. Cok nazli bunlar. Sitedeki havuz bu yil isitiliyor olmasa ona da adim atmaz bizimki.
Hos isitiliyor olmasina ragmen ayak direyip beni deli ediyor. Havuza girmesini ben ondan daha cok istedigim icin hayir diyince cok bozuluyorum:)) Pazar sabah havuz dedim yok dedi parka gittik. Orada bi havuza gidelim lafi edince hic ikiletmeyip saniyesinde eve dondum kacirmayayim bu sihirli ani diye. Geldik, mayolari giydik, havlulari aldik tam cikacagiz rash guard giymek istemedi. Gunes kremi surmemiz lazim o zaman dedim istemedi, ben havuza gitmeyecegim diye kestirip atti. Dedim ya ben ondan daha cok gitmek istiyorum surat astim tabi.
Ustumu degistim yeniden, bu arada Adil gozumun onunden kacirdi kedeyi, disarida 1-2 isim vardi onlari halledeyim bari dedim. Tam cikacagim en sevimli halini takinmis olarak geldi havuza gidelim diye. Yelkenlerim suya indi, yine ustumu degistim gittik. Suya girince egleniyor maymun ama goturebilmek bir mesele. Kolluklarini (kolluk simit arasi bir zimbirti) takmak istemiyor, buyumusmus yuzmeyi biliyormus. Cikarirsan benim seni tutmam lazim diyorum bin itiraz isitiyorum. Bivak benii diye bagiriyor avaz avaz. Tut nefesini o zaman diyip birakiyorum aynen dibi boyluyor tabi.
Tutup cikariyorum batip duran o degilmis gibi basliyor yine bivak benii bivak benii diye:)) Ben yine neden birakamayacagimi aciklarken kizginlikla ekliyor: "konusma ben konusuvken" :))) Gulmemem lazim ama yapamiyorum. Hic boyle birsey soylemisligimiz de yok bu arada ona. Havuzun en derin yerine gitmek istiyor kolluksuz gidemeyecegini, onu orada tutamayacagimi soyluyorum 'bi daa hic havuza gelmeyelim o mazan' diye kestirip atiyor. Restini yerim senin. Isin kotusu unutmuyor bunlari. O gun goturebildim ama dun gitmek istemedi mesela. Bir daha hic gitmeyecekmis havuza, cok sikiliyormus. Oldurecek bu kiz beni:)
Perşembe, Haziran 09, 2011
Durumlar
Kede hanimdan inciler:
- I don't feel well mommy
- neresi agriyor tatlim?
- soylemeeem supviz (surpriz) olcak
- :)) iyisin yani:)
Kahvalti ediyoruz, balini bitirmis daha istiyor
- gene bal lutfeeen
- yumurta bitmeden ikinci bal yok
- bali getivmezsen yumuvtayi yemem!
Artik kim kimin tehditini yerse:) Gozu cok cabuk acildi bu maymunun.
-----------------
Bugun doktor kontrolum vardi. Bu hanim kizimiz tosuncuk olma yolunda ilerliyor. Laradan buyuk dogacagi kesin (gununu beklerse tabi). O da benim sezaryen sonrasi normal dogum (vbac) yapma olasiligimi azaltiyor. Doktor civanim ve saz arkadaslari normal dogum icin ellerinden geleni yapacaklar. Benim istedigim de o ama sebeplerimiz biraz farkli. Bizim doktorun 'hasta' profili genelde dort cocuktan sonra saymaya baslayanlar. Onlar kafalarinda bu hamileligi coktan bitirmis durumdalar yani, sonrakileri dusunuyorlar. Bu da sezaryen olursa bundan sonrakilerde normal dogum sansi hic kalmaz, endiseleri bu:) Hatta bugun doktorlardan biri bundan sonra kac tane daha dusundugumu sordu. Bu son dedim 'sadece iki tane mi? emin misin?' diye cevap verdi:)) Sadecenin altini cizmek istiyorum. Egleniyorum her gidisimde:)
-------------------
Son gunlerde kendimden hic hosnut degilim. Ruh halim pek bir degisken olmaya basladi. Kede dogduktan sonra bolca gelgitlerim olmustu tamam ama bu biraz erken degil mi? Tahammul seviyemin dustugunu hissediyorum ve hosuma gitmiyor. Cunku bu en cok kedeye yansiyor. Daha dun mesela, bir yetiskin olarak ne yaptim? Ota boka mizmizlanmasina dayanamayip 3 yasindaki cocuga kustum! Ciddi ciddi kustum. 15 dakika falan konusmadim, yuzune bile bakmadim. Sonra kucagima geldi, sana neden kizdigimi biliyor musun diye sordum cevap: 'bilmiyovum'. Bilmiyor tabi, henuz 3 yasinda oldugu icin olabilir mi? Dag fareye kusmus farenin haberi yok hesabi. Farkindaydim da bilmediginin, bacak kadar cocuga kustugum icin kendime sinir olmaktan hemen sakinlesemedim.
Dogumdan sonra da boyle ona mi yansitacagim gelgitlerimi, hic hosuma gitmiyor bu dusunce. Sancili bir emzik birakma doneminde, tum duzeninin altust olmasina cok az kaldi, bir de benimle ugrasmasi gerekmez umarim.
- I don't feel well mommy
- neresi agriyor tatlim?
- soylemeeem supviz (surpriz) olcak
- :)) iyisin yani:)
Kahvalti ediyoruz, balini bitirmis daha istiyor
- gene bal lutfeeen
- yumurta bitmeden ikinci bal yok
- bali getivmezsen yumuvtayi yemem!
Artik kim kimin tehditini yerse:) Gozu cok cabuk acildi bu maymunun.
-----------------
Bugun doktor kontrolum vardi. Bu hanim kizimiz tosuncuk olma yolunda ilerliyor. Laradan buyuk dogacagi kesin (gununu beklerse tabi). O da benim sezaryen sonrasi normal dogum (vbac) yapma olasiligimi azaltiyor. Doktor civanim ve saz arkadaslari normal dogum icin ellerinden geleni yapacaklar. Benim istedigim de o ama sebeplerimiz biraz farkli. Bizim doktorun 'hasta' profili genelde dort cocuktan sonra saymaya baslayanlar. Onlar kafalarinda bu hamileligi coktan bitirmis durumdalar yani, sonrakileri dusunuyorlar. Bu da sezaryen olursa bundan sonrakilerde normal dogum sansi hic kalmaz, endiseleri bu:) Hatta bugun doktorlardan biri bundan sonra kac tane daha dusundugumu sordu. Bu son dedim 'sadece iki tane mi? emin misin?' diye cevap verdi:)) Sadecenin altini cizmek istiyorum. Egleniyorum her gidisimde:)
-------------------
Son gunlerde kendimden hic hosnut degilim. Ruh halim pek bir degisken olmaya basladi. Kede dogduktan sonra bolca gelgitlerim olmustu tamam ama bu biraz erken degil mi? Tahammul seviyemin dustugunu hissediyorum ve hosuma gitmiyor. Cunku bu en cok kedeye yansiyor. Daha dun mesela, bir yetiskin olarak ne yaptim? Ota boka mizmizlanmasina dayanamayip 3 yasindaki cocuga kustum! Ciddi ciddi kustum. 15 dakika falan konusmadim, yuzune bile bakmadim. Sonra kucagima geldi, sana neden kizdigimi biliyor musun diye sordum cevap: 'bilmiyovum'. Bilmiyor tabi, henuz 3 yasinda oldugu icin olabilir mi? Dag fareye kusmus farenin haberi yok hesabi. Farkindaydim da bilmediginin, bacak kadar cocuga kustugum icin kendime sinir olmaktan hemen sakinlesemedim.
Dogumdan sonra da boyle ona mi yansitacagim gelgitlerimi, hic hosuma gitmiyor bu dusunce. Sancili bir emzik birakma doneminde, tum duzeninin altust olmasina cok az kaldi, bir de benimle ugrasmasi gerekmez umarim.
Pazartesi, Haziran 06, 2011
Ilk Disci Son Emzik
Haftasonu ilk kez disciye gitti kede. Her odaya tv koymuslar, genis de bir cizgi film arsivleri var. Dora'ya evet dedi bizimki, onu koydular. Disci genc bir hatun, cocuk discisi zaten, kalplerini kazanmak adina hersey ongorulmus. Cekmeceleri bir acti: minik oyuncak arabalar, sticklerlar, oyuncak gunes gozlukleri, suslenmeyi sevenlere minik ojeler, kolyeler, boncuklar vs...
Kede cok hosnut degildi dislerini sergileyecek olmaktan. Sonrasinda soz verdigim dondurmanin hayaliyle gikini cikarmadan gelmisti buraya kadar. Koltuga oturdu oturmasina ama cok gergindi, beni bir saniye bile birakmadi. Disci once alt dislerini saydi, hemen bir sticker verdi. Sonra ustleri saydi hop bir sticker daha. Sonra hizlica dislerini soyle bir temizledi. Ona itiraz etmedi kede. Yutmasin diye tukuruk cekme aletini soktular hemen arkasindan ve su siktilar agzina. Iste o su fazla geldi bizimkine aglayarak kalkmaya yeltendi. Bir kutu dis macunu ve dis fircasi hediye ettiler hemen, bir daha olmayacak diye sakinlestirip yeniden oturttuk.
Disciyle ilgili kitaplar okumustuk ama ayni sey degil tabi. Aynali zimbirtiyla kontrol edip florur surduler dislerine, islem bitti. Cok cabuk olup bitti hepsi. Florur surulurken yeniden su gelecek diye agzini acmak istemedi kede once, gelmeyecegine garanti verilince acti ama cok sakin degildi o sirada. On disi kirik ya kedenin, x-ray cekmek istedi disci. Ama ben hamileyim diye onunla olamayacaktim x-ray cekilirken, baskasiyla da hayatta yalniz kalmaz orada. Adil cok gec yattigi icin gelmemisti bizimle. X-ray isi hic aklimiza gelmemisti ki. Bir ay sonra sirf onun icin gene gidecegiz.
Curuk yok neyse ki ama emzik tez birakila buyurdu disci. Agiz yapisini bozmaya baslamis. Bebek geldikten sonra hic biraktiramazsiniz simdi yapin dedi. Simdiye kadar buna kalkismamistik cunku parmaga gecerse diye korkuyordum ben. Parmagi hic kontrol edemiyorsun sonucta. Dislerine zarar veriyormus Laracim diye anlattim donuste, emzik perisi gelecek bu gece emzikleri alip sana hediye birakacak dedim. Once cikolata istedi hediye olarak, sonra dondurmaya cevirdi:) O oglen son kez emzikle uyudu, aksam yastigin altina koyduk. Uyuyana kadar elli kere peri nerde, niye gelmedi, neden uyuyunca geliyor diye sordu durdu. O uyuyunca emzikleri alip cope attim.
O kadar kolay olmuyor tabi emzikleri bir yana dunya bir yana olan birinin emzikten vazgecmesi. Pazar oglen emzik diye aglaya aglaya uyudu. Neden emzik alamayacagini anlattigimda iyice bagirarak agliyordu. Aksam yine yastiklarin altinda carsaflarin arasinda emzik aradi, getirsin peri emziklerimi ben abla olmiycam dedi, yine agladi.
Cumartesi havuz sezonunu actik. Hava bir garipti aslinda bir sicak bir serin, ama havuza isitici aldilar, suyu isitiyorlar su donemde. Suyun ici pek guzeldi ilik ilik. Selin de gelince yaklasik 2 saat suda kaldi kankalar, tabi biz de. Bu sure boyunca hic susmadilar. Birbirleriyle konustular, bize orada dur burada dur diye talimatlar verdiler, once ben once sen kavgalarina girdiler, sarki soylediler, kendi kendilerine konustular...agiz kapanmayinca bolca su yuttular tabi:) Eve dondugumuzde hasat olmustu kede. Ogle uykusu icin cok gec oldu artik uyumasin diyordum ama ben dustan cikana kadar sizip kalmisti:)
Pazar gunu sevgili arkadaslarim surpriz baby shower yemegi yaptilar. Hepsine tekrar cok tesekkur ediyorum, cok guzel bir ogleden sonraydi. Kede benimle kalmak isterse diye biraz endiselenmiyormus Adil ama babadan once pek sevdigi Aylinle park sonra tatli teklifi gelince beni daha hizli birakamazdi kede, isik hiziyla satildim:))
Foto: tribute to emzik :)
Kede cok hosnut degildi dislerini sergileyecek olmaktan. Sonrasinda soz verdigim dondurmanin hayaliyle gikini cikarmadan gelmisti buraya kadar. Koltuga oturdu oturmasina ama cok gergindi, beni bir saniye bile birakmadi. Disci once alt dislerini saydi, hemen bir sticker verdi. Sonra ustleri saydi hop bir sticker daha. Sonra hizlica dislerini soyle bir temizledi. Ona itiraz etmedi kede. Yutmasin diye tukuruk cekme aletini soktular hemen arkasindan ve su siktilar agzina. Iste o su fazla geldi bizimkine aglayarak kalkmaya yeltendi. Bir kutu dis macunu ve dis fircasi hediye ettiler hemen, bir daha olmayacak diye sakinlestirip yeniden oturttuk.
Disciyle ilgili kitaplar okumustuk ama ayni sey degil tabi. Aynali zimbirtiyla kontrol edip florur surduler dislerine, islem bitti. Cok cabuk olup bitti hepsi. Florur surulurken yeniden su gelecek diye agzini acmak istemedi kede once, gelmeyecegine garanti verilince acti ama cok sakin degildi o sirada. On disi kirik ya kedenin, x-ray cekmek istedi disci. Ama ben hamileyim diye onunla olamayacaktim x-ray cekilirken, baskasiyla da hayatta yalniz kalmaz orada. Adil cok gec yattigi icin gelmemisti bizimle. X-ray isi hic aklimiza gelmemisti ki. Bir ay sonra sirf onun icin gene gidecegiz.
Curuk yok neyse ki ama emzik tez birakila buyurdu disci. Agiz yapisini bozmaya baslamis. Bebek geldikten sonra hic biraktiramazsiniz simdi yapin dedi. Simdiye kadar buna kalkismamistik cunku parmaga gecerse diye korkuyordum ben. Parmagi hic kontrol edemiyorsun sonucta. Dislerine zarar veriyormus Laracim diye anlattim donuste, emzik perisi gelecek bu gece emzikleri alip sana hediye birakacak dedim. Once cikolata istedi hediye olarak, sonra dondurmaya cevirdi:) O oglen son kez emzikle uyudu, aksam yastigin altina koyduk. Uyuyana kadar elli kere peri nerde, niye gelmedi, neden uyuyunca geliyor diye sordu durdu. O uyuyunca emzikleri alip cope attim.
O kadar kolay olmuyor tabi emzikleri bir yana dunya bir yana olan birinin emzikten vazgecmesi. Pazar oglen emzik diye aglaya aglaya uyudu. Neden emzik alamayacagini anlattigimda iyice bagirarak agliyordu. Aksam yine yastiklarin altinda carsaflarin arasinda emzik aradi, getirsin peri emziklerimi ben abla olmiycam dedi, yine agladi.
Cumartesi havuz sezonunu actik. Hava bir garipti aslinda bir sicak bir serin, ama havuza isitici aldilar, suyu isitiyorlar su donemde. Suyun ici pek guzeldi ilik ilik. Selin de gelince yaklasik 2 saat suda kaldi kankalar, tabi biz de. Bu sure boyunca hic susmadilar. Birbirleriyle konustular, bize orada dur burada dur diye talimatlar verdiler, once ben once sen kavgalarina girdiler, sarki soylediler, kendi kendilerine konustular...agiz kapanmayinca bolca su yuttular tabi:) Eve dondugumuzde hasat olmustu kede. Ogle uykusu icin cok gec oldu artik uyumasin diyordum ama ben dustan cikana kadar sizip kalmisti:)
Pazar gunu sevgili arkadaslarim surpriz baby shower yemegi yaptilar. Hepsine tekrar cok tesekkur ediyorum, cok guzel bir ogleden sonraydi. Kede benimle kalmak isterse diye biraz endiselenmiyormus Adil ama babadan once pek sevdigi Aylinle park sonra tatli teklifi gelince beni daha hizli birakamazdi kede, isik hiziyla satildim:))
Foto: tribute to emzik :)
Çarşamba, Haziran 01, 2011
Uzun Hafasonu
Pazartesi Memorial Day olmasinin serefine tatildi, haftasonumuz 3 gundu boylece. Dakikasini bos gecirmedik haliyle. Kistan cikinca zaten bir kabina sigmama modu olur bende, bu sefer bir de bebek gelecegi icin iyice oraya da gidelim bunu da yapalim modundayim. Lara'da da aynisi olmustu bana. 'Nesting' durtusu ugramiyor bana, 'hadi gezelim' modu ayyuka cikiyor:))
Cuma aksami pide partisi ile basladik ise. Gecen hafta inegol kofte partimiz olmustu ama hava cok soguk, yerler islakti iceride yapmak zorunda kalmistik. Bu sefer gayet sicakti, bahceye kurduk masalari. Ayni aksam sitenin on bahcesinde acik hava sinemasi olacakti, plan pideleri yiyip film izlemeye gitmekti. Biz sohbete cocuklar kudurmaya dalinca film kimsenin umrunda olmadi. Saat 10'a dogru kedeyi yatirmaya cikardigimda hala oturuyordu millet.
Cumartesi sabahtan simitciye kahvaltiya gittik yeni tanistigimiz bir ciftle. Oldukca uzun suren bir kahvalti oldu. Ipod sagolsun, uzun oturmamiza cok sorun cikmiyor artik. Ogleden sonra da kede arka bahcede arkadaslariyla oynadi, biz de yine homini girtlak atistirip muhabbet ettik. Uyku saatinde aglayarak girdi iceri hatun.
Pazar gunu cekirdek aile olarak kahvaltiya gittik. Oradan parka gectik, nerdeyse 2 saat parkta takildik. Cok da sicakti hasadi cikti kedenin. Iyi oldu, aksamustu sirke gidecektik ve normalde uyudugu saatte evden cikmamiz gerekecegi icin nasil yapsam diye dusunup durmaktaydim. Cabucak uyudu eve gidince, cikma saatimiz geldiginde de hic mizmizlanmadan uyandi. Sirki cok seviyor.
Bu seferki kendi cadirinda gosteri yapan bir sirkti. Ve fakat havalandirma yoktu iceride. Giris kenarlarina birkac vantilator koymuslar ama bana misin demiyordu tabi. Icerisi cooook sicakti. Arabanin klimasinin hayalini kurmaktan sirk falan seyredemedim ben. Cin iskencesi gibiydi. Sarin havlunu sauna niyetine otur. Kede bile ilgisini kaybetti ara ara, ki bir onceki sirkte gozunu kirpmadan izlemisti. Yaklasik 1.5 saat sonra ara verdiler, filler ve develer geldi isteyen cocuklari gezdirmeye basladilar. Bizimkinin hic isi olmaz oyle seylerle. Firsat bu firsat diyip 'aaa sirk bitmis laracim, hadi suradan balon alip gidelim' dedim. Sicak onu da cok rahatsiz ettigi icin cok israr etmedi kalalim diye, balona tav oldu ciktik.
Sirk tatlisini es gecmedi tabi, pamuk helva secti kendine. Adil ne yedin diye sordugunda cevap: 'tombuk sekev' :))
Pazartesi sabahi saat 6 civari arka bahceye iniyormuscasina ses cikaran gokgurultuleri sayesinde uyandik. Ardindan kovayla bosalan yagmura pek bozuldum cunku plan degisikligi yapmamiz gerekecekti. Ama saniyorum iyi oldu o yagmur, bir gun onceki nemi biraz aldi. 7'de yagmur durmus ardindan acan gunesle yerler kurumaya bile baslamisti. 9 civari tekrar yagmayacagina kanaat getirip asil plana geri donduk: hayvanat bahcesi.
Acildigi saatte orada olmaya calisiyoruz ki trene sira olmadan binebilelim, cok sicaklara kalmadan gezebilelim. Erken gitmenin odulunu alip birkac kere ustuste binebildik trene sira beklemeden. Hayvanlara pek bakmiyoruz oraya gidince, asil amacimiz hayvan gormek degil cunku. Trene binsin, atlikarincaya binsin, oyun alaninda oynasin, ha bir de kuslara yem versin. Ahh, dondurma bi de:) O kadar.
Ata binmeye ikna etmistik bu sefer, cok da istekli gorunuyordu. Trenden sonra hemen at binme yerine gittik, biletimizi aldik, siraya girdik...Sira bize gelince fikir degistirdi kede, binmiyceeem diye aglamaya basladi. Ikna olmasina sasirmistim zaten, vazgecmesi surpriz olmadi. Kuslari beslemeye gectik direk. Onlar da hic ac degilmis, 1-2 tanesi lutfen geldi yem yemeye. Pes edip ciktik oradan da.
O gun koyunlarin tuyleri kirpilacakti, ona bakalim dedik. Onde zar zor kedeye gore yer bulup ittirdik hatunu one. Biraz seyretti, cok ilgisini cekmedi 'sikildim ben' dedi cikti geldi. Atlikarinca, oyun alani, dondurma, tekrar tren derken saat 2.30 oldu. Eve geldik, biraz uyudu sonra yine arka bahce.
Kendime benzetiyorum galiba yavastan. Haftasonlari uyaninca ilk lafi 'bugun neveye gidebiliviz' ya da 'bugun hangi avkadasim gelicek' oluyo:)) bahceye cikmayi disari cikmaktan saymiyor, illa bir yere gidecegiz. Bence hic sorun degil, gideriz tatlim:)) Azicik daha buyusun artacak gidilebilecek yer sayisi da.
Cuma aksami pide partisi ile basladik ise. Gecen hafta inegol kofte partimiz olmustu ama hava cok soguk, yerler islakti iceride yapmak zorunda kalmistik. Bu sefer gayet sicakti, bahceye kurduk masalari. Ayni aksam sitenin on bahcesinde acik hava sinemasi olacakti, plan pideleri yiyip film izlemeye gitmekti. Biz sohbete cocuklar kudurmaya dalinca film kimsenin umrunda olmadi. Saat 10'a dogru kedeyi yatirmaya cikardigimda hala oturuyordu millet.
Cumartesi sabahtan simitciye kahvaltiya gittik yeni tanistigimiz bir ciftle. Oldukca uzun suren bir kahvalti oldu. Ipod sagolsun, uzun oturmamiza cok sorun cikmiyor artik. Ogleden sonra da kede arka bahcede arkadaslariyla oynadi, biz de yine homini girtlak atistirip muhabbet ettik. Uyku saatinde aglayarak girdi iceri hatun.
Pazar gunu cekirdek aile olarak kahvaltiya gittik. Oradan parka gectik, nerdeyse 2 saat parkta takildik. Cok da sicakti hasadi cikti kedenin. Iyi oldu, aksamustu sirke gidecektik ve normalde uyudugu saatte evden cikmamiz gerekecegi icin nasil yapsam diye dusunup durmaktaydim. Cabucak uyudu eve gidince, cikma saatimiz geldiginde de hic mizmizlanmadan uyandi. Sirki cok seviyor.
Bu seferki kendi cadirinda gosteri yapan bir sirkti. Ve fakat havalandirma yoktu iceride. Giris kenarlarina birkac vantilator koymuslar ama bana misin demiyordu tabi. Icerisi cooook sicakti. Arabanin klimasinin hayalini kurmaktan sirk falan seyredemedim ben. Cin iskencesi gibiydi. Sarin havlunu sauna niyetine otur. Kede bile ilgisini kaybetti ara ara, ki bir onceki sirkte gozunu kirpmadan izlemisti. Yaklasik 1.5 saat sonra ara verdiler, filler ve develer geldi isteyen cocuklari gezdirmeye basladilar. Bizimkinin hic isi olmaz oyle seylerle. Firsat bu firsat diyip 'aaa sirk bitmis laracim, hadi suradan balon alip gidelim' dedim. Sicak onu da cok rahatsiz ettigi icin cok israr etmedi kalalim diye, balona tav oldu ciktik.
Sirk tatlisini es gecmedi tabi, pamuk helva secti kendine. Adil ne yedin diye sordugunda cevap: 'tombuk sekev' :))
Pazartesi sabahi saat 6 civari arka bahceye iniyormuscasina ses cikaran gokgurultuleri sayesinde uyandik. Ardindan kovayla bosalan yagmura pek bozuldum cunku plan degisikligi yapmamiz gerekecekti. Ama saniyorum iyi oldu o yagmur, bir gun onceki nemi biraz aldi. 7'de yagmur durmus ardindan acan gunesle yerler kurumaya bile baslamisti. 9 civari tekrar yagmayacagina kanaat getirip asil plana geri donduk: hayvanat bahcesi.
Acildigi saatte orada olmaya calisiyoruz ki trene sira olmadan binebilelim, cok sicaklara kalmadan gezebilelim. Erken gitmenin odulunu alip birkac kere ustuste binebildik trene sira beklemeden. Hayvanlara pek bakmiyoruz oraya gidince, asil amacimiz hayvan gormek degil cunku. Trene binsin, atlikarincaya binsin, oyun alaninda oynasin, ha bir de kuslara yem versin. Ahh, dondurma bi de:) O kadar.
Ata binmeye ikna etmistik bu sefer, cok da istekli gorunuyordu. Trenden sonra hemen at binme yerine gittik, biletimizi aldik, siraya girdik...Sira bize gelince fikir degistirdi kede, binmiyceeem diye aglamaya basladi. Ikna olmasina sasirmistim zaten, vazgecmesi surpriz olmadi. Kuslari beslemeye gectik direk. Onlar da hic ac degilmis, 1-2 tanesi lutfen geldi yem yemeye. Pes edip ciktik oradan da.
O gun koyunlarin tuyleri kirpilacakti, ona bakalim dedik. Onde zar zor kedeye gore yer bulup ittirdik hatunu one. Biraz seyretti, cok ilgisini cekmedi 'sikildim ben' dedi cikti geldi. Atlikarinca, oyun alani, dondurma, tekrar tren derken saat 2.30 oldu. Eve geldik, biraz uyudu sonra yine arka bahce.
Kendime benzetiyorum galiba yavastan. Haftasonlari uyaninca ilk lafi 'bugun neveye gidebiliviz' ya da 'bugun hangi avkadasim gelicek' oluyo:)) bahceye cikmayi disari cikmaktan saymiyor, illa bir yere gidecegiz. Bence hic sorun degil, gideriz tatlim:)) Azicik daha buyusun artacak gidilebilecek yer sayisi da.
Salı, Mayıs 31, 2011
Inci Minci
Gobek aldi basini gidiyor malum. Kedeyle de genelde yerde oynuyoruz. Benim yerden kalkmam biraz zaman aliyor tabe. Once salonda oynamisiz mekan degistirecegiz. Ben dogrulup kalkana kadar o coktan asagi inmis bile. Merdivenlerin dibinden sesleniyor:
- come on mommy, we don't have all day!
Bucure bak sen. Nerden duyduysa artik:)
Evde ingilizce konusmuyoruz aslinda. Okulda yeterince konusuyorlar zaten. Ornegin kankasi Selin de onunla ayni sinifta ve okul disinda bir araya geldiklerinde de aralarinda genelde ingilizce konusuyorlar, okulda fazlaca beraber olmalarindan gelen aliskanlik herhalde. Ama okulculuk oynarken ingilizce konusmamizi istiyor, okulda oyle konusuluyor ya. Ona peki diyoruz.
Neyse iste, okulculuk oynadik bitti asagi indik kampcilik oynuyoruz. Yemek yiyoruz sonra yatip uyuyoruz falan. Birkac hayvani da yanimizda, onlar da diziliyor yastiklarin ustune yatma saati geldiginde. Ben cok yuksek sesle horlayip sonra birisi horlamis da uyanmisim gibi ortaligi ayaga kaldiriyorum, kede de guluyor, suclunun ben olduguma ikna etmeye calisiyor beni. Oyun boyle. Her yatista horluyorum ya, itiraz ediyor birinde:
- anneee, stop horling hayvanlav uyaniyov
Horlamanin hor'unu almis 'ing' eklemis sonuna da, al sana horling:)
- come on mommy, we don't have all day!
Bucure bak sen. Nerden duyduysa artik:)
Evde ingilizce konusmuyoruz aslinda. Okulda yeterince konusuyorlar zaten. Ornegin kankasi Selin de onunla ayni sinifta ve okul disinda bir araya geldiklerinde de aralarinda genelde ingilizce konusuyorlar, okulda fazlaca beraber olmalarindan gelen aliskanlik herhalde. Ama okulculuk oynarken ingilizce konusmamizi istiyor, okulda oyle konusuluyor ya. Ona peki diyoruz.
Neyse iste, okulculuk oynadik bitti asagi indik kampcilik oynuyoruz. Yemek yiyoruz sonra yatip uyuyoruz falan. Birkac hayvani da yanimizda, onlar da diziliyor yastiklarin ustune yatma saati geldiginde. Ben cok yuksek sesle horlayip sonra birisi horlamis da uyanmisim gibi ortaligi ayaga kaldiriyorum, kede de guluyor, suclunun ben olduguma ikna etmeye calisiyor beni. Oyun boyle. Her yatista horluyorum ya, itiraz ediyor birinde:
- anneee, stop horling hayvanlav uyaniyov
Horlamanin hor'unu almis 'ing' eklemis sonuna da, al sana horling:)
Çarşamba, Mayıs 25, 2011
Dans Gosterisi
Kedenin okulunun dans gosterisi vardi gecenlerde. Yakinlardaki bir lisenin salonunu kiraliyorlar bu is icin. Sirayla tum siniflar cikip gosterisini sunuyor. Bizimkiler en minikler. Yilbasindan beridir haftada bir gun gelen muzik ogretmenleriyle dans figurleri calisiyorlardi. Kizlarin kostumunde etek vardi haliyle. Normalde hic isi olmaz kedenin etekle elbiseyle falan ama cok heyecanliydi bu gosteri icin, gik demeden giydi. Gosteri oncesi bir salonda toplandilar, son hazirliklari yapildi. Sacina tac takarken biraz zorlandi ogretmeni, tokayi reddetmis tabi ki cuce. Tokasiz da sacinda durmuyor tac. Sen dener misin dedi bana. Guldum sadece. Hic bulasmam dedim, sana taktirmiyorsa benim ne sansim olabilir ki. Biz cikip kendimize koltuk bulmaya gittik. Sonra taktirmis neyse.
En minik ve haliyle en komik de bizimkilerdi. Fotograf cok karanlik ama danscilarin bir kosede hareketleri yapan muzik ogretmenini ve koreografiyi zerre kadar takmadigi anlasiliyordur sanirim. Her biri kafasina gore takiliyordu:)) Kizlardan bir tanesi 2 kere iceri kacmaya yeltendi, ikisinde de geri postalandi:) 4 parca icra ettiler, cekildiler. Adettendir diye cicek verecektik ama cikolata daha makbul oldugu icin cikolata goturduk danscimiza.
Saskin anne baba olarak kamerayi evde unutmusuz. Adille aramizda 'kamerayi versene' 'kamera bende degil ki' 'nasil degil, almadin mi' 'e sen almayacak miydin' seklinde konusmalar gecti:)) Fotograf makinasini almistik neyse ki, onun kamerasiyla cektik. Sibel de foto isini halletti. Tek cocukla birseyleri unutup duruyoruz ki ikinci de gelince makina vs unutmayi gectim, cocuklari bir yerde unutmamak en buyuk basarimiz olacak sanki:))
En minik ve haliyle en komik de bizimkilerdi. Fotograf cok karanlik ama danscilarin bir kosede hareketleri yapan muzik ogretmenini ve koreografiyi zerre kadar takmadigi anlasiliyordur sanirim. Her biri kafasina gore takiliyordu:)) Kizlardan bir tanesi 2 kere iceri kacmaya yeltendi, ikisinde de geri postalandi:) 4 parca icra ettiler, cekildiler. Adettendir diye cicek verecektik ama cikolata daha makbul oldugu icin cikolata goturduk danscimiza.
Saskin anne baba olarak kamerayi evde unutmusuz. Adille aramizda 'kamerayi versene' 'kamera bende degil ki' 'nasil degil, almadin mi' 'e sen almayacak miydin' seklinde konusmalar gecti:)) Fotograf makinasini almistik neyse ki, onun kamerasiyla cektik. Sibel de foto isini halletti. Tek cocukla birseyleri unutup duruyoruz ki ikinci de gelince makina vs unutmayi gectim, cocuklari bir yerde unutmamak en buyuk basarimiz olacak sanki:))
Perşembe, Mayıs 19, 2011
Bagimsiz
Salı, Mayıs 17, 2011
Haftasonu
Haftasonumuz ziyadesiyle karanlik ve yagisli gecti. Cumadan beridir yagmur var, tee bu haftasonuna kadar da surecekmis. Soguk, islak, karanlik...tiskinc bir hava. yagmurlar bitsin kesin birden artar sicaklik yaza giriveririz ne oluyoruz diyemeden. Bahar bu kadar iste burada. Piff.
Yagmur sokaklarda surtmeye engel degil ama tabi ki. Cumartesi sabahtan bir piknige gittik. Kabile cocuklarinin ve bir kisim ebeveynlerinin gittikleri karate okulunun yillik piknigi vardi, arkadas kontenjanindan yerimizi aldik hemen. Hava soguktu biraz ama yagmur yagmadi neyse ki piknik boyunca.
Kucucuk de bir park var piknik alaninda. Orada salincakta sallandi kede bir sure ama cocuk sayisi hizla ve fazlasoyla artinca bizim yanimizda oturmayi, oralarda dolanmayi tercih etti. Iyi de oldu. Netekim, kaydirak alani 'survival of the fittest' testi gibiydi. cocuklar ustuste, herkes birbirini itiyor, eziyor, birbirlerini beklemeden kayip ustuste iniyorlar falan gibi bir goruntu soz konusuydu. Yaklasik 1-2 dakikada bir biri aglayarak geliyordu o taraftan.
Bilimum tatli vardi tabi, kek kurabiyenin gozune vurdu bizimki. Karate okulundaki cocuklardan birinin babasi dondurma arabasi isletiyormus, o da arabasini getirip dondurma dagitti cocuklara, keyfi tam oldu kedenin. Koca kulah dondurmayi yedi, artik dibinde 1 tatli kasigi kadar dondurma belki kalmisken onu tut diye bana verip babasiyla kosmaya gitti. Geldiginde dondurmanin onu beklemeyip eridigini ogrenince cok bozuldu, uzun sure agladi. Aksamustu caya misafirlerimiz vardi, sohbet de keyifli olunca nasil aksam oldu anlamadik bile.
Pazar gunu Naz'in dogumgunu yemegine gittik. Hava guzel olsaydi restaurantin bahcesinde olacaktik, ilk plan oydu ama durup durup kovayla bosalircasina yagdigi icin iceriye yerlestik. Yemek ve pasta sonrasi restaurant sahibi cocuklara dondurma getirdi. Kede orayi da cok sevdi haliyle. Cikolatali dondurma secti, neymis dunku dondurmasini (o da cikolataliydi) bitirememismis o yuzden cikolatali yiyecekmis. Cok ciddi bir yuz ifadesiyle acikladi bunu. Unutmamis piknikte eriyen hap kadar dondurmayi, icinde kalmis:))
Yagmur sokaklarda surtmeye engel degil ama tabi ki. Cumartesi sabahtan bir piknige gittik. Kabile cocuklarinin ve bir kisim ebeveynlerinin gittikleri karate okulunun yillik piknigi vardi, arkadas kontenjanindan yerimizi aldik hemen. Hava soguktu biraz ama yagmur yagmadi neyse ki piknik boyunca.
Kucucuk de bir park var piknik alaninda. Orada salincakta sallandi kede bir sure ama cocuk sayisi hizla ve fazlasoyla artinca bizim yanimizda oturmayi, oralarda dolanmayi tercih etti. Iyi de oldu. Netekim, kaydirak alani 'survival of the fittest' testi gibiydi. cocuklar ustuste, herkes birbirini itiyor, eziyor, birbirlerini beklemeden kayip ustuste iniyorlar falan gibi bir goruntu soz konusuydu. Yaklasik 1-2 dakikada bir biri aglayarak geliyordu o taraftan.
Bilimum tatli vardi tabi, kek kurabiyenin gozune vurdu bizimki. Karate okulundaki cocuklardan birinin babasi dondurma arabasi isletiyormus, o da arabasini getirip dondurma dagitti cocuklara, keyfi tam oldu kedenin. Koca kulah dondurmayi yedi, artik dibinde 1 tatli kasigi kadar dondurma belki kalmisken onu tut diye bana verip babasiyla kosmaya gitti. Geldiginde dondurmanin onu beklemeyip eridigini ogrenince cok bozuldu, uzun sure agladi. Aksamustu caya misafirlerimiz vardi, sohbet de keyifli olunca nasil aksam oldu anlamadik bile.
Pazar gunu Naz'in dogumgunu yemegine gittik. Hava guzel olsaydi restaurantin bahcesinde olacaktik, ilk plan oydu ama durup durup kovayla bosalircasina yagdigi icin iceriye yerlestik. Yemek ve pasta sonrasi restaurant sahibi cocuklara dondurma getirdi. Kede orayi da cok sevdi haliyle. Cikolatali dondurma secti, neymis dunku dondurmasini (o da cikolataliydi) bitirememismis o yuzden cikolatali yiyecekmis. Cok ciddi bir yuz ifadesiyle acikladi bunu. Unutmamis piknikte eriyen hap kadar dondurmayi, icinde kalmis:))
Salı, Mayıs 10, 2011
Kededen
Kedeyle baba eski fotograflara bakmaktalar. Bizim genclik fotolarimiz. Anne kac yasinda burada: 18, baba kac yasinda burada: 20 gibi konusmalar gecmekte aralarinda.
Adil soruyor:
-baba simdi kac yasinda?
- kivk (40)
- anne simdi kac yasinda peki?
- seksen (80)
Al bakalim. Besle buyut...80 desin yasina. Omur boyu tatli yok sana.
-------------
Marketcilik oynuyoruz. Kisin cok seviyordu bu oyunu, sonra unutmus gibiydi simdi yine seviyor. Bir market arabasi ve bilimum oyuncak yiyecegi var. O marketci oluyor biz de 'mujtevi' (musteri). Kredi kartiyla calisiyor yalniz bizimki. Marketinden birsey alinca 'kvedi kavt vev' diye uzatiyor elini. Bizi nakit parayla birsey alirken gormuyor ki, hakli cocuk. Her yerde kredi karti kullaniyoruz. Biraz nakit kullansam fena olmayacak onun yaninda galiba. Para kavrami olusmayacak yoksa garibimin.
--------------
Okul cikislarinda direkt eve gitmiyoruz genelde. Havaya gore mutlaka bir yere ugruyoruz park, kutuphane, kitapci, market gibi. O yuzden atistirmalik ufak birsey goturuyorum yanimda, arabada giderken yiyor. Gecen gun koltuguna oturttum, o sirada atistirmaligini ve suyunu istedi. Yerime gecince verecegim dedim, arkadan one gelene kadar unuttum. Arabayi calistirdigimda atistirmaligi hatirlatti. Unuttum tatlim dedim, durduk, verdim istedigini. Tam yine calistirdim arabayi birkac metre gittik eee suyu unuttun dedi. Ahh, saskinim laracim dedim, yine durduk suyu da teslim ettim arkaya. 'Sen cok saskin biv anne oldun' dedi bana gulerek:)) O bile tescilledi durumumu.
Cumartesi sabah kahvaltiya gitmistik. Ipod'unu benim cantama ativermistim orada. Normalde sabahlari okula giderken arabada ona bakiyor kede. Babaya teslim etmeyi unutmusum. Sabah aradilar, bulamadik sende mi diye. Aaa evde kaldi o dedim. Telefonu kapattiktan sonra 'benim annem cok saskin' diyip durumu Adile ozetlemis kede:) Bacak kadar veledin diline dustum iyi mi:))
Adil soruyor:
-baba simdi kac yasinda?
- kivk (40)
- anne simdi kac yasinda peki?
- seksen (80)
Al bakalim. Besle buyut...80 desin yasina. Omur boyu tatli yok sana.
-------------
Marketcilik oynuyoruz. Kisin cok seviyordu bu oyunu, sonra unutmus gibiydi simdi yine seviyor. Bir market arabasi ve bilimum oyuncak yiyecegi var. O marketci oluyor biz de 'mujtevi' (musteri). Kredi kartiyla calisiyor yalniz bizimki. Marketinden birsey alinca 'kvedi kavt vev' diye uzatiyor elini. Bizi nakit parayla birsey alirken gormuyor ki, hakli cocuk. Her yerde kredi karti kullaniyoruz. Biraz nakit kullansam fena olmayacak onun yaninda galiba. Para kavrami olusmayacak yoksa garibimin.
--------------
Okul cikislarinda direkt eve gitmiyoruz genelde. Havaya gore mutlaka bir yere ugruyoruz park, kutuphane, kitapci, market gibi. O yuzden atistirmalik ufak birsey goturuyorum yanimda, arabada giderken yiyor. Gecen gun koltuguna oturttum, o sirada atistirmaligini ve suyunu istedi. Yerime gecince verecegim dedim, arkadan one gelene kadar unuttum. Arabayi calistirdigimda atistirmaligi hatirlatti. Unuttum tatlim dedim, durduk, verdim istedigini. Tam yine calistirdim arabayi birkac metre gittik eee suyu unuttun dedi. Ahh, saskinim laracim dedim, yine durduk suyu da teslim ettim arkaya. 'Sen cok saskin biv anne oldun' dedi bana gulerek:)) O bile tescilledi durumumu.
Cumartesi sabah kahvaltiya gitmistik. Ipod'unu benim cantama ativermistim orada. Normalde sabahlari okula giderken arabada ona bakiyor kede. Babaya teslim etmeyi unutmusum. Sabah aradilar, bulamadik sende mi diye. Aaa evde kaldi o dedim. Telefonu kapattiktan sonra 'benim annem cok saskin' diyip durumu Adile ozetlemis kede:) Bacak kadar veledin diline dustum iyi mi:))
Cuma, Mayıs 06, 2011
Mini Gezi
Nisanin son haftasi dort gunluk bir gezi yaptik DC taraflarina. Iki aile olarak ciktik yola Persembe sabahi. Ilk durak Annapolis. Mola vermeden gidelim dedik (yol 4-4.5 saat) ama cook kalabalikti yollar. Bir ara durduk resmen o derece kalabalikti. Kede arkada bir ara krize girse de cabuk gecti. Hakli cocuk, ben de olsam sikilirim o kadar saat koltuga baglanmis bir halde oturmaktan. Ipod'un duacisi olduk bir kez daha. Cizgi filmlerini seyretti, sarkilarini dinledi bolca. Tatile gidiyoruz diye nesesi yerindeydi genelde. Her 3 dakikada bir geldik mi diye sorarak Adil'i bayilmanin esigine getirdi bir ara:))
Canatalari otel odasina attigimiz gibi disari ciktik. Annapolis kucuk ama cok sevimli bir sehir. Deniz kiyisinda. NJ'i soguk ve az yesillikle birakmistik ama oralara bahar gelmisti bile. Rengarenk cicekler, agaclar, kucucuk renkli evler pek hostu. Bolca yuruduk. Deniz kiyisinda yemek yedik, yurumeye devam ettik. Kucucuk yerel bir kitapci bulduk, rahat koltuklarina yayilip kahve ictik, bahcesinde oturduk, kitap karistirdik. Sonra yengec yemeye gittik. 'Ye yiyebildigin kadar' bir yerdi, bizimkiler yengec nesline bir miktar zarar verdiler sanirim:)
Aylin ablasi yine bolca ilgilendi bizimkiyle sagolsun, keyfine diyecek yoktu hatunun. Tum gun uyumadi, saat 10'da pusetinde sizdi en sonunda. O puseti de az daha evde unutuyorduk. Halimiz nice olurdu onsuz bilmiyorum. Lara pusetini otelde bagajdan indirdigimizde gordu, hemen 'ben ona binmem o babyler icin' dedi. Keyfin bilir dedik. Yoruldukca mutlu mesut yayildi icine tabi.
Ertesi gun Alexandria'a gittik. Yine cantalari otele attigimiz gibi ciktik. Sefil bir gundu. Bahar degil de kisa girmisiz gibi bir soguk hava, surekli yagan yagmur, pek sevimsizdi. Istedigimiz gibi dolasamadik o yuzden. Daha cok kapali yerlerde takildik, hababam yedik. Aksam saatlerinde Emineler de katildi gruba. Haftasonu oldugunu gozardi edince aksam yemegi icin yer bulabilmemiz bayagi zaman aldi. 10 kisiye ha diyince masa cikmiyor boyle kucuk yerlerde. Bir gun oncesinin yorgunlugunu atamadigi ve yine uyumadigi icin gun icinde zaman zaman cok huysuzlandi kede ama aksama dogru duzeldi, neredeyse geceyarisina kadar uyanik takildi bizimle.
Bir sonraki gun hava duzeldi neyse ki. Sabahtan yine cok serin oldugu icin sonradan elimizde kalacagini bile bile montlari almak zorunda kaldik. Kahvalti sonrasi istikamet Washington. Trenle Washington'a gittik. Once Space Museum'u gezdik. Washington'da tum muzeler ucretsizmis. Biz oraya en son 5-6 yil once gitmistik cogu seyi unutmusuz tabi. Muze cok kalabalikti, bicok sey icin sira beklemek zorunda kaldik, sonra yeteeerr diyip attik kendimizi disari. Oradan oraya saatlerce yol yuruduk. Lara yine Aylinle takildigi icin puset vestiyer gorevi gordu, tum montlari tasidi, yoruldukca Alp oturdu vs. Gik demeden yurudu o kadar saat bizimki gurur duyduk kendisiyle. Bolca kostular, cimlerde yuvarlandilar, atlikarinca bile bulduk onlara.
Artik freni patlamis kamyon moduna girince kedeyi zorla oturttuk pusetine. Yorgunluktan dusecek ama farkinda degil. Kiyameti kopardi once, kendini atmaya calisti falan ama cabucak kesildi sesi. Yemek yiyecegimiz yere varana kadar coktan sizmisti. Bar/restaurant arasi olan yerde hokey maci seyrediliyordu, bolca da gurultu vardi haliyle ama bana misin demeden 1.5 saat uyudu, kendine geldi. Bize de iyi bir mola oldu yemek, hepimiz cok yorulmusuz yuru yuru. Sonrasinda yine bolca yurume. Derken pilimiz bitmis bizim de tekrar trene git, oradan in yuru vs cok usendik: Taksiiii. Arada uyudugu icin en zinde olanimiz Laraydi. Otele gitmek istemedi, baska yeve gidelim, gezelim diyip durdu. Alemlere akacak hatun:)
Son sabah otel havuzunu ziyaret ettik. Sonra kahvalti ve donus yolu. Gelirken karsilastigimiz trafikten biraz gozumuz korkmustu ama cok kotu olmadi donus neyse ki. Arada Philadelphia'ya ugradik, philly cheese steak yiyelim diye. Bogazimizin goturdugu yere gidiyoruz biz:) Hemen bulamadik, artik vazgecip baska birsey yemek icin oturdugumuz yerdeki ahci soyledi nerede bulabilecegimizi. Hemen oraya da zipladik tabi. NJ ondeki arabanin zor goruldugu siddette bir yagmurla karsiladi bizi. Kede de sizdi koltugunda o sirada. Normalde uyurken bir yerden bir yere tasidigimiz zaman hemen uyanir ve ayilir, tekrar uyumaz. Ama saat 7.30 olmustu artik ve cok yorgundu, eve gidince de gik demeden devam etti yataginda uyumaya. Minicik gezicik de boylece bitti.
Canatalari otel odasina attigimiz gibi disari ciktik. Annapolis kucuk ama cok sevimli bir sehir. Deniz kiyisinda. NJ'i soguk ve az yesillikle birakmistik ama oralara bahar gelmisti bile. Rengarenk cicekler, agaclar, kucucuk renkli evler pek hostu. Bolca yuruduk. Deniz kiyisinda yemek yedik, yurumeye devam ettik. Kucucuk yerel bir kitapci bulduk, rahat koltuklarina yayilip kahve ictik, bahcesinde oturduk, kitap karistirdik. Sonra yengec yemeye gittik. 'Ye yiyebildigin kadar' bir yerdi, bizimkiler yengec nesline bir miktar zarar verdiler sanirim:)
Aylin ablasi yine bolca ilgilendi bizimkiyle sagolsun, keyfine diyecek yoktu hatunun. Tum gun uyumadi, saat 10'da pusetinde sizdi en sonunda. O puseti de az daha evde unutuyorduk. Halimiz nice olurdu onsuz bilmiyorum. Lara pusetini otelde bagajdan indirdigimizde gordu, hemen 'ben ona binmem o babyler icin' dedi. Keyfin bilir dedik. Yoruldukca mutlu mesut yayildi icine tabi.
Ertesi gun Alexandria'a gittik. Yine cantalari otele attigimiz gibi ciktik. Sefil bir gundu. Bahar degil de kisa girmisiz gibi bir soguk hava, surekli yagan yagmur, pek sevimsizdi. Istedigimiz gibi dolasamadik o yuzden. Daha cok kapali yerlerde takildik, hababam yedik. Aksam saatlerinde Emineler de katildi gruba. Haftasonu oldugunu gozardi edince aksam yemegi icin yer bulabilmemiz bayagi zaman aldi. 10 kisiye ha diyince masa cikmiyor boyle kucuk yerlerde. Bir gun oncesinin yorgunlugunu atamadigi ve yine uyumadigi icin gun icinde zaman zaman cok huysuzlandi kede ama aksama dogru duzeldi, neredeyse geceyarisina kadar uyanik takildi bizimle.
Bir sonraki gun hava duzeldi neyse ki. Sabahtan yine cok serin oldugu icin sonradan elimizde kalacagini bile bile montlari almak zorunda kaldik. Kahvalti sonrasi istikamet Washington. Trenle Washington'a gittik. Once Space Museum'u gezdik. Washington'da tum muzeler ucretsizmis. Biz oraya en son 5-6 yil once gitmistik cogu seyi unutmusuz tabi. Muze cok kalabalikti, bicok sey icin sira beklemek zorunda kaldik, sonra yeteeerr diyip attik kendimizi disari. Oradan oraya saatlerce yol yuruduk. Lara yine Aylinle takildigi icin puset vestiyer gorevi gordu, tum montlari tasidi, yoruldukca Alp oturdu vs. Gik demeden yurudu o kadar saat bizimki gurur duyduk kendisiyle. Bolca kostular, cimlerde yuvarlandilar, atlikarinca bile bulduk onlara.
Artik freni patlamis kamyon moduna girince kedeyi zorla oturttuk pusetine. Yorgunluktan dusecek ama farkinda degil. Kiyameti kopardi once, kendini atmaya calisti falan ama cabucak kesildi sesi. Yemek yiyecegimiz yere varana kadar coktan sizmisti. Bar/restaurant arasi olan yerde hokey maci seyrediliyordu, bolca da gurultu vardi haliyle ama bana misin demeden 1.5 saat uyudu, kendine geldi. Bize de iyi bir mola oldu yemek, hepimiz cok yorulmusuz yuru yuru. Sonrasinda yine bolca yurume. Derken pilimiz bitmis bizim de tekrar trene git, oradan in yuru vs cok usendik: Taksiiii. Arada uyudugu icin en zinde olanimiz Laraydi. Otele gitmek istemedi, baska yeve gidelim, gezelim diyip durdu. Alemlere akacak hatun:)
Son sabah otel havuzunu ziyaret ettik. Sonra kahvalti ve donus yolu. Gelirken karsilastigimiz trafikten biraz gozumuz korkmustu ama cok kotu olmadi donus neyse ki. Arada Philadelphia'ya ugradik, philly cheese steak yiyelim diye. Bogazimizin goturdugu yere gidiyoruz biz:) Hemen bulamadik, artik vazgecip baska birsey yemek icin oturdugumuz yerdeki ahci soyledi nerede bulabilecegimizi. Hemen oraya da zipladik tabi. NJ ondeki arabanin zor goruldugu siddette bir yagmurla karsiladi bizi. Kede de sizdi koltugunda o sirada. Normalde uyurken bir yerden bir yere tasidigimiz zaman hemen uyanir ve ayilir, tekrar uyumaz. Ama saat 7.30 olmustu artik ve cok yorgundu, eve gidince de gik demeden devam etti yataginda uyumaya. Minicik gezicik de boylece bitti.
Salı, Nisan 19, 2011
Madagascar ve Atlikarinca
Kede New York'taki ilk muzikaline (oyle diyelim) geldi: Madagascar Live. Gosteri saat 5'de basliyordu ve normalde benim onu hafta ici getirmem mumkun degil isten izin almadan. Sibel evdeydi o gun ve sagolsun Selin'le Lara'yi okuldan o alip getirdi. Yolda cok eglenmis kankiler. Ben de onlari otoparkda karsiladim. Trafik yuuznden anca yetisebildikleri icin etrafta dolastiramadik cocuklari direk salona girdik.
Ne kede ne de ben Madagascari seyretmemistik daha once. Fena bir deneyim degildi ama bu tur yapimlar icin biraz erkenmis bize. 1.5 saatin sonunda vardigimiz sonuc budur:)) Sahneye daha yakinda, en azindan salonda, oturmus olsak biraz daha farkli olurdu belki. Ama tee 4. kattan seyredince pek icindeymissin hissi vermiyor insana.
Ufakliklar yanyana oturmak istediler ama tam Laranin onundeki koltukta kocaman bir kadin oturuyordu, cocuk goremiyordu haliyle. Tiyatroya gittigimizde kede kadar olan cocuklara yukseltici vermislerdi, hic sorun olmamisti kimin arkasina oturdugu. Burada oyle bir sey de yok. Zorla ikna edip kucagima aldim ama cok istemedi. Bir yandaki koltuktan cok iyi gorebilirdi ama o zaman kankisiyle ayrilmak zorunda kalacaklardi. Yer isi biraz sorun oldu yani. Sonunda Selinle ayni koltugu paylasmaya karar verdiler ama o asil paylasma duygusu yaklasik 8-10 dakika surdu, sonrasinda totosunda kurt kaynayan taraflar bagimsizliklarini ilan etmeye kalkinca savas cikti.
Oyuna konsantrre olamadilar bir turlu. Hatta bir ara olaydan tumuyle kopup Sibel'in telefonuyla oynadilar. Ara sira ufak krizler patladi gene aralarinda. Bir biri bir digeri disari cikarildi hava degisimi icin. Neyse ki salon terketmeyi gerektirecek buyuklukte bir olay olmadan gosteri sona erdi, deriinn bir ohh cekildi.
Bu haftasonu, artik 3 yil 5 ay bilmemkac gunlukken, atlikarincaya binmeyi istedi. Bindi...ve hatta inmedi. Gormemisin atlikarincasi olmus modunda 8 kere bindi ustuste. Daha da inmezdi ona kalsa, o kadar sevdi.
Ne kede ne de ben Madagascari seyretmemistik daha once. Fena bir deneyim degildi ama bu tur yapimlar icin biraz erkenmis bize. 1.5 saatin sonunda vardigimiz sonuc budur:)) Sahneye daha yakinda, en azindan salonda, oturmus olsak biraz daha farkli olurdu belki. Ama tee 4. kattan seyredince pek icindeymissin hissi vermiyor insana.
Ufakliklar yanyana oturmak istediler ama tam Laranin onundeki koltukta kocaman bir kadin oturuyordu, cocuk goremiyordu haliyle. Tiyatroya gittigimizde kede kadar olan cocuklara yukseltici vermislerdi, hic sorun olmamisti kimin arkasina oturdugu. Burada oyle bir sey de yok. Zorla ikna edip kucagima aldim ama cok istemedi. Bir yandaki koltuktan cok iyi gorebilirdi ama o zaman kankisiyle ayrilmak zorunda kalacaklardi. Yer isi biraz sorun oldu yani. Sonunda Selinle ayni koltugu paylasmaya karar verdiler ama o asil paylasma duygusu yaklasik 8-10 dakika surdu, sonrasinda totosunda kurt kaynayan taraflar bagimsizliklarini ilan etmeye kalkinca savas cikti.
Oyuna konsantrre olamadilar bir turlu. Hatta bir ara olaydan tumuyle kopup Sibel'in telefonuyla oynadilar. Ara sira ufak krizler patladi gene aralarinda. Bir biri bir digeri disari cikarildi hava degisimi icin. Neyse ki salon terketmeyi gerektirecek buyuklukte bir olay olmadan gosteri sona erdi, deriinn bir ohh cekildi.
Bu haftasonu, artik 3 yil 5 ay bilmemkac gunlukken, atlikarincaya binmeyi istedi. Bindi...ve hatta inmedi. Gormemisin atlikarincasi olmus modunda 8 kere bindi ustuste. Daha da inmezdi ona kalsa, o kadar sevdi.
Perşembe, Nisan 14, 2011
Kisa Kisa
Hergun yatmadan once mutlaka kitap okuyoruz. Pek degisik seylere takiliyor. Mesela: Cinderella. Cinderella'nin ayakkabisinin teki dusmus dedim, sag mi sol mu dedi. Ho? Sunca yildir Cinderella bilirim hic aklima gelmezdi sag mi dusmus sol mu diye merak etmek. Atiyorum bir tanesini, neden diye basliyor tabi. Tuzak soru:) Devam ediyoruz. Buyunun geceyarisi bitmesine takiliyor. Neden 12? Neden ha neden? Elalemin perisi 100yil uyutabiliyo bi prensesi de bunun buyusu niye bi gece bile dayanamiyor? Boyle beceriksiz perilerle nereye kadar? Bilmiyorum demiyoruz, hizlica bir cevap bulmaya calisiyoruz. Her soruya bilmiyorum olmaz cunku, sen de bi bok bilmiyosun demeyi akil ettigi gun carpar yuzume valla. Masal okuyorum ama sinava giriyormusum gerginligi icindeyim. Nereden soracagi hic belli degil:)
Buyuyunce ne olmak istiyorsun diye sordum birkac meslekten bahsettigimiz bir gun. Iya (inek - iya kaldi hayvanin adi) ve zurafa olmak istiyormus cunku onlari cok seviyormus. Inegi bastan beri pek seviyor da hakkaten, zurafayi bilmiyordum.
Sabahlari begenmedigi seyler giyersem bay bay opucugumu vermiyor. Gecenlerde yarim kollu bir kazak giydim, hic hoslanmadi. Neden uzun ya da kisa kollu degilmis. Yarim kolu ziyadesiyle sahsiyetsiz buldu sanirim.
Hamilelikte 7. ay dolmak uzere. Peppaya hala bir isim bulmus degiliz. Aramiyoruz da, tembellik diz boyu. Ilk cocukta daha hamilelikten once hazirdi ismimiz, bir kiz bir erkek ismine karar vermistik. Ikinci de kiz cikinca hazirliksiz yakalandik haliyle:) Arada kedeye soruyoruz ne olsun diye. En son 'ipod olsuuunn' dedi:) Ipodu cok seviyormus (arabada bir yere giderken seyredebiliyor). Neyse ki sevdigi seyi seciyor, ispanak olsun da diyebilirdi mesela.
Camasirlari kurutucuya kede atiyor bazen, isine gelirse. Bu haftasonu da o yapmak istedi. Aldigi camasirin ne oldugunu bagirarak anons edip oyle atiyordu makinaya. 'Benim pantalonuumm' 'babanin covabii' gibi. Benim pantalonumu alinca nasil bagirdi dersiniz: 'annenin cok buyuk pantalonuuu'. Cok buyukmus. Munasebetsiz cuce.
Televizyona pek asina degil kede. Yani kendi kontrolunde olmayan birsey seyretmeye asina degil diyeyim. Eskiden Barney izliyordu televizyonda ama onceden kaydedilmis oluyordu. Istedigi bolumlerin istedigi kisimlarini izliyordu, istemezse geciyorduk, ayni yeri defalarca tekrarlayabiliyorduk falan. Bilgisayarda da durum ayni. Simdi seyrettigi seyler youtube'da zaten. Evde de televizyon yok artik, hic acilmiyor. Bilmiyor haliyle. Aileler buradayken Turk televizyonu aliyoruz sikilmasinlar diye, babam bir cizgi film bulmustu ona oradan. Cizgi film istedigi yerde durdurulamayinca kiyamet kopmustu. Bu dedigim yeni degil, 2 ay once falan. Sonra unuturuz diye yazayim istedim.
Buyuyunce ne olmak istiyorsun diye sordum birkac meslekten bahsettigimiz bir gun. Iya (inek - iya kaldi hayvanin adi) ve zurafa olmak istiyormus cunku onlari cok seviyormus. Inegi bastan beri pek seviyor da hakkaten, zurafayi bilmiyordum.
Sabahlari begenmedigi seyler giyersem bay bay opucugumu vermiyor. Gecenlerde yarim kollu bir kazak giydim, hic hoslanmadi. Neden uzun ya da kisa kollu degilmis. Yarim kolu ziyadesiyle sahsiyetsiz buldu sanirim.
Hamilelikte 7. ay dolmak uzere. Peppaya hala bir isim bulmus degiliz. Aramiyoruz da, tembellik diz boyu. Ilk cocukta daha hamilelikten once hazirdi ismimiz, bir kiz bir erkek ismine karar vermistik. Ikinci de kiz cikinca hazirliksiz yakalandik haliyle:) Arada kedeye soruyoruz ne olsun diye. En son 'ipod olsuuunn' dedi:) Ipodu cok seviyormus (arabada bir yere giderken seyredebiliyor). Neyse ki sevdigi seyi seciyor, ispanak olsun da diyebilirdi mesela.
Camasirlari kurutucuya kede atiyor bazen, isine gelirse. Bu haftasonu da o yapmak istedi. Aldigi camasirin ne oldugunu bagirarak anons edip oyle atiyordu makinaya. 'Benim pantalonuumm' 'babanin covabii' gibi. Benim pantalonumu alinca nasil bagirdi dersiniz: 'annenin cok buyuk pantalonuuu'. Cok buyukmus. Munasebetsiz cuce.
Televizyona pek asina degil kede. Yani kendi kontrolunde olmayan birsey seyretmeye asina degil diyeyim. Eskiden Barney izliyordu televizyonda ama onceden kaydedilmis oluyordu. Istedigi bolumlerin istedigi kisimlarini izliyordu, istemezse geciyorduk, ayni yeri defalarca tekrarlayabiliyorduk falan. Bilgisayarda da durum ayni. Simdi seyrettigi seyler youtube'da zaten. Evde de televizyon yok artik, hic acilmiyor. Bilmiyor haliyle. Aileler buradayken Turk televizyonu aliyoruz sikilmasinlar diye, babam bir cizgi film bulmustu ona oradan. Cizgi film istedigi yerde durdurulamayinca kiyamet kopmustu. Bu dedigim yeni degil, 2 ay once falan. Sonra unuturuz diye yazayim istedim.
Salı, Nisan 05, 2011
Son Zamanlar
Uc silahsorlerden kedenin dogumgunu Kasimda olmustu. Diger silahsorlerden Leyla'ninki gecen haftasonu Selin'inki de bu haftasonuydu. Okulda da ayni sinifta bu bucurler, yapisik ucuz modunda geziyorlar. 5 dakika sonra birbirlerini bogazlamaya kalkabilirler tabi o ayri:)
Son iki haftasonumuzun birer gunu dogumgunleriyle gecmis oldu. Aslinda hepi topu 1.5 saat suruyor biryerlerde yapilan partiler ama sonrasinda da cocuklar oynamaya devam ediyor tabi. Gecen haftaski parti tam kedenin ogle uykusu saatine denk geliyordu tabi uyumadan gitti bizimki. Cocuk muzesindeydi. Parti sonrasinda 1.5 saat daha oynadilar. Daha da oynarlardi onlara kalsa ama bir araya gelince tabi ki bogaz konulu sohbetlere baslayan biz buyukler yemek plani yapinca cikmak zorunda kaldilar. Kede yolda bi 15 dakika uyudu, sonra tarafimizdan zorla uyandirilarak restauranta sokuldu. Haliyle pek sinirliydi, ne derse he dedik. Istedigi tatliyi secebilecegini ogrenince keyfi yerine gelmeye basladi (rusvet 101). Kankasi da gelince tam oldu. Nerdeyse tum grubun yemek yiyesi varmis, restauranti istila ettik resmen.
Ertesi gunu parklarda gecirdik. Kede ortamdaki tum ordek ve kazlara cheerios yedirmeyi gorev bildi. Yemeyenlerin pesinden kostu, gaga gagaya kavga eden 2 kaza bagirip aralarina girdi torbasiyla. Hatta arkada kaldigi icin cheerios yakalayamayan ve vazgecip yuzmeye niyetlenen iki ordegin arkasindan gole daldi 5 derece hava sicakliginda:) Yanimizda yedek corap ve ayakkabi olmayinca o noktada park etkinligi sona ermis oldu. 'Neden baska covap getivmedin ki' diye de soylendi bana yolda:) Ne bileyim hayatim senin ordek beslemeyi bu kadar ciddiye alacagini. Getiririm bir daha elbette.
Bu haftasonu olan dogumgunu kapali bir oyun alanindaydi. Kucukler icin jungle gym yapmislar, her tarafi kapali, tirmansinlar atlasinlar ziplasinlar, kaysinlar...dusseler de mindere dusuyorlar zaten. Cocuklari oraya saldik ve kendimizi eglendirdik. Basketle basladik, air hockeyle devam ettik. Biz 10 kisi oyle kaptirmisiz ki kendi aramizdaki turnuvaya cocuklarin iceri gittigini bile farketmedik. Bi sure sonra bi baktim bi sessizlik var salonun obur tarafinda. Meger cocuklari iceri goturmusler, onlar pizzalarini yemis, pasta kesilmis, pasta yemeleri de bitmek uzereymis. Gidip pastadan tirtikladik sonra cocuklar oyunlarina biz oyunumuza geri donduk. Baska parti de yokmus arkamizdan rahat rahat oynadik:) Kedenin saclari sirilsiklamdi terden cikarken.
Bir de tiyatro sikistirdik araya. Kede ilk tiyatrosuna gitmis oldu. Click Clack Moo. Oyun guzeldi, o da sevdi. Biz kedeyle birsey seyrederken konusuruz genelde. Ne olmus, niye olmus falan. Burada da durum ayniydi haliyle. Tiyatroda sessiz olunuru anlatmaya calistik ama 'neden?' diye baslayinca (sonu gelmiyor o nedenlerin) gordum ki bunun anlatilacagi yer oyun sirasi degil, oncesinde anlatmaliydik. Onun hizasina inip kafami kafasina dayadim, sessizce konusmaya basladik. Ben fisildayarak konusunca o da bana uydu neyse, kafa kafaya fisildaya fisildaya hem sahneleri degerlendirdik hem seyrettik. Izleyicilerin cogu cocuk olunca cit cikmayan bir ortam da degildi haliyle.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)