Perşembe, Ekim 28, 2010

Sicak Cikolata

Ara ara hot chocolate istiyor benden kede, 'babanin aldigindan yap' diyerek. Sut, kakao, harnup tozu, biraz da bal esittir cakma sicak cikolata. Gecenlerde yine istedi. Sut icirme firsati ya kacirmadim, hemmen diyip mutfaga gectim. Ben basicam diye geldi. Blenderi calistirmak ona ait de. Sutu koyduk, kakaoyu koyduk, sonra soyle bir dialog gelisti:

- obuv kako nevde? (harnupu soruyor)
- dolapta kalmis annecim hemen cikariyorum
- bali unutmussun...senin hazivlanman lazim
(kafa hafif egik, herseyi de ben mi soyleyecegim canim edasiyla)

Salı, Ekim 26, 2010

Ciftlige Gidelim Bir Balkabagi Alalim

Cuma gunu ilk okul gezisine gitti kede. Otobuslere dolusup 30-40 dakika otede bir ciftlige gittiler. Balkabagi toplayacaklardi, hayride'a bineceklerdi, gezeceklerdi iste. 3 yasin altindakileri gezilere goturmuyor okulu, en yakin arkadasi Selin gelemedi o yuzden, ama az daha kedeyi de almiyorlardi. Ogretmenlerin biri olmaz dedi. 10 guncuk var yaw 3 olmasina, daha olgun olmayacak ki 10 gun sonra diyerek savastim biraz. Ben hayal kirikligi ve muz kabugu takilirken kendi ogretmeni olur tabi niye olmasin dedi. Heyooo. Hemen verdim gezi parasini fikir degistirmesinler diye:) Bir de okul t-shirti yaptirildi, hepsi ayni t-shirti giyiyorlarmis ustlerine.

Bu 3 yas konusu takildi tabi aklina. Selin neden gelmiyov dedi, 3 yasinda degil dedim. Ben 3 yasinda miyim dedi. Soruyor arada bir, daha olmadin diyoruz. Ben neden gidebiliyovum diye sordu sen 3 sayilirsin dedim. Neden 3 sayilivim diye baslamisti ki ani bir atakla konuyu degistirdim, sonra da unuttu ne soruyor oldugunu :)

Velilerden de isteyen gidebiliyordu ama ben ozellikle gitmek istemedim. Yapisik takiliyoruz zaten, biraz kendi basina da gitsin bir yerlere. O da aklina takilan baska bir konu oldu kedenin. Bazen okula sen de gel diyor, okula buyukleri almiyorlar sadece cocuklar gidebiliyor diyorum. Bazi anne babalar da gitmis ya geziye, onlav neden gelebiliyov, sen neden gelmedin seklinde baslayan bir dizi soruyla hesap sordu hatun.

Koca bir balkabagiyla cikageldi aksam. Hava da serin ama gunesliydi allahtan, cok eglenmisler. Balkabakli cookie yemis, elma suyu icmis, birseyler daha yemis (junk tabi, o kadar istahla baska ne yer ki). Getirdigi balkabagini once boyayacagiz sonra pisirecegiz. Haftasonu yapacaktik sozde ama havayi guzel bulunca gene iceri girmedigimiz icin hafta icine kaldi.
PS: Fotoyu balkabagiyla ilgili diye koydum, gezileriyle bir alakasi yok.

Perşembe, Ekim 14, 2010

Kisi Pas Gecebilir Miyiz Bu Yil

Gene ben bir kucuk cezveyim kose bucak gezmeyim modunda bir haftasonu oldu. Bu haftasonu da hava cok guzeldi. Kisa iki kala boyle gunler bulunca evde oturmak gunahmis gibi geliyor, normalde evde oturacagimiz varsa da bir aktivite yaratip disari atiyoruz kendimizi. Bahar yok gibi birsey ne de olsa memlekette, biz daha kisliklari cikaramadan bir bakarsin kar yagiyor (hakkaten ya kisliklari cikarsam artik di mi).

Cuma yine kizlar gecesi yaptik. Barnes & Noble'da kahve, cheesecake ve kitap bakmaca etkinligi. Kahve ve cheesecake kismi tamamdi da kitap kismi pek olamadi geyik yapmaktan. Cumartesi once parka attik kendimizi, beyler hosluk yapip kahve tasidilar hepimize tee nereden. Kede bayiliyor sicak cikolataya. Tabi ona gelene kadar adiyla alakasi kalmiyor icecegin. Icindekinin %90'inini bosaltip sade sut koyuyoruz, rengi hala kahverengimsi ve bir de kahveciden geliyor ya bayila bayila iciyor. Evde yarim bardak sut icirmemiz bir saat suruyor. Inat ediyorum sadece kakaolu sut icmesin diye, boyle oluyor.

Ogle uykusundan sonra erken aksam yemegi. Istikamet Turk lokantasi. Kede arkadaslariyla olmaktan memnun, bayagi oturuyoruz orada.

Pazar sabahi Sibel'in baby brunch'i var. Cocuklarla babalar parka hatunlar kahvaltiya. Gercekten surpriz oldu Sibele, hos bir kahvaltiydi. Ogleden sonra Hobken yolunu tutuyoruz uc aile. Biz plaj demistik aslinda, cocuklar kumla oynarlar diye ama erkekler gulmustu bize, biz de eh o da su kenari diyip Hoboken'a cevirdik rotayi. Once yemek ardindan su kenarinda uzuuuun bir yuruyus. Eve geldigimizde saat nerdeyse 11'di. Ertesi gun okul yok diye cok dert etmedik, ondan zaten o kadar takildik orada.

Pazartesi Columbus Day'di. Yaygin olarak tatil verilen bir gun degil aslinda, netekim hem benim hem Adilin isyeri acikti ama kedenin okulu kapaliydi. Adil izin aldi, baba kiz takildilar tum gun. Ilk kez butun gun yalniz kalmis oldular. Hava haftasonundan daha guzeldi ve tum okullar tatildi, ogle uykusu disinda neredeyse tum gunu ekip halinde disarida gecirmisler oyle olunca. Ben geldigimde bahcede Batu ve Ada ile oynuyordu Lara.

Cuma, Ekim 08, 2010

Oktoberfest

Gecen haftasonu evi otel niyetine kullandik desem yeridir. Cuma aksami kizlar gecemiz vardi. Plan: Berrak'in evinde yemek ve film. Eh 5 kiz bir araya gelirse ne olur, bidi bidi muhabbete dalindigindan filmin baslatilmasi neredeyse geceyarisini bulur. Eve varis ve yatis saat 2. Kalk borusu her zamanki saatte ama, minik komutan kati bu konuda:)

Cumartesi once kahvaltiya gittik, sonra bize yarim saat mesafede Oktoberfest duzenleniyormus, oraya gittik. Hava sansimiza cok guzeldi. Festivalse tam bir hayal kirikligi. Ormanlik alan hostu ama son iki gun kovayla bosalircasina yagan yagmurlar yuzunden cogu yer gol olmustu, girilemiyordu. Adille ne birasi icsek, yaa ben icmesem mi acep muhabbetleri yaparken bir baktik ki bira mira yok. Birasiz oktoberfest mi olur yaw. Onu gectim su disinda icecek hicbirsey yok. Yiyecek de oyle. Sadece pamuk seker vardi yiyecek olarak.

Kede ilk pamuk sekerini yedi orada ve daha ilk isiriktan sonra ikinci sekerin pazarligini yapmaya basladi. 8-10 tane de stand var, tum 'festival' bundan ibaret. Cok hayal kirikligina ugradim. Hava cok guzeldi de ormanda gezindik biraz. Arkadaslarimiz geldi, onlarla takildik bir sure de. Kede iyice yoruldugunu dozu gittikce artan bir mizmizlikla ifade etmeye baslayinca bir baktik ki saat neredeyse 3 olmus.

Donus yolunda kede uyudu, transfer edilince mutlaka uyandigi icin arabada biraktik, hatta uzun uyusun diye dolastim arabayla. Uyanir uyanmaz can arkadasi Selin'e gittik. Bayagi oynadilar orada. Kostular bolca. 8'e geliyordu eve geldigimizde. Cani cikmis, hemen odasina cikmak istedi.

Pazar sabahi da hizli bir telefon trafigi ile kahvalti adresi belirlendi. Simitciye gittik bu sefer, Turk kahvaltisi ettik. Sonrasinda digerlerinden ayrilip cocuk muzesine gittik. Laranin dogumgununu bu yil orada yapmaya karar verdik. Hem depoziti yatiralim hem de kede biraz oynasin dedik, 3 saat cikaramadim hatunu oradan. Cok sevdi.

Giderken yolu bilmedigim icin gps'i acmistim. Donusu kacirdim (evet gps'e ragmen:)). Aleti daha dikkatli dinleyeyim diye muzigi kapattim, 'yolu kaybettik annecim gpsi dinlememiz lazim' dedim. O da pur dikkat dinleyip 'dvayv (drive) dedi' 'ton vayt (turn right) dedi' diye her duydugunu tekrar etti bana. Arada 'dondun mu?' diye de sorup emin oldu denileni yaptigimdan. Donerken de cok yorgun olmasina ragmen anayola cikip da ben 'tamam yolu bulduk' diyene kadar ayni sekilde direktif verdi bana arkadan. Ancak ben gps'i kapatinca kaybolmayacagimiza ikna olup uyudu. Uyaninca eve girdik ve nerdeyse aynen geri ciktik Vietnam lokantasinda aksam yemegi icin ekiple bulusmak uzere.

Cocugun gozunde super bir sofor imaji cizmis olmaliyim ki direksiyona ben gecince 'yolu bilmiyovsan baba kullanabiliv' dedi bana:)) Donuste de Alarayla bayagi oynadilar bizde, yine serildi aksam yataga.

Havalar bir acaip. Cumartesi gunu kisa kollularla gezdik, cok guzeldi hava. Pazar gunu bu kadar uzun mu uyuduk, ne zaman kis geldi dedirtecek kadar soguktu.

Cuma, Ekim 01, 2010

Renaissance Fair

Bu yil birkac defa Ronesans Panayirina (bkz ilgili diger yazim) gitme girisiminde bulunmustuk ama bir turlu olmamisti. Hatta birinde tepedeki kara bulutlara ragmen 'belki yagmaz' diyerek kapisina kadar gitmis, park yerinden girise yururken yagmuru tepemize yemis, cevabimizi alip geri donmustuk. Tatilden donunce baktik ki o haftasonu bitiyor, solugu orada aldik ana kiz. Ana kiz, cunku Adil Tolgayi almak uzere havaalanina gidecekti.

Lara'ya ormana gidecegiz diyip durdugum icin sabah kalkar kalkmaz ilk lafi 'ovmana gidelim' oldu. Hatta kahvaltiya gidiyoruz diyince 'noo ovmana gidicem ben' diye itiraz etti :) Anne ayinin ac ac oynamayacagini kendisine acikladiktan sonra once kahvaltiya gittik sonra herkes kendi yoluna gitti.

Bu, orman icinde kurulan bir koy. Cesitli yerlerde sahneler kurulmus, hepsinde ayri bir gosteri var. Farkli noktalarda canli muzik var, cocuklar icin buyuk salincaklardan ok atmaya kadar pek cok aktivite var, golde su bisikletleriyle gezme var, aksesuar satan standlar var, vahsi kuslar sovu vs var ve tabi ki bilimum yiyecek var.

Sallana sallana geldigimiz icin yer gok arabaydi park yerine vardigimizda. Yol kenarlari bile dolmustu. Zar zor biraz uzakta bir yer bulduk ve iceri girdik. Kostumler cok ilgisini cekti tabi kedenin ama kostumlulerle yanyana fotograf cektirecek kadar degil. Onu gectim tek kare fotografini zor cektim hatunun. Onda da bir-fotograf-daha-cek-bak-burayi-nasil-basina-yikiyorum bakisi atti bana. Sozlu olarak da yeterince tiz bir sesle ayni mesaji verince makina aynen cantaya geri girdi, foto moto yok.

Yemek icin siraya girdigimizde, mesela, tam arkamizda bir sovalye vardi. Bastan asagi zirhli, kafasinda da basligi. Sira da acaip agir ilerlediginden kede bayagi bir inceledi onu. Adam basligini cikarmadan 3-5 sebeklik yapti bizimkine ama ufacik bir gulumseme bile alamadi geriye. Onun yerine bana bin tane soru sordu ne giymis neden giymis diye baslayan. Bu ara en cok kullandigi kelime 'neden?'. Her cevap bir baska soruyu getiriyor, zor oluyor valla cevap yetistirmek.

Yemekten sonra kuslara gittik ama gosteri bitmis, sadece kafeslerinde gorebildik onlari. Hemen yandaki cadirda tavsanlar ve papaganlar vardi acikta dolanan. Oraya goturdum kedeyi. O ara dondurma bulmaya odaklandigindan ayaginin dibine kadar gelen tavsana bakmadi bile, hemen cikmak istedi. Dondurmaciyi bulduk, herkes rahatladi, gezmeye devam.

Bir delikten kafasini cikaran kralin soytarisina domates atilan bir alan vardi. Bayagi da kalabalikti onu. Onu seyretti biraz, neden domates atildigina ve milletin buna pek eglendigine cok anlam veremedi. Bu cok zevklidir mesaji verip sonra evde bilimum yiyecegi kafama yemek istemedigim icin cok dikkatli cevap vermeye calistim, ne derece basarili oldugumu onumuzdeki gunlerde gorecegiz:)

Arabasini da almistik yanimiza, yoruldukca oturuyordu. Bir ara kendi itmek istedi. Yerler tas toprak tabi, cok kolay degil itmesi. Zorlanarak ittirmeye calisirken (ama yardim da kabul etmezken) 5-6 metre ileride bir kahkaha koptu, nooldu dedi. Oraya gidelim de bakalim dedim, bana 'avaba kullanivken ovaya gitmek zov oluyov' dedi:)

Su balyozla guc seviyesinin olculdugu oyun var ya, ona bayildi. Daimi seyirci olduk onlarin onunde, pur dikkat izledi gelen herkesi. Uzun sure onlarin onunden ayrilmadik.

Sovalyelerin atlar uzerinde mizrakla birbirine saldirdiklari ve sonra hepsinin yerde savastigi gosteri de cok ilgisini cekti. Sectigi at kazaninca (kazanan ati gorunce secti uyanik) pek hosuna gitti, yerdeki savasi ve sonrasinda kralin gelisini falan da ilgiyle izledi. Gosteri bitince atlar gene gelsin diye gitmek istemedi, zor ikna ettim gelmeyeceklerine.

Cok hosuna gitti orasi, gene gidelim diyip durdu donerken. Gosteriler vesileyle tiyatroyu anlatmaya calistim ama sanirim kafasini karistirdim cocugun. Bir sonraki gun benzincide isimizin bitmesini bekler ve arada benzinciyle laflarken 'bezinci tiyatvo giymemis cunku ovmanda diil' dedi:))

Kedeyi biraz tiyatroya gotureyim de daha iyi anlasin dedim ama bulduklarimin hemen hepsi hafta ici. Butuk kucuk cocuklarin anneleri evde mi oturuyor yani, ya da hepsinin mi bakicisi var, sinir olmus durumdayim. Bir tane buldum haftasonu, o da tee Nisanda ve sadece bir haftasonu. Bu mudur yani NJ, cok hayal kirikligina ugrattin beni...