Perşembe, Kasım 15, 2007

Ilk Haftalar

Yarin ikinci haftamiz doluyor. Kamyon carpmisa cevirdi kucukhanim bizi. Dort kisi anca basa cikabiliyoruz, annemler burda olmasaymis halimiz nice olurdu hic bilmiyorum. Hazirolda bekliyoruz resmen. Eve geldik ilk gece 1, ikinci gece yarim saat ancak uyuyabildim. Her gik dediginde kustu mu, hala nefes aliyor mu, vs mi diye yataginin basinda bittigimiz icin uyku muyku hak getirdi haliyle. Bebekler gibi uyumak deyimini de sorgular oldum, boyle rahatsiz, kipir kipir, sesli bir uyku olamaz. Yavas yavas alisiyoruz cikan seslere gerci, yuregimiz daha az agzimiza geliyor alistikca.

Ilk haftanin sonunda ilk doktor kontrolune gittik. Bebekler dogduktan sonra dogum kilolarinin bir kismini kaybedermis. Lara kaybettigi kiloyu geri alip dogum kilosuna donmus. Gitmisken ilk asisini da yapalim dedi doktor, ilk asimizi olduk. Hastanede topugundan kan alip orayi bantlamis, sonra da banti cikarmamislardi. Odlek biz de iyice yapismistir simdi cani acir sen cikar, hayir sen cikar diye birbirimize atip sonunda bu isi doktora biraktik (gercekten). Cok kolayca cikardi doktor, yapismamis megersem, guldu halimize bir de.

Oturur pozisyonda kalip oyle dogan kiz bebeklerde kalca cikigi riski yuksek olurmus. Hastanede ultrasonla bakip bir ay icinde tekrar bakilsin demislerdi. Iki hafta sonra tekrar bakilmasi icin New Jersey tarafinda bir doktora goturecegiz.

Evde de ilk 1-2 gun oturmak, yatmak falan biraz agrili olmustu. Yastiklari ust uste dizip oturur pozisyonda yatiyordum zaten. Hafif de one egilerek yuruyordum. Agri kesiciyi ilk aldigim saatlerde gayet dik durabiliyorum, etkisi gecmeye baslayinca neandertal pozisyona geciyorum diye dalga geciyordum. Iki gun sonrasinda hepsi gecti, agri kesiciye bir gun daha devam edip onu da biraktim. Gayet egilip kalkabiliyor, merdiven cikip inebiliyorum rahatca. Dikislerin oldugu yerde hissizlik devam ediyor, o birkac ay daha surermis, vucudun kendini koruma yontemiymis. Ilk hafta ayagim cok sismisti, sezaryande olurmus, vucuttaki suyun bir kismi ayaklara iniyormus. Hamilelikte boyle ayagim sismemisti benim.

...diye baslamisim yazmaya. Ustunden uc bes gun gecmis, devam edememisim bir turlu. Basligi ilk gunlerden ilk haftalara cevirdim, ilk aylar ya da ilk yillar olmadan post edecegim bu yaziyi insallah:) E-maillerime de en kisa zamanda cevap yazmaya baslayacagim, benden umidi kesmeyin efenim.

Simdiiii kimdi o bebekler gunun cogunu uyuyarak geciriyor zaten diyen, cabuk ciksin ortaya. Hastanedeyken uyuyordu da cidden. Gecenlerde okudugum bir kitapta hastanede tabi ki tum gun uyuyorlar yoksa kim onlari eve goturmek ister ki yaziyordu cok guldum. Gunumuz (ve gecemiz) emzirmekle geciyor. Memeye yapisik bir halde yasiyor Lara su ara. Bir yerde yolunda gitmeyen birseyler var ama nerde bilmiyorum.

Sut yetmiyor galiba (fazla gelince de rahatsiz olurmus bu bebek kismisi ama o kadar polyanna olmayalim). Bakinca geliyormus gibi gorunuyor ama hatun doymuyor bir turlu. Bazen 5-10-15 dakika arayla uyanip emmek istiyor. Sonunda ya doyup ya bitkin dusup 2-3 saatlik bir uykuya dalana kadar saatler geciyor bu sekilde. Ha bu arada emdiklerinin bir kismini cikariyor (agacta yetisiyor sanki o sut, neler cekiyoz biz onu ureticez diye cik cik cik). Emerken bazen birden nefesi siklasmaya basliyor, bu kotu bir isaret, hemen arkasindan derin bir nefes alinip memenin itilip ses tellerinin denenecegi anlamina geliyor. Bu kadar sik emmek istiyor olmasi normal mi, ayni sorunla karsilasan var mi acep?

Her gun, ozellikle gece oluyor bu, niye cozemedim henuz. Gazdir belki diye gaz cikarmaya calisirken de buldugu herseyi, hicbirsey olmazsa elini emmeye calisiyor. Evdeki ikinci gunumuzde ustuste birkac kere emmeyi reddedip ortaligi yikinca mecburen formula vermistik. Soluksuz emip ustune de dort saat kutuk gibi uyuyup kendimi cok sefil hissetmeme yol acmisti bu. Hic bu kadar yetersiz hissetmemistim kendimi, acaip moralim bozulmustu. Lactation consultant ile telefonda gecirilen saatler sonucunda sezaryan sonrasi sutun gelmeye baslamasinin normalden daha fazla zaman alabilecegi ve bunun cok normal oldugu konusunda ikna edildim de moralim biraz yerine geldi. Sezaryan sonrasi vucuttan tamemen atilamayan sivilar da sutun bebek tarafindan emilmesine engel olabilirmis.

Dun gece Lara yine seften ve yemek servisinden duydugu memnuniyetsizligi dile getirirken denemek icin formula verdik, bu sefer biberonu emmeyi pek basaramadi ve iyice sinirlendi. Formula seciyoruz bu arada. Similaci aninda reddetti. Enfamilin simdilik sansi var.

Gelelim uyku konusuna. Ayin kaci, gunlerden ne, saat kac tamamen kopmus durumdayim olaydan. Geceleri nerdeyse sabaha kadar oturdugumuz icin buldugum her firsatta uyumaya calisiyorum ama pek kolay olmuyor. Tam o uyudugu sirada hic uykum olmayabiliyor cunku ve guzelim uyku firsati kacip gidiyor (aynen su anda oldugu gibi, 1 saattir uyumakta ama ben uyuyamiyorum, arrrrr:(() Ne zaman duzene girmeye basliyor bunlarin uykusu? Goguste ve kucakta daha kolay daliyor ve daha uzun uyuyor ama yatagina (veya baska bir yere) koydugumuz ve yere paralel hale geldigi anda gozler hic uyumamiscasina aciliyor ve tekrar emmek istiyor.

Gecen gun bir turlu uyumadigi ve miklayip durdugu bir anda Larayi araba koltuguna, araba koltugunu da kurutucunun ustune koyup makinayi calistirdim. Ikinci dakikada nakavt oldu bizimki. Biraz oyle tutup sonra makina calistigi surece yaninda bekleyemeyecegim icin yere indirip makinanin yanina koydum. Makinanin calistigi 35 dakika boyunca uyudu (keske en uzun programi secseydim). Makina durunca biraz sonra o da uyandi. Dun gece tekrar denedik ayni yontemi. Bu sefer araba koltugunu getirmeye usenip yastikla beraber koyduk, hareketi tamamlamadigimiz icin mi ne hic ise yaramadi. Arabada gitmek hakikaten cok ise yariyor ama. Araba hareket ettigi anda uyumaya basliyor. Arabanin cok yavas gitmemesi gerekiyor amaDun doktordan donerken Target'dan 1-2 sey almak icin durdugumuzda benim iceride oldugum surece otoparkta dolanmayi denemisler, aglamaya baslamis. Anayola cikmislar, susmus.

Gobegi dustu sonunda. Nereye gomsek acep.

Bir buyuk boy beze gectik, artik newborn degil 1 numara kullaniyoruz. Adil benden daha iyi gaz cikariyor ve bez degistiriyor. O gaz cikarmaya calisirken Lara da bikip usanmadan Adilin omzunda ve gogsunde meme ariyor. Bu arama calismalari sayesinde guclu bir boynu olacagina inaniyoruz:) Gecen gun dakikalarca ugrasip birsey bulamayinca hosnutsuzlugunu Adilin ustune cisini yaparak gosterdi.

Simdilik burda kesip gondereyim bu yaziyi gonderebiliyorken, unuttuklarimi bilahare yazarim artik.

Dogum Hikayemiz

Ancak oturabildim blogu guncellemek icin. Birkac girisimim oldu daha once de ama her seferinde Lara farkedip hooop nereye hemserim diye geri cagirdigi icin kaldi. Once dogum hikayemizi yazalim degil mi, sirasiyla girsin kayitlara.

Sezaryenin sonrasindan bayagi cekiniyordum ben, iyilesme sureci uzun surecekmis gibi geliyordu. Doktorum olaya iyi tarafindan bakmami, en azindan saatlerce dogum sancisi cektikten sonra sezaryene donmek zorunda kalmayacagimi, vucut cok yorgun olmayacagi icin daha cabuk toparlayacagimi soylemisti. Hastaneye gittigimizde bayagi beklettiler bizi. Benim biri ad soyad biri ad yerine soyad soyadi yerine ad olan iki kaydim varmis, duzeltmek icin ugrastilar bir sure. Sonrasinda doktorun da hadi hadi diye hemsireleri ittirmesiyle ameliyathaneye alindim. Epidural islemi bekledigimden cok daha acisiz oldu. Bazilarinda basagrisi yapiyormus epidural. Hemsire operasyondan once kimde basagrisi olacagi anlasiliyor zaten sende olmaz demisti, hic basagrisi olmadi cidden de sonrasinda. Onume koca bir carsaf gerip Adil'i de ondan sonra iceri aldilar, hicbirsey goremedik. Epidural muhtesem birsey. Sana birseyler yapiliyor farkindasin ama nooluyor hicbirsey anlamiyorsun, hicbirsey hissetmiyorsun. Sag omzum cok agridi islem suresince, ilactanmis. Diyaframla ilgili birseyden kaynaklaniyormus o agri, hatirlamiyorum simdi tam neydi. Bebegi cok cabuk cikardilar, beni toparlamalari daha uzun surdu:)

Dogumun hemen sonrasinda bebegi anneye veriyorlar diye duymustum, bana vermediler. Hos bebek gorecek ve tutacak halim de yoktu zaten. Asiri titreme, mide bulantisi ve bas donmesi ile nakavt olmustum o sira, ilactanmis bunlar da. Tansiyonum yukselmis. Iceri alindigimda mide bulantisi ve bas donmesdi gecmisti ama asiri titreme devam ediyordu, tansiyonum da hala yuksekti. Tansiyon icin monitore bagladilar, usume icin de ustume deniz yatagi gibi cok hafif birsey ortup ona bir hortum taktilar, adi neydi bilmiyorum ama icine sicak hava ufleniyor ve acaip guzel isitiyor, varligiyla yoklugu belli olmayacak kadar da hafif ustelik. Bayildim, eve de almak lazim ondan, kis mis viz gelir valla ondan sonra.

Orada birkac saat gozlem altinda tutulduktan sonra odama cikarildim. NYU'da odalar iki kisilik. Ozel odalar da var ama gecesi 5 yildizli otellerden daha pahali, hic gerek yok. Yer de yokmus zaten, cok talep varmis. Iki kisilik oda, oda arkadasina gore gayet ilginc olabiliyor. Ilk iki gunku oda arkadasimin hic erkek ziyaretcisi olmadi mesela ama yaninda surekli 1-2 hatun vardi ve oda telefonu durmadan caliyordu. Manukyan buyrun diye dalga gecmeye baslamistik bir sure sonra:) Son gun gelen kadinin da bu dogurdugu 11. cocuguymus, dehset icinde acilan agzimi kapatabilmek icin bayagi cabalamam gerekti. Tas catlasa 40 yasindaydi kadin bu arada.

Iyilesme sureci bekledigimden daha cabuk oldu. Ilk gunler yatip kalkmak oldukca zor oluyordu. Ilk iki gun epidural takili oldugu icin nispeten daha az agriliydi, ucuncu gun cikardilar, o zaman iyice hissedilir oldu agri. Yatak yatip kalkiyor ama ona ragmen dogrulmak falan gayet can yakiyordu. Epidural cikinca agri kesici vermeye basladilar. Once en guclusu bu dedikleriyle basladim fakat o da acaip uyku yapiyordu, degme uyku ilacina tas cikarir bence. Ilaci icip emzirme sinifina gittim, ne konusuldugunu hic hatirlamiyorum, gozumu acik tutmayi gecmis kafami dusmeden tutmaya calisiyordum zira. Yarisinda pes edip odama dondum zaten. Bir sonraki ilac saatinde daha az etkili ama en azindan uyku yapmayan ilaca gectim. Insanin emzirirken zaten cok uykusu geliyor. Herkeste oluyor mu bilmiyorum, hormonlarla ilgili birseymis, bir de uyku veren agri kesici ihtiyacim olan en son sey yani.

Sezaryenden sonra gaz cikarincaya kadar kati yiyecek vermiyorlar. Acik renk sivi icilebilirmis sadece. Su, elma suyu gibi meyve sulari, tavuk suyu...bu kadar iste. Bana da ilk iki gun sadece sivi verdiler, hos hic istahim yoktu, sadece su iciyordum. Ucuncu gun doktorlarin biri yemek diye gelen sivilari gorup adam gibi yemek verin bu kiza buyurdu da onume menu gelmeye basladi.

Dogrulmak, kalkmak zor geldigi ve bayagi vaktimi aldigi icin aksamlari Adil ve annemler gittiginde Lara'yi bebek odasina gonderiyordum. Geceleri emzirmek icin arada getirip sonra geri goturuyorlardi, sabah da bizimkiler gelince ancak odaya getirtiyordum, aksama kadar yanimizda kaliyordu. Biri vermeyi biri almayi bilmeyen bir ikilinin emzirme seanslari evlere senlik oluyor haliyle ama mamaya gerek kalmadan tamamladik hastane gunlerimizi yine de. O bebek odasina gidince ben de geceleri arada uyuyabiliyordum boylece.

Dorduncu gun oglene dogru ciktik hastaneden. Dilarasimin gonderdigi pek sevimli tulum cikis kiyafetimiz oldu. Kilosu ve boyu gayet iyiydi dogdugunda ona ragmen tulumun icinde kayboldu bizimki.

Pazar, Kasım 11, 2007

Blogu guncellememissiniz...


Hmm, evet. Guncel haberler facebook'da. Biz de istiyoruz guncelleyelim diye ama bir yavrucak 4 kisiyi bu kadar mi mesgul tutabilir? Anne zaten gece 3-4 saat uyuyabilirse "gece iyi gecti" diyor. Anneanne ve Dede seferber olmus durumda. Baba, ha bire alisverisde (Hala soyle bir tarafi yamuk olmayan bir warm mist humidifier bulamadim ya...)

Neyse, bugun biraz oturup resimleri picasaya yukleyebildim. Yalniz shakkada shukkada deklansore bastigimizdan bir ton resmi olacak kizimizin haliyle. Eee, artik haftasi dolduguna gore e-mail adresi ve dahi kendine ait bir yeri olmasi lazim siberalemde...

Velhasil, Lara Su'nun resimleri artik kendi adresinde olacak. Dogum albumunu de oraya kopyaladim. Ilaveten ilk haftasindan 2 album ekledim.

Sirket iki haftalik dogum izni veriyor babalara (annelere 4 ay) ama ne oldugunu anlamadan iki haftalik iznimin yarisi gecti bile. Ilk iki hafta anne icin ozellikle daha zor. Sut geldiydi, gelmediydi bebek ac, tok, uyudu uyumadi off ki ne off. Ama cocuk sahibi olan herkes gibi bizim de ogrendigimiz uzere 'vermenin' verdigi tatmin, tum sikintilara deger...

Bu arada, e-maillerle, telefonlarla arayan soran; hastaneye, eve gelen; akil veren; yardim eden tum arkadaslara cok cok tesekkur ediyoruz!

Cumartesi, Kasım 03, 2007

Kizimiz dogdu...



2 Kasim saat aksam 7:11'de (New York Saati) Lara Su Hindistan, 7 pound 11 ounces (3,495 gram) dogdu. Facebook ve Blackberry araciligi ile cevremizi gelismelerden haberdar edebildik.

Lara Su'nun dogumu ile ilgili resimler ve daha az onemli olmakla birlikte benim dogum gunumde cekilen resimleri picasa'ya yukledim dun gece.

Salı, Ekim 30, 2007

Doguma Bir Iki. Doguma Bir Iki...Kalkiyoooorrrr

Hastaneyle randevumuz bugun saat 4'de. 1-1.5 saat oncesinde gelin dediler, ona gore cikacagiz evden. Biriken birkac seyi madde madde yazayim, arada kaynayip gitmesin.

Vasiyetimizi yaptirdik. Birakacak yatlarimiz katlarimiz oldugundan degil tabi. Tek amaci var: cocuga vasi (guardian) secmek. Eh, Amerika'da yasiyoruz ama tum ailemiz Turkiye'de. Burda dogan cocuklar otomatikman Amerikan vatandasi oluyor. Ebeveynlere birsey olmasi durumunda, ortada vasiyet yoksa, cocuga ne olacagina, nerde nasil yetistirilecegine, vasisinin kim olacagina mahkeme karar veriyor. Amerika, kendi vatandasi olan cocuklari yetistirilmeleri icin Amerika disina - cocuklar cift vatandas olsa bile - gondermeye pek hevesli degil, burada Amerikali bir ailenin yaninda Amerikali olarak yetistirilmelerini tercih ediyor. Biz de bu secimi mahkeme degil guvendigimiz kisiler yapsin diyerek vasi sectik. Vasiler ayni zamanda cocuga kalan para, mulk vs varsa onlarin da nasil degerlendirilecegine, cocuk 21 yasini doldurana kadar, cocuk adina karar verecek. Bu yas siniri 21 olmak zorunda degil. 16, 18 ve 21 olmak uzere 3 secenek var, biz 21'i sectik. Yurtdisinda yasayan ve cocuk sahibi olan herkese vasiyet yaptirmalarini tavsiye ediyorum. Boyle seyleri dusunmek istemiyor insan ama hazirlikli olmakta fayda var. Turkiye'de durum ne hic bilmiyorum bu arada, ne oluyor cocuga ebeveynlere birsey oldugunda? Kapanin elinde mi kaliyor? Kim karar veriyor kiminle nasil yasayacagina? Iki tarafin ailesi arasinda anlasmazlik olursa mahkeme mi giriyor devreye?

Kordon kanini saklatmak mi saklatmamak mi derken saklatmaya karar verdik. Hic lazim olmaz umarim ama olur da gerekirse yaw niye vaktinde yaptirmadik demeyelim diye. Cok fazla arastirma yaptigimiz soylenemez kordon kani saklayan sirketler konusunda. Adini en sik duydugumuz ve doktorumuzun de tavsiye ettigi Viacord'u sectik. Iki gun once arayip uye olduk, bugun hastaneye birini gondereceklermis kani almasi icin.

Askisimin dogumgununu kutladik hep beraber. Nutmegle aralarinda uc gun olacak olmasi dogumgununun kaynamasi anlamina gelmiyor:) O gun evde kalip pasta ve 1-2 sey daha yaptim. Aksam da arkadaslarimiz geldi, hep beraber yedik ictik. Pastanin basina gelenler pismis tavugun basina gelmedi. Ayni tarifi iki kere yaparsam olurum ya tabi ki hic denemedigim ama malzemelerine feci tav oldugum bir tarifi aldim elime. Kek firindan kaya sertliginde ve gorunumunde ciktiginda annemin dehset icindeki yuzu gorulmeye degerdi. En yakin pastaneye kosmasini zor engelledim valla. Dogaclama bir kurtarma harekatindan sonra hic de fena olmayan bir pasta cikti ortaya. Ilk plan o degildi tabi, neye niyet neye kismet oldu biraz ama kendim yapicam demistim, yaptim mi yaptim, oldu mu oldu:)

Carsamba oglen Tijen'le bulustuk. Onun da bu ara New York'da olmasi guzel bir tesaduf oldu. Ne zamandir haberlesememistik, bol bol muhabbet ettik. Nutmeg'e getirdigi zarif hediyeler icin tekrar tesekkur ediyorum.

Dun iste son gunumdu. Son gune kadar gelecegim dedigimde pek inanmamisti sirkettiler. Toplamda uc ay iznim var, kendimi iyi hissediyorsam, hareketlerimde bir kisitlama olmamissa, agrim sizim yoksa niye oncesinde kullanmaya baslayayim ki iznimi, asil sonrasinda lazim olacak. Evde oturmak bana yaramiyor zaten, kek mi pisirsem tart mi denesem diye basliyorum bakinmaya sabahtan. Adil de pek yemiyor, hepsini ben yiyorum sonra:) Patronum gecen haftadan beri acaip stresli. Son aylarda ara ara o moda giriyordu ama dogumun tarihini ogrendiginden beri surekli gergin. Uc ayin sonunda ise geri donmezsem diye odu kopuyor, ondan butun derdi. Ahh ah, zam kararlarini kurul degil de o veriyor olsaydi pazarlik icin super bir firsatti bu:) Postpartum depresyona girdin sen diye dalga geciyorum kendisiyle, koydugum teshisi pek sevdi o da oyle diyor artik:) Ekibimdekilerle guzel ve uzuuun bir ogle yemegi yedik hep beraber. Saat 4'de hadi bana gule gule dedim, lakin o odada lak lak bu odada lak lak derken cikabildigimde 5.30 olmustu.

Bana musaade (nasil yaziliyordu bu kelime yaw). Cikmadan Prison Break'in son bolumunu izleyecegim:) Dort gun hastanede kalacagim gibi gorunuyor, hersey yolunda giderse. Haftaya gorusuruz:)

Cuma, Ekim 26, 2007

The Tarih

Tarihimiz belli oldu: 2 Kasim. Iki gun oncesinde hastanede bazi testler yapilacakmis. Cuma ogleden sonra da hastane maceramiz baslayacak. Sonrasinda hersey yolunda giderse dort gun hastanede kalacagim. Kyoko Japonya'da sezaryan sonrasi hastanede kalis suresinin 2 hafta oldugunu soyledi. Dogum normalse bir hafta kaliniyormus. Burda normal dogum sonrasi hastanede kalis suresi 2 gun. 4 gun bile gayet uzun geliyor kulaga ki 2 haftayi dusunemiyorum. Hastane izlenimleri bilahare gelecek:)

Bugun sirkettekiler baby shower yaptilar. Gercekten surpriz oldu. Bu kadar son ana kalinca yapacaklarini hic dusunmemistim. Iki hafta kadar once ekip arkadaslarim bir yemek duzenlemisti benim icin, sadece ekibimizdekileri kapsayan bir shower olmutu yani. Eh onun ustune baska bir tane beklemiyordum acikcasi. Bizimkiler o yemegi ayarlarken surpriz olmasina calismislardi ama o kadar barizdi ki hersey, bildigimi caktirmamak icin epey ugrasmistim:) Eylul basinda sirketten biri dogum yapmisti ve ona da birsey yapilmamisti. Bir sebebim yoktu yani birsey yapilmasini beklemek icin. Megersem Allison'in ikinci cocuguymus (baby shower'i ilk cocuklara yapiyorlar genelde sadece), ayrica onun inancina gore bebege dogumdan once herhangi birsey almak ugursuzluk getirirmis, her ne alinacaksa dogumdan sonra alinmaliymis.

Dun muhasebe mudurumuz Maggie arayip bugun icin oglen beraber yemege cikmayi teklif etti, ufak bir de hediyesi oldugunu soyledi. Tamam dedim ben de. Bizim kattaki asansorlerin onunde bulustuk. Asansorun tam karsisinda buyuk konferans salonumuz var. Kullanilmadigi zamanlarda oldugu gibi kapali ve karanlikti. Asansoru beklerken disarida yagmur yagiyor, torbayi bosa tasimayalim buraya birakalim diyip konferans salonuna girdi. Ben de disarisi soguk diye bir yandan giymeye calistigim suveterin yarisi kafamdan gecmis, agzimda cuzdani tutar bir halde pesinden girdim ve isiklar yandi birden. Ta daaa. Karsimda surpriiizzz diye bagiran bir oda dolusu insan, bir suru pizza ve kocaman bir pastayla donatilmis bir masa. Ve agzinda cuzdan bir kolu havada yari giyilmis bir suveterle duran ben:)) Hic caktirmadilar valla, acaip surpriz oldu hic beklemiyordum.

Pazartesi, Ekim 22, 2007

Hafta no 38

Havalar hala super. Boyle surekli bahar tadinda havasi olan bir yerde yasamak istiyorum ben. Carsamdaban itibaren serin ve yagisli hava geliyormus ne yazik ki. Neyse bu kadar uzun surmesi de gayet iyiydi. Cuma aksami kizlar disari ciktik. Chelsea'deki Vietnam bar/lokantasi Safran'a gittik once. Kek ben fotograf makinami evde unuttugum icin birbirinden guzel yemeklerin fotografini cekemedim. Mekan gayet guzeldi. Los isikli, sevimli bir yer, guleryuzlu garsonlar, tertemiz hos kokulu tuvaletler...Tam not verdim ben. Bayagi oturup muhabbet ettik orda. Ana plan ordan cikinca cok yakinda olan ve gece gec saate kadar acik olan Rubin muzesine gidip Bon: A Magic Word sergisini gezmekti. Ama hava o kadar guzeldi ki kapali bir yere girmek cok ayip olacakti. Onun uzerine Meat Packing District'e gidip orda yuruyus yaptik. Oranin arnavut kaldirimli sokaklari cok hosuma gidiyor. Biz Elif'le tatli sayiklamakta oldugumuz icin guzel tatli yiyebilecegimiz bir yer araniyorduk bir yandan da. Sonunda bu yaz acilan ve acildigindan beri kapisinda kuyrugun eksik olmadigini ogrendigimiz Pinkberry'e gidip frozen yogurt yemeye karar verdik. Tatlilarimizi alip Kyoko'lara gittik. Yesim'in de orda olmasi hos bir surpriz oldu. Becerikli arkadasimiz Numan pek guzel martiniler hazirladi gruba, ben gene baktim:( Sikildim ben bu bakma isinden artik, icmek istiyorum yaa. Emzirme donemi de bittiginde bir birayla sarhos olacak kadar alkol-free olmus olacak sanirim bunyem:))

Cumartesi gunu annemler geldi Turkiyeden. Sabahtan Turk televizyonu baglattik eve, burda olduklari sure icinde sikilmasinlar diye. Ilkay ve Sibelle ayni ucakta geliyorlardi. Ucakta tanidik birilerinin olmasi ozellikle annemin ucak korkusunu bastirmasi acisindan cok iyi oldu. Formlarin doldurulmasi ve iniste gumrukten gecis asamasinda da cok yardimci oldular bizimkilere sagolsunlar. Ilkaylarin bavullarini da bizim arabaya koymayi dusunuyorduk ama annemler 4 bavul ve 2 carry-on'la geleceklerini soyleyince bir b plani bulmak gerekti. Bagajimiz gayet genis ama bu onu da asiyor biraz:) Muratlarin ikinci arabasini da alip havaalanina 2 araba gittik. Adil onume dustukce korna calip selektor yapip onu taciz ettim, bayagi eglenerek geldik havaalanina. Biz biraz gec kaldigimiz icin gittigimizde coktan cikmis ve agac olmus olacaklarini dusunuyorduk. Ucak vaktinde gelmesine ragmen alan trafigi yogun oldugu icin kapiya yanasamamis uzun sure. Biz gittikten 45-50 dakika sonra cikabildiler ancak, agac olan biz olduk:) Ikinci arabayi Ilkaylara verip eve geldik. Cok yorulmuslar, yemekten sonra hemen sizdi bizimkiler, evi bile gezemediler.

Pazar gunu gayet tembel bir gun oldu. Adil ve Haydar nutmegin yatagini ve alt degistirme masasini kurdular. Dune kadar cocuk biliyor da gelmiyor, bunlar daha yatagimi kurmadilar simdi gelsem nasil olsa biraktigin yerde kaliyorum diye kimbilir nerde yatirirlar falan diyordur diye dalga geciyorduk:) Sonrasinda gec ve uzun bir kahvalti yaptik. Balkir ve Minalar geldi ogleden sonra. Maya 9.5 aylik oldu, yurumeye basladigi anda kendisini kimsenin tutamayaginin sinyallerini cok acik olarak verdi dun:) Emekleyerek de gayet hizli ve sessiz gidiyor bir yerden bir yere.

Bugun cevreyi kesfedecek bizimkiler, ben ise gelmeye devam ediyorum. Hic doguracakmis gibi hissetmiyorum kendimi. Nutmeg cephesinde bir degisiklik yok. Hala basi dik oturuyor. Asagi inmediginden su son haftalar icin hep soylenen yurume zorlugum falan yok (thank God), hopbidi hopbidi gezmeye devam ediyorum. Gecen hafta doktora gittigimde doktor dondurmeyi deneyebilecegimizi soyledi. Ilk bebeklerin zorla dondurulme oranlarinin cok dusuk oldugunu da ekledi. Bu konuda birkac sey okumustum, onun soyledikleri de ayni dogrultudaydi. Dondurmeyi deneme islemini hastanede yapiyorlar. Bir sorun cikarsa, bebek rahatsiz olursa acil sezaryan yapmak gerekiyormus cunku. Bunu deneyeceksek 37. haftada, yani o hafta (gecen hafta icin) yapmamiz lazim dedi. 4-5 cocuk dusunuyorsam mutlaka denemeliymisiz ama 1-2 cocuk dusunuyorsan sezaryan kotu bir sey degil dedi. Nutmeg oturan boga modundayken tek alternatifimiz o zaten. Bu hafta dogum yapmaya hiiiiic hazir degilim almayayim dedim, fazla erken. Nasil istiyorsa oyle gelsin. Iki hafta sonra daha hazir olmayacagim ama olsun, gecen hafta da cok erkendi canim. O zaman 39. hafta icin hastaneden randevu alacagiz dedi. Niye 40'i beklemiyoruz dedim, o arada olur da dogum baslarsa isler daha zorlasirmis ondanmis. 39. hafta dedigi gelecek hafta oluyor. Cok az zaman kaldigi icin gunu, saati secme sansimiz yok, hastane hangi gun uygunsa o gun olacak. Bu Carsamba tekrar kontrolum var herhalde o zamana hastaneden bir cevap gelmis olur. Adil pek memnun bu durumdan. Egitimlerde dogum videolarini izledigimizden beri 15-20 saat aci cekmenin neresi normal, o nasil normal dogum diyip duruyordu:) Carsamba gunu son durumu iletirim.

Perşembe, Ekim 18, 2007

Haftasonu

New York'da Turk film festivali basladi gecen Cuma. Festivalin ilk filmi Cem Yilmaz'in Hokkabaz'iydi. Son ana kadar durup ogleden sonra bilet almaya kalkinca online satislar bitmisti tabi. Giseden alabilecegimi soylediler ama simdi aksam cik git bir de bilet kalmamissa oraya kadar bos yere gittigimle kalacaktim. Gilda organizasyonda gorevli, bana bir bilet ayirtip hemen cozdu bu isi sagolsun. Salon bekledigim gibi agzina kadar dolu cikmadi ama, gisede hala bilet satiyorlardi ben gittigimde. Filmi begendim, hosuma gitti. GORA gibi gozumuze gozumuze sokulmamasinin bunda etkisi ne kadardir acaba. O filmde soyle guleceksiniz boyle bayilacaksiniz diye oyle reklam yapilmisti ki beklentilerim tavana vurdugundan hic begenmemistim o filmi. Bu daha sicak bir filmdi.

Cumartesi aksami Mathieu ve Kara'lardaki partiye davetliydik. Brooklyn'de oturuyorlar. Yolu bizden cok daha iyi bilen Murat ve Eda ile beraber gittik. Iki katli, cok sevimli bir evleri var. Arka tarafta bayagi genis bir bahce var. Gunduz hava serin oldugu icin bahcede usur muyuz acaba diye endiseleniyorduk ama arka tarafta, buyuk agaclarin korumasi altinda kalan bahcede hic ruzgar yoktu, tum geceyi disarida gayet rahat gecirdik. Mathieu'un olaganustu bir ahci oldugundan bahsetmistim daha once. Gayet actik tabi onlara ulastigimizda. Her zamanki gibi superdi hazirladiklari. Cigerci onu kedileri gibi pek ayrilmadim masanin basindan gece boyunca. Bir ara tam Mathieu firindan yeni cikmis french pie'i masaya koyacakken Kara ile carpistilar ve guzelim pie yerle butunlesti. Arkasindan yas tuttuk resmen. Bu isten tek karli cikan firsati aninda degerlendiren kopekleri Fresco oldu. Ertesi sabah hala aaahh ahh nasil gitti guzelim pay diye soyleniyorduk. Cok yedik, cok gulduk, herkes cok icti ben baktim...

Pazar gunu hastanedeki egitimin ikinci kismi vardi. Sabah erkenden dustuk gene yollara. Yolda giderken kendimizce prova yapip bayagi eglendik. Konu mankeni olarak benim olaya gerceklik katmak adina arada bagirmam gerekiyordu, unuttukca Adil tarafindan durtuklenerek gorevimi yerine getirdim:)) Bu seferki egitim daha doyurucu oldu. Hastanede bulusuldu bu sefer, once dogum kati gezildi. Muze gezen turist kafilesine benzettim kendimizi oyle eller arkada sallana sallana o oda senin bu oda benim gezinirken. Sonrasinda tekrar sinifa gectik. Onumuze kucuk birer kuvet, birer maket bebek, 1-2 giysi konuldu. Maketleri giydirdik, soyduk, yikadik, kuruladik, nasil tutulmalari gerektigini gorduk, nasil emzirilmeleri gerektigini konustuk vs. Gene gecen haftaki gibi erken cikariz diye ogle yemegini pas gecmis, yanimizdaki kuruyemislerden atistirmistik. Bu sefer daha uzun surunce ciktigimizda bayagi actik. Eda ve Murat'ida arayip kendimizi Enginar'a attik. Bu sefer degisiklik yapip kebap yerine sulu yemek sectik, cok guzel geldi.

Icini yaptirmak istedigimiz iki dolabimiz var. Gecen ay bir firmadan fiyat almistik. Karar vermeden once bir yerden daha fiyat alsak diye bakiniyorduk. Home Depot'un da boyle bir hizmeti oldugunu duyunca onlari cagirdik. Adamlardan randevu almak zor is yalniz, 3 hafta falan bekledik gun verecekler diye. Dun onlar gelecekti bana da bahane oldu izin aldim. Sabah kalktigimizda sokak cok kalabalikti, film seti kuruluyormus gibi bir hal vardi tam karsimizdaki evin onunde. Nooluyor yaw derken ogrendik ki karsimizdaki evde Law & Order dizisi icin cekim yapilacakmis o gun. Ogleden sonraya kadr bayagi hareketliydi sokak.

Çarşamba, Ekim 10, 2007

Son Durumlar

Bu sabaha kadar hala yaz gibiydi. Haftasonu o kadar sicakti ki plajlar acilacak galiba muhabbeti donuyordu haberlerde. firsat bu firsat diyip acikhavada kahvalti yapalim dedik Eda ve Muratla. Montclair'de sevdigimiz bir cafe var, guzel krep yapiyorlar, orda aldik solugu. Hava cok sicak ve cok nemliydi ama guzel bir kahvalti oldu. Sonrasinda CD/DVD'lerimizi toplayacak ve masa ustune yerlestirilebilecek birseyler bulabilir miyiz diey IKEA'ya gitik, birsey begenemedik. Duvara raf cakabiliriz gerci, alternatif 1-2 raf begenip simdilik dursun dusunelim biraz daha diyip donduk. Sadece belli birseye bakmaya gittigimiz halde bayagi vakit harcamisiz orada. Aksam yemegini bahcede yeme planlarim vardi ama nem tavana vurmus olunca klimanin dibinde oturmak daha cazip geldi.

Pazar gunu hastaneye egitime gittik. Iki gunluk bir egitime yazildik, ilki gecen Pazardi ikincisi de bu Pazar olacak. Dogum, nefes egzersizi, bebegi eve goturunce ee simdi noolcak demeyelim diye banyo, emzirme, alt degistirme vs ustune bir kurs. Bir de hastaneyi gezdirecekler, gunu geldiginde nereye gidilecegini bilecegiz. Sinifta 10 ciftiz. Herkesin dogum tarihi birbirine cok yakin. An itibariyle normal, basagi poziyonda olmayan tek bebek hangisi tahmin edin bakalim. Milletinki daha 30. haftada falan donmus, biz birkac gune kadar 37. haftaya girecegiz bizimkinden tik yok, oturuyor oyle basi dik. Lara'nin nickini nutmegden tembel tenekeye cevirmemiz an meselesi. Donmezse mecburen sezaryen olmak zorunda kalacagim ki hic istemedigim birsey. Hala vakti var ama bu saatten sonra donme olasiligi oldukca az anladigim kadariyla. Hayirlisi olsun, saglikli dogsun da demekten baska yapacak birsey yok sanirim su durumda, oyle diyoruz biz de.

Nefes egzersizleri sirasinda agrilar siklasinca yapilacak bir tanesi cok eglenceliydi. Hizli hizli yapmaya calisirken hi hi hi ho diye ses cikiyor. Bunun hi hi ho'su ve hi ho'su da var. Pazardan beridir aklimiza geldikce hi ho hu ha hi hi gibi kombinasyonlarla dalga gecip pek bir egleniyoruz kendi kendimize. Agrilar sirasinda da boyle soytarabilecek miyim gorecegiz. Cok komik oluyor ama yaa:))

Pazartesi aksami da ilk yardim kursuna gittik. Ben biraz daha farkli dusunmustum kursun icerigini. Dusme, kanama, yanik, sisme vs gibi durumlarda ne yapilmasi gerektigini de icerecek saniyordum, hani ilk yardim diyince, icermiyormus. Gerci adi da Infant & Child CPR'di kursun, sadece kalbin durmasi halinda yapilacak kalp masajini ve bogaza birsey kacip da nefessiz kalma durumunda yapilmasi gerekeni iceriyordu. Yetiskin, cocuk ve bebek olmak uzere 3 sekilde de yapilmasi gerekenleri gorduk, mankenler uzerinde bayagi pratik yaptik. Umarim gercek hayatta kullanmak durumunda kalmayiz bunlari asla. Diger konularla ilgili bir soru listesi cikarip cocuk doktoruna sormak gerekecek galiba. CPR kursuna katilabilmem icin doktordan yazi istemislerdi, o yazida baktim dogum tarihini 4 Kasim olarak yazmislar. Biz hep 6 Kasim olarak bildik, simdi iki gun one mi cekilmis oldu yani. Zaten kimse Kasim'i bekleyecegini dusunmuyor, tarihi kime soylesem tabi tabi sen oyle sanmaya devam et modunda. En son Adil de yaa bana da erken gelecekmis gibi geliyor diyerek kafileye katildi. Ben mi, benim hicbir fikrim yok acikcasi bu konuda. Noolur noolmaz diyip hastane cantasini hazirlayip koyacagiz bir koseye haftaya.

Çarşamba, Ekim 03, 2007

Her Gun Bir Sovyet Posteri


Bugun tesadufen gordugum bir blog ilgimi cekti, suraciga not edeyim dedim. Adi "A Soviet Poster A Day", "Her gun bir sovyet posteri".


Blogun aciklamasinda, Sovyet posterlerindeki grafiklerin kalitesinden, detaya inanilmaz onem verildiginden, kullanilan tekniklerin bollugundan vs. bahsediliyor ve her posterin arkasindaki oyku aktariliyor...
Tarihe merakli biri olarak, o kapali dunyaya bir parca isik tutmasi bakimindan ilgimi cekti.

Happy Birthdays

Bu haftasonu iki dogumgunu kutladik. Murat Uygur onemli bir basamak cikarak 40 oldu. 40 olmak 30 olmaktan daha az depresif sanirim. 30 yasina bastigimda bunalima girmistim resmen. 40 o kadar korkutucu gorunmuyor su anda. 5 yil sonra o gun geldiginde fikrimi degistirme hakkimi sakli tutuyorum tabi:)) Kutlama icin bir Italyan restauranti secildi. Murat'a surpriz yapmaya calistik ama ne kadar basarili olduk bilemiyorum. 18 buyuk 6 cocuk olarak restaurantin kapisina dayandigimizda bize tek degil de iki ayri masa hazirladiklarini gormek biraz hayalkirikligi oldu. Memnuniyetsizligimizi de dile getirdik. Aldigimiz cevap 'ama bakin masalari yanyana hazirladik' oldu:) Allah razi olsun! Bir de ayri koselerde hazirlasalardi keske. Soylenmeye devam ettik ama yapacak birsey yoktu o saatten sonra. Dogumgunu cocugu biraz dolanmak zorunda kaldi iki masa arasinda. Restaurant yuksek tavanli, genis, havadar bir yerdi. Yemekler hosumuza gitti.

Pazar gunu de NY bulusmalarimizin biricik organizatoru Gilda'nin dogumgununu kutladik. Parti ayni zamanda yeni eve cikan Celal ve Kurtulus'un evinde/bahcesinde oldu. Dogumgunu ve housewarming ayni anda yapilmis oldu yani. Davetlilerin cogunu tanimiyorduk aslinda (ev sahipleri de buna dahil:)) ama kiz tarafi olarak yerimizi aldik gayeten. Hic yabancilik cekmedik, sanki uzun zamandir tanisiyormuscasina koyu bir sohbet ortami olustu bir anda masada. Evde sabahtan beri mutemadiyen atistiran ben degilmisim gibi Adil hala nasil ac olabiliyorsun diye bana dehset icinde bakarken yiyecek bufesiyle iliskimi oldukca yakin tuttum gece boyunca:)

Çarşamba, Eylül 26, 2007

Haftasonu ve Baby Shower

Bir suru sey oluyor, ben totomu kaldirip da yazana kadar guncelligi geciyor, gecti artik kalsin diyorum, oyle diye diye gunler geciyor:) Hareketli, guzel bir hafta ve haftasonu gecirdik. Haftanin hukmu gecti artik haftasonunu anlatalim:) Cumartesi Berna, Baran ve Balkir barbekuye geleceklerdi. Yaz havasi yasiyoruz su gunlerde, bugun 87F (28C) mesela disarisi. Haftasonu da piril piril olacakti hava guya. Cumartesi sabah uyandik ki her taraf bulut. Olsun, ogleden sonra acar dedik aldirmadik, yagmur yagmayacak buyurmustu meteoroloji ne de olsa. Oglene kalmadan saganak yagmur basladi. Ama bugun yagmur yoktuuu diye soylenerek yaklasik 2 saat boyunca hizla yagan yagmuru izledik. Bir yandan mangal icin hazirlik yapiyoruz bir yandan da yagmur dursun, durur di mi, durur durur diye gozunun icine bakiyoruz. Neyse ki durdu sonunda. Disarisi sicak oldugu icin gunesin acmasi pek umrumda degildi, tekrar yagmasin yeterdi.

Zaten tersimden kalkmisim sabah, bir de yagmur tuz biber oldu ustune. Gece cok sik uyandim. Geceleri birkac kez uyaniyorum aslinda, o normal oldu artik, derdim tekrar uyuyamamak oldu. 4.30da bir uyandim cin gibiyim. 6.30a kadar oturdum, sonra da 8.30a kadar boluk porcuk zorla uyuma denemelerim oldu, acaip sinirliydim o yuzden sabah yeteeerr diyip kalktigimda. Arabanin inspection'i gecmis, gidip onu halledecektik sabah. Once cikar kahvalti eder, ordan gider arabayi halleder ordan da ugramamiz gereken birkac yere daha ugrayip eve doner mangal icin hazirlaniriz diyorduk. Bu arada saat 9'da temizlikcilerin gelmesi gerekiyordu. 3 kisi gelip 1.5 saat kalip gittikleri icin planlarimiza engel olmuyorlar genelde. Onlari tercih etmemizin tek sebebi de bu. Saat 10'da hala yoklardi ortada, yanlis hesapladim herhalde gelecek hafta gelecekler diye dusunup ustunde durmadim. 10.30da evden cikmayi planlamisim bir de. 10.15'de kapi caldi, bunlar. Bunlari kapida 1 saatten fazla gecikmis ama hicbirsey yokmus gibi gulumserken gorunce aportta bekleyen sinirime gun dogdu. Actim agzimi yumdum gozumu. Geri gonderiyordum, ama haftaya gelemezlermis, ev de 2 hafta daha bekleyecek durumda degildi, bir de kizim hastaydi diyince peki gelin dedim gonulsuzce. Kizi hasta olabilir cidden ama telefon denen birsey var di mi, ara soyle erteleriz ikimize de uyacak bir saate ya da baska bir gune. Bir sonraki sefere tam 9'da kapida olacaklar sanirim, oyle diye diye gittiler mesaj alindi herhalde. Benim plan yatti tabi sayelerinde. Kahvaltiyi alip 1-2 yere ugrayabildik sadece.

Ogleden sonraya sakinlesmistim iyice, Adil alttan girip ustten cikip bir sekilde guldurmeyi basariyor beni boyle oldugum zamanlarda. Arkadaslarimiz geldiginde keyfim yerindeydi yeniden. Uzuuun bir yemek yedik, hatta paso yedik de denebilir. Koltuklarda yayilarak muhabbet faslinin ardindan cekismeli Wii karsilasmalari basladi. Ben gece 2'de pes edip yatmaya giderken maclar son hiz devam ediyordu. O kadar raket sallamaya sabah (oglene dogru hatta:))) bir miktar kol agirisi ile uyandilar tabi:) Bu sefer disarida oturmayacagiz ya piril pirildi disarisi. Gule oynaya kahvaltimizi ettik hep beraber. O gun Eda'ya kahve icmeye gidecektim, Berna da katildi biz oraya yollandik, erkekler de basket oynama planlari yapiyorlardi.

Megersem kahvenin altinda baska seyler varmis da haberim yokmus. Bana baby shower duzenlemis canim arkadaslarim. Son ana kadar hicbirsey farketmedim hakkaten, surpriz oldu. Berna da hicbirsey caktirmadi, e burdayim madem hadi gelip Eda'yi da goreyim diye geldi benimle:) Hani biliyor insan bir ara boyle bir organizasyon olacagini ama bana hala doguma aylar varmis gibi geldiginden daha cok erken canim diye bakiyordum. Oysa 6 hafta kalmis sunun surasinda. Cok mutlu ettiler, cok duygulandirdilar beni, cok tesekkur ediyorum burdan hepsine. Biz hala alisveris moduna falan girmedigimiz icin henuz cop almadik nutmege, sayelerinde birkac esyasi var artik cocugun:) Balcasim cok guzel bebek kurabiyeleri yapmis, shower pastami da o yapmis. Asti hatun, he desin hemen pastane acabiliriz ona. Pasta o kadar guzel gorunuyordu ki nasil kestim nasil kiydim o guzelim seye bilemiyorum, elim zor gitti valla. Hayatimda oldugunuz icin cok sansliyim, Tekrar tesekkurler kizlar.

Pazartesi, Eylül 24, 2007

Uc ay daha gecti...


Adet oldugu uzere basligini atmistim Goldman Sachs'in 2. ceyrek sonuclarini yazarken. Gecen hafta birbiri ardindan Wall street firmalari karlarini acikladi. Mortgage / Subprime piyasalarindaki cokus ve muazzam kayiplar tum sirketleri etkiledi.

Goldman'in da cok ciddi kaybi oldugunu biliyorduk ama diger firmalarla karsilastirilinca, durumunun daha iyi oldugunu duyuyorduk. Lehman Brothers'in %70 kar artisi aciklamasinin ardindan, beklentiler iyilesti ama Persembe gunu sirket Mortgage piyasasindaki 1.7 milyar dolarlik kaybina ragmen 138 yillik tarihinin en iyi 3. karini acikladi!

Son 3 ayda, 12.33 milyar dolar net gelir elde etmis GS. Net kazanc 2.85 milyar dolar. Sirketin hisse senedi sahiplerine yillik getirisi %36'ya cikmis. Boylece Wall Street'in en karli sirketi olmaya devam etmis oluyor GS.

Bu yil maas arti ikramiyeler icin gecen yilin rekorunun da uzerinde, 16.9 milyar dolar ayirmis sirket. Ileriye donuk optimistik mesajlar veriliyor.

Ben o kadar optimsitik degilim. Agustos ayinda 175 dolara dusen GS hisse senetleri bugun 212 dolar ama 3 ay evvel 210 dolar idi. Aralik 2006'da rekor kar aciklandiginda 200 dolar idi. Geriye donup baktigimda, ben 2004'de sirkete girdigimden beri 100 dolar civarindaki hisse sendi ikiye katlanmis, 20bin kisilik sirket 35bine cikmis (yalniz yeni ise alinanlarin buyuk bir cogunlugu Hindistan'da basladi), ama piyasalardaki mortgage soylentilerinin ciktigi gecen yil sonundan itibaren hisse senedi yerinde sayiyor diger Wall street sirketlerinde oldugu gibi.

Gecen hafta ABD Merkez bankasi baskani piyasalardaki kredi sikintisini gidermek icin bankalar arasi faizleri 0.5 kirdi, 4.5'a cekti. Birden wall street sahlandi. Bir gunde, son 6 yilin en buyuk sicrayisini yapti piyasalar. Bana anlamli gelmiyor...

ABD piyasalarini takip etmiyor bile olsaniz son bir kac yildir olan biten hakkinda yuzeysel bir seyler duymussunuzdur. ABD'de emlak piyasasi ucuyordu son 5-6 yildir. Parasi olan yatirimci getirip parasini Amerikan Hazinesine yatirmaya devam etti (hani su Cin'in 1 trilyon dolarlik ABD yatirimi hikayesini duymussunuzdur). Hazine bankalara ucuz kredi verdi, yanlis hatirlamiyorsam %2.5'a kadar dustu faizler...

Amerika'da yasayanlar icin ucuz kredi almak mumkun oldu. Insanlar bu kredilerle, ev aldilar, evlerini/arabalarini yenilediler, ipin ucu da iyice kacti. Wall Street yeni yeni formuller uretti, sub-prime mortgage securities denen bir urun furyasi cikti ortaya ve bu urunu dunyanin dort bir tarafindaki yatirimcilar, bankalar satin aldilar. O yuzden bu piyasadaki kriz her yeri etkiliyor. Miami'de birileri mortgage'ini odeyemiyor, bakiyorsunuz bu yuzden Almanya'nin bir yerinde bir banka bativeriyor. Cunku aslinda o krediyi, bu sub-prime kagidini alan banka vermis...

Peki niye odeyemiyor insanlar? soyle bir ornek vereyim. Diyelim ev alacaksiniz. Maasiniza bakiyorsunuz, almak istedigininz eve bakiyorsunuz, olacak is degil. Kimse size o kadar krediyi vermez normalde, yani prime-mortgage alamiyorsunuz. Ama birileri size diyor ki, tamam ben sana veririm borc ama prime rate %6 ile degil %8-9 ile veririm.

Simdi bir terslik var burda di mi? %6 vermiyorlar size, cunku 'riskli' gorunuyorsunuz. Eee %6'yi odeyemeyecek olan %8i nasil odeyecek? Banka guya %2 risk premium'u aliyor, eger olurda odeyemezsen, bankaya gececek ev, satip parasini alacak banka. O arada sizin odediginiz paralari da ic etmis olacak.

Gel gor ki, bir suru insan odeyemeyince, bu sefer banka evi satmaya kalktiginda alici kalmiyor ortada ve evin fiyati dusuyor, banka verdigi borcu geri alamiyor konumuna dusuyor.

Bu sefer, yogurdu ufleyerek yeme hali bas gosteriyor. Durumunuz iyi, ev almaya kalkiyorsunuz, %6'yi odeyecek durumdasiniz da ama banka urkmus ya, vermiyor size kredi. Evi gectik, ama is orda kalmiyor, krediye ihtiyac duyan is yerleri de bu krediyi bulamadigi icin krize giriyor. Is yapamayinca, isci cikartiliyor. Issizlik bas gosterince, herkes kemerleri sikmaya basliyor. Para harcanmayinca, is yerleri daha az is yaptiklari icin isci cikartmaya basliyor/devam ediyor. Durumun gittikce kotulestigi kisir bir dongu cikiyor ortaya. Buna 'vicious circle' (Turkce piyasa deyimi nedir bilmiyorum) deniliyor.

Iste Merkez Bankasi ortadaki bu kredi sikintisini asmak icin faizleri asagi cekti. Avrupa'da pek cok merkez bankasi da piyasaya para pompaladi. Ortada guvensizlik hakim oldugu icin ben yine de kotumserim. Buyuk bir ihtimalle bir sonraki sefere GS'in 3 aylik kazancini buraya yazarken verecegim rakamlar hic iyi olmayacak. Du bakalim...

Unutmadan, bu yazi icin rakamlari arastirirken "How do I work" (Nasil calisiyorum) baslikli cok guzel bir yaziya rastladim. Buyuk sirketlerin buyuk buyuk adamlari nasil calisiyorlarmis merak ediyorsaniz bir goz atin.

Çarşamba, Eylül 12, 2007

US Open ve Les Miserables


Haftasonunu US Open dolayisiyla televizyona yapisik halde gecirdik. Durup durup 'yaw gene gidemedik ya' diye soylenmeyi de ihmal etmedik. Bu tarihlerde genelde tatilde oluyoruz, bu yil bir yere gidemedik. Yasasin maclara gidecegiz diyerek biletler satisa cikti dendiginde bilgisayar basinda yerimizi aldik. Ama haftasonu maclarinin hicbirine yer bulamadik. Hafta ici gidelim dedik, buldugumuz biletler cok pahali cikti. Oyle kaldi yine. Balkirin mudurlerden ona da bilet dusuyor US Open'a mesela ama bizim patronlarda tik yok bu konuda maalesef. Bizde ciksa ciksa beyzbol ve futbol maclarina - o da cok ender - fazla bilet cikiyor, onlar da bizi hic ilgilendirmiyor. Azimliyiz, bir yil mutlaka basaracagiz gitmeyi. Kadinlar finali cok sikiciydi bence, final maci dedigin soyle hop oturtur hop kaldirtir cinsten olmali, kim kazanacak acep diye ici icini yemeli insanin. Bunun baslamasiyla bitmesi bir oldu. Erkekler finali cok daha zevkliydi, bir de 5. sete uzasaydi tadindan yenmez olacakti.

Son gittigimiz muzikalden bahsedeyim biraz da. Cocuklugumuzdan beri hasir nesiriz bu eserle. Kitabini okuduk, film(ler)ini seyrettik, muziklerine asik olduk, uzun bir donem evde bikmadan usanmadan ardarda dinledik. Veee en sonunda muzikaline gidebildik. Broadway'de sahnelenmeye 1987 yilinda baslamis Les Miserables. Su anda en uzun sureli sahnelenen oyunlar siralamasinda ucuncu. Ilk ikisi Cats ve Phantom of the Opera saniyorum. Oyun cok guzeldi, 2.5 saat nasil gecti hic anlamadik. Minik Cosette'i canlandiran kucuk kizin sesine asik olduk, cok cok guzeldi.

Pazar, Eylül 09, 2007

World of Warcraft - ScorionR


Mutlu habeeer: Warrior'umu en ust seviye olan 70e getirince daha saldiri yetenegi ustun ('dps' - damage per second) bir karakter olarak 'Rogue' oynamaya baslamistim. Rogue'um (ScorionR ) bugun 70'e ulasti. Wow sevenlere duyurulur :)

Cuma, Eylül 07, 2007

Seyir Defterine Devam

Gecen yazimda yeniden seker testi yapilacak demistim ya, yokmus oyle birsey. Hemsireyle anlasamamisiz telefonda. Sadece kan alacaklarmis. Onun icin de 8 saat ac kalmam gerekiyormus. Bunu bilmeyip kahvalti ederek gittigim icin kani bir sonraki gun vermem gerekti. Artik iki haftada bir gidecekmisim kontrole.

Saclarim cogaldi:)) Super birsey bu. Cogalmiyorlar aslinda, dokulmuyorlar sadece. Yazin rahat olur diye saclarimi kestirmeye karar vermistim ki bunu farkettim. Soylemislerdi aslinda ama 'too good to be true' gelmisti kulagima. Dogruymus meger yasasin. Savura savura geziyorum simdi mutlu mesut. Dogumdan sonra aradaki farki kapatacak sekilde dokuluyorlarmis yalniz, eh o zaman tutariz kuaforun yolunu. Benim gibi cok ince telli ve az saci olanlar icin birkac ay cok saci varmis gibi gorunmek yok boyle birsey dedirtesi bir olay. Hep dalga gecerim kiz cocugu dedigin sac konusunda babaya cekmez ki canim diyerek. Gerci bizim durumumuzda babaya cekmesi kendisi acisindan cok faideli olacak:)) Soylemedi demesin. Ben cocukken mahallede birkac kiz arkadasimizin kafasini kazitmislardi. Saclar gur cikarmismis oyle yapinca. Dogruluk payi var midir acep? Sonucu hatirlamiyorum zira. Hani varsa soyle hatirlamayacagi bir yasta (biz dana kadar olmustuk o zamanlar, kizlari hergun aglatiyordu mahallenin oglanlari kellikleriyle dalga gecip) yapsak mi ki.

Fazla sebze yemiyorum. Hic icimden gelmiyor, canim cekmiyor. Meyve konusunda hic problemim yok, deli gibi tuketiyorum ama sebze istemiyorum iste. Bugun gym donusu kendimce super(!) bir cozum buldugumu dusundum: sebze suyu. Yol ustunde taze meyve-sebze suyu sikip satan kucuk arabalar var. Millet kuyruk oluyor onlerinde sabahlari ve ogle saatlerinde. Her gun bir bardak taze sikilmis sebze suyu icsem ne guzel olurdu di mi. Hevesle gidip aldim koca bir bardak. Kereviz, ispanak, salgam, maydanoz, vs, vs...ne ararsan var icinde. Sonuc: hayatimda bu kadar kotu cok az sey icmisimdir. Kucukken tadindan nefret ettigim bir oksuruk surubu vardi, hala listemde ilk siradadir. Ikinciligi de bu sebze suyuna verdim. Bu ne be! Aldik o kadar bitirecegiz artik ama bir daha mi, asla. Meyvemi yiyip otururum pasa pasa.

Dun sabah otobus terminalinden cikarken kapinin onunde gazete dagitan genc bir cocuk tam ben gecerken karnima bakip erkek di mi dedi:) Sen de mi Brutus diyip guldum gecerken. Neyse, ben gidip burnumu tikayip gozumu kapatip su kalan seyi iceyim. Ustune de kati bir dolanip bakiim kimin cikolatasi falan var, tadi unutulsun gitsin bir daha hatirlanmasin.

Çarşamba, Eylül 05, 2007

Oneriyoruz: Facebook

Bir kac gun once yan tarafa Facebook profil linklerimizi ekledik. O zaman yazacaktim bu yaziyi ama bugune kaldi...

Gunluk takip ettigim teknoloji bloglarinda artik iyiden iyiye, sosyal baglanti kurmaya yarayan siteler icerisinde Facebook 1 numara olarak bahsedilmeye baslaninca, bir hesap acip bakayim dedim.

Internet araciligi ile sosyal iliskileri gelistirme, yeni insanlarla tanismak, arkadaslar arasi iletisimi ve paylasimi artirma amacli kurulan pek cok networku denedim iki yildir. En cok Google'un Orkut'undan umitli idim ama bir arpa boyu yol gidemedi, bir turlu bir sonraki adimi atamadi google. Microsoft Wallop , Yahoo'da 360 ile benzer yatirimlara gittiler.

Orkut'un "Tartisma Listesi" gibi kullanilabilmesi yonu cok ilgi gordu ve daha cok bu yonuyla kullanildi. Herhangi iki kisinin ortak arkadaslari varsa, bir kac derece uzak bile olsa, o iliskiyi gosterebiliyordu. Mesaj birakildiginda e-mail gondermesi guzel bir ozellik idi ama kisiye birakilmis bir kontrol yoktu.

Wallop, Flash tabanli bir site kurmustu, uzun sure yavas yavas gitti, modern gorunumlu ama islevsel olmaktan uzak, amacsiz bir goruntusu vardi. Spaces ile butunlestirme cabalari genis tabanli kabul gormedi. Resim upload edip resimdeki kisileri isaretleme, su Adil, su Bezen demek mumkundu ("tagging").

360'da MS gibi Yahoo servislerini baglamaya calisti ama o da yarim yamalak bir servis olarak kaldi, pek ilgo gormedi.

Hi5 daha cok Avrupa'da kullanici buldu. Ben cok takilmadim acikcasi. LinkedIn, profesyonellerin resumelerini koyabilecegi, is baglantilarini kurma amaci oldugu icin biraz 'resmi' bir tarafi var.

Facebook, simdiye kadar denedigim tum sitelerdeki iyi ozellikleri birlestirmis ama en guzel tarafi, herkese 'facebook yazilimi' yazma imkani veriyor. Diyelim bir yazilimcisiniz, facebook'un programlama arayuzlerini (API - Application Programmin Interface" kullanarak gelistirdigini yazilimi siteye entegre ediyorsunuz ve "Marketplace" denilen bir bolumde yayinlaniyor bu yazilim. Isteyenle, kendi profillerine ekliyor ve o programin kullanicisi oluyorsunuz.

Bir kac ilginc ornek vereyim. Mesela filmelere oy veriyorsunuz, sevdiklerinizi siraya koyuyorsunuz. Arkadaslariniz da ayni seyi yapiyor ve program size bir sayfada kiminle benzer zevkleri paylasiyorsunuz, hangi filmi arkadaslariniz tavsiye ediyor vs. gibi bilgiler sunuyor.

Facebook'u mesajlasma platformu olarak kullanabiliyorsunuz. Mesela hafta sonu bir yerlere gitmeyi planliyorsunuz, bir 'event' yaratip arkadaslarinizi haberdar edebiliyorsunuz. Birilerini aramayi dusunuyorsunuz, "status" bolumune bakiyorsunuz.

Bu acaip kullanisli bir bilgi aslinda. Ornegin, dun aksam gym'e gittim, sonrasinda is cikti tekrar ver saat 8:30 gibi ayrildim isten. Cikmadan once, facebook'da "status updates" bolumune gidip "ev yolunda" diye not dustum. Oraya bakan biri, benim kac dk./saat once bu bilgiyi guncelledigimi de goruyor. Netekim, eve geldigimde, Bezen "gecikince facebook'a baktim, yola ciktigini gordum" dedi :)

Ikna olmadiniz mi? Cok eglenceli web oyunlari da yazmislar! Bu ara gozde oyunumuz "Pirates". Anlatmaya calismayacagim, katilin deneyin :) Facebook'u denemnizi tavsiye ediyoruz.

Salı, Eylül 04, 2007

Yaz Bitti mi Simdi?

Uc gun tatildik bu haftasonu. Labor Day tatili vardi Pazartesi. Az oluyor ya boyle uzun haftasonlarimiz pek kiymetli gozumuzde. Ama bu kadar da cabuk gecmez ki canim o kadar hevesle beklenen uc gun. Bu haftasonu ayni zamanda 'unofficially' yazin bitisi anlamina geliyor burda. Havuzlar falan kapanmaya basliyor artik yavas yavas. Bizim isyerinde yaz kiyafet uygulamasi bitti mesela bugun itibariyle. Hos hatunlar icin farketmiyor zaten de erkekler icin kravata donus demek bu. Ha kac kisi uyuyor o ayri mesele:)) Yaz bitiyor ama gercekten de. Hava gittikce daha erken karariyor. Evet sicak havada hamile olmak rezil birsey, sicak cokuyor ustune, bitsin diyor insan ama kis gelsin istemiyorum ki ben, icim karariyor gunes olmayinca.

Gecen hafta cok yogundu. Gruptan iki kisi tatile gidince onlarin islerini de aramizda paylastik haliyle, onum arkam sagim solum dosya halindeyim su anda. Uzun haftasonunun bir iyi yani da ardindan gelen haftanin 'kisa' olmasi, hehehe:)

Koca yazi dogru duzgun outdoor aktivitesi yapmadan gecirdik resmen. Hiking, orman yuruyusleri, tarlalardan meyve toplama girisimleri bahsettigim. Soyle bir dusununce her haftasonu doluydu, bir sekilde aktivitesiz geceni olmadi ama bunlari atlamisiz iste. Cumartesi gunune hemen bir orman yuruyusu kondu. Palisades Park'da bulusup Hudson nehrine karsi yayilip biraz sohbet ettikten sonra uzun yuruyus yapmak isteyenler dustuk yola. Ozlemisim orman yuruyuslerimi, aksama kadar yururdum birakilsaydim. Tam parkurumuzun ilk yarisini bitirmis yukaridan nehrin ve ormanin (ve kendimizin:)) fotograflarini cekiyorduk ki asagidakiler aradi. Cocuklar cok acikmis, aslinda hepsi acikmis, bizim parkur tamamlamamiz uzun surecegi icin asagidakilerden birinin arabayla gelip bizi oldugumuz yerden almasini onerdiler. O anda oldugumuz yer yolun kenarina ara ara yapilmis minik otoparki olan, nehrin ve ormanin seyredilebilecegi alanlardan biriydi. Cok acikmislardi biz yurur geliriz hemencecik (!) gibi ikna denemeleri basarisiz oldu. Cimlere yayilip arabayi bekledik tabi. Ordan asagi inip hep beraber arabalara dolusup Samdan'a kebap yemeye yollandik. Onun icin yurumus olarak saymiyorum ben kendimi hala.

Kalan iki gunumuz ev civarinda, genelde arka bahcede arkadaslarla yayilarak gecti. Havalar hala sicak gerci ama aksamustu disarisi cok guzel oluyor. Yakinda yagmurlu gunlerimiz baslar zaten, disarida ne kadar otursak kar simdi. Cumartesi aksami Balcalar ve Ilkayla arka bahcede yedik yemegi. Ustune de sivrisineklerce pek isirilmadan gec saatlere kadar oturabildik. Pazar gunu Mina ve Charles geldiler Connecticut'dan. Onlara son gittigimizde curumus bir agactan devrilen buyuk bir dalin iki agaclarini ve kayiklarini hasat ettiginden bahsetmistim. O olaydan yaklasik 1 hafta sonra, bizimkilerin agacin kestirilmesi icin yan evin evsahibi ile gorusmeleri henuz surerken ayni agactan bir baska buyuk dal bu sefer cocuklarin evinin catisina dusmus ve catiyi delmis. Tam yatak odasinin ustune gelen kisimda koca bir delik var su anda. Odanin tavani da delinmis. Simdi sigorta sirketleri ve ustalarla cebellesiyorlar. Mina bizim arkada henuz cok ciliz ve kucuk olan agaclarin hizla buyuyen cinsten oldugunu, birkac yila iyice buyuyecegini soyleyince Adil ve Haydar agaclara kotu kotu bakmaya basladilar.

2 hafta sonra Prison Break'in 3 sezonu baslayacakmis. Yeeeeyyy. Heyecan ve hevesle gun sayiyoruz simdi:)

Cuma, Ağustos 24, 2007

Hamilenin Seyir Defteri


Uc gundur sonbahara girmis gibiydik burda, gayet serinlemisti hava. Super rahat bir uc gundu benim icin, sicaklamak yok, ayak sismesi yok..havanin surekli kapali olmasi, yagmur yagmasi bile keyfimi kacirmadi. Bugun eskiye donduk. Gunes var disarida daha mutluyum tabi ama o bogucu nem de yaninda gelmis. Yine eski sicakligimiza donuyormusuz haftasonuna. Yarin icin acikhava planimiz var, bizi bogmaz umarim hava.

Gidisati guncel tutmak adina yazalim, 29. haftadayim su an. Gecen hafta seker yuklemesi yapildi, hamilelige bagli seker hastaligi var mi yok mu diye bakmak icin bu haftalarda seker testi yapiyorlar. Ilk testte birsey yok. Ac kalmak gerekmiyor, gidip verdikleri siviyi icip 1 saat bekliyorsun, sonra kan alip bakiyorlar. Yuksek cikarsa bu sefer ikinci testi yapiyorlar. Ikinci test biraz bela. 12 saat ac kalip sonrasinda gidip verdikleri cok sekerli siviyi icip bu sefer 3 saat bekliyorsun, saat basi kan aliniyor. Tansiyon dusmesi, mide bulanmasi falan cok oluyormus bunda. Gecen gun aradim sonuclari ogrenmek icin. Tekrar test yapmamiz gerekecek dediler. Eyvah dedim yuksek cikti, o bela teste kaldik. Dusuk cikmis megerse, ilk testi tekrar yapip birkac seye daha bakacaklarmis. Ohh tatlilarimi elimden almayacaklar yani henuz, korkuttular beni bir an:)

Gun boyu gozumun onunden cesit cesit tatli gecmekte zira, onu da yapayim bunu da yiyeyim diyerekten. Allahtan cogunlukla fikrimde kaliyor bunlar. Gun icinde kesin bu tatliyi yapiyorum gidince diyerek malzeme listesini bile cikariyorum kafamda bazen. Sonra aksam eve gidince cok useniyorum. Koltuga yayilip film seyretmek, dergi karistirmak, kitap okumak daha cazip geliyor, tembellik var serde:) Neyse diyorum kalsin bu aksam yarin yaparim. Yarin ayni senaryo tekrarlaniyor. Cok gozum donmusse biraz cikolata yiyorum ya da gidip pastaneden aliveriyorum o aksam icin, gitmeye usenmezsem tabi. Ama evde yapmayi tercih ettigimden pastaneye gitmek son care benim icin. Yemek bloglarindan bir suru tatli kestirmisim gozume, onlari denemek varken disaridan almak olur mu. Adili hic isin icine karistirmiyorum bu arada. Istesem gidip alacak cunku, benim de tek otokontrol silahim olan usengecligim bir ise yaramamis olacak. Tatli isini haftasonuna birakiyorum. Haftasonu da o plan bu plan derken genelde gene kaliyor. Obelix olmustum yoksa simdiye:)

Karnimi kim gorse erkek bu diyor. Gittigim bir magazada kasiyer kadin mumkun degil bunun kiz olmasi, emin misin falan dedi bana. O cok emindi kendinden:) Jay'lerde de Jay ve Gina bizimkine de kiz demislerdi ama erkek dogdu, bu erkek karni dediler. Ben hic anlamam nasil oluyor bu karna bakip soyleme islemi. Hani labden gelen amniyo sonuclarina gore ogrenmemis olsak cinsiyeti icimize kurt dusurecekler hakkaten. Ama mesela bugun de isyerinde biri yok canim hic mi erkek gobegi gormedik basbayagi kiz bu dedi:) Ben cozemeyecegim bu isi.

Perşembe, Ağustos 23, 2007

Jay'de BBQ

Haftasonu Jay'lerdeydik. Bu onlarin her yil yaptiklari yaz barbekusune ucuncu katilisimiz. Iyi oluyor hos oluyor da yol cok uzun, cok useniyoruz gitmeye. Long Island'in ortasinda bir yerde oturuyorlar. LI'de tek ana yol var, tikandi mi yapacagin hicbirsey yok. Genelde de tikaniyor. Manhattan'dan Linda'yi alip oyle gececektik, Linda daha erken giden birilerini bulup onlara takilmaya karar verince bari Manhattan trafigini es gecelim dedik. Yol gene de gozumuzde buyudugu icin sallana sallana bayagi gec ciktik evden. George Washington koprusune yoneldik, yol gayet acik, ooo super muper derkeeenn baktik biraz ileride trafik durmus.

Dag tas araba, milim ilerlemiyor. Kopruye dunyanin yolu var daha. Buraya girersek anca kahvaltiya yetisiriz diyip ilk exitten cikip geri donduk, mecburen Manhattan ustunden gitmek icin. Bu bize yaklasik 45 dakika kaybettirdi. LI yolu da klasik olarak tikali olunca nerdeyse 3 saat surdu varmamiz. Oflaya puflaya bu son bir daha gelmek yok diyerek tamamladik son milleri. Oldukca sonra gelen bir kiz New Jersey'in guneyinden geldigini ve yolun 4 saat surdugunu soyledi. Bir baskasi ben de 3.5 saatte geldim diyince bizim 3 saat cok kotu gorunmedi gozumuze. 4 saatte New Jersey'den Washington DC'e gidiliyor yahu.

Hava cok guzeldi, acikmisiz da. Bize yiyecek kalmamistir herhalde diyorduk, saat 5'ti cunku aslinda 1'de baslayan partiye geldigimizde ama barbeku daha yeni yakilmisti. Tam vaktinde gitmisiz yani hehe:) Iyice acikmistik zaten, saldirdik masaya. Yemek sonrasi cekismeli langirt maclari oldu yine. Bu yil bonfire yakmak icin fire pit (Turkesi ne bunun) almislar, cevresine toplanilip marshmellowlar uzatildi atese. Hayatimiz bogaz valla:))

Salı, Ağustos 21, 2007

Lion King

Lion King cizgi filmine ilk gittigimde gunduz seansi secmek gibi bir keklik yapmistim. Cizgi filme gunduz gidilir mi hic? Insan bi dusunur di mi oncesinde. Sinemayi secerken de bakmamisim, dublajmis meger. Eh bu kadar da kasinilmaz ki ama. Icerisi anaokulu gibiydi haliyle, cocuktan gecilmiyordu. Film seyrederken gurultu olmasina tahammul edemem ben, sessiz olunacak. Cizgi film de olsa bu boyle. Tam bir kabustu benim icin. Yarisinda cikip gitmemek icin cok direnmis, tamamlamistim filmi ama aci cekmistim resmen. Sonra gece gec bir seansa orjinal seslendirmeli bir salona gitmis tekrar izlemistim. Cok da sevmistim.

Broadway'de sahneleniyor Lion King muzikali, bu yil 10. yili. Ne zamandir gormeyi istedigim bir showdu. Baslayali 10 yil oldugunu ogrenince ne olur ne olmaz biter gider simdi diye hemen toplandik ve gecen aksam izlemeye gittik. Tam buraya tasindigimiz sene gene 10 yildir sahnelenen Cats bitmisti, cok uzulmustuk goremedik diye. Bunu burnumuzun dibindeyken kacirmak olmazdi.

Hayvanlarin cogunu kostum giymis oyuncular canlandirmis, bazilari ise kuklaydi. Kostumler cok guzeldi, rengarenk. Araya cizgi filmde olmayan bazi sahneler ve sarkilar da eklenmisti ama yine de cok guzeldi. 1998 yilinda 11 dalda Tony odulune aday gosterilmis, en iyi muzikal, en iyi kostum, en iyi koreografi dahil olmak uzere 6'sini almis. Bu yil ilk kez Guney Afrika'da da sahnelenmeye baslamis. Biz kizlar bayildik gosteriye. Adil ve Ilkay pek basarili bulmadilar, sikildilar hatta biraz. Murat begendi ama.

Cuma, Ağustos 17, 2007

Ekip Mangali


Bitti mi bitecek mi derken deadline’imiz sona erdi dun aksam, bir ohh cektik. Hafta basindan beridir 16 Agustos gecsin oyle diye kenara attigimiz islere sonunda el attik bugun. Ama sanki Cumartesiymis gibi de bir rehavet var hepimizde. Neyse, oyle ya da boyle bitti ya mutluyuz.

Haftasonu bizim isyerindeki ekip bizdeydi, onu yazmak da anca bugune kaldi iste. Yaz basindan beri gelecekler aslinda, ya onun isi cikiyor ya bunun. En sonunda cogunluga razi oldum ve bu haftasonuna ayarlayabildik. Iki fire verdik gene ama naapalim artik, bunu denk getirene kadar gobegim catladi.

Turk yemeklerini cok seviyorlar, bu yuzden onlara hamburger sosis gibi klasik Amerikan barbekusunden uzak bir menu hazirladik. Hava da cok guzeldi sansimiza, nem yok, asiri sicak degil, disarida oturmak icin ideal bir havaydi. Herkes toplandiktan sonra baktik ki en cok mangal sayiklayan Mike yok ortalarda. Telefonlarimiza da cevap vermedi, kendisini ilk gordugum yerde vuracagimi belirten cok kibar bir mesaj biraktim ona en son. Bu eve tasindigimizdan beri yapicaz di mi, ne zaman, hadi ayarlayalim diye diye basimin etini yiyordu ama gelmedi. Daha sonra ailevi bir problem ciktigini ve orda olmasi gerektigini soyledi, affettik el mecbur. En cok o istiyordu, gelememesine uzuldum cidden.

Sikilirlar mi acaba diye endiseleniyordum biraz ama vaktin nasil gectigini anlamadik bile. Hava kararmaya baslayip da sineklerin saldirisina ugrayana kadar disarida oturduk. Daha once Mina’lara gittigimizde onlarin kullandigi ve acaip ise yaradigini hayretle gorup o gun bugundur hevesle herkese tavsiye ettigim sinek kovucu mumlari cikardim heyecanla. Mina gondermisti onlari ama daha once kullanmamiz gerekmemisti hic. Bizim sinekler fazla arsiz cikti yalniz hicbiri tinmadi mumlari. Ortalama beser isirik alip da haldir huldur kasinmaya baslayinca mumlarin bir ise yaramadigi gercegini kabul edip (ben hala nayir nolamaz, gitmeyiin ise yarayacaklar biliyorum seklinde - bir yandan kasinirken- mumlari savunmaya calisiyordum o ayri) iceri kactik. Iceride muhabbete kaldigimiz yerden kasintilar arasinda devam edip biraz da Wii oynadik. Wii turnuvalarini noolur noolmaz yarin birgun kafami bozarlarsa (iyi zam alamazsam mesela:)) youtube'a falan gondeririz diyerek kamerayla kaydettik, sonra oyunculara izletip eglendik. 11'e geliyordu kalktiklarinda. Daha da otururlardi aslinda ama son otobusu kacirmak istemediler. Bir dahakini kisin kar ustunde yapacagiz:)

Pazartesi, Ağustos 13, 2007

Topluma Hizmet Gunu - 2007


Sevgili blogumuzu daha bir guncel tuttugumuz gunlerde (WoW Oncesi) 2005 yilinda Javits Center'da topluma hizmet icin katildigim bir aktiviteden bahsetmistim.

Yilda bir sirkette hemen herkes bir gun ise gelmek yerine, cesitli toplum projelerinden birinde yer aliyor. Gecen yil, Paterson Habitat for Humanity projesinde calismistim. Yeniden yapilandirilan eski bir evin icinde calismistik...

Bu yil yine ayni projede calismaya karar verdim. Sirkette bu is cok ciddiye aliniyor. Tum isi bu olan bir kac kisi var ve bu is icin duzenlenmis cok guzel bir web sitemiz var. Paterson Habitat organizasyonu 3 haftada bir gonullu kabul ediyordu. 31 Temmuz bana uygun geldi. 10 kisilik takima 4 kisi gonullu 1 kisi de takim kaptani olarak adini yazdirmis benden once. Ben de diger takim kaptani pozisyonunu aldim.

Takim kaptanlari icin 1 saatlik egitim var. Gonullulere hosgeldin mesaji yazmak, Outlook'tan tum takima bir toplanti istegi gondermek, bulusma yerleri, proje hakkinda bilgi vermek, sirketin proje icin bastirdigi t-shirtleri alip takima dagitmak, yol kagitlarini ayarlamak vs. gibi bir dolu ekstra is biniyor takim kaptanina. Diger takim kaptani ile temasa gectim, is bolumu yaptik.

Paterson, bizim yasadigimiz yere yakin bir yer. Proje 8'de basliyordu ama takim kaptani olarak daha erken orda olmak lazim diyerek 7:45'de vardim. Hindistan'da ise baslayan bazi genc cocuklari 3 ayligina egitime gondermisler buraya. 4 tanesi projeye katilmak istedi. Ekledim ama son dakika da ikisi gelemedi. Sehirden gelenlerin gelmesi de biraz uzun surdu. 9 kisilik ekip 9'a dogru ancak ise koyulabildik.

Bu yil hakikaten cok yorucu oldu. Yilin en sicak gununde (35 derece), kizgin gunesin altinda korunaksiz ve araliksiz malzeme tasidik, civi caktik. Vardigimizda bir evin bir dis duvari dikilmis, ikincisi de hazirlanmisti. Once onu diktik. Sonra ikiye ayrildik ve iki ayri evde calismaya basladik. Malzemelerini tasiyip diger iki duvari hazirlayip diktik.

Bu evi diktigimiz yer galiba epey bir siyahin yasadigi bir yer. Bir ara kimisi sivil bir suru polis bitiverdi 50m ilerimizdeki bir evin onunde. Once bir arabayi kistirip icindeki adami kelepcelediler. Kucuk bir cocugun (belki de adamin oglu) gozu onunde olmasi uzucu geldi bana. Sonra 10larca polis hizla bir eve dogru kostular. Tam su filmlerde gordugunuz kapiya polislerin dizilip birinin elindeki 'koc' (ya da artik ne diyorlarsa ona) ile kapiyi kirip acmasi ve ardindan polislerin iceri girisini canli izledik. Boole ilginc bir gundu.

Resimlerin devamini surdan gorebilirsiniz...

Cuma, Ağustos 10, 2007

Mahir II Yolda: Kebap Ye

Google News'da okudugum bir haberi geceyim size: Dort yildir Fransa'da donercilik yapan 27 yasindaki gocmen Mehmet Yilmaz adinda (takma adi Lil'Maaz imis) bir Turk, yaptigi hip hop /rap tarzi "kebab ye" (Mange du Kebab) klibi ile meshur olmus ve EMI ile anlasma imzalamis.

Daily Motion sitesinde (YouTube'un Fransiz versiyonu) yayinlanan klip 400.000in uzerinde hit almis ve EMI ile anlasma yapip 'single' olarak piyasaya cikartmis. Bir "My Space" alani bile varmis Lil'Maaz'in. Alkis, alkis!

Perşembe, Ağustos 09, 2007

Deep Purple ve Yagmur

Sali aksami Deep Purple konserindeydik. Nutmegi de ilk hard rock konserine goturmus olduk. Geliyorlar diye heyecanla aylar oncesinden almistik biletlerimizi. Bu sefer isi sansa birakmayip yemegimizi hizla yiyip konserin baslamasina 15 dakika kala Radio City onundeki kuyruga karistik. On grup ciktiginda biz kim ki bunlar diye bakarken salonun bir kismi oldukca coskulu tezahurat yapti. Vanilla Fudge diye bir grup. 40 yilliklarmis, New York grubularmis, Deep Purple New York konserlerindeki acilisi ozellikle onlarin yapmasini istemismis. Adlarini hic duymamistik biz. Kayip da degilmis, biz pek begenmedik kendilerini. Kendi parcalarinin yanisira Led Zeppelin caldilar birkac tane. Pek de guzel oldu, kendi parcalarini hic tutmadik zira.

Neyse, sonunda Deep Purple ciktiginda tum salon cildirdi zaten. Grup 70lerin grubu olunca seyirci yas ortalamasi da 35 falandi. Grup uyelerinde yas almis basini gitmis ama is kesinlikle bitmemis. Sahne performanslarindan hicbirsey kaybetmemisler. Ian Gillan hala muhtesem soyluyor. 1.5 saat sahnede kalmislar, ne zaman o kadar oldu anlamadim bile. Ciktigimizda hala 'ama cok az kaldilar yaa, daha soylenecek bir suru sarki vardi' diye soyleniyordum ben:)

Yerimiz tam koridor kenarindaydi. Koridor hic bos kalmadi desem yeridir. Surekli birileri gidip geliyordu. Amma kurtlu bu seyirci yaw diye de eglendik kendi kendimize. Bir yerlerinde duramadilar hakkaten, surekli bara, tuvalete tasindi durdu millet.

Birkac gundur bekledigimiz yagmur Sali gecesi nihayet yagdi. Nem tavana vurmustu artik. Ama ne yagmak! Gece 1-2 kere kovayla bosaltilircasina yagan yagmurun ve cakan simseklerin sesine uyandim ama sabah yagmur dinmis, ortalik durgun gorunuyordu. Neme zerre kadar katkisi olmamisti yagmurun, hala cooook sicak ve nemliydi. Otobus vaktinde geldi sabah, biraz uzun surdu yol ama zirt pirt otobusun biri bozuldugu ya da bir sebepten trafik tikandigi icin cok onemsemedim. Megersem New York felc olmus. Sokaklarda acaip bir kalabalik vardi. Toplamda yagan yagmur oyle cok asiri degil aslinda ama bunun cogu sabaha karsi 1 saat icinde yaginca dagitmis ortaligi.

Raylara erisen sular otomatik sinyal sistemini durdurdugu icin subwaylerin nerdeyse tamami durmus calismiyor, trenlerde ve otobuslerde gecikmeler var, LIRR trenleri iptal (raylara agac devrilmis), tunellerin bazilarini su basmis...Brooklyn'de iyice vahimmis durum, ufak bir kasirga olusmus bazi evlerin catisini ucurmus, agaclari devirmis. Ben 10'da ise geldigimde en erken gelenlerden biriydim, saat 12'de hala yolda olup da gelmeye calisanlar vardi, bir suru insan da cabalamaktan vazgecip eve donmus. Normalde de Allah dusurmesin dedigimiz Manhattan trafigi tam arapsaci olmus herkes otobuslere ve taksilere hucum edince.

Aksam saatlerinde hala bazi calismayan subwayler vardi, bugun oldukca yoluna girmis hersey. Aksayarak calisan birkac tren vardi sabah sadece, simdi onlar da normale donmustur herhalde. Sehrin altyapisinin ciddi bir elden gecmesi gerektigini gosteriyor bu da. Dun aksamustu de yagmur bekleniyordu mesela yagmadi. Ustune bir de o yagsaydi tam senlik olacakti.

Salı, Ağustos 07, 2007

Bridgeport Yollari Tastan...

Ne zamandir Mina'yi, Charles'i ve nar tanesi Maya'yi ziyaret etmek vardi aklimizda. Isler, tasinma, benim bulantilar, Charles'in sinavlari vs derken bu zamana kadar sarkti kavusabilmemiz. Sonunda gecen haftasonunu ayarlayip biraraya gelebildik. Maya'cik kocaman olmus gormeyeli, nerdeyse 7 aylik. Onlarda son barbeku yaptigimizda Mina hamileydi, o zaman cektigimiz fotografin aynisini bu sefer onun yerine beni koyarak cektik.

Birkac gun oncesinde siddetli yagmur yagmisti, o yagmur ve firtina sirasinda yan komsularinin bahcesindeki agacin buyuk ve oldukca kalin dallarindan birkaci kirilmis ve Mina'larin bahcesine dusmus. Iki bahceyi birbirinden ayiran cam agaclarinin ikisini bicip, Mina'nin gun icinde golu seyrederek dinlenmek icin oturdugu koltugu kirip, cocuklarin ters olarak kenarda duran kayiklarini tam ortasindan delerek inmis yere. Koltuk taninmayacak halde, kayigin tamir edilmesi pek olasi gorunmuyor, agaclarin da yenilenmesi gerekiyor. O derece zarar vermis dallar. O tarafa degil de obur tarafa dusselerdi yatak odasinin ustune gelen catiyi delip evi mahvedeceklerdi sanirim. Oyle dusununce ucuz kurtulmussunuz dedik. Dalin kirildigi yere bakinca gorduk ki ici bos hakkaten, agacin kalani da korku uyandiriyor simdi insanda.

Sigortalarla ugrasiyorlar su ara, o da cok bela bir is, tum masraflarini alamayacaklar cok buyuk ihtimalle. Sigortalarin masraf anlayisi oldukca farkli bu ulkede cunku :( Charles bu evi ilk aldiginda evin onundeki buyuk agaci kestirtmis sigorta evin ustune dusebilir diye. Her agaci da onceden tahmin etmek mumkun olmuyor tabi.

Sos canavari Charles nefis soslu sisler yapti bize. Tam biz onlar ve masadaki bilimum yiyecekle tikabasa doymus durumdayken, gecen sefer de doyduk diyip etleri yemediniz bu sefer kacis yok, bunlar sadece appetizerdi, ana yemek simdi geliyor dedi:) Adille dehset icinde baktik birbirimize. Mumkun degil bir catal daha yememiz. Valla catlamak uzereyiz, billa doyduk diye uzun ugraslar sonucu Charles'i etleri pisirmemeye razi edebildik. Kendisi hic hoslanmadi bu durumdan ama yeterince acikli bakabildik saniyorum ikna oldu.

7 aylik tecrubeli anne-babanin onerilerini uyarilarini dinledik, bolca Maya'yi mincikladik ve bir sonraki mangali bizde yapmak uzere sozlesip donus yoluna koyulduk. Donuste GW koprusunu es gecmek adina yolu yaklasik 15 mil uzatmamiza ragmen 2 saat olmadan eve vardik (gidis 2.5 saat surmustu gecen seferki gibi).

Perşembe, Ağustos 02, 2007

Domuscuk

Onbilgi:
Gecen hafta Bezen'le stroller bakmaya ciktik Lara Su hanim icin. Konusurken Bezen,

- "Cin takvimine gore sen "domuz yili"nda dogmussun. Kizimiz da hem senin gibi Akrep olacak, hem de bu yil "domuz yili" imis yine." dedi...

Giris:
Benim eski mudurlerden Jay her yaz evinde bbq partisi veriyor. 2006 ve 2005'de gitmis ve gayet eglenmistik. Bu yil biraz kararsiz kaldik. Davetiye'nin uzerinden 1.5 ay gecti. Neyse dun artik Jay'de bir e-mail atip, plan yapicaz bir karar verin gari deyince e peki dedik.

Gelisme:
Arkasindan bir telefon. Hala Jay ile calisan eski takim arkadasimlarimdan unix dunyasindan Linda. Linda hanim Cin'li. Dunya tatlisi bir kizi var. 8 Agustos'da 6sina basacak. Manhattan'da oturduklarindan arabalari yok. Jay'de 2 saat uzakta Long Island'da oturuyor.

- "Sizinle gelebilir miyiz yine?" diye sordu. Bezen'in hamile oldugunu ogrenmis tebrik etti ve dedi ki

- "Biliyor musun cok sevindim, bu yil bizim takvimimizde sadece domuz degil 'altin domuz yili" (year of the Golden Pig) yili. Bu yil dogan cocuklarin gelecegi cok parlak olacak (Cinlilerin Allahi para olduguna gore cok zengin olcek filan demek istedi herhalde).

O anda dank etti, tanidigim diger bir kac Cin'li diger arkadaslarin bu yil bebek bekliyor. Sonra google'ladim baktim ilk gelen yazida diyor ki G.Kore'de nufusun %10 artmasi bekleniyormus bu yil. Ayrica bu olay 600 yilda bir olan bir sey....

Yalniz galiba bir 0 fazla atmislar. Hergun ise gidip gelirken dinledigim National Public Radio (NPR)'in sitesinde yer alan "Cin, Altin Domuz yilina hazirlaniyor" baslikli mesajda, 60 yilda geldiginden bahsediliyor bu yilin ve Cin'in "tek cocuk" politikasi yuzunden pek cok ciftin bu yil bebek sahibi olmayi planladigini yaziyor.

Cin'den bir siteye baktim, 600 degil 60 yil demis... Cin takviminde her yil 12 burc ve 5 elementten biri ile eslestirilmis: "Altin, Odun (Cem Yilmaz'in filmi geldi aklima simdi), Su, Ates ve Toprak". Dolayisiyla Golden Pig 60 yilda bir denk geliyor.

Gel gor ki Kore'den The Seoul Times'da 600 yil demis ve "domuz" yilinda doganlari (ornek 1971) soyle tarif etmis (vallahi bildi):

"Domuz yilinda doganlar, cesur, sadik ve dusunceli olurlar. Bilgiye actirlar. Kolay sinirlenir ve sakinlesirler; kolay kolay arkadas edinemezler ama dostluklari kalicidir. Bazen fazlaca durust (bosbogaz mi demek istedi acep?) davranip kendilerini zora sokarlar. Is dunyasinda iyi degildirler ve edebiyat, sanata daha yatkindirlar."

Sonuc:
Bilmiyom valla ben WoW'a donuyorum.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

Guncelleme

Bir haftadan fazla olmus son postu gondereli. Agustosa girmisiz bir de bugun, nereye gitti bu yilin ilk yarisi diye saskin saskin bakmaktayim. Iyi ki yeniyilda resolution listesi cikarmamisim bu sefer, nasilsa yapamaycakmisim:)) Birikti tabi yazacak seyler ama yapilacak isler (ozellikle isyerinde) daha hizli birikiyor su gunlerde. Cok vaktim yok simdi de, biraz geyik yapip gidecegim:)

Once isten baslayalim. Green card skandalini yazmistim gecenlerde, AILA class-action dava acmaya hazirlaniyordu. Birkac senator de girdi isin icine, buyuk sirketler itiraz etti, Microsoft'un bu vize rezaletinden bikip Kanada'da ofis aciyorum demesi iyice tuzbiber oldu. Tam AILA'nin davayi acacagi gun USCIS geri adim atti ve 17 Agustos'a kadar basvurularin kabul edilecegini bildirdi. Tabi bizim rafa kalkan acil durum plani tekrar devreye girdi.

Dun doktora gittim. 26. haftadayim su an. Kendimi kocaman hissediyorum. Karnim buyudukce boyum kisaliyormus gibi geliyor bir de:) Bugun belim agridi bayagi, hic hosuma gitmedi bu. Kalan donemde de agriyacagi anlamina gelmiyordur umarim bu. 2 hafta sonra seker testi yapilacakmis. Ac gel seker yukleyecegiz dediler. Ne kadar yuklenecekse ben yuklerdim siz zahmet etmeyin dedim kahvaltida cheesecake hayalleri kurarak ama yemediler:) Bir de ikinci rhogam ignemizi olacakmisiz, kan uyusmazligi icin olan. Acitiyor meret yahu.

Yuzmeye tekrar basladim gecen hafta. Farkettim ki surekli bahane bulup gitmemeye calismamin nedeni kulvar paylasiyor olmaktan hic hoslanmamak. Gittigim gymin havuzunda iki kulvar var. Pek buyuk bir havuz degil, sadece 4 kisi yuzebiliyor ayni anda. Bir kulvari iki kisi paylasiyor yani. Tamam iki kisinin yuzebilecegi kadar genis bir kulvar ama ben hoslanmiyorum yine de. Ender de olsa kolu bacagi carpabiliyor insanin yanindakine. 5 dakika daha fazla yurumeyi goze alip (ogle tatilinde gidiyorum ya her dakika kiymetli malum) bizim gymin daha yukaridaki bir subesine gitmeye basladim. Burda herkesin kendi kulvari var. Bir de hamile mayosu aldim kendime, biricik mayomun lastikleri iyice sunmesin diye. Allahim ne kadar komikmis bu hamile mayolari, yok boyle birsey. 2 parcadan olusuyor. Ust kisim oldukca bol haliyle. Alt kisim ise belinize kadar cikan bir babaanne donu:) Tam olsun diyip kirmizi beyaz potikare bir tane sectim, masa ortusu tadinda dolaniyorum artik gymde:)

Haftasonu Tolga burdaydi. Evet, biz de inanamadik. Gelmesiyle gitmesi bir oldugu icin hicbirsey anlamadik. Cumartesi sabah Adil, Tolga cok kisa sureligine buraya gelecekmis galiba dedi. Daha once de boyle oldugu, ha geliyor ha geldi diye heyecanla beklesirken onun planlari degisip bir turlu gelemedigi icin artik kanit istiyorum:) Bileti gormeden inanmam dedim onun icin. Hemen ardindan Tolganin onu aramamizi isteyen mesajini gorduk. Bir aradik ki aaa Connecticut'daymis, dun gelmis. Ve aaa yarin donuyormus. Aksam geldi Hoboken'a gittik, sabah da Eliflerle Edalar kahvaltiya gelecekti zaten onlara da hos bir surpriz oldu, hep beraber kahvalti ettik. Biraz alisveris derken ucak saati geldi ne yazik ki, havaalanina goturduk, gitti:(

Pazartesi, Temmuz 23, 2007

Latitude ve Seoul Garden

Biricik organizatorumuz Gilda duzenledigi yaz partisi icin Latitude'i secti. Hatundaki yetenek super, 100 kisiye yaklasabilen katilimci grubu icin ozel yer ayirabilecek bar bulmada ustune yok. Latitude'un da ust katini bize ayirmislar bu sefer. Birkac ayda bir biraraya gelip uzun sure gorusulemeyenlere merhaba diyip son havadisleri almak iyi geliyor. Aslinda hem baglari koparmamak hem de networking olusturma amacli bu toplantilar, ama biz bu vesileyle tanidik cevresini genisletmek kisminda oldukca basarisiziz. Zaten tanidigimiz ya da birlikte gittigimiz arkadaslarimiza takilip yeni birileriyle tanismak icin hic caba gostermiyoruz. Ben zaten cok cekingenimdir boyle seylerde, su yasa geldim asamadim hala bunu. Hayranimdir tanimadigi bir ortama pat diye girip muhabbet baslatabilenlere. Bunda da oyle oldu tabi, zaten tanisilan kisilerle bir sure ne var ne yok muhabbeti yaptiktan ve birseyler ictikten sonra zil calan midelerimizi daha fazla gozardi edemeyerek gecenin ikinci programina gectik.

Onceden Kore yemegi diye kararlastirmistik. Bir ara duzenli yapiyorduk bunu, ayda bir daha once pek denemedigimiz ulke mutfaklarini deniyorduk. Iyi de gidiyordu ama onun is gezisi bunun tatili kari kisi derken cok aksatir olmustuk bu isi. Uzakdogu yemekleri uzmani Numan'a biraktik yer secimini - hos Numan'in bilmedigi, denemedigi restaurant yok gibi zaten New York'da, sen mutfagi soyle onun birkac yer onerisi vardir mutlaka:)) Pek de guzel yerler sectigi icin bize arkamiza yaslanip onerdigi yemekleri ismarlamak ve yenilerini denemek kaliyor, bu da canimiza minnet:) Bu sefer Korean Town'daki Seoul Garden'a gittik. Daha once Kyoko ile oglen yemegi icin gitmistim ben oraya, muhtesem tofulu yemekleri var. Tofu tofu olali boyle guzel yemek haline getirilmemistir, bu kadar da iddialiyim orasi icin:) Kore restaurantlarinin en sevdigim yanlarindan biri de aperatifleri. Ne soylersen soyle 7-8 cesit aperatiften olusan minik tabaklar geliyor once onune. Bir cesit tursu olan kimchi de onlarin arasinda, genelde lahanadan yapiliyor. Catallar elimizde, saldirmaya hazir, kimchi sayikladik tabaklar gelene kadar. Bir tursu bu kadar mi guzel olur. Yemekler gelene kadar hep birden konusmaya calisan 8 agiz yemekler gelince sessizlige gomulup ne var ne yok silip supurduk masada. Sadece aperatiflerin fotografi var, ana yemekleri cekmeyi unutmusuz hapur hupur yerken.

Boyle keyifli bir yemegin arkadasindan ne yapilir? Tam karsidaki Kore pastanesinde tatli ve cay molasi verilir. Yorulduk ya yemekten, o bakimdan. Koryodang o mahalledeki en elit pastane. Pek cok pastaneye gore de elit bir pastane aslinda. Uzakdogu tatlilarini cok seviyorum ben, fazla sekerli degil (oyle geliyor tadi en azindan) ama hem gozu hem mideyi tatmin ediyor.

Cumartesi, Temmuz 21, 2007

Bir resim, bir oyku, bir film...

Efendim, yukaridaki resim, Kanadali Edward Burtynsky tarafindan 1996'da Sudbury, Ontario'da cekilmis. Resim, "Nickel Tailings #34" adi altinda yayinlanmis...

Nerde gordum bu resmi? Amazon.com'a bir ugradim, Harry Potter serisinin son kitabi audio book olarak yarin satisa sunulacak mi acaba diye bakmak icin. Jim Dale'in sesi ile dinledik daha onceki kitaplarin hepsini, netekim bu son kitabin audiobook'unu bugunden siparis vermek mumkunmus ama 2 gun sonra gelecekmis.


Iyi de Amerikan halki durmaz kardesim. Daha simdiden "kitap yorumu" basligi altinda agzindan baklayi cikartmis bir kac kisi :( Nasil Sopranos delisi oldugumu yazmistim. Gecen ay son bolumunun yayinlanmasinin ardindan, gunlerce radyo dinlerken, televizyon izlerken, internette haber okurken sonunu ogrenmeyeyim diye epey ugrastim. Hala da antenler acik, "Sopranos..." denince kulaklarimi kapatiyor, gozlerimi kaciriyorum :) Ama dedim ya "spoiler" kulturu var burda. Illa sonunu soyleyecek birileri, catlarlar yoksa.


Gecen sene yasanan bir olay geliyor aklima. Guya komiklik olsun diye adamin biri geceden Harry Potter sirasina girenlerin yanina yaklasip "sonunda.... oluyor" diye bagirip kacmisti.


Velhasil, 2 gunde audiobook bana gelinceye kadar neler olur neler. Ben en iyisi yarin gece yarisindan itibaren, Audiobook Newsgroup'larini taramaya baslayayim diyorum...Bakalim ne kadar surecek birinin son kitabi oralara upload etmesi...
Harry Potter'dan Nickel Tailings resmine nasil mi gectik? Soyle oldu.... Amazon.com'a kullanici adimla girince, sag ustte "Amazon Blog for Adil Hindistan (13 blogs)" diye bir link gordum.


Amazon, benim ilgilenecegimi varsaydigi blog yazilarini gosteriyor. Bir tanesinin basligi "Cow Emissions: An Inconvenient Reality" ('Uygunsuz Gercek'). Efendim, bu Japonlar et icin beslenene ineklerin yellenme ve gegirme marifetiyle urettigi metan gazini olcmusler ve "2.2 pound et uretmek icin cevreye verilen zarar ile 3 saat otomobil kullanmanin cevreye verdigi zarar birbirine esit" gibi bir sonuc cikartmislar.


Yukarida linkini verdigim blog yazisinda bu durum dile getirilip, yaptigi "An Inconvenient Truth" ('Uygunsuz Dogru') adli dokumanter ile cevre sorunlarina dikkat cekmeye calisan ve hibrid otomobilleri promote eden Al Gore'a verip veristirilmis. Hybrid arabalarin uretildigi Sudbury ile ilgili bir resim olarak da konumuz olan resim konulmus oraya.


O yaziyi yazan adami Sibel Kazakci'ya havale edip, 1996'da cekilmis resmi kullanarak, simdi o bolgede uretilen hybrid arabalara laf ettigi icin dunyanin kac bucak oldugunu gostermek de var ama asil ilgilendigim konu "resim". Tarifi zor bir buyuleyiciligi var. Carpici bir cekicilik. Dogaya verdigimiz zarari gosteriyor, bir cirkinlik aslinda anlatilan ama o 'cirkinlik' ne kadar 'guzel' anlatilmis. Di mi ama?