Cuma, Kasım 17, 2006

Kitap: Angela's Ashes (Frank McCourt)

Angela's Ashes(1996), Frank McCourt'un hatiralarini yazdigi ilk kitabi. Kitap kurdu Bezen hanim yillar once okuyup unutmus bile kitabi. Ben daha once ayni yazarin, New York'ta cesitli okullarda ogretmenlik yaptigi yillari anlattigi 2006 yili basimi "Teacher Man " adli kitabini okumus ve izlenimlerimi buraya yazmistim.

O zamanlar birlikte calistigim Irlanda'li mudurum de Frank McCourt gibi Limerick'de dogup buyumustu...


Kitap, tam benim baslayacagim gibi bir az ve toz bulutu ile basliyor. Issiz ama her Irlandali gibi bira icmekten geri duramayan, Frank'in Kuzey Irlandali babasi ile, yerleri silmeyi bile beceremedigi icin Limerick'te bir baltaya sap olamayacagi, dolayisiyla herkesin is sahibi oldugu Amerika'ya gitmesinin yerinde olacagi dusunulerek akrabalarinin yanina gonderilen Annesi Angela'nin bir barda karsilasip, karsilasmaktan oteye gitmelerinin sonucu olarak 1930'da dogdugunu ogreniyoruz.

Annesinin akrabalari, babasini Evlenmeye 'ikna' ederler. Aslinda baba Amerika'nin batisina kacmayi dusunur ama tren parasini da 'icer'... Koyu Katolik, Irlanda'li aile cocuk ustune cocuk yapar ama zaten Amerika'da buyuk depresyonun yasandigi donemdir. Baba is bulmakta zorlanir. Buldugu islerden kazandigi parayi da barlarda harcar.

Italyan bakkal, yahudi komsu filan derken cocuklar ac bilac sefil vaziyette yasamlarini surdurmeye calisirlar. Hatta vaktinden once buyumek zorunda kalan Frank ve kendisinden 1 yas kucuk kardesi, henuz bebek yastaki ikiz kardeslerine bakmaya baslarlar. Gun gelir bakkaldan asirdiklari muz veya elma tek yiyecekleri olur. Gun gelir sadece sekerli su ve cay icerek karinlarini doyurmaya calisirlar.

Ancak 5. cocuklari (gozlerinin bebegi kizlari) ve ikizlerden once biri sonra digeri acliktan ve beslenememekten olurler. Akrabalar careyi, aileyi bir gemiye bindirip Irlanda'ya geri yollamak olarak gorurler. Irlanda'ya vardiklarinda cileleri bitmedigi gibi daha da buyuk bir fakirlik icinde bulurlar kendilerini.

Yillar yili babalarinin sagda solda kazandigi 3 kurus parayi da barlarda tuketmesini, annelerinin dilenerek cocuklari okula gondermelerini ve bitmek tukenmek bilmeyen fakirlik hikayelerini dinliyoruz Frank'in agzindan.

Katolik Irlanda'nin cocuklar uzerindeki agir din baskisi, aclik ve sefaletin biraktigi izleri okuyoruz. Bu arada anne surekli hamiledir. Alkolik babadan ise hayir yoktur, oyleki anneannelerinin yeni dogan bebeklerden biri daha oldugunde verdigi kefen parasini bile barlarda icer.

Sonra Ingiltere'de ki savas ekonomisinden yararlanmak icin baba ingiltereye gider ama kazandigi parayi diger aile erkeklerinin yaptigi gibi eve gondermek yerine barlarda icer, cocuklar icin ise her gun bir yasam savasi seklinde gecer.

Frank 11 yasindan sonra bir daha Ingiltere'ye giden babasindan bahsetmiyor, ne oldugunu bilmiyoruz. Kucuk hirsizliklarla para biriktirmeye baslayan Frank'in 19 yasina gelince nihayet Amerika'ya gidecek kadar parasi birikir. Bu arada yasadiklari sefaleti dinleye dinleye insanin ici karariyor.

Velhasil kitap Frank'in Amerika'ya varisi ile son buluyor. Frank McCourt bir sonraki kitabi 'Tis ile ABD'deki yillarini aktariyor bize. O kitaba yeni basladim. Bitirince yazicigim. Ne diyeyim, Allah boyle bir sefaleti kimseye yasatmasin!

5 yorum:

Berceste dedi ki...

Eski mudurum DVD'sini onerdigi icin konuyu bilmeden ben de DVD'yi balayinda gormus ve almistim. Ingiltere'ye varinca seyredebildim. Ingiltere'nin puslu havasi ile birlikte icim daha da kararmisti, oyle bir yere koymusum ki DVD'yi simdilerde bulamiyorum :) Filmin/k;tabin adini duyunca nasil bogulur gibi seyrettigim, seyretmekten de vazgecmedigim aklima geliyor :D Simdi ikinci kitabi merak ettim iyi mi?

Mine Yaman dedi ki...

Birincisi tadını vermeyen bir kitap ikincisi. Ama o kadar severim ve o kadar beğenerek okumuştumki şimdi burda görünce yazmadan geçmek istemedim.

Sevgiler,

Adil Hindistan dedi ki...

Haklisin Mine, 1. kitap cok etkileyici. Ben 3. kitabi da sevmistim bu ona yakin aslinda. Kimi hikayeleri ordan hatirliyorum.

Ama mesela 3. kitapta okuldaki ilk gununu anlatirken cocugun birinin firlattigi sandvici yerden alip isirmadan onca uzun uzun bakip bir tarif edisi var, hani insanin agzini sulari akiyor. O kitabin belki de aklima en iyi kalan kismi orasi idi.

2. kitapda su anda ogretmenlige basladigi donemi anlatiyor ama bu hikaye yok. Bir de yahu `tis ne ki diye merak ediyorum. Dinlerken anladim. Kendisine sorulan sorulara "It is" diye cevap veriyor ama aksan ve soylenisine dikkat edince oyle acik acik "it is" ya da "it's" gibi degil de "`tis" dedigini farkettim. Biraz gec oldu ama... :)

Adil Hindistan dedi ki...

Bu arada filmini izlemedik. Aslinda filmi oldugunu da unutmusum. Arkadaslardan seyredenler (galiba Eda ve Murat seyrettik dediler) cok etkilenmis. Yazarin tarif ettigi, yasadigi cocukluk, hakikaten tarifi zor.

Ama gecmiste kalmis sadece bu bir kac insanin basina gelen bir sey degl, halen sesini duymadigimiz ne cigliklar atiliyor. Belki de sorun su ki, rahat hayat surenler olarak kulaklarimiz bu cigliklari duymak istemiyor, Frank McCourt'un "you got it too easy" diyen sesi, vicdanimizi rahatsiz ediyor.

Aksam 7'den sonraya kaldigimiz da sirketin web sayfasindan kisi basi 25$'lik yemek ismarlama imkanimiz var. Simdi dusunuyor, kac gece kaldik, konferans odalarinda hupur hupur o yemekleri gotururken etrafimizda dolasan temizlikcilere bakip hic aklimiza alin sunu da siz yiyin demek gelmedi :(

Frank McCourt, temizlik yaptigi gunlerde ya da gecici olarak calistigi ofislerde duzenlenen partilerde millet hupur hupur gotururken, bir kisinin bile donup ona sen de yer misin diye sormamasini aktarirken "nobody ever asked me if I had a mouth in my head" diyor. Bakip gormeme durumu iste. Kitabi okuduktan sonra daha cok gorebiliyorsak ne mutlu bize...

Berceste dedi ki...

Adil bak son yaptigin yorumda cok guzel bir konuya deginmissin ve ne kadar dogru. Filmi seyrederken icimin kararmasi kaskati kesilmem de bu yuzdendi, ayni hissi Agir Roman'i seyrederken de yasamistim :(