Salı, Ekim 17, 2006

Kitap: Principles of Economics (Peter Navarro)

Daha once okumaya basladigimi yazdigim, Peter Navarro'nun (hani su Selen Altan'in master hocasi olan ekonomi profesoru) Principles of Economics: Business, Banking, Finance, and Your Everyday Life (Ekonominin prensipleri: Is dunyasi, Bankacilik, Finans ve gunluk yasantiniz), adli kitabini bitirdim. Valla, adam cok iyiymis!

Bir once dinledigim Timothy Taylor'in "Economics" kitabinda gecen konulara O da degindi. Kimi yerlerinde benzer ornekler verdi ama hem aciklamalari cok daha oturakli ve ayaklari yere basan cinstendi hem de sundugu bakis acisi farkli geldi.

Cok kisaca ogrendigim bir iki seyi not edeyim. Ekonomistlerin genellikle birbiri ile celisen aciklamalarda bulunmalarini ve bazi konularda anlasamamalarini aciklarken, 5 ekolden bahsediyor Peter Navarro:
1) Klasik ekonomi ekolune gore, ekonomik krizler, kuculmeler ve issizlik her ekonomide var olan durumlardir ve mudahale edilmedigi takdirde kendi kendine duzelecektir. Bu yaklasim, Amerika'daki 1929 ekonomik krizine (Great Depression) kadar suregeldi.

2) Klasik ekonomistler bir turlu bitmek bilmeyen krizin zamanla gececegini dusunedursun, Keynes yeni bir teori gelistirdi ve krizden cikmak icin devletin farkli bir politika (Fiscal Policy) uygulamasi gerektigini savundu. Ona gore, Uretim ile harcama arasinda bir denge soz konusu idi ve darbogazdan cikmak, uretimi arttirmak icin devlet harcamalari arttirmali (ve/veya vergileri dusurmeli) idi. Franklin D. Roosevelt bu teoriyi uygular, "New Deal" adi altinda ABD'nin 4 bir tarafini bir birine baglayan otoyollar yaptirir, sosyal yapilanmalara yonelir ve kesenin agzini acar. Dolayisiyla, piyasaya para girer, issizlik azalir, ustune 2. dunya savasinda yapilan harcamalarda eklenir ve krizden cikilir.

Keynes uygulamalari, devletin sosyal harcamalarini arttirmasi gibi sonuclara vardigindan ABD'de Demokratlarin sevdigi bir yaklasim. Bu yaklasim 1950'de baska bir krizde ise yarar, yine devletin yuksek harcamalari ve Kore savasi sayesinde krizden cikilir. JFK, 1964'de Keynes'in onerdigi gibi vergileri dusurur ve is dunyasi tarihi karlar yapar (su anda 2. Bush'un vergileri dusurmesinden sonra oldugu gibi), ABD, tarihinin en iyi ekonomik donemini yasar.

Ancak Keynes yonetiminin cozum bulamadigi sey stagflation: ayni anda yuksek enflasyon ve yuksek issizlik...

Piyasada para cok, mal az olunca enflasyon doguyor (Demand Pull Inflation). Isler iyi gidince fiyatlar ve maaslar artiyor, bu da enflasyona sebep oluyor. Baska bir tur enflasyon da 1970'lerde ortaya cikan malzemelerin (benzin, demir, cimento vs.) fiyatinin artmasi ile olusan (Cost push inflation) enflasyon.

Enflasyonu azaltmak icin Keynes yontemi, ekonomiyi daraltmayi oneriyor, bunun icin devlet faizleri yukseltiyor. Bu sefer de issizlik ortaya cikiyor...

3) Milton Friedman, Keynes yontemini "aktivist" olarak yorumluyor ve ekonominin dogal bir issizlik seviyesi oldugunu, bunun altina inmeye calismanin uzun vadede enflasyonu ve issizligi getirdigini iddia eder. 1979'da Milton'in cozumu, ekonomiyi daraltarak issizligi olmasi gerekenin uzerine cikartma yontemi (aci recete) uygulanir. Bu donemde faizler %20lere cikar ve ozellikle faizlerden cok etkilenen kucuk isletmeler, insaat piyasasi vs. cok kotu bir donem gecirir.

4) Reagan doneminde arz tarafini yani is dunyasini ihya edecek bir dizi uygulamaya gidilir. Vergiler dusurulur ve sonucta ekonomi ciddi bir yukselise gecer. Bu ekole gore, is dunyasinin kari artacak ve dolayisiyla toplamda odeyecekleri vergi artacagi icin ekonomi icin iyi olacak... Sonuc pekte oyle olmaz ve hem ticaret acigi (90larin basinda 200 milyar dolar) hem de butce acigi buyudukce buyur.

5) Reagan'dan sonra gelen Bush, bu acigi gorur ve endise duyar. Onun donemindeki neo-ekonomistler, degisik bir bakis acisi sunar. Derler ki, insanlar, vergi oranlarinin dusmesi ya da kamu harcamalarinin artmasi gibi durumlarin gecici olarak ekonomiyi duzelttigini ama sonrasinda her seyin kotuye gittigini gorur ve zaman icinde "ogrenirler". Yine ayni tekrarlandiginda, sonucunun ne olacagini bildikleri icin ayni tuzaga dusmez, hazirlikli olurlar, savurgan davranmazlar...

Bush bu teori dogrultusunda kisa sureli ekonomik cozumler yerine uzun vadeli yaptirimlara gider, butceyi denklestirmeye calisir, harcamalari kisar. Ancak, teoride hatalar vardir. Insanlarin ekonomi bilgisi ongoruldugu kadar iyi degildir ve reaksiyonlari gecikmeli olarak verir ya da hic vermez ayni hatayi tekrar ederler. Politik olarak da iyi bir sonuc getirmez ve Bush secimi kaybeder.

Clinton aslinda fazla bir degisiklik yapmaz planlarda ama butceyi denk tutmak ve ticaret acigini azaltma konusunda ciddi oldugunu her firsatta vurgular ve is dunyasi/wall street'e guven asilar. Sonucta beklenti gercege donusur...

Bu beklentinin gercege donusmesi ilginc ekonomik olaylardan biri. Enflasyon beklentisin enflasyon, issizlik beklentisinin issizlik, veya bir para biriminin degerinin dusmesinin beklenmesi o para biriminin deger kaybetmesine sebep olmasi gibi. Cunku bu beklentiler karsisinda is dunyasi harekete geciyor ve o sonucu getirecek yaptirimlara gidiyor...Dedigim gibi ilginc bir durum.

Maroekonomi konulari uzayip gidiyor. Yazarin teorileri vs. anlatirken tarihsel olaylarla birlikte teorilerin nicin ortaya ciktigini ve uygulanmasi sonucu neler oldugunu aktarmasi olayi kavramak acisindan gayet faydali...

Hiç yorum yok: