Pazartesi, Ocak 09, 2006

Kitap: 1919 Paris Baris Konferansi

Kitabin tam adi "1919 Paris Peace Conference: Six Months That Changed the World" (1919 Baris Konferansi: Dunyayi degistiren 6 ay). Margaret MacMillan, Kanadali bir tarih profesoru. 1. Dunya savasinin ardindan 1919'da Paris'te yapilan baris gorusmelerinde alinan kararlari, bu karari alan kisilerin gorusmelere nasil sartlarda geldigini ve dogan sonuclari inceliyor kitabinda.

Konu uzun ve derin o yuzden Wikipedia'da bu konuyu bir okumakta fayda var. Kitap cok guzel bir bicimde konferansi anlatiyor. Bizi direkt etkileyen bir savas oldugu icin epey bir kismina hakimiz konunun. Yine de ogrenilecek cok sey var.

Hatirlarsak, Sirbistan'da Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun veliahti, Sirp Milliyetcisi bir genc tarafindan oldurulur. Avusturya-Macaristan, Sirbistan'taki milliyetci hareketin kendi mensuplarini da etkileyecegini bildigi icin rahatsizdir ve buyuk agbisi, ortagi Almanya'ya danisarak Sirbistan'in uzerine yurur. Ancak, Rusya, din kardesi Sirplara arka cikarak savasa karisacaktir. Almanya, Avusturya Macaristan'i Rusya'ya karsi korumak icin savasa girmek durumundadir ancak, Rusya ile Fransa savunma antlasmasi yapmistir ve Almanya Rusya'ya karsi savas acarsa, Fransa'nin savasa girecegini hesaplayarak Fransa'ya saldirir. Tabii, Fransa'ya saldirabilmesi icin Belcika'dan gecmesi gerekir. Bunlar aslinda beklenmedik gelismelerdir ve birbirini tetikleyen olaylar supriz bicimde Ingiltere'yi de savasa surukler. Osmanli'nin Merkez Kuvvetleri'nin yaninda savasa nasil bulastigini hepimiz biliyoruz...

Savasin sonunda, Avusturya-Macaristan'in artik savasacak gucu kalmaz ve teslim olur. Almanlar'in da direnci kirilir ve 4 yilda 15cm gerilemedikleri Fransa sinirlarindan hizla geri cekilmeye baslarlar ve ABD'den baris talebinde bulunurlar. ABD, Ingiltere-Fransa ekseninde savasa katildigi icin onemsiz bir ayrinti gibi gorunen bu nokta aslinda sonradan gayet onemli hale gelir. Almanya isgal gormez ve ordulari zafer kazanmis gibi karsilanir. Dolayisiyla Almanlara sunulan sartlar ulke vatandaslarinca hic bir zaman anlasilmaz ve kendilerine cok buyuk haksizlik edildigi, cok agir sartlara maruz kaldiklari ve savasa sebebiyet vermedikleri halde sonuclarinin kendilerine odettirildigini dusunurler. Daha sonra milliyetci duygulari kamcilarken, Hitler bunu cok iyi kullanacaktir.

Savas tum imparatorluklari sarsar. Kaybeden taraftaki Avusturya-Macaristan Imparatorlugu yok olur. Onun topraklari uzerinde pek cok yeni ulke kurulur: Avusturya, Macaristan, Cekoslovakya, Yugoslavya gibi.

Rusya'da 1917 Subatinda devrim olur ve Carlik yok olur! Ingiltere ve Fransa, Car'in yerine gecen hukumeti savasta tutma gayretindedir. Hem sagdan hem de soldan (Bolsevikler; daha sonra komunist adini aldilar) gecici hukumeti baski altina alirlar. Almanlar 'mikrop' olarak gordukleri Vladimir Ilyich Lenin'i bir trene bindirip Rusya'ya gonderirler ve bekledikleri gibi Lenin Bolsevikleri organize eder ve 25 Ekim 1917'de tarihe bolsevik ya da ekim devrimi olarak gecen 2. devrim gerceklesir. Hukumet ve destekcileri ile (Beyazlar), Bolsevikler (Kirmizilar) arasinda ic savas baslar. Bolsevikler, Almanya ile baris imzalayip savastan cekilir. Car ile Ingiltere, Fransa arasindaki gizli dokumanlari (1916 - Osmanli'nin parcalanmasi gibi) afise ederler...

Osmanli'nin durumunu biliyoruz. Avusturya-Macaristan gibi cok uluslu bir imparatorluktur ve Balkanlarda zaten bazi uluslar bagimsizliklarini kazanmislardir. Savas sonunda verilen sozler tutulmaz. Araplar, tumunu icine alacak tek bir ulke hayal ederken, Ingilizler Musul, Basra ve Bagdat'i kendi yonetimleri altina alirlar. Musul kendileri icin onemlidir cunku burda petrol oldugundan suphelenmektedirler ve tum gemilerini savas oncesi petrolle calisir hale getirdikleri icin ileriye donuk stratejik bir yer olarak gorurler. Aslinda burda Osmanli'nin bugunku Guneydogu Anadolu topraklarini da icine alan bir Kurdistan kurmayi da dusunurler ama bu gerceklesmez cunku Osmanli'nin kalintilarindan yeni bir Turkiye dogar ve sinirlarini kabul ettirir.

Ingiltere, Kurtlerin cogunlukta oldugu Musul'u vermez. Bagdat'ta Araplar, Basra'da Sii'ler vardir. Bu 3unun ulus olmalarini saglayacak bir ortak kultur, tarih, din baglari yoktur ama Ingiltere yonetimi kolay olacagi icin 3unu birlestirip Irak diye bir ulke kurarlar. Basina da Mekke Serifi Huseyin'in Osmanli'ya baskaldirmis oglu Emir Faysal'i gecirirler. Faysal'a, tum araplari birlestirecek bir ulke sozu verilmistir ama Ingiltere mandasi altinda olmakla yetinmek zorunda kalacaktir.

Ingilizler, Osmanli vilayetlerinden epey bir kismini da daha once vaatlerde bulunduklari Fransiz, Italyan, Arap ve Yahudileri goz ardi edip vermek yerine, kolayca hukmedecekleri yine peygamber soyundan Hasemi hanedanligina devrederek Urdun adinda yeni bir ulke kurarlar.

Tabii bir de Yahudilerin durumu var. Chaim Weizmann'in akilli manevralari ve dunyadaki guclu ve zengin yahudi lobileri sayesinden ABD baskani Filistin'in "Yahudiler icin bir ev" olmasi fikrine sicak bakmaktadir. O gun, dunyanin en guclu ulkesi konumundaki Ingiltere, o bolgede kurulacak bir Yahudi devletinin kendilerine ilerde faydali olacagini dusunup, yahudilerin isteklerini destekler. Israil devletinin kurulus temelleri de boylece atilmis olur.

Avrupa'ya donersek, 1000 yillik tarihi olan ve 16. yy'da Avrupa'nin en buyuk, en varlikli ulkelerinden olan Polonya, 1795'de uc koldan saldiran Almanya, Rusya ve Avusturya-Macaristan imparatorlugu tarafindan yok edilmis ve topraklari paylasilmistir. Paris konferansinda ABD baskani Woodrow Wilson'un meshur 14 maddelik Wilson prensiplerinden 13. sayesinde Polonya, bu 3 ulkeden de toprak alarak yeniden dogar ama komsularindan ya toprak aldigi ya da toprak talebinde bulundugu icin etrafindakilerin dis biledigi bir ulke olarak dogar. Ozellikle Ruslar, kendi ic savaslari ile mesgulken Polonya'nin kendilerinden toprak almasini unutmaz (1919-da Ruslar ic savasa ragmen Polonya ile savasirlar hatta Varsova'ya kadar yaklasir ama kenti ele geciremez ve yenilirler, zoraki baris imzalanir) ve 2. dunya savasinin hemen basinda Polonya'yi isgal ederler.

Pek cok ulke halkinin temsilcisi gibi Cekler de Wilson Prensiplerine inanarak Paris'e gelir ve durumlarini cok guzel sunarlar. Pazarliklarda oldukca uyumludurlar ve sempati toplarlar. Slovaklarla birlesip Cekoslavakya'yi kurarlar. Slovaklar o toz duman icinde karsi gelmezler ama bu ise cok da gonullu degillerdir ve biliyoruz ki yakin zamanda Ceklerle yollarini ayirdilar.

Tum bu kararlar alinirken en etkili 3 kisi Fransa (Georges Clemenceau), ABD (Woodrow Wilson) ve Ingiltere (David Lloyd George) hukumetlerinin yoneticileri. Italya (Vittorio Orlando) bir sure sonra gorusmelerden cekildi ve ancak sonlarda yeniden katildi.

Bunu soyledikten sonra, Yugoslavya'dan bahsedelim. Sirplar, Hirvatlar ve Slovaklar (degil Slovenler olacakmis, duzeltme icin Murat Uygur kardesimize tesekkurler) birlesip 3ununde adinin gectigi bir krallik kurarlar. 1929'da isim Yugoslavya olarak degistirilir. Butun bu paylasmalar, sinirlarin cizilmesi esnasinda Avrupa nufusunun 1/3u yanlis sinirlar icinde kaldi. Bunda en buyuk sebep de etnik-milliyetcilikle ulke kurma pesinde olanlarin, kendilerinden olanlarin oldugu topraklari degil, maksimum topragi ele gecirme isteklerinden kaynaklaniyor. Mesela Italyanlar, savunmamiz icin gerekli diyerek tamami Alman bazi bolgeleri aliyorlar. Yine, Kosova'nin musluman halki Yugoslavya'ya katilmak istemez ama pek coklari gibi sesini duyuramaz...

Bir de uzakdogudan bahsedip bitirelim. Hem zayif Cin hem de 1815'lerden itibaren batidaki tum kurumlari taklit ederek, batililasan ve guclenen Japonya savasin sonlarina dogru savasa katilirlar. Unutmayalim ki o donemde Avrupa gucleri Asya'yi paylasmislardi ve Japonya, Cin ve (tuh 3.yu unuttum, galiba Endonezya) haric bagimsiz Asya ulkesi kalmamisti. Japonya, Alman bolgelerini ele gecirir ve savas sonunda elinde tutma sozu alir. Ancak bu bolgelerden bir tanesi aslina Cin'e aittir ve Konfucyus'un dogdugu adadir.

Japonya'nin bir baska istegi vardir. Bugun adi Birlesmis Milletler olan ve 1919 Baris Konferansinda kurulan "Ulkeler Ligi'" (League of Nations) kurulus maddelerinden "ulkeler, din, dil ayrimi yapamaz sozcuklerinin yanina "irk" sozcugunu ekletmek isterler. Cunku Asyali olarak Japonlar her yerde ve ozellikle ABD'de 2. sinif vatandas muamelesi gorurler. Theodore Roosevelt'i anlatirken bu konudan bahsetmistim. Ancak ozellikle Avustralya basbakan adayi sadece beyazlara hak gorur ve kapilar acilir esitlik verilirse her ulkenin asyalilar tarafindan isgal edilecegini dusunerek kesinlikle bu eke karsi cikar. ABD baskani Wilson, Japonlara sempati duyar ancak eger bunu onaylarsa yeniden secilmesinin zorlasacagi endisesindedir ve Japonlarin istegi kabul edilmez. Japonlar haksizlik yapildigini dusunur ve kendilerini 2. sinif goren ortaklarini unutmaz! Intikam gunu gelecek ve Japonya 2. dunya savasinda karsi cepheye gececektir.

Ada meselesine gelince. Hem Cin hem Japonya galip taraftadir ve her ikisi de bu adayi ister. Cin, tum hakli gerekcelerini sunar, cok guzel bir prezentasyon yapar ama guclu olan Japonya'dir ve zaten "irk" konusunda kirgin olan Japonlari daha da fazla kirmamak icin, Cin'in hakli istegi kabul edilmez.

Bu sefer, bu olay Cin'de buyuk yanki yaratir ve pek cok ulke gibi onlar da Wilson prensiplerini ve batiyi yalanci olarak gorur ve alternatif yonlere, kuzeye dogru bakar, Rusya'yi ve Komunizmi gorurler...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Tarihe duskunlugumle begenerek okudum yazini Adil.

Bu senin yazdigin bilgileri ve diyer tarihi bilgileri soyle bir bakinca diyorumki ne sansliymisiz Ataturk gibi ileri goruslu ve yenilikten korkmayan guclu bir lidere sahip olmakla. Diger musluman ulkeler bati'nin boyundurlugu altina bir girmisler hala cikamiyorlar ulkeleri petrol ile dunya kadar para yaptigi halde.

Birde gunumuzde yasananlara bakinca tarih nerdeyse kendini tekrar etmek uzere oldugunu goruyoruz, ingiliz'ler yine irak'ta, yine oranin kurt halki 'kurdistan' hayali ile yanip tutusup bizim doguyu'da o 'kurdistan' haritasina katmak icin son gunlerde teror olaylarini artirdilar.

Ben Yahudilerin Israil topraklarini Ingilizlerden satin aldi diye biliyorum. Ortadogunun simdiki halini almasindaki en buyuk unsurlardan birisi Ingiliz parmaginin her alanda olmasi birde Arap ulkelerinin basindakilerinin islamla kendilerinin alakasi yokken ulke insanini carpitilmis gerici bir islam ile somurmeleri.