Perşembe, Eylül 14, 2006
Tatil Notlari II - Bruksel, Brugge
Bruksel icindeki yollar bana biraz dar geldi. Isik yoksa eger sagdan gelenleri onceligi var. Siz ana yolda, onlar yan yolda olsa da bu kural degismiyor. Sagdaki ara sokaklardan cikan biri varsa ona yol vermeniz gerekiyor. Sagdan gelenler de pek bakmadan cikiveriyorlar yola zaten. Isik varsa o belirleyici zaten ama yoksa sag tarafi kollayarak gitmekte fayda var. Biz karsiya gecmeye calisirken tam onumuzde kaza oluyordu az daha bu yuzden. Hem Bruksel'de hem Paris'de Smart kullananlarin sayisi da hic az degil. Cok sevimli bir araba bu yaa, bayildim. Kollarinizi iki yana acin, o kadar iste arabanin boyu:) Patenli trafik polisleri de varmis Brukselin, biz goremedik ama.
Tarihi binalarini koruma cabasi icinde insanlar. O binalari restore edip kullanmayi yeni binalar yapilmasina tercih ediyorlarmis. Hatta eski binalar yikilip yerlerine yeni ve buyuk binalar yapilmaya baslaninca buyuk isyan etmis Bruksel halki. Halkin tepkisi uzerine eski binalara dokunulmaktan vazgecildigi gibi yeni yapilan binalarin bir kismi yikilmis. Brukselde Almanlar azinliktaymis, genelde Fransiz ve Flaman varmis. Guneye gidildikce fransizlar kuzeye gidildikce de flamanlar artiyormus. Belediyeler de fransiz ve flaman. Bizim bulundugumuz bolgede agirlikli olarak Fransizca konusuluyordu. Hatta bu iki belediyenin tam ortasinda kalan bir ev varmis, yarisi bir belediyeye yarisi obur belediyeye air. Herhangi bir is yaptirmalari gerektiginde evsahiplerinin cektigi aciyi tahmin edebiliyorum:))
Meydandaki binalardan birinin yan duvarinda T'Serclaes aniti var. Everard t'Serclaes Belcika'nin kurtulusundan rol oynamis 14. yuzyil halk kahramanlarindan. Pusuya dusurulerek oldurulmus. 1902'de de anisina bu heykel yapilmis. Bronz heykelin kolunu ya da ayakucundaki kopegin burnunu oksamanin sans getirdigine, dilekleri gerceklestirdigine inaniliyor. Haliyle gelen gecen surunuyordu heykele. Hatta biz fotograf cekerken gelen bir kadin gitmek bilmedi, hala surunup duruyordu biz giderken, cok dilegi vardi herhalde:))
Duvarlarini evlerle paylasan kiliseler var. Eskiden bazi kiliseler yoksullarin ev yaparken evlerini kilise duvarina dayamasina izin verirmis. Boylece bir duvari hazir olan bu evler daha ucuza geliyormus. Bizim gorduklerimiz coook ufak evlerdi, su anda cogu dukkan olmus. Evler genelde kucuk zaten. Apartman icleri de oyle. Beyhanin binasinda da daha sonra Paris'de evinde kaldigimiz Guillaume'in binasinda da koridorlar ve asansor acaip kucuktu. Asansorler cok eglendirdi bizi. Buyukce bir cantaniz, bavulunuz vs varsa iki kisi binmeyi unutun, sigmak mumkun degil. Obur turlu de iki kisi gayet samimi olarak ancak sigabiliyor asansore. Asansorlerde 3 kisilik yaziyor ama, ne boyutta 3 kisidir bunlar cok merak ediyorum. Camdan tasinma cok yaygin o yuzden. Monte edilmesi mumkun olan hersey evlerin icinde monte ediliyor bi kere. IKEA bir ihtiyactan dogmus belli ki:)) Tasinma sirasinda kullanilan rayli asansorleri gorene kadar camdan nasil tasinildigini gozumde canlandiramamistim bir turlu. Derken tasinan bir ev gorduk. Rayli sistem itfaiye merivenini andiriyor biraz. Cama dayaniyor ve esyalar raya bagli kare bicimindeki bir duzenegin icine oturtularak yukari gonderiliyor, oradan da iceri cekiliyor. Evden cikarken de bunun tersi uygulaniyor.
Patates kizartmasi cok yeniyor. Sadece bunu satan dukkanlar var, onlerinde de kuyruk:) Hemen her yemegin yaninda da geliyor zaten. Waffle'lari da unutmamak lazim. Her yonden gelen taze waffle kokusuna dayanmak pek zor hakkaten.
Brukselde gorulesi bir diger yapi da Atomium. Atomium, 1958'de Bruksel'de yapilan uluslararasi fuar icin yapilmis. Sadece 6 ay kalmasi planlanmiyormus. Cok populer olunca kalmasina karar verilmis, bir sure sonra atomlari destekleyen ayaklar daha da guclendirilmis. Boyle birkac yapi daha gorduk, fuarlar icin yapilmis ama sonra korunmasina karar verilmis muazzam yapilar. Sadece fuar icin dusunulerek bu kadar zaman, emek ve para harcanmasina hala hayret ediyorum. Yuzeyi paslandigi icin 2004 yilinda kapatilmis ve paslanmaz celikle degistirilerek bu yilin baslarinda tekrar acilmis. Piril piril cok goz aliciydi. Eski yuzey parcalari da isteyenlere hatira olarak satilmis. Su anda pek cok kisinin evini, bahcesini vs susluyormus, bar/cafe dekorasyonlarinda kullaniliyormus o parcalar. Oyle ucuza da gitmemis ama. 2 metrelik ucgen bir yuzeye 1,000 euro falan odenmis.
Japon kulesi ve Cin pavillionu da fuarlarla gelen binalar. Bazi kisimlari Cin'de ve Japonya'da yaptirilip getirilmis. Japon kulesinin yapiminda sadece tahta kullanilmis. Gittigimizde kapanmislardi, iceri giremedik. Kalabalik bir dugun grubu fotograf cektirmeye gelmisti.
Victor Horta Belcikali bir mimar ve Art Nouveau'nun onculerinden sayiliyor. Art Nouveau dogadan ve kadin vucudundan esinlenen bir akim olmus. Demir ve buyuk, asimetrik sekilli cam cok kullanilmis bu akimla yapilan binalarda. 1. Dunya Savasi'nin baslamasi ile birlikte oldukca pahali olan bu akim yerini yavas yavas geometrinin hakim oldugu Art Deco'ya birakmis. Bruksel'de tek gezdigimiz muze Horta'nin muze haline getirilmis evi oldu. Mobilyalarina, kapi kolu elektrik dugmesi gibi aparatlarina kadar kendi tasarlamis Horta. Her yerde bir detay var. Ben ozellikle merdiven korkuluguna hayran kaldim. Iceride fotograf cekmek yasakti, pek birsey cekemedik ne yazik ki. Eski binalarin yikilmasindan Horta binalari da nasibini almis. Mimarin en guzel yapilarindan kabul edilen Maison du Peuple'un yikilmasina tepki cok buyuk olmus.
Brugge
Bir gunumuzu de Brugge'e ayirdik. Dukkanlar aciktir umariz diyerek pazar gunu dustuk yola. Alisveris yapmak gibi bir derdimiz yoktu ama canli bir sehre gitmek daha cazip geliyordu. Malum cogu yer kapali oluyor pazar gunleri. Coook guzel bir sehir. Belcikaya yolunuz duserse mutlaka mutlaka gidin. Bayildik biz. Mimarisi, yesilligi, su kanallari, arnavut kaldirimli sokaklari...acaip sevimli bir yer. Kuzeyin Venedigi olarak kabul ediliyormus Brugge.
Brugge'un de cikolatasi unluymus hemen test ettik. Bilimsel calisiyoruz tabi, oyle bir dukkandan alinanla karar vermiyoruz, birkac yer deneyip sonra not verdik:)) Brugge meydaninda ve ara sokaklarda biraz dolastiktan sonra kanal turu aldik. Dunyanin en kucuk penceresi oldugu soylenen pencereyi gorduk.
Kumdan heykel festivali vardi biz oradayken. Brugge'un tarihcesini konu alan heykeller yapilmis. Kumu dagdan getirmisler o yuzden uzerinde calismasi deniz kumuna oranla daha kolay olmus. Heykellerin cogu buyuk ve ustu kapali bir cadirin icinde yer aliyordu, her an yagabilen yagmur yuzunden herhalde. Belcika'da her an yagmur yagabilir dendigi icin yagmurluklarimizi ve semsiyelerimizi alip gitmistik bu tatile ama hava bizden yana oldu. Ilk 1-2 gun bulutluydu, semsiye gerektirecek kadar yagmur yagmadi hic. Sonrasinda da hep gunes vardi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
brugge'e bayılmıştım ben, birkaç defa gitmiştim hatta tek başıma. trenle brüksel'den rahatça ulaşılıyordu.. belçika'da yaşasam burada yaşarım dediğimi hatırlarım:)
Bruksel ve Brugge disinda bir yer gormedim Belcikada ama ikisi arasinda tercih yapsam Brugge'i tercih ederdim ben de, insana kendini iyi hissettiren bir yer:)
Belcika'da yasayan biri olarak cok gzuel anlatmissin diyebilirim hem brukseli hem de brugge'u. Gercekten Brugge gorulesi gezilesi bir sehirdir. pazar gunu ama dedigin gibi biraz cansizdir heralde. biz hep cumartesileri tercih ediyoruz belcika icinde gezerken. Bruksel meydandaki kadin heykelinin ayrica benim bildigim kadari ile biraz daha fazla hikayesi var. bunlardan biri de heykel uzerinde gizli 7 (sanirim) nokta var (zaten onlar digerlerine gore parlamis altin renginde duruyor) onlarin hepsine belirli bir sirayla dokunursaniz yeniden bruksele geleceginize dair bir inanis var. bir de iseyen cocuk heykeli vardi bunun az ilerisinde o da brukselin onemli sembollerinden biri, gorebildiniz mi onu da? bu arada bize de bekleriz bir dahaki gelisinizde, bruksele 30 km uzaklikta leuven'deyiz..
Orda yasayan biri olarak yazdiklarimi begenmene cok sevindim Evren, pek karistirmamisim demek ki ogrendiklerimi. O heykele belli bir bicimde dokunulunca Bruksele yeniden gelinecegine dair inanisi bilmiyordum ama, bilseydim dokunurdum ordayken:)) Iseyen cocuk heykelini gorduk, cok kalabalikti onu, kucuk bir orkestra bile vardi yaninda muzik calan. Bir daha Belcikaya gelme sansimiz olursa size de ugramayi cok isteriz. Sizin de yolunuz New York taraflarina duserse mutlaka bekleriz, ozellikle sonbaharda cok guzel oluyor burasi.
New York'a is icin gitmistim 2 sene kadar once, ben de bayilmistim o sehre.. sadece merkez biraz cok kalabalik, o yuzden washingtona donen otobusumuzu kacirmistik taksi trafikte kalinca :) ama ozgurluk aniti, empire state binasi, sehrin canliligi, hepsi cok guzeldi. sadece bir gun gecirebildigim icin aklimda da kaldi. :) bir gun neden olmasin??
Trafik cildirtiyor bazen gercekten de, aksilik olmus otobusu kacirmaniz. Bir gun sayilmaz ama:)) Tekrar gelecek olursan mutlaka haberim olsun:)
Yorum Gönder