WAR OF THE WORLDS
Cumartesi oglenden, aksama n'apalim demeye basladik ve 10 matinesine War Of The Worlds filmine gitmeye karar verdik. Aradik, Murat Kilic "ben gelirim" dedi. Gec gittigimiz 'Batman' filminde Eda'nin uyudugu soylentileri cikmisti ama O da gelirim dedi. Ilkay Kazakci kardesimizden ise gelmesini istemisler, sabahin kor kokunde kalkmis gitmis. O kadar erken kalkinca gelmez diyorduk ama o da istekli cikti.
Neyse, ogleden sonra 2 saat ben gym'de spor yaparken Bezen Hindistan "Cache Hunting" sitelerini dolasmis. Nutley'de Kingston parki civarinda gizlenmis bir 'cache' varmis, GPS'e indirdik koordinatlarini. Kilic familyasi ile aksamustu, bisikletle parklarda turlamaya sozlesmistik, Bezen'de o arada gizli cache'yi aramaya karar verdi. Ilkay'da hevesli cikinca ikisi, ellerinde GPS bu gizli kutucugun pesine dustu.
Biz bisikletle epey bir dolastik, hava kararirken donus yolunda Bezen ve Ilkay'i bulduk. GPS'e gore nehir yataginda bir yerlerdeymis bu gizli kutucuk ama sinekler rahat vermemis, baska zamana biraktilar...
Neyse, filme gelelim. ABD'de maalesef biletler numarali degil: 'erken gelen oturur' hesabi var. Sanirim bunu, insanlar erken filme gelsin, reklamlari vs. izlesin, bir seyler yesin icsinler diye yapiyorlar. Biz de filmin baslamasina 20 dk kala gittik ama salon neredeyse doluydu. Ilkay onlerde, cikisa yakin bir yere oturdu. Biz de ikiser ikiser dagildik.
Film, H.G. Wells'in (1866-1946), 1898 yilinda yazdigi ayni adli roman uzerine kurulmus. Ilki 1950'lerde cekilmis. Yine daha once izleyip begendigim Time Machine filmi de yazarin 1895'de yazdigi bir baska kitaptan uyarlanmis.
Iki saatlik film bitip disari ciktigimizda Kilic familyasi filmi begendiklerini soylediler. Biz de begendik. Yalniz bir gariplik gormustum ki IMDB'de gaf diye yazmislar: Tripotlar cikmadan hemen once tum elektrikli cihazlar bozuluveriyor. Ama sonra birinin kamera ile tripotlari cektigi goruluyor, sanki bir kurgu hatasi var orda...Notumuz: 8/10
Gel gor ki Ilkay kayip! Bekledik biraz cikmayinca herhalde beklemeyip eve gitti dedik. Aradik ki meger bizimkinin uykusu gelmis, filmi de begenmemis ortasinda cikmis, eve gitmis. Ama Ilkay Bey'in filmi sevmemesi kistas degil; cunku neyi seviyorsun sorusuna cevabi su: "James Bond ve ya onun gibi.." :)
The Missing
Pazar sabahi, ehem oglen diyelim biz, New York Health Club'in New Rochelle'deki 'ozel plaj'ina gittik. Harbiden ozel plajmis; cunku plaj filan yok ortalikta! Guya 'olimpik havuz' da ana baba gunu. Bezen yuzdu biraz, ben sadece guneslenmeyi tercih ettim. 2-3 saat takilip ciktik; ruzgardan farketmemistik ama biraz daha kalsak soyulacak derecede yanacakmisiz zaten.
Eve gelince son gelen filmlerden The Missing'i izleyelim dedik. Tommy Lee Jones 59 yasinda ma hala boyle hareketli filmler cekebiliyor. Hos Space Cowboys gibi yalan filmler de cekti ama baska pek cok filmini severek izledim. Bunlardan en net aklimda kalan sahne, Blown Away filminde U2'nun muzigiyle bir yandan bomba hazirlarken bir yandan kendinden gecmis dansedisidir, ne zaman U2 dinlesem aklima o gelir netekim!
Ve Cate Blanchett! Gecen hafta sonu O'nu The Aviator filminde izlemistik. Yine hafta ici bir medyumu canlandirdigi "The Gift" filmini gormus ve her iki filmde de begenmistim. Sonucta film bir western ama onda da siritmamis; becerikli bir hatun. Ilginc bir benzerlik, 'The Gift' filminde agir bir guneyli aksani ile konusuyordu. Bunda da biraz egitimsiz bir guneyli aksani kullanmis. Filmin aman aman bir tarafi yok ama kotu de degil, o yuzden notumuz 7/10.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder